bildirgec.org

sen hakkında tüm yazılar

KUTUNU AÇTIM

redorack | 21 May 2007 10:57

Kutunu açtım. İçinden fahişe ruhlu bir adam çıktı. Bugünkü şansın bu kadarmış. Bundan böyle bununla geçineceksin… Her akşam düzenli olarak yollara düşeceksin geçmişini kovalamak için. Ehliyetsiz sürücüler tarafından kullanılmış insanlar çarpacak sana. Yollarda içine akarken kanın, aramaya devam edeceksin. Bulduğunu gömecek yerin olmayacak, geçmişini saklamak isteyeceksin bir daha bulmak zorunda kalma diye. Bir kutuya koyacaksın. Kutuyu yiyeceksin…

Kutunu açtım. İçinden kocaman korkularıyla bir aslan çıktı. Aslanı sen besleyeceksin kendi cesaretinle. Cesaretin bittiğinde kendinden vereceksin. Elinden kolundan geldiği kadar… Yeterince kaçtıysan dur derim artık…

B’iz’

jansetkaravin | 26 April 2007 12:35

Road Portrait by Pavel
Road Portrait by Pavel

Şimdilerde düşünmeye başladım: “Sen, benim için ner’desin?” yahut bir başka şekilde sorarsam bu soruyu: “Sen, benim içerimde ner’desin?”
Acaba gereğinden hızlı mı yaşadık bazı şeyleri?
Acaba hayatın akışı dedikleri o ‘şey’, akrebin yelkovanı kovalayışındaki dinginlikten de ağır mı işliyor ve ben bunun farkına henüz varıyorum?
Korkarım eğer öyleyse, bütün ömrüm boyunca akrepten bir adım önde olmaya çalışmakla gerisinde kaldığımı zannettiğim bütün o düşler, yaşanmamışlıklarına hayıflandığım, kurmacalar her daim benden çok gerilerde kalmışlar ve âdeta zaman bir eğri olduğundan, evet, işte tam da bu sebepten kendimi bu yarışta yenilmiş varsaymam…
Gözlerinde boşa aramışım, en nihayet buldum sandığım oyunbaz yıldızı, üç yıldızlı otel odamızın içine işleyen neon yılları boyunca sevişmelerimizde, meğer o: pencerede titreşen yağmur damlalarının parıltısıymış, çarşaflara dolanan bir geçmişin düşüymüş ben geleceğin telaşını yüklemişken sigaramın dumanına dahası dudaklarının külünü, kekremsi tadını dilinin pütürlü yüzeyinin ki; ben onun bile sen mışıl mışıl uyurken sabahlara kadar beyaz tavanda gölgelerini arayıp durduğum hamamböceklerinin tıkırtılı koşuşturmalarından bahisle, sert, kıtırdayarak eziliveren kabukları olduğunu şimdilerde anlıyorum…
Dedim ya az evvel de, daha şimdilerde soruyorum kendime: “Sen, ne kadar biz diyebildin ki?”
Bir sen vardın bir de ben o beyaz çarşaflara her pazar, üç yıldızlı düşlerde, neonyıllarınca uzak düşen birbirinden ve dolana dolana aklandığını, kan ter içinde her sevişmede sevaba girdiği yanılgısını bir yavru kediymişçesine, hani tüylü, yumuşacık, sıcacık, uysal, huzurlu, masum… Meryem’den de masum…
Diyeceğim ki… Diyeceğim o ki; biz sevişmemişiz meğer, sen benle ben senle sevişmiş: ‘iz’ yok, b’iz’ yok!

Arabesk

cezass | 29 March 2007 09:18

arabesk filmini hatirliyormusunuz arkadaslar? hani sener sen in ve mujde ar in oynadigi film. allah im kor et beni diye bir sarki soyluyordu filmde sener sen. benim nerdeyse en sevidigim turk film ama nerden satin alabilirim bilmiyorum? tavsiyesi olan arkadaslar?

yardim lutfen.

GÜMÜŞ YILINI BURADA KUTLAYACAĞIM.

guddicini | 10 March 2007 13:56

Tüm eleştirilerinize rağmen,araştırıyorum,öğreniyorum gereken neyse yapmaya çalışıyorum.Bekli kafalarında soru işareti olanlara, yararı olur .Birlikte öğrenip,birlikte büyüyelim istiyorum.25 yıl sonra gümüş yılımızı burda kutlamayı düşlüyorum.Çünkü altın yılını kutlayanları örnek alacağım. Düşünsenize zaman içinde her türlü oyun ortadan kalkıyor ve sadece sen ve o kalıyorsunuz. Ve bu sizi mutlu edebiliyor ve o sonsuz sevgi ile birbirinize bakıyorsunuz. Çünkü zaman içinde O Sen’leşiyor, Sen de O’nlaşıyorsun.İnadım inat Sevgi iki yarım insanı bir bütün yapmaz. Sevgi iki bütün insan arasında gerçekleşir. Bütün insan olmak ne demek? Partnerinden sana sunmasını beklediğin özelliklere kendinin sahip olmasıdır. Hiçbir insan bu dünyaya bir başkasını mutlu etmek göreviyle gelmiyor. Her insan bir ilişkiye o kişiyle mutlu olacağına inandığı için girer. Başka insanı mutlu etmenin en etkin yolu kişinin kendisinin mutlu olmasıdır. Mutlu insanın yanında olmaktan kim mutlu olmaz ki.
Her sabah uyandığımızda birbirimizi öpüyor ve birbirimize güzel şeyler söyleyerek sarılıyoruz. Güne enerjiyle başlıyoruz.
Birlikte çok gülüyoruz. İki çocuk gibi eğleniyoruz ve espriler patlatıyoruz. Bu hayatımızı eğlenceli kılıyor.
Birbirimizi hayatımızın en öncelikli olanı yapıyoruz ve ilişkimize özen gösteriyoruz.
Birbirimize bağlıyız, bağımlı değiliz. İkimiz de kendimizi ilişki içinde özgür hissediyoruz. Sevginin ancak özgürlük içinde geliştiğini biliyoruz.
Birbirimize ihtiyaç duymuyoruz, ama birlikte olmaktan müthiş keyif alıyoruz.
Birbirimiz için bazen anne/baba, bazen iki yetişkin, bazen iki çocuk oluyoruz. O an hangi iç benliğimizin arzuları ve talepleri ön plandaysa.
Evde ikimizin de belli görevleri yok. Çamaşır, bulaşık vs gibi işleri kimin eli değerse o yapıyor. Evimizde kadın işi- erkek işi ayrımı yok.
Hayatın her boyutunu eşitlik içinde paylaşıyoruz.
Her gün yeni şeyler öğreniyor ve birbirimize öğretiyoruz.
Birbirimizin başarılarından kendi başarımız gibi mutlu oluyoruz.
Arada bir kavga ediyoruz, sonra da çok uzatmadan barışmanın keyfini çıkarıyoruz.
Birbirimizin farklılıklarına saygı gösteriyoruz. Tıpatıp aynı olsak çok sıkıcı olurdu.
Birbirimize sıkça sürprizler hazırlıyoruz. Sürprizlerin yaratıcı olmasına özen gösteriyoruz. Hayatımıza heyecan kattığı için ilişkimizin monotonlaşması mümkün olmuyor.
Olayları birbirimizin gözünden görmeye çalışıyoruz. Birbirimizin en iyi dostuyuz.
Sevdiğimiz işi yapıyoruz. Verdiğimiz eğitimler bizi de sürekli geliştiriyor. Yaşamı ve kendimizi sürekli keşfetmek için yaşam boyu öğrenen olmaya kararlıyız.

Bizi ne kuvvetli yapiyor ?

| 23 February 2007 02:06

Kisisel tatmin
Huzur
Korku ve endiseden kurtulus
Mali güvenlik
Memmuniyet
Sevgi
Özgürlük
Kontrol
Bilgelik
Mutluluk
Saglik

bütün bunlara sahip olabilmek icinmi yasiyoruz bu kaos dünyada sizce ???Siralamanin bir önemi yok merak ettigim baska neler var insani yasaminda arzuladigi….tüm gerceklerimiz bukadar mi ??

Sadece bir lokma olsa…

fargo | 19 January 2007 02:07

Atlas dergisi editörü Mehmet Yaşin’in kitabını aldım geçen yaz tatile gitmeden.Sadece 1 haftada küçük bir ege, akdeniz, ankara , bartın turu yapacağım için geri kalan yerleri de yolculuk sırasında son kitabı “yakınname” yi okuyarak değerlendiririm diye düşünmüştüm.
Tabi pratikte gidemediğim ülkemin diğer yerlerini bu sayede gezeceğim diye umut etmedim değil.Kış ortasında güvendiğim dağlar uludağa büründü netekim.
Yazarımız karadenize, doğu anadoluya , egeye gitmiş bir güzel de gezmiş ama kitabında çoğunlukla yediği yemekleri anlatmıştı.(Barış Manço’nun dünyayı gezmesi ve sevdirmesi gibi değildi)Ve bu yemekleri anlatırken insanın içini gıcıklayan , karnını acıktıran hatta düz duvara tırmandıran her ayrıntıyı da itinayla aktarmıştı.Anlayacağınız kitap gezme değil de yeme güdüsünü körüklemekten başka bi istek uyandırmadı bende..
Bunlar nerden mi çıktı derseniz.Geçen cnntürk’te programa başladı yol üstü lezzet durakları adında.Program tam bir işkence seramonisi sanki.Be adam tamam yemekleri doğduğu yerde, en lezzetli yapılan memleketinde yapılışından hikayesine kadar gösteriyosun da biz dakikalarca senin o lezzetleri midene götürürken izlemek zorunda mıyız?Sadece bir lokma olsa neyse.Tekrar tekrar ağzının tüm ayrıntılarını görerek(yandan süzülen yağlar dahil) izlemek okumaktan da feci.
Kafamıza esince cağ kebabı yemek için erzuruma gidemiyoruz ki değil mi ama!!

Balkonda

| 03 December 2006 13:33

Asıyorum çamaşırları askıya
Askıda kalan her şeyi unutarak
Kapatıyorum dolabı içinde çamaşırlar
Bir hafta sonra açıyorum dolabı
İçeride bir sürü çiçek
Getiriyorum o çiçekleri sana
Bir kiraz sepetinin içinde
Sen bakıyorsun yüzüme
Görmüyorsun çiçekleri
Kızıyorsun bana sepet boş diye
Ben gösteriyorum çiçekleri
Kiraz kokan çiçekleri
Sen diyorsun sepet ıslak
Ne çiçek var ne kiraz
Sonra bir korna sesi uzaktan
Başım dönüyor sola
Bakıyorum sonra sana
Sen gitmişsin elimde kalmış sepet
Sepeti bıraktım yere
Gittim bir yıl sonra bakmaya
Birde ne göreyim bir kiraz ağacı
Kopardım kirazları
Getirdim sana
Sen elinde bir çocuk baktın bana
Ben çocuğa baktım sen bana
Şimdi bakıyorum o resime
Bir kiraz ağacı bizim balkonda
Ellerimde çamaşır
Bir çocuk var top oynuyor uzakta
Ve bir kız elinde sepet topluyor çiçek
Kızmayın bana çamaşırlar ıslak hala
Islanıyor kağıdım
Ayaklarım üşüdü içeri gireyim
Bakayım bir aynaya
Ayna çok kirli demek ondan her şey
Tekrar çıkarsam balkona
Çıkacağım sizsiz
Ve döneceğim bensiz…