bildirgec.org

senaryo hakkında tüm yazılar

Çalı Serçeleri

admin | 28 November 2009 20:12

Saatime bakıyorum. Uçağın bir saat önce alana indi. Tahminlerime göre birazdan burada olacaksın. Önceden rezerve ettiğin otelin karşısındaki otoparktayım. Aracın yanındaki çalılığın üzerine tünemiş birkaç serçenin cıvıltısından başka bir şey duymuyorum. Araç soğuk. Çok soğuk. Öyle ki parmak uçlarım sızlıyor. Yine de sen gelene kadar böyle bekleyeceğim. Bu sızı kalbimin sızısını bastırıyor. Anlayacağın bana iyi geliyor. Etrafın grisi, sisi ve pusunun, şu an bana içimdeki pastel tonlarını almış renklerden daha iyi geldiği gibi. Duygularımın üzerini sanki kalın bir toz tabakası kaplamış. İçimden birine dahi dokunmak gelmiyor. Artık gerçeğin acı ve yalın halini seviyorum. Senin evden bir yolculuğa çıkar gibi gittiğin gün, bu ilişkinin sürüncemede kalmış halini düşünürsek, daha kabul edilebilir en azından!

güzel oyuncuların hayatlarının berbat senaryoları BÖLÜM 2

nazokiraze | 13 November 2009 09:47

Marilyn Monroe gibi güzel ve genç yaşta efsane olmuş bir sanatçının rakibi olarak görülmek elbetteki Jayne Mansfield‘ın çok hoşuna gidiyordu.Ancak bazı çevrelerce Monroe’nin ucuz bir kopyası olarak görülüyordu.(Aynı zamanda Mariska Hargitay‘ın annesidir)

Şeytan Kilisesi kurucusu Anton LaVey ile ilişkisi oldugu söylenen Mansfield kilisenin çırak üyelerinden biriydi.Ancak sonradan bu ilişki düşmanlığa dönüştü.

Kasırgalar

pilli pati | 29 September 2009 10:26

Doluyorum yeniden… Çok yakın, hatta herşeyin olmasına neredeyse beş var! Bu kadar boş bulunman sana hiç yakışmıyor. Şifreleri çözdükçe herşeyin birer birer fişini takıyorum. Işıldıyor ortam. Nasıl da aydınlanıyor! Görüyorsun ama gözlerini yumuyorsun, görmezden geliyorsun. Farkındayım. Benim fişimi takmadığın için oluyor bütün bunlar. Enerjinin önünü tıkadığın için oluyor. Alışmış yollarını rüzgarların, kesmeye çalıştığın için oluyor. Önüne set çekmeye çalıştığın fırtınalar, kasırgalar… Susarak, sinerek, unutturmaya çalışarak!

film tutkunları için oldukça faydalı 9 kaynak

xerre | 10 September 2009 19:28

film izlemeyi sevmeyen hemen hemen yok gibidir. ister sinemada olsun ister evde kendi sistemimizle olsun, ister sevdiceğimizle ister tek başımıza olsun film izlemekten ayrı bir keyif alırız, mutluluk duyarız. yeter ki ilgi alanımıza giren bir film bulup izlemeye karar verelim. belki de bize mutluluk vermesinin başlıca sebebi de farklı bir hayal gücünden farklı farklı masallar dinlemektir.

bu bildiride, muhteşem bir film rehberi olacak 9 adet kaynağa yer vereceğiz.

1- sinema filmlerinin senaryolarına ücretsiz olarak ulaşmak

kağıt üzerindeki bazı şeylerin beyaz perdeye nasıl aktarıldığını görmek her zaman çok ilgi çekicidir. IMSDb, sinema filmlerinin senaryolarını barındıran internetteki en büyük kaynaklardan biridir. bu site sayesinde tüm favori filmlerinizin senaryosunu okuyabilir ve beyaz perdeye aktarılmadan önceki halleriniz görebilirsiniz.

KIM KI –DUK / İKİYE AYRILMIŞ BİR ÜLKENİN TEK VE KOCAMAN KALBİ (1)

sahaf1976 | 03 July 2009 09:58

KIM KI_DUK
KIM KI_DUK

Organize İşler filminde Üzeyir karakterini filmdeki tüm karakterlerden daha fazla sevmemin nedeni Süpermen Samet ile aralarında geçen konuşmadır. “Üzeyir abi sen dilsiz değilsin. Niye hiç konuşmuyorsun?” diye sorar Samet. Yıllar geçmesine rağmen unutamadığım şu cümleyi söyler Üzeyir, “Bir ara çok konuştum, hiç faydasını görmedim. Bıraktım.”
Ne büyük bilgeliktir insanın bunun ayrımına varması. Küserek, acıyarak, kaçarak bir savunma biçiminde değil anlayarak, sindirerek tercih edilmiş bir suskunluk. Konuşan Türkiye’nin kısacık bir zamanda, ağzı olan konuştuğu için, Labarba yapan Türkiye’ye dönüşmüş olmasının ilacı belki de suskunları anlayabilmek, susmayı öğrenebilmektir. Evde, okulda, vapurda, sokakta, tiyatroda, bağıra bağıra ve sanki dünyanın en müreffeh ülkesinin imtiyazlı vatandaşlarıymışız gibi kahkahalarla konuşmamızın altında yatan o toplumsal hastalığı teşhis ve tedavi etmek zorundayız. Akıl sağlığımız biz söz sıkarak zamanı öldürmekle meşgulken ellerimizin arasından kayıp gidiyor oysa. 3. sayfaların cinnet ve cinayet haberleriyle doğru orantılı bir gürültü toplumu oluyoruz. Susan Türkiye istediğimden değil elbet, boş konuşan Türkiye’den yorulduğumdan…

KIM KI_DUK
KIM KI_DUK

Suskunluğu tercih etmiş, hiçbir yere bağlı olmayan, gittiği her yerde hep misafir, hep sürgün olan birinin en kolay yaptığı şeydir resim çekmek. Fotoğraf makinesiyle değil zihniyle çeker resimlerini. Dilini, kültürünü bilmediği sokaklarda gezerken sesleri, sözleri değil resimleri toplar cebine. Konuşarak tüketmez içindekileri. Egolarını, hırslarını, korkularını da ehlileştirmiştir o, bu sayede mümkündür susabilmek.

20 Aralık 1960’ta Güney Kore’de bir taşra köyünde dünyaya gelen Kim Ki-Duk işte bu susan ama biriktiren insanlardan oldu. Çocukluğunun oldukça haşarı geçtiği biliniyor. Dokuz yaşındayken ailesiyle birlikte Seul’e taşınmış olmasıyla büyük şehir kavramıyla tanışmış oldu. Ailesinin ekonomik olarak güçsüz olması sebebiyle kısa sürede meslek sahibi olması gereken Kim Ki-Duk büyük şehirde tarım eğitimi verilen bir okula gönderildi fakat onu bu okula yönlendiren ekonomik sorunlar büyüyerek devam ettiği için okulu tamamlayamayarak ayrıldı.

Çok zor, çok despot: Yavuz Turgul

kahramancayirli | 27 April 2009 17:35

züğürt ağa
züğürt ağa

Çok zor, çok despot: Yavuz Turgul

Kahraman Çayırlı

Ne kadar da sert! Bozar etrafındakileri. Hatta ağlatır. Kimselere röportaj vermez. “Vay be, konuştuk onunla, konuştuk işte” diye çığrınırlar onunla röportaj yapabilenler. Zor adamdır vesselam.

Sultan filmini izlemeye başlayıp da bırakabileniniz var mı? Türkan Şoray’ı, Bulut Aras ve Şener Şenle buluşturan mükemmel öyküyü, o sert adam yazdı işte… Derken Çiçek Abbas’ı da yazar, ilk kez yönetmenlik koltuğuna oturduğu “Fahriye Abla” gelir sonra, “Züğürt Ağa” (senaryosunu yazdı-Nesli Çölgeçen yönetti), “Muhsin Bey“, “Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni“, “Gölge Oyunu“, “Eşkıya” , “Gönül Yarası” ve nihayet “Kabadayı”…

The Machinist

| 13 March 2009 17:01

Yönetmen: Brad Anderson
Senaryo: Scott Kosar
Oyuncular: Christian Bale, Jennifer Jason Leigh, Altana Sancez Gijon, John Sharian, Micheal Ironside
Görüntü: Xavi Gimenez
Müzik: Roque Banos
Yapım yılı: 2003

Uyku uyuyamama (insomnia) hastalığına yakalanmış bir makine ustası, sürekli kilo kaybetmekte ve zayıflayan belleğinden dolayı yağpacağı her işi küçük kağıtlara yazarak bulduğu yerlere iliştiriyor. Oldukça çökük halde olan bu adamın kadınlarla ilişkileri de oldukça garip. İletişim kurduğu fahişe ve oğlu ile hastalığı yüzünden, ilişkisine de zarar veriyor. Genç adamın bu kabusunun sebepleri gitgide su yüzüne çıkıyor. Filmin hikayesi; oldukça ilginç, karanlık ve karamsar. Reznik (Christian Bale), yaşadıklarının bir halüsilasyon mu? Yoksa birer komplo mu? olduğunu filmin sonuna doğru öğreniyor. Bu film için Christian Bale, özel bir diyetle 28 kilo vermiş.
Brad Anderson, film hakkında “Hitchcock‘un hiç yapamadığı son filmi gibi kurdum” diye konuşuyor…

Filmde kullanılmış müziklerin listesi (soundtrack)
Filmin görüntüleri ve fragmanı…

Soğuk Dağ / Cold Mountain …

| 19 February 2009 11:04

Yönetmen : Anthony Minghella
Senaryo : Anthony Minghella , Charles Frazier (Kitap)
Oyuncular : Jude Law (Inman) , Nicole Kidman (Ada Monroe) , Renée Zellweger (Ruby Thewes) , Donald Sutherland (Papaz Monroe) , Ray Winstone (Teague) , Brendan Gleeson (Stobrod Thewes) , Philip Seymour Hoffman (Papaz Veasey) ,
Görüntü Yönetmeni : John Seale
Müzik : Gabriel Yared , T-Bone Burnett , Jack White
Yapım : 2003, ABD ,
Tür : Romantik – Savaş – Dram

Soğuk dağ filmi 2003’de en iyilerinden olmasına karşın, yönetmen ve film dalında Oscar’a aday olamamasına hayret etmiştim. Oscar Ödülünde, “En iyi yardımcı oyuncu (Renée Zellweger)” ödülünde sınırlı kalmıştı. Altın Küre Ödüllerinde ise 8 dalda aday gösterilmişti.

Film, iç savaşta geçen epik bir hikâyeyi anlatır. Güneyli asker İnman’nın, ağır yaralandıktan sonra hastaneden çıkışını, 500km yol aşarak kasabasına ve sevgilisine geri dönmeye çalışması ve bu dönüş sırasında başına gelen olayları anlatan, yani sevgiliye giden upuzun bir yürüyüşün hikâyesi…

Belgesel Film…

| 13 February 2009 09:55

Soru: Genellikle takip ettiğiniz televizyon programları?
Cevap: Belgesel Film.

Nanook of the North
Nanook of the North

Belgesel Film (Documentary)
İnsan duygularının ön planda olmadığı, eğlenceden uzak, tarihsel, sosyal, bilimsel ya da gerçek olaylarla ve kurguya dayanmayan konularla ilgilenir. Gerçeğin kendisini iletir. Bu tür filmler, tamamıyla belgelere, gerçek insanlara, gerçek mekânlara ve gerçek olaylara dayanır. Belgesel filmin genel amacı; bildirmek, öğretmek, eğitmek, inandırmak ve coşturmaktır.

Bu terim, Fransızların kullandıkları “documentarie” kelimesinden alınmış ve ilk defa John Grierson tarafından, Robert Flaherty’nin 1926’da çektiği “Moana” adlı filmin eleştiri yazısında kullanılmıştır. Gerçeği, bir öykü çerçevesinde değil, gerçekliğinin kendi dramatiği ile aktarır. Lumiera’nın çektiği ilk gerçekçi filmler, bu türün ilkleri olarak görülebilir ancak, dünya genelinde modern anlamda belgesel sinema Robert Flarherty ile başlamıştır.

Nanook of the North : www.filmreference.com
Nanook of the North : www.filmreference.com

Belgesel filmin ilk örneği, Flarherty’nin 1922 yılında çektiği “Nanook of the North” (Kuzeyli Nanok) olarak kabul edilir. Ancak bu tür, sinema tarihine birdenbire ortaya çıkmamış, bir takım süreçlerden geçerek oluşmuştur. Bu yıllardan da öncesine dayanan teknik ve konu bakımından önemli gelişmeler kaydedilmiştir.