bildirgec.org

sevgi hakkında tüm yazılar

KENDİMİZİ SEYRETMEK

mavilikler | 01 June 2010 15:35

Hayatımızda hiç değilse tek bir kişi çok sevmeli bizi. Ama herkesten çok, en çok bizi sevmeli… Ve biz de bunu bilmeliyiz. “En azından biri olsun gerçekten seviyor bizi.” demeliyiz. “Demek ki sevilecek biriyim ben. Varlığım hiç değilse birinin yaşamında önemli bir anlam ifade ediyor. Yani öylesine yaşamıyorum ben. Var olup olmamam arasında koca bir fark var. Demek ki varım gerçekten!”

Bu tek kişinin ille de bir sevgili olması gerekmez. Yeter ki gerçekten sevsin, bizi düşündüğünde başkalarını düşündüğünden çok daha farklı bir duygu uyansın içinde. “İyi ki var!” desin. “İyi ki O hayatımda…”

kahraman

hafiften | 29 May 2010 14:29

seni sevmekle başladı herşey
diye düşünürken
aslında bir önceki bedenden vazgeçtiğimde
karşıma çıkan ilk sevgi kırıntısı olduğunu
farkettim bugün aynaya baktığımda
gözlerimin içine içine
kendime yabancılığımla…

yalın bir cümle gibi
kuru ve anlamsız gelmeye başlarken
bu düşünce
bir anda gerçek kınından sıyrılıp
keskin bir kılıç gibi
ortadan ikiye ayırdı
bu gereksiz ve şefkatsiz birleşmeyi, birlikteliği
belki erken, belki zamansız geldi sana bu
“ayrılık”
belki de derin yaraları olacaktır
belki de umursanmaz değersiz sıradan bir yüz olacağımdır
ardına baktığında bir gün
geçmişten tutacak bir el aradığında
ama inanki
senden sonrası acınacak bir öykü değil
çünkü aynaya baktığımda
kendime yabancılık çekmeyeceğim..
olmak istediğim yaşama serüvenimin
kahramanı
beni elbette bulacak..

Aşkın Soğuk Yüzü

HBOZTOPRAK | 19 May 2010 15:06

Çatışma iki özne arasında gerçekleşen ve bir amaca yönelik olarak diğerine üstünlük kurma amacı taşıyan bir durumu ifade eder.Çatışma,hayatın doğasındaki diyalektiğin bir sonucu olarak da düşünülebilir.Sıcak-soğuk,artı-eksi,siyah-beyaz,gece-gündüz v.b. evrenin yaradılışındaki dualist yapılar sonucu ortaya çıkan karşıtlıklar bir anlamda çatışmayı ifade etmektedir.

İnsanoğlunun kimliğine işleyen,bir takım karşıtlıklar, bütün ilişkilerinde varlığını sürdürür. Kişiler her konuda aynı düşünmeyebilir, aynı duyarlılığı taşımayabilir, aynı müziği sevmeyebilir, kısaca hayata açılan pencereleri karşı cephelerde bulunabilir.

KIYININ ÖTE YANI

mavilikler | 15 May 2010 14:00

İş çıkışı biraz dolaşmak istemişti sadece. Karısının evde bekliyor olmasını bir gün olsun umursamamayı seçmişti. Bir gün olsun her gün gibi olmasın; geçeceği sokaklar, gireceği apartman, oturacağı masa birkaç saatliğine bekleyiversin kendisini, istemişti.

Küçücük bir fark yaratmak, hep aynı görüntülerin tekrarlanıp durduğu dar bir alandan birkaç adım uzaklaşmak, kıyının bir parça dışına çıkmak… Sonra o kıyının diğer yanına bakmak… Ama sadece bakmak istemişti.

Sonra geri dönecekti evine. Karısının mis gibi kokan çorbasından içecek, melek gülümsemesini seyredecekti.

ilk özgür yaşayan kadınlardan birinin hikayesi

nazokiraze | 14 May 2010 15:41

Hipparkhia (Hipparchia) Antik Yunan’da Kinikler Okulu‘ndan kadın filozoftur,soylu bir aileden gelir,zengindir ancak erkek kardeşi Metrocles’in eğitmeni ve Kinikler Okulu’nun en önemli kişilerinden olan hayırsever ,çileci ve çirkin olmasıyla bilinen Krates’e aşık olur. Bu birlikteliğe karşı çıkan ailesi ve çevresindekilere ise Krates’le evlenmesine karşı çıkıldığı taktirde canına kıyacağını belirtir.

Ancak Krates bu evliliğin olmaması gerektiğini düşündüğünden Hipparchia‘nın kendisinden vazgeçmesi için elinden geleni yapar,öyle ya bu soylu ve genç kadın kendisi gibi elinde mal,mülk tutmayan, ordan oraya gezen,fakir ve çirkin bir adamı ne yapsındı.Hatta ne yaparsa yapsın kendisinden vargeçmeyen kadının karşısında çırılçıplak soyunarak işte malım mülküm bu diyerek ayaklarının dibine bile yatar ancak Hipparchiakararlıdır , ne olursa olsun ruhen ve bedenen Krates’in olmaya hazırdır. Kaynaklarda o an Hipparchia’nın da soyunduğu yazar.

Hipparchia evlendikten sonra eşi gibi gezgin hayatı yaşamaya başlar hatta söylenenlere göre açıklıkta yatar,kalkar,birlikte olurlar ve bu da halkın tepkisini çeker.Geleneksel evlilik düzeninden çok uzak olan bu yaşam biçimi her ne kadar bazı kesimlerce yadırgansa da Hipparchia kıyafetlerinin o dönemki ilginçliğine rağmen eşiyle birlikte ziyafetlere davet edilir ve davetlere gitmekten geri kalmaz, bu o dönem için çok ilginç bir durumdur, kadınlar erkekler gibi eşitlik sergilemesi Hipparchia sayesinde başladı bile denilebilir.

Yok…

pilla | 07 May 2010 09:40

Yazmayı unuttum yine bu sessiz gecede gökyüzüne adını. Adını bile unuttum belki. Avuçlarına kaç çiçek bıraktım bilmiyorum. Yanaklarını kaç defa sürdüm yanaklarıma… Dudaklarımdaki kuruluk yokluğunun izi mi yoksa? Yoksa yok oluşumun habercisi mi? Neler geçti neler kolumdaki küçük saatin içinden. Ama seni hangi yelkovan alıp götürdü hatırımda yok.
Öyle silik ki her şey. Her şey aslında öyle yok ki. Sen koca bir cennetken dünyada, sensizlik dünyayı yutan bir canavar. Bak yazmayı unuttum yine bu gece de adını. Çünkü gece öyle sessiz. Çünkü gece öyle yok. Yokluğunda büyümez hiçbir çiçek, avuçların da yok. Yanaklarım da yok, sürünecek yerim de. Dudaklarım, parmaklarım, ayaklarım yok.
Adını bile unuttum.
Adım yok…

Dağınık içler dizaynı..

pillibebekkuyuda | 29 March 2010 09:24

Bugün öpüşlerin yağıyor çatıma,
Düşüp yuvarlanıyor ayağıma,
Hangisini toplasam soluyor dudağımda..
Bugün gözyaşların düşüyor bardağıma,
İçtikçe çoğalan..
Bugün en karasından sözlerin var tabağımda,
Yedikçe kanatan..
Bugün sevgilerim toplandı sepetimde,
Sana sunmaya hazır,
Sundukça, yalnızlaşan..
İçimde bir şarkı çalıyor senden,
Çaldıkça, çalıyor seni benden,
”Özür dilerim” diyor,
Diledikçe geciken..

Henry’nin kadınları–üç

nazokiraze | 11 March 2010 14:48

anne boleyn
anne boleyn

Sekizinci Henry ‘nin ikinci ve birinci eşi aynı yıl bir kaç ay arayla ölürler, Anne Boleyn’in boynu uçurulurken gelinliğini seçen Jane Seymour ,Boleyn’in aksine daha sessiz, ılımlı ve sevilen biridir, her ne kadar kralın yeni çıkardığı dini genelgeleri kabul etmiş olsa da içten içe katolikliği benimsediği de gerçektir.(The Tudors dizisinde piskopos ona kralın ilk eşi Catherine’nin tespihini gizlice hediye eder) Boleyn’nin idamından on gün sonra evlenen ve taç giyme töreninden sonra yeni kraliçe krala kızı Mary’i tekrar saraya kabul etmesini rica eder, kızı ile barışmasının tek dileği olduğunu belirtir. Bunun sebebi hem yeni kraliçenin hala katolik dinini sevmesi ve ,ilk kraliçeye yapılan haksızlığa tahammül edemeyip Anne Boleyn’den nefret etmesidir. (Seks ve ölüm birbirleriyle ilintilidir. Özellikle VIII. Henry’nin sarayında”)

Kralın kendisine aşık olduğu zaman Anne Boleyn tarafından hakarete uğrayan ve saraydan uzaklaştırılmaya çalışılan Jane Seymour artık İngiltere Kraliçesidir, tarihin tekerrürden ibaret olduğu bir kez daha ortaya çıkmış, Anne Boleyn geldiği gibi giderek yerine bir başka nedime kraliçe olarak geçmiştir, Jane Seymour’un hamilelik haberi ise krala yeni bir umut ışığı olur.

Henry’nin kadınları–iki

nazokiraze | 11 March 2010 13:23

Yirmidört yılını birlikte geçirdiği, abisinin eşi olması yüzünden evliliklerinin geçersiz olduğunu dünyaya duyuran ve Papalığa karşı kafa tutan VIII.Henry sonunda karnında bebeğini taşıyan Anne Boleyn‘le evlenip onu sarayının kraliçesi yapar,kızı Mary ‘i ise gayrimeşru ilan eder. Anne Boleyn ve ailesi hızla yükselen yaşamlarının tadını çıkarırken Catherine hala kendisinin kraliçe olduğunu düşünerek güçlükle ayakta durmaktadır.

İlk doğumda bir kız dünyaya getiren Kraliçe Anne kralın hayal kırıklığını görür ama umudunu yitirmez, yaşları genç olduğu için daha çok çocuk yapma fırsatları vardır. Ama huylu huyundan vazgeçmez misali kral çeşitli kadınlarla gününü gün etmeye, yatağını hareketlendirmeye devam etmektedir ve bunun farkına varan kraliçe eski kraliçe gibi sukunet yerine hiddet gösterir ve bu durum kralı sinirlendirse de davranışlarından vazgeçmez. Sürekli babasından ve abisinden akıl alan kraliçe kendi yaptığı gibi başkasının da elinden kralı almasından korkarak kralın koynuna kendi seçtiği hırsı ve aklı olmayan zararsız kadınları göndermeye başlar, ikinci bebeklerine hamile olduğunun müjdesi ise kısa sürede gelir.