“ Ah minel aşk’ın filme çekilmiş hali nasıl olabilir?“ sorusunun yanıtlarından biridir Dolls, ve de en güzellerinden biri. Evet, her şey aşktandır, her şey aşk yüzündendir. Son nefes feda edilir aşka, son bakış feda edilir, sevgilinin yollarında bir ömür beklenilir aşk uğruna.Takeshi Kitano’nun senaryosunu yazıp yönettiği Dolls, üç ayrı hayatı, üç ayrı aşkı anlatıyor. Sevdiği genç başka biriyle evlenmeye kalkışınca intihara teşebbüs eden genç kız, sevdiği adamın birgün döneceği umuduyla yıllarca onu bekleyen bir kadın, ünlü bir şarkıcıya aşık olan genç bir adam. Üç hikaye de ne yazık ki mutlu sonla bitmez. Ama aşıklar bunu zaten göze almıştır. Kaybedilecek şey aşktan daha büyük değildir .

Konunun bu kadar arabesk olması sizi yanıltmasın. Özellikle meczup olup yollara düşmüş genç kız ve delikanlının (Kendilerini filmin afişinde görüyorsunuz.) sahneleri adeta şiir gibi çekilmiş, filmin müzikleri tam yerinde olmuş, az ama öz laflar söylenmiş. Tabii şunu da eklemek lazım, “film dediğin hop oturtup hop kaldırır” diye düşünenler, “tensel bir ilişki olmadan yaşanan aşka aşk mı derim ben” diyenler için fazlasıyla sabır gerektiriyor. Filmdeki herşeyin doğrudan anlatılmaması, biraz, nasıl desek, simgesel bir dilin kullanılması da cabası. Ama ne olursa olsun, insanın yüreğine dokunan bir film. İzleyenler doğru söyleyin, filmin sonlarında, genç kızla delikanlı bir kafenin penceresinden içeri bakarlar, işte o sahnede kızın son davranışına ve haline bir damla da olsa gözyaşı dökmeyeniniz var mı?