bildirgec.org

şehir efsaneleri hakkında tüm yazılar

Anne Beni Sinir Ediyorsun!..

nimda | 28 April 2002 23:17

Bir Pazar günü… Uykudan yeni uyandınız, elinizi yüzünüzü yıkıyorsunuz… Sofra hazır… Ev halkıyla günaydınlaştıktan sonra oturuyorsunuz kahvaltıya. Güzel güzel kahvaltınızı ederken birden bi ses; – Oğlum peynirden de yesene – Yiyorum anne Farketmiyorsunuz takip edildiğinizi. Bir süre sonra; – Oğlum bak zeytini yeni aldım, çok güzel… – Anne görmüyor musun tabağımdaki çekirdekleri, zeytin de yiyorum işte. Anneye yeterli gelmiyor sözlü “tacizler”. Alır zeytin tabağını koyar önünüze. Bu sırada çay bardağını devirir. – Öff anne yaaaa. Naapiyon yaaa? Yiyiyorum işte. – Yemiyon oğlum, yesen bu kadar zayıf olmazdın!…

Müzeyyen ve Talat’a sürpriz indirim

olhor | 22 April 2002 03:24

Hala şoktayım, dünya altımdan kayar gibi oldu, sanki evrenin denge noktalarından biri (Giga Hagi, Chesterfield veya Lahmacun) artık yokmuş gibi.
(evet gerilim dolu açılıştan sonra gelelim konuya).

Bugün gayet masum bir şekilde minibüsün penceresinden bakarken, mobilyacımsı bir mekanın (Yataş olabilir) kapısında şu yazıyı gördüm

“İsmi Müzeyyen veya Talat olan müşterilerimize sürpriz indirimler”

O andan beri kendimde değilim, etrafa ölü buzağı bakışları savuruyorum, bu konuda bir kaç sorum da var:

1. Neden Talat ve Müzeyyen de Hildegard ve Kornelyus değil?

2. İsme yönelik indirim nasıl bir kampanya anlayışı?

3. Seçilen isimler neden 1950’lerden? Mağazadakilerin birbirlerine “Merhaba Selin hemşire” “Ah merhaba Gulit beyamca” şeklinde hitap etme şansı ne kadar?

4. Buna benzer bir şeye rastlayan oldu mu?

5. (Yukardaki soruya yanıt “hayır” ise) Neden ben?

Ko-pilot.. DEV site…

pinkfloyd | 19 April 2002 10:46

Mükemmel tasarımlı ve şaşırtıcı fikirlerle dolu bir alışveriş sitesi ile başlayalım.. Sitenin adı ko-pilot.. Siteye girdiğinizde bir uzaylı yaratık sizin için ürün seçimlerini çok kısa sürede yaparak, tanıtımlarını hemen ana sayfaya yerleştiriyor ve ardından ekranın sağ üst köşesinde duruyor.. Tekrar ona tıkladığınızda aynı işlemi yapıyor farklı ürün seçimleri için.. Aynı zamanda sitede Alexander Graham Bell’in hayatını okuyabilir, ilginç siteleri bulabilir, 16,246,600,000 liraya bir televizyon alabilir, veya çok ucuza (!) bir peçetelik sahibi olabilirsiniz.. Site sadece bir alışveriş sitesi değil.

ımmsss

fth-hafif | 17 April 2002 23:32

Bugün bişey yazmıcam sana ama bak nehale döndük sonunda…Kafayı yicem ben sonunda…

Hala Karanlıkta mısın?..

nimda | 17 April 2002 09:33

Günlerden yine bir gün Canım yine sıkılıyor Dışarıda günaha davet eden bir sıcaklık Sanki olacakları biliyormuşum gibi Attım kendimi yollara. Amacım sıkıntıyı yok etmek ve.. kim bilir?.. Gide gide Galeria’ nın yolunu tutmuşum Ne güzel de geziyorum, güzel de bakıyorum vitrinlere Öyle boş boş, bir o kadar anlamsız.

Birden karşıma hayatta en sevdiğim Abim kadar yakın saydığım biriyle karşılaştım Ki bu “tesadüf” karşılaşmayı bir senedir bekliyordum Nedeni de, ne zaman “hadi buluşalım … Abi” desem İllaki bir işi oluyor. Bana “işim var” dedikçe ben kızıyor Bazen anlamlı, bazen de anlamsız mesajlar çekiyordum.

go out the window

bilibilek | 15 April 2002 14:37

pazar günüyle ilgili yazılardan çok etkilendim ve bu konuda insanlarla engin tecrübelerimi paylaşmaya karar verdim, herneyse efendim, hikaye şöyle gidiyor:

yine pazar günü, aynı geçen pazar gibi. hayır, hayır hiçbiri geçen pazar gibi olamaz…

herkesi uyarmak gerek, pazar günleri dışarı çıkmayın. tesadüf işte…

geçen pazar raslamıştım ona. o şehrin o köşesinde hiç görmemiştim onu. o köşeyi biliyorum ama. orda bana ilk kez görüyormuş gibi bakan insanlar yok. şehrin en sıcak köşesi orası. herneyse…

M’bayo

ingilizanahtari | 11 April 2002 16:59

Hafif’e falan yazıp da göndermediğim yazıları toplamıştım bi klasörün içinde geçenlerde. Adına da ukalaca Makaleler dedim. Bugün belgelerim içinde gezerken Makalele diye bi dosya görünce çok korktum. Pencere biraz sağa kaymış sadece.

Dehşet Neşet

ingilizanahtari | 04 April 2002 16:36

Anlaşıldığı üzre şöyle bi forvırd geldi bana: İzmir’in bir okulunda Dehşet Neşet isimli bir fizik hocası varmış, öyle dehşet öyle dehşetmiş ki öğrenciler karşısında nasıl duracaklarını bilemezlermiş. Bunları gerçekten yapan bir öğretmen varsa elini öpmek isterim. Alttaki eklemeler de bu forward’ın bir mail grubu kaynaklı olduğunu işaret etmekle beraber gerçekten böyle bir şahsın var olduğu tezini doğrular nitelikte.

İşte:

İzmir’in ünlü hocalarından Fizikçi Dehşet Neşet, sınavlarda sorduğu garip sorularla efsaneleşmiştir. Neşet Bey bi keresinde sınavda, karmaşık bir makara sistemi sormuş ve öğrencilerden sistemin dengede durup durmadığını belirlemelerini istemiş. Öğrenciler kağıtlarını formüllerle, rakamlarla doldurmuş. Ancak hepsi sıfır almış. Dehşet, “Doğru cevap ‘makara yere düşer’ olacaktı” demiş. Meğer çizimdeki makara tavana bağlı değilmiş.

REM

justine | 04 April 2002 00:56

herkes bi şekilde albüm çıkarıyor, ama çok azı bu işin baskısına ve formuna önem veriyor. REM sanırım bu işin önde gideni (bi de Pet Shop Boys var benim bildiğim, pek dinlemem, 80li yıllarda bikaç parçasını duymuşluğum vardır sadece, ama şahidim, albüm nüshaları son derece iyi). geçenlerde bigün bu işe ciddi ciddi takılmış bi arkadaşa uğramıştım, ilk kez orda bu inanılmaz koleksiyonu gördüm ve fena halde kıskandım (ben gittikten sonra heralde müzik dolabının üstüne tavan çökmüştür, gözüm kalmıştı hepsinde). tabi ortada ciddi bi para dökme olayı da var, o ayrı bi konu, muhtemelen içinde IMFyle yapılan standby anlaşmalarının da bulunduğu bir yazının konusu. neyse işte, bu arkadaşın evinde bütün bu koleksiyonluk cdleri etrafıma dizip teker teker büyük bi zevkle incelerken, Michael Stipe’ın (ve Neil Tennant’ın da tabii ki) müzik işine sırf böyle albümler yapıp eğlenmek için girdikleri fikrine kapıldım,o derece güzeller. sevgili Radiohead de bu konuda iddialı, özellikle son 2 albümlerinin tasarımı insanı zevkten perişan edecek düzeyde, ama şimdilik 3. sıradalar.

edebi

nikita | 03 April 2002 11:45

bilgisayarın başına oturmuş türk dili vizesine çalışıyorum.[ezberliyorum desem daha iyi olacak aslında…] üç beş nottan istifade ediyoruz.yalnız bir kaç terimin açıklaması ilgimi çekti notlar içinde,işte: “edebiyat güzellikler bahçesinde esen bir rüzgardır.Lisan ile heyecanın izdivacından doğan bir bebektir…”gerçekten edebiyatı tanımlamayı başaran edebi bir açıklama olmuş.neyse,sanırım çan eğrisi sistemi bu imtihanda ilk kez lehime işleyecek…