bildirgec.org

şehir efsaneleri hakkında tüm yazılar

kürtçe windows

zenci | 18 October 2002 00:46

bazı arkadşların,ne kadar içime sığmasada,hala turancı kafasıyla hareket ettiklerini görüyorum.elin batılısı ve asyalısı uygarlaşmaktan sözederken uygarlıktan nasibini alamammış yobaz ve ağzı salyalıların hala aramızda olduklarını üzülerek görüyorum.Kürtçe microsoft un tartışılacak hiçbir şeyi yok.var olduğumuz dünyada beraberlik ve eşitliğin ön planda olduğunu görmeden salyalarını boşaltmak ancak bu turan ve yobaz kafalılara ait olabilir.bu *** kafalıların Kürtçe gibi bir dili nasıl olurda Türkçe gibi bambaşka bir dil ailesinden geldikleri belli olan bir dilin alt dili denile bilir.sanırım bu *** kafalının çıkan yayınlardan haberi yok.Kürt Enstitiüsü nün çıkarmış olduğu ferheng(sözlük)e aklında ne kadarlık bir pay kalmışsa onunla baksın.herkese şevbaş

KKK

Kyoshiro | 14 October 2002 19:27

Aşağıda okuyacağınız öyküyü Halil Dayım anlatmıştı. Halil Erenoğlu. Kore gazisidir kendisi. Oradan da bir Japon eş bulup gelmiştir. Dünyanın en hoş sohbet insanı kendisi. Neyse öyküye geçelim.

Afyon’un Emirdağ ilçesindeki arkadaşı Kör Kadir’in oğlu Kemal’e mektup yazıyor Halil Dayım askere gitmeden önce. Ancak ne adresi ne de soyadını biliyor. Zarfın üzerine şöyle yazıyor

KKK Emirdağ – Afyon

Kör Kadirin Kemal yani.

Zarf Emirdağa gidiyor. Postacı bir bakıyor zarfta KKK yazıyor. Kara Kuvvetleri Komutanlığı yani. Bir yanlışlık olmuş diyerek Ankara’ya yolluyor mektubu. Bu bürokrasi sırasında ise aylar geçiyor. Halil dayım askere alınıyor. Kara Kuvvetleri Komutanlığın’da emir eri kendisi. Eski püskü bir mektup geliyor komutanın önüne. Komutanın eli meşgul. okutuyor dayıma zarfın üstünü.

Lacivert Çarşaf

bigbug | 12 October 2002 07:36

Yüzün, lâcivert carşafa sarılı omuzlarının ve kızıl saclarının arasında görebildiğim yüzün,upuzun hüznüyle bu kadar kapamışken gözkapaklarını bakışlarıma, ikimiz de sadece bilmeyen çocuklardık belki de;arasında sıkışmaktan ibaret olduğunun tüm sıkıntımızın üzerimize ağır gürültülerle kapanan yeyüzünün göz kapaklarının. Ve belki çoğu zaman hayat,yanlış başladığımız bir sabahla tanımlanabilmektedir çoğunlukla. Hem ben, “Yeni perdeler gerekli gerçekten” diye ilk kez düşündüğümde,şimdi asırlarca öncesiymiş gibi gelen ve içerisindeyken aslında asla beni şimdiye vardırabilecekmiş gibi kolay geçmeyen bir zamanlar,yeni perdeler alamayacak kadar yorgun olduğumu söyleyip duruyordum kendime ne olduğunu bilmeden yorgunluğumun ve hiç de anlayamadan yorgunluğun kendisini . Sokağın bütün sesleriyle ve eski perdelerin engel olamadığı gün ışığının yüzümü gezinen yansımalarıyla,şimdi,uyandığımda,başka bir çok şeye rağmen,perdelerden şikayet ederek uyanmak daha kötü değildi, pencereleri siyah kartonlarla kaplamalıyım belki,daha geçirimsiz bir başka madde ya da .. nasıl farkında olunmayabilecekse zamanın .. dediğim pek zor günlerden.

Kılavuz

tavsan | 08 October 2002 15:46

Çılgın Pırıfisör Emre Kongar’ın konumu sizin durduğunuz yerden bakınca biraz yüksek gibi görünebilir. Daha iyi anlayabilmek ve değerlendirebilmek için Emre Kongar’ın TRT 2’de, Ünsal Oskay’ın ATV (Siyaset Meydanı)’de katıldığı, Kemal Sunal’ı anma programlarından ikisini kıyaslamalı bir bakış açısıyla tekrar izleyin. Burada iki programa da katılan Hülya Koçyiğit’in tavırları istemeden de olsa, Emre Kongar’ın ve Cumhuriyet’in kendilerinden olmayan herkese gerçek bakışını, anlayışını eleveriyor.

Sadece ben miyim acaba bu kaosu yaşayan yaşam formu

LuCiuS312 | 06 October 2002 16:03

Şimdi şöyle bir merakım var. Ben hafta içi iş dolayısıyla takım elbise -türkçesi iki dirhem bir çekirdek- giyen bir adamım. İyi güzel. Allah içinde yakışıyor. Amma hafta sonuda özgür ruh ortaya çıkıyor. Kıçımdan düşmemekte direnen bir kot türlü maniac tişört vesaire üzerimde konuşlanıyor.

Bu benim için bir kaos. Bursa gibi guççük bir yerde ikamet ediyorum. Ve beni simaen tanıyan insanları devamlı dumura sürüklüyorum. Beni iş vakitleri görüyorlar adam gibi. Hafta sonu aynı ortamda bakıyolar tam bir zibidi. Bir süre sonra alışıyorlar gerçi ama bir ton böyle şahıs mevcut ortamda. Ben öyle de böyle de olmaktan zevk alıyorum. İşimi ciddi yapmayı severim. Ona göre giyinmeyi de. Ama hafta sonuda böyle maximum bir rahatlık sarıyor vücudumu. Ne yapsam acaba bende bir hamak mı alıp sallansam. O zaman bende kurtulur muyum ki bu bunalımdan. Güzin ablaya sevgiler.

ben geldim

Tyler | 03 October 2002 22:32

deneme 1 – 2 yeni geldim. ELOY’un evine geldim. hafif’e geldim.

Medeniyetlet Çatışması mı?

Regulart | 02 October 2002 19:57

Kimlikler Melezleşmekte iken, yeni Dünya.

Dünya üzerinde varlığını sürdüren, gelişimini tamamlamış birçok medeniyet bulunmakta ve bu medeniyetlerin bir arada yaşayışlarını bizlere tarih ışığında gösteren birçok olay var. İkiz kulelerin devrilmesi üzerine yazılanlar ve çizilenlerden etkilenerek, birçok siyasetçiyi ve bilim adamını, üzerinde düşünmeye iten bir makale “ Samuel P. Hutington’un Medeniyetler Çatışması” makalesi, bizleri de bu konunun gerçekliğini ve sebeplerini, bir kere daha düşünmeye yöneltti.Huntington bu makalesinde (1993), medeniyetlerin oluşumunda, ekonomik ve politik birçok sebebin etkili olduğundan ve bu sebeplerden daha da ağır basan bazı etnik ve dini güçlerin varlığından bahseder. Huntington a göre soğuk savaştan sonra yeni Dünya düzeninde, Batılı ve Batılı olmayan olarak adlandırdığı iki medeniyet ortaya çıkmıştır. Bunlardan Batılı olanı, dini baskıların oluşturduğu durağanlığı, uzun yıllar önce üzerinden atmış ve arzulanan, gelişmişliği ile örnek medeniyetler çizgisinde yerini almış kısımdır; batılı olmayanlar ise, güney Asya, kuzey Afrika, Ortadoğu ve Türkiye nin de içinde bulunduğu, İslam medeniyeti niteliklerini üzerinde taşıyan bir kuşağın bulunduğu kısımdır. Makalede vurgulanan bir başka önemli nokta ise, üstün nitelikleri ile uyulması gereken bir model oluşturan batı, batılı olmayan toplumların ekonomilerini, kendi egemen olduğu dünyasal ekonomik sisteme uydurmak ister. Huntington a göre günün birinde karşılaşacağımız bu kaçınılmaz son, batılı olmayan diğer medeniyetlerin bu çözülmeye, Medeniyetler Çatışması ölçüsünde maruz kalacağıdır.Samuel Huntington’un yazdığı bu makaleyi, güncel hadiseleri ve aslında “Medeniyetlerin devletleri değil, Devletlerin Medeniyetleri” kontrol ettiği Dünyamızı ele alarak, sizleri Avrupa nın hemen güneyine, İspanyayı gerçekten çok farklı kılan mekanlara, gitarın duyguları kıpırdatan ahenkli melodisine, ezanın halen İspanyolca okunduğu ve bir zamanların kültür ve medeniyet zirvesi olan Endülüs’e yani “Al-Andulus” a , düşünmeye davet ediyorum.

Aramadı!

vstride | 30 September 2002 19:15

Aramadı. Bu gün buluşacaktık oysa Belki Ona gidecektik.Telefonlarını yapmam bahanesiyle onu görecektim mutlu olacaktım ama aramadı. Sabah konuştuğumuzda iyidi sesi oysa. Yoksa bir şey mi oldu? Attığım mesajlara karşılık bile vermedi! Aramadı! Bugün buluşacaktık oysa belki sabahlara kadar çılgınlar gibi sevişecektik! Mutlu olacaktım ama aramadı. Sonunda bıktırdım sanırım onu. Oysa o beni 1 numaralı hayranı ilan etmişti geçen gün. Aramadı aramayacakta. Boş hayallere kapıldım gene neşer düşlemiştim oysa… Ama, ama bir umut hala var içimde. Umutlar yaşatmaz mı insanı? Bugün de kendim için değil O’nun için yaşayacağım… Yarın görüşürüz!

Carrefour

Psychedelic | 29 September 2002 22:03

Hay ben bu Kadıköy’ün ortasına Carrefour konduran kafaya. İkidir telef oldum be. Trafiğin akışı değişmiş. İlerlemiyor. Bundan böyle Göztepe’den Üsküdar’a gitmen gerekirse E5’e çık.

“Yazmasaydım Çıldıracaktım”!!!

knemo | 29 September 2002 02:26

Bilgi Üniversitesi’nden büyük hizmet! Hayranlık uyandıran bir çeşitlilikle karşımıza çıkıveren kurslar silsilesi “atölye” olarak isimlendirilmiş. Artık bunalımlarımızdan kurtulmak için hamakta sallanmamıza ya da hafif‘i ağırlaştırmamıza gerek yok. 300-500milyon yeter. Parayı bastırdık mı Lale Müldür‘le şiir terapisi (Katılımcıların, şair olsun olmasın, psikolojik bir rahatlama -katarsis- duyması ve sonuçta kollektif bilinçaltından bilinçüstüne maceralı bir yolculuk-500m)yapabilir, kendi sit-com’umuzu yazabilir-350m, “yazmasaydım çıldıracaktım” dememek için Cevat Çapan‘ın koluna girebiliriz.(500m ->Bkz. “Annemi Trenden Nasıl Atarım?”) Beynimizi bu kadar hırpaladıktan sonra rahatlamak için de cazip önerileri var: Mesela “Contact Dance”yapabiliriz.(katılımcının kendi üzerinde deneyimleyeceği “Hands on” çalışması da katılımcıya kalıcı bir anatomi bilgisi kazandırır. Bu kendinle ve diğerleriyle temas yoluyla gerçekleşen dans iki veya daha fazla kişiyle yapılır.)270m diğer birkaç örnek:

  • yazmak-yaşamak
  • kıyıdan açılmak yazı-yorum
  • imgeler, düşler, fantazyalar ve yaratıcı yazın, yaratıcı yazarın karanlıktaki öteki yüzü
  • tvde komedi / “sitcom” yazmak
  • kendi montajını kendin yap “evde post-prodüksiyon”
  • zihin-beden özgürlüğü
  • oyuncularla kinetik laboratuarı (actors kinetix lab)
  • oryantal dans I
  • afro-haiti dansları
  • bedenlerin etkileşimi
  • perküsyon tabla
  • şarabı tanıma
  • ses terapi
  • “yemek”e dair
  • eft: duygusal özgürleşme teknikleri
  • astroloji
  • türk pop tarihi
  • çocuklar ve yaratıkları … Galiba burada verilmeyen tek eğitim; bu kadar subuk konunun nasıl bu şekilde bir araya getirilebileceği…