İş çıkışı biraz dolaşmak istemişti sadece. Karısının evde bekliyor olmasını bir gün olsun umursamamayı seçmişti. Bir gün olsun her gün gibi olmasın; geçeceği sokaklar, gireceği apartman, oturacağı masa birkaç saatliğine bekleyiversin kendisini, istemişti.Küçücük bir fark yaratmak, hep aynı görüntülerin tekrarlanıp durduğu dar bir alandan birkaç adım uzaklaşmak, kıyının bir parça dışına çıkmak… Sonra o kıyının diğer yanına bakmak… Ama sadece bakmak istemişti.Sonra geri dönecekti evine. Karısının mis gibi kokan çorbasından içecek, melek gülümsemesini seyredecekti.Öylesine gezinirken, az sonra telefonda bu son derece basit, insanca durumu karısına ne şekilde izah edebileceğini düşünüyordu. Basit olmasına basitti yalnız kalma, alıp başını bir yerlere kaçma ihtiyacı… Ama kelimelere dökünce karmaşıklaşabilirdi kolayca. İyi izah etmek gerekti bu yüzden bu duyguyu. “Yalnız kalmak istemem, senden uzaklaşmak istediğim anlamına gelmiyor.” ‘u vermeliydi.Mesela “Kendimi özledim.” diyebilirdi. Bu ilk bakışta son derece yadırgatıcı görünecek açıklama, hiç değilse kırmayacaktı O’nu. En azından kendisi öyle umuyordu.Telefonda tam bunları söyleyecekti ki, “Eski bir okul arkadaşım…” derken buldu kendini. Yalanın ille de yalancılar tarafından başvurulan bir iletişim aracı olmadığını hayretler içinde fark ederken, arkadaşının adını söyleyen sesi çınladı bu kez kulağında. Ne kadar ince bir sınırdı bu!.. Tek bir yalanla o sınırı geçmek, bir anda profesyonel bir yalancıya dönüşmek mümkündü.”Ankara’ya dün gelmiş. Yarın dönecek. Sabah ille de ‘Görüşelim!’ diye tutturmaz mı?”Karısının misafirperverlik damarları kabarmayabaşlamadan, yeni bir hamlede daha bulunmalıydı.”Bizim iş yerine yakın bir yer var. Orada bir iki tek atıp eski günleri yadedeceğiz. O’nunla o kadar çok ortak anımız var ki!.. Bu yüzden sen beni yemeğe bekleme canım. Hatta istersen arkadaşını çağır.””Tamam, sen keyfine bak. Tülin’i çağırırım belki. Arkadaşına selamlarımı söyle.”

Okulu astığı günlerdekine benzer bir zafer duygusu ve gideceği yeri çok iyi bilen birinin emin adımlarıyla ilerlemeye başladı hemen. Az ileride bir park vardı. Lise yıllarında her okul çıkışı mutlaka uğrardı oraya.Bir simit alır, gölü çevreleyen banklardan birine kurulurdu. Sonra büyük bir keyifle seyretmeye başlardı çevresindeki herşeyi. En çok da kuğuları… Onların gölde süzülüşünü seyreder, ruhunu da peşlerine takarak, derslerden yorgun düşmüş zihnini dinlenmeye bırakırdı o bankta.O zaman tüm yorgunluğu uçar giderdi hemen. Sadece bu park kalırdı. Diğer herşeyse çok uzaklarda…İşte yine o parktaydı şimdi. O zamanlardakinden çok daha yorgun, bırakmıştı kendini önüne çıkan ilk banka. Kuğuları seyrediyordu… Ama bu kez dışarısını unutmadan… Oralarda bir yerde kendisini bekleyen o kadını bir an olsun çıkarmadan aklından… O’na anlatamadıklarını zihninde birer birer kelimelere dökerek…”İşte sevgilim…” diyordu O’na. “Buydu gerçekte söylemek istediğim. Kendimi özlediğimi, sadece bunun için birkaç saati senden ödünç aldığımı söylemek istemiştim ben. Evet… Yalan söyledim. Hala bu utancın ağırlığını taşıyorum. Ama bazen kelimeler o kadar yetersiz kalıyor ki!.. Çünkü bazı duyguları anlatması, birkaç cümleye sığdırılamayacak kadar zor!””Bazen birini çok sevsen de, yalnız kalmaya o kadar çok ihtiyaç duyarsın ki, O bile fazla gelir yanında. Biraz uzaklaşmak istersin herşeyden. Farklı birşeyler görmek istersin. Hiç konuşmadan oturup sadece seyretmek, sesleri dinlemek…””Yorgunsundur çünkü. Az önce işten çıkmışsındır. Bundan önceki iş çıkışlarından görünürde hiçbir fark olmasa da, bu kez onlarda olmayan çok farklı bir yorgunluğu duyarsın. İşte durman gereken nokta da budur! Yeniden başlaman için durman ve dinlenmen gerekir çünkü. İşte anlatmak istediğim de buydu benim.””Sana gerçeği söyleseydim, inanmayacaktın bana. Hatta belki başka biri var, sanacaktın. İşte buna dayanamazdım! Hayır sevgilim… Başka biri yok hayatımda! Asla da olmayacak. Yalnız sen varsın. Öyle çok seviyorum ki seni!.. Sevgimi görememenden o kadar çok korkuyorum ki!.. Bu yüzden, en küçük bir gölge kalmasın istiyorum yüzümde. Yorgunluğum saklamasın sevgimi…””Zaten bu yüzden dinleniyorum ya bu parkta. Yorgun yüzümü senden bu yüzden saklıyorum. İyice dinlenmiş, yepyeni bir yüzle karşına çıkabileyim diye… Sevgimi en iyi yansıtacak en doğru yüzümle…”