bildirgec.org

şehir efsaneleri hakkında tüm yazılar

acaba

kokakola | 24 November 2002 00:03

NOt:”Paranoyak olmanız takip edilmediğiniz anlamına gelmez” yaklasık 2 senedir bir ufak mevzu var aklımda. 34 plakalı araçlar içerisinde eğer plakada sadece R harfi varsa geri kalan numerik karakterlerden ikisi (%80 gibi bir oranda) aynı oluyor örn.34 r 5572;34 r 4548 gibi. gerçi bir ara demin söölediğim oran bayaa düştü ama yeniden gözüm takılmaya başladı.Trafikte plakalara bakmaktan usandım… Bu nasıl bir durumdur acaba? Trafik vakfı falan tassak mı geciyor yoksa ben saplandım mı? Kendisi ya da akrabası trafikte çalışan varsa ban yardımcı olsun diye bi sey istemeyecem ama bir bakın su plakalara.

Kelimeler Göktaşları

infuscoare | 18 November 2002 09:49

Sözler bağırılmak ister,onlar ki birinizden birinize giden göktaşlarıdır. Onlar ki atmosferinizde dağılır, yok olur.Sözler tutulmak istemez. Durgun ve dalgın ruhlar o sözleri tutamaz ve onlara, gökgürültüsü ve havai fişeklerle seslenmek gerekir. Benim sesım yorgun,benim sesim şimdi yaşlı. Hikayelerim ancak uykusuz,ayık ruhlara erişebilir.. Ben size küçük öyküler anlatsam, siz onları birleştirseniz. Ya geride kalan boşluklar ? Onlar, ruhlarınızdaki delikler, tıkadınız onları boş inançlarınızla ve kapadınız kör karanlıklara açılan kapılarınızla… Varlığımı yalanlıyor kilitlediğiniz kötülükleriniz.Bakın, onlar tam orada yumrukluyor o kapıları, sılahlarını doldurup biliyorlar dişlerini. Bense burada buzulların arasında, yorgun, kızgın, saldırgan ama zararsız, yalnız ve insan…Bir dalga neyi anlatır bir okyanusta, kaç dalga sığar bir okyanusa ? Ya insan ömrü neye karşılık gelir, tam da bir koca tarihten bahsediyorken ? Ben sadece bir kocaman ağız kesildim hiç konuşamayan. Yüksek tepelerden koşan nehirlerin gürültüsü, vahşi atların ayak sesleri oldum. Sözlerimi vadilere salayım, otlasınlar isterim… Eski dillerden bıktım, ruhum aşınmış taşlar üzerinde yürümek istemıyor. Her konuşma bana çok yavaş geliyor. Fırtına ! Senin arabana atlıyorum yine ve kırbaçlıyorum en vahşi rüzgarlarını..Siz… Duyuyor musunuz, havada dönen kırbacımın ıslığını ? Bulutlarımdaki ağırlık pek bir fazlalaştı. Yıldırımların kahkahaları arasında denizlere sağnaklar yağdırmak istiyorum. Aaah… Derin bir nefes vereceğim, kasırgalar dağlardaki karları süpürecek sizin üzerinize bu sefer… Ama korkaklar…Ama aptallar… Onlar ellerindeki anahtarları arkalarında saklarken, kafalarının üzerinde bir şeytanın çılgınlık ettiğini sansınlar…

Cahit Sıtkı Tarancı

nimda | 16 November 2002 20:57

Cahit Sıtkı Tarancı’yı hepimiz ‘Yaş Otuzbeş’ şiirinden tanırız. Geçen gün bir dergide aşağıdaki kısacık şiiri okudum ve ağladım. Bu kadar kısa bir anlatımla beni ağlatan şiiri sizlerle paylaşmak istedim, hepsi bu…

Bu akşam ilk olarak ağladım,
Bekar odamın penceresinde
Hangi ev, bark? Hangi çoluk, çocuk?
Ne geçti elime bu hayatın
Meyhanesinde, kerhanesinde
Yattığım her gece böyle soğuk
Saadet bu ömrün neresinde?

aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar ;kitaplar avcıyı övecektir,,,

threewishes | 14 November 2002 19:00

” Onlara kılıçlarımızı gösterdik. Keskin demir silahları ilk kez gördükleri belli. Kesmenin ne demek olduğunu bilmediklerinden, bazıları kılıçların keskin tarafını tutunca ellerini kestiler,,,Bu insanlar ne herhangi bir mezhebe bağlılar ne de puta tapıyorlar ; Kötülüğü tanımıyorlar ; birbirlerini öldürmüyorlar ; Hiç silahları yok ,,,Son derece sade, dürüst eli açık insanlar. Herhangi birinden sahip olduğu herhangi bir şey istenince hemen veriyorlar ,,, Kötülüğün ne olduğunu hiç bilmiyorlar, çalmıyorlar öldürmüyorlar,,,Dünyada onlar kadar tatlı dilli insanlar yoktur. Her zaman gülüyorlar,,,” ( Kolomb’un günlügünden)

Garip Günler Serisi

supermarket | 13 November 2002 21:32

Bugün garip bir iş günü geçirdim. Öncelikle bazen acaip bay geldi ama böylesi hiç gelmemişdi. Bugün garip bir iş günü geçirdim. Öncelikle bazen acaip bay geldi ama böylesi hiç gelmemişdi. Sabahdan akşama kadar Illustratorda oluşdurduğum bir adet flyerı freehande kabul ettirmek için uğraşdım ama o kitlendi kitlendi… Akşam üzeride en sonunda binbir güçlük ile freehande import ettiğim dosyayı cd ye yazmakla uğraşdım. Durmadan cd ler yandı yandı… Bende çok sıkıldım. Bunun üzerine gece herkez gidince daldım internete attım winamp a güzel şarkılar ve gökçenin buraya bana yemek getirmesini beklemeye başladım. Bu arada bir kaç forum gezdim dolaşdım ama bir tat alamaz oldum eskisi kadar. Düşündüm hevesim mi geçti acaba? Hayat diyorum neresinden bakarsan bak karman çorman gözüküyor gözüme. Herkeze iyi geceler diliyorum.

Kanınızın donduğu an

ruyaprensi | 12 November 2002 10:33

Eğer kaldıramayacağınızı düşünüyorsanız lütfen bu linkteki videoyu izlemeyin.

İnsanın başına gelebilecek en kötü şey bu olsa gerek.

canım izmir\’im..

mjd35 | 06 November 2002 02:53

Arkadaşlarla oturmuş internette gezinirken şu izmir yazılarını buldum ve gözlerimden yaşlar gelene kadar kahkaha attım.Tek kelimeyle süperdi ve boyoz hakkındaki herşey fazlasıyla dogruydu!! Şu vizelerim bir bitsin koşa koşa geleceğim memleketime ve bu sırada Ankara’dan nefret ediyorum!!!!!

Sadece Ayakkabımı Bağlamak İstemiştim

kernel32.dll-hafif | 05 November 2002 22:46

Antrenmandan çıkmış bir an önce eve varmak için hızlı adımlarla otobüs durağına yöneldiğim sırada ayakkabımın bağının çözülmüş olduğunu farkettim.Işıklardan karşıya geçmeden bağlayayım dedim.2 ayakkabıyı birden bağlamak yaklaşık 10 sn sürdü.Bu sırada yaya için kırmızı yandı ve ben de ışıkta bir 30 sn daha takılmak zorunda kaldım.Bu sırada yağmur iyice şiddetlenmişti.Şans bu ya ben ışıklarda beklerken belediye otobüsü gözlerimin önünde geçip gitti.Bereket Burhan Felek’in önünden birsürü otobüs geçer ama ancak 10 dk bekledikten sonra otobüsle Kadıköy’e ulaşabildim.Kadıköy’e vardığımda ise kötü bir süpriz beni bekliyordu:21a yani binmem gereken otobüs 1dk önce kalkmıştı.Gelecek otobüs ise yaklaşık 35 dk sonra idi.Yağmurun altında iyice bir üşüdükten ve yarım saat otobüs bekledikten sonra sonunda otobüse bindim ve 55 dk sonra evimdeydim.

itiraf kom gibi ama dayanamadım

potasyum | 04 November 2002 22:49

ya moderasyon kısmına bakınca OY VER yazıyo ya çok batmaya başladı bu seçim döneminde… parmaım boyalı çıkmıyo lanet şey.. oy veriosun ama bi işe yaramıyo uf uf ufffff… neyse kimse buna ahkam kesmesin ama ne olur seçim sistemi ve seçimle ilgili oldumu güzel insanlar teşekkür ediyorum hemen size

Evrim

infuscoare | 04 November 2002 09:20

En ağır şey nedir ki, eğileyim önünüzde omuzlarıma almak için ve kaldırayım ki, sevineyim kuvvetime….

En büyük acı nedir ki,yaşayayım, ağlayayım karşınızda ki, sevineyim gücüme…

Bu kibrini zedelemek için alçalmak mı, hikmetiyle alay için deliliğini belli etmek midir? Hasta olmak ve teselliye geleni geri çevirmek ve senin istediğini hiçbir zaman duyamayan sağırlarla dostluk yapmak mıdır?

Bizi hor görenleri sevmek ve bizi korkutmak isteyen hayaletlere elini uzatmak mıdır?

İçinde gerçek var diye kirli sulara dalmak ve soğuk kurbağaları, sıcak yengeçleri itmemek midir?

Bırakın açlığa ve susuzluğa dayanayım engin çöllerde, bırakın bütün bunları yükleneyim kendı çölüme doğru ağır bir deve gibi.

Fakat ne yapabilir bir aslan bir devenin yapamayacağı?

O hür olmak ve kendi çölüne egemen olmak ister. Burada son efendisini arar. Son tanrısına düşman olmak ister o. Ve zafer için onunla boğuşmak…

Artık ruhun efendi ve tanrı olarak tanıyamadığı büyük dev nedir? Büyük devin adı `sen yapmalısın`dır. Fakat aslanın ruhu `ben isterım` der.

Sen yapmalısın onun yolunda altın kıvılcımlarıyla parlayan pullu bir hayvandır ve her pulun üzerinde altın bir parıltı ile `sen yapmalısın` parıldar. Bu pulların üzerinde binlerce yıllık değerler parıldar ve devlerin en güçlüsü şöyle der: bütün değerler bende parıldar. Bütün değerler yaratılmıştır ve bütün değerler benim… Dev böyle söyler.

Fakat henüz insanlara uzağım. Ben onların gözünde bir deli ile bir ölü arasındayım. Bu kulaklara uyan ağız değilim henüz. Gözleriyle işitmeyi öğrenmeleri için kulaklarını mı patlatmalı ?

Fakat söyleyin bana bir aslanın hangi yapamadığını küçük bir kız çocuğu yapar ?Aslan niçin çocuk olmuştur?

Çocuk bir günahsızlık, temizlik, bir unutmadır. Bir yeni başlama, bir oyun, kendiliğinden yuvarlanan bir tekerlek, bir ilk hareket ve kutsal bir evettir.

Şimdi işitilmemiş şeyler için kulağı olanın kalbini mutlulukla dolduracağım.

Şimdi ruhum hareketsiz ve kuşluk zamanı kadar aydınlık.

Şimdi unutmaya başlıyorum bildiğim bütün dilleri.Başım ağrıyor. Başım çok ağrıyor…