bildirgec.org

senaryo hakkında tüm yazılar

GÜN ve BEN…

| 06 February 2009 16:17

Bu sabah, yine güneşin şehrime ayırdığı aydınlıkla uyandım. Her zaman yatmadan önce bıraktığım 2cm’lik perde aralığımdan sızan ışık, bugün yağmurlu ve ne yazık ki güneşin sabah hırçınlığı ile savurduğu keskin ışıkla gözlerim oyun oynayamadı; lakin yağmurun inceden akışı yeryüzüne, tatlı bir dokunuş gibi geldi. Güne uyanmak, yeni hatırlanacakları bana getirir ve hatırlamak istediğim gibi yaşamaya gayret ederim, ben günümü.
Malum sabah uğraşlarımı bitirdim. Evden çıkarken, az önce dinlediğim şarkının sözleri; hep başa sarıyor ve nabzımın ritmini unutacak kadar dalgınım. Madde mi, maneviyat mı ağır basarcasına iş ortamım beni bekliyor. Bazen işte bugünkü gibi dalgın olan bünyem, insanlık oyunu sahnesinde ikinci karakteri oynar. Tam bu nokta da sevgi depomda kaçak olduğunu düşünürüm, şu benzetmeyi duyduğumdan beri, “Her çocuğun içinde, sevgi ile doldurulmayı bekleyen bir duygu deposu vardır. Fakat sevgi deposu boş olduğu zaman, çocuk yanlış davranışlar da bulunacaktır.”
Bu dalgınlıkla yanlışlar yapmamam ve kabuğuma çekilmemem için, sevgi depomu doldurmam gerek diye düşündüm. Bu düşüncem beni bir yolculuğa çıkardı. Yolculuk dediğim 2km’lik yürüyüş mesafesinde olan iş yerime doğru… Sevgi deposunu dolu tutmayı, tıpkı bir otomobilin benzin deposunu dolu tutma ile eş değer görürüm.
Bu yolculuğum esnasında çevremi izliyorum: 1) Bir hengame de olan trafik, bana 1 litrelik sevgi dolduruyor; çünkü yürümeyi seçtiğimden dolayı trafiğin keşmekeşinde değilim.

Senaryoların Orjinal Halleri

queennothing | 01 February 2009 13:06

Sinemayla ilgilenen ya da profesyonel anlamda ‘sinema işi’yle uğraşan (yönetmenler, kısa filmciler, senaristler, senaryo yazmak isteyenler, üniversitelerin ilgili bölümünde okuyanlar vs.) sinemacıların, en fazla önem yüklediği öğe, senary dur.

Tema (Temanın saptanması ve sadık kalınması, senaryonun sağlamlığını garantileyen en önemli etmendir.)
Synopsis (Taslak öykü, şema, iskelet)
Treatment (Geliştirim, sinematografik öykü)
Ön Senaryo (Ayrımlama)
Çekim Senaryosu

Hafiften eğlence; “Boynuz Kulağı Geçerse”…

| 13 January 2009 08:40

KISA FİLM BAŞLAR…

SAHNE 1
İÇ ÇEKİM…………………………HERHANGİ BİR YER(Günd
üz)
Dış ses(Harlemsaray)
“Lö gene mi? Şiir…”
İç ses
“yok valla…”
Dış ses(Harlemsaray)
“Lö yoksa gene mi araştırma?”
İç ses
“yok yok…”
Dış ses(Harlemsaray)
“Lö ne o zaman?”
İç ses
“Bekle ağabeycim, bekle de gör…”
Önce, “boynuz kulağı geçer” atasözünü açıklayayım. Temel anlamı, bir işi birinden öğrenirsin, ondan sonrada onu boynuzlarsın (ekarte edersin yani). Yani, kişinin boynuzlama becerisine dayalı durumlar da diyebiliriz. Bu durumda ne yaparsın? Kulağını, gözünü ve hatta başka yerlerini de dört açarsın, açarsın ki başına kötü hadiseler gelmesin…
Şimdi geçelim konunun ince hallerine; efendim bu konu vahim ve müphem bir konu olup, herkesi yakından ilgilendirir. Öyle yakından ilgilendirir ki, adama aşkı öğretirsin, o da sana boynuzunu parlatmayı, öğretir. Elemanına işi öğretirsin, boynuz gelir, “e ben kaçar artık” der, sende kalan parıltılı ve boynuzlu bir kulak. Arkadaşına sır verirsin, alır o sırrı satar, elinde kalan yine boynuzlu bir sır. Yahudiler, öğrenir Hitler’den dayağı, takar boynuzunu bayağı. Devlet, senden alır kulağı, takar sana boynuzunu. Ben diyeyim nane nane, çıkar ortaya naneli Ajdar. Sen dersin ki dane dane, o der ki sana ne… İşte böyle boynuzluların, asıl olanlara taktıkları boynuzları sayarsak, akşamı bulurda, geçerde…

SAHNE 2
HAFİF ÇEKİM………………..HAFİF BİR YER(Hafiften bir zaman dilimi)

Yalanlar Üstünde bir film…

| 30 December 2008 09:51

Yalanlar Üstünde(Body of Lies)
Tür ve ülke : Aksiyon/ABD
Yönetmen: Ridley Scott
Senaryo: William Monahan
Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Russell Crowe, Mark Strong, Golshifteh Farahani.

Film meşhur (Hollywood) aksiyon sahneleri ile başlar. ABD İstihbaratının en iyi adamı Roger Ferris rolünde Leonardo DiCaprio’u görüyoruz. Son gizli görevinde olan Ferris, hayatını telefonun diğer ucunda onu yöneten duygusuz sese, Ed Hoffman’a emanet etmiştir. CIA’in kıdemlisi Ed Hoffman bilgisayardan, Ferris’in hareketlerini izleyerek savaş yönetir. Ortaya yeni çıkmış bir terörist liderini kontrol edebilmek için, Ferris’in içlerine sızması gerekmektedir. Her zaman olduğu gibi sıradan ABD filmi, içeriğinin önüne geçen bol bol aksiyon sahneleri ile dolu bir film işte…
Ayrıca, bu yeni türettikleri lider ile birlikte, İslam aleminin ABD’den intikamı söz konusudur.
İşte tipik bir yapım ve Yalanlar Üstünde adına uygun yalanlar üzerine bir film diyebilirim. Irak savaşı ve ABD’nin kendi halkına empoze ettiği, İslam tehlikesi (İslam aleminin kendilerine olan güya düşmanlığı gibi) ve buna bağlı yalanlar silsilesi…
Böylece filmler ile de halka aslında kendi yaptıklarını (başlattıkları savaşı)temize çıkarmak ve sanki karşı taraf yapıyormuş gibi göstermek ana fikirleri ve adından da anlaşılacağı gibi yalanlar üstünde….

Tabiki izlemek elinizde ve farklı eleştiriler de eklenebilir…

Federico FELLINI : “Geçmiş Zamanın Dünya Çapındaki Yönetmeni”

| 25 December 2008 13:29

Federico Fellini(1920-1993) Rimini’de doğan İtalyan yönetmen; gençlik yıllarında çizgi roman ve karikatür çizerek hayatını kazandı. Senaryolarını 1939 yılında yazmaya başladı. 40’lı yıllarda Alberto Lattuada, Pietro Germi ve Roberto Rossellini ile birlikte çalışarak senaryolar yazmaya devam etti. “Lo Sceicco Bianco”(Beyaz Şeyh-1951) ve “I Vitelloni” (Aylaklar-1953) kendisine ait ilk uzun metrajlı filmlerdir.

La Strada (Sonsuz Sokaklar-1954): Egoist bir sirk artisti Zampano’nun (Anthony Quinn), kendisine köle gibi bağlanan yardımcı kızı (Giulietta Masina) satın alır. Başroldeki Masina aynı zamanda Fellini’nin karısıdır. Fellini’nin bu filmi, İtalyan Sol’u tarafından realiteden uzak olmakla suçlanır ve fazlasıyla eleştirildiği halde Fellini’nin dünya çapındaki ilk başarısı olur. Oscar ödüllü bu film aynı zamanda 50’ye yakın ödülle ödüllendirilmiştir.

YILMAZ GÜNEY: “Vatanından Çok Uzakta, Sürgünde Ölen Sinemacı”

| 05 December 2008 11:17

Akdeniz’in şirin bir köyünde (Yenice/Adana) Pütün soyadı ile dünyaya gelen Yılmaz Güney (1937-1984), sefalet içinde büyüdü. Köy hayatından kurtulup üniversitede iktisat fakültesinde okumayı başardı. Genç yaşta devlet yönetimi ile çekişmelere katıldı. Güney, 1958 yılında “Üç Bilinmeyenlerin Eşitsizlik Sistemleri” adlı öyküsü yüzünden komünizm propagandası yapmakla suçlandı ve 1961 yılında yargılanarak, 18 ay hapis ve 6 ay sürgün cezasına çarptırıldı. Bu hüküm ile yönetmen yardımcılığı, senaryo yazarlığı ve başrol oyunculuğuna kadar geldiği sinema kariyeri yarım kaldı.

Yılmaz Güney, yüzden fazla macera filminde oynadı. “Türk Sinemasının Çirkin Kralı” lakabı ile sevildi.
1966 yılında senaryosunu yazıp aynı zamanda oynadığı, Lütfi Akad’ın yönetiminde çekilen “Hudutların Kanunu” adlı filmi, Güney’in sinema kariyerinde dönüm noktası oldu. Film, büyük beğeni topladı.

“Osmanlı Cumhuriyeti” Fiyaskosu….

| 02 December 2008 15:56

Merakla beklediğim film “Osmanlı Cumhuriyeti” bana göre tam bir fiyasko. İşin içinde Ata Demirer olunca bol kahkaya boğulacağım ve konusundan dolayı da ilginç bir mizah anlayışı ile karşılacağımı umarken, film boyunca sadece iki kez gülümsedim.
Hadi bundan vazgeçelim, aslında filmin konusu ilginç, buradan yola çıkarak çok daha eğlenceli ve daha etkili olabilirdi diye düşünüyorum. Kurgu zayıf ve yetersiz kalmış. Ata Demirer, Padişah kimliğinden midir nedir? anlamsız bir ciddiyet içindeydi, yüz mimikleri sanki botokstan yeni çıkmış bir bayan gibiydi. Kızıyordu ama kaşları çatmıyordu, ağlayacak gibiydi ama yüzü o ifadeyi vermiyordu, gülecek gibi olsa sadece sesle gülüyordu, hiçbir mimiği verdiği ifadeye uymuyordu, dedim ya botokslu gibiydi. Film bana hiçbir şey hissettirmedi(ne mizah, ne de anlam) tam bir fiyasko…
Yalnız, son sahneye çok sevindim, çünkü Atatürk ölmemişti.

Orson Welles: Sinema Tarihini Yazan Dahi…

| 23 November 2008 15:13

Orson Welles (1915–1985)

Amerikalı yönetmen Orson Welles, savaş sonrası yıllarda uluslararası sinemaya etkili bir güç kattı. Özellikle; ses, film kurgusu ve kamera arkasında yaptığı geleneksel olmayan farklı deneyimleri ile birçok yönetmeni etkiledi.

Çok zeki bir çocuk olan Welles, küçük yaşta yazarlıktaki yeteneğini ortaya koydu. Çocukluk yıllarında Shakespeare okudu ve okuluna devam ederken kendi piyeslerini sahneledi, başrolleri üstlendi.

Quantum of Solace

hattisas | 07 November 2008 17:10

Quantum of Solace, bugün itibariyle Türkiye’de vizyona giriyor ve genel kanı filmin talepleri karşılayacağı yönünde. Daniel Craig, kendine yakıştırılan Martini Bond imajını bu film ile üzerinden sileceğe benziyor.

Yönetmen Marc Forster’ın yönetmenliğini yaptığı film, yüksek adrenalin sunan sahnelerle dolu. Araba kovalamacaları, uçak kazaları, tekne patlamaları bunlardan bazıları. Bond’un bindiği herhangi bir aracın motoru ve benzini varsa, muhtemelen hoş bir bayan yanındaki koltukta ona refakatçilik ediyordur ve araç bir başka motorlu araçla çarpışacaktır. Casino Royale’de olduğu gibi meşhur John Barry temalı melodiler filmin sonuna sürüp gitmektedir.Senaryoya göre Bond, uluslararası bir suç şebekesini ortaya çıkarmaya çalışır. Bunun yanında önceki filimdeki aşkı Vesper’ı ondan uzaklaştıran adamın da izini sürmektedir.