bildirgec.org

roman hakkında tüm yazılar

piraye, televizyon dizisi oluyor

kahramancayirli | 03 October 2007 21:18

Canan Tan, yazdığı her kitapla en çok satanlar listesinde fırtınalar estiren bir yazar.
Son eseri “yüreğim seni çok sevdi” de çok satanlar listesinde epey yer aldı, hatta şu an bile en çok satan ilk beş kitaptan biri.
Akabinde ise, garip bir durum oldu.
Yazarın bir önceki kitabı “piraye” tekrar listelere dönüş yaptı. Piraye şu an en çok satan 3 kitaptan biri.
Bir de atlatma haber verelim: Bu sezon “piraye” televizyon dizisi olarak ekranlarımızda yer alacak.

hiç niyeti yoktu!

kahramancayirli | 03 October 2007 16:55

Fatih Özgüven’in “Bir Şey Oldu” adlı öykü kitabı, geçen yılın en iyi yerli öykü kitabıydı, bence. Durum böyle olunca Özgüven’in yeni öykü kitabını aylardır dört gözle bekler oldum. Nihayet!

Kitabın açılış öyküsü olan “Regal Dönemi”, özgün bir metin. Ajda Pekkan şarkılarından yola çıkarak bir öykü yazmak kimin aklına gelirdi?

Orhan Pamuk’un “Öteki Renkler”de bahsettiği çevirmen arkadaşının Fatih Özgüven olduğunu düşünürdüm hep. 2. öykü “Paris’te Bir Apartman”ın bir yerinde Özgüven, “büyük bir yazar” der, bence o da Orhan Pamuk!

ZAMAN YOLCUSU

mmehtapp | 27 September 2007 16:47

Zamanda yolculuk etme yeteneğiniz olsun ister miydiniz? Geçmişteki halinizle oturup sohbet etmek, geleceğinizdeki halinizle karşılaşmak…
Hem çekici hem ürkütücü geliyor insana.Peki ya böyle bir eşiniz olsun ister miydiniz? 8 yaşınızda çantanız elinizde okula giderken yanınıza bir yabancı yaklaşsa arkadaşça, sohbet etseniz ve 20 sene sonra aynı kişinin eşiniz olduğunu hatırlasanız ne hissederdiniz?Audrey Niffenegger insanın böyle bir durumda neler yaşayabileceğini yazmış. “Zaman Yolcusunun Karısı” … Aşk yok diyenler için müthiş bir kitap. Yorumlar şöyle, kusursuz , büyüleyici, romantik…Okumayı seven herkese şiddetle tavsiye ediyorum. Bu kitabi elinizden bırakamayacaksınız.

politik kurgu romanları

mentor | 22 September 2007 20:18

politik kurgu romanları metal fırtına ile birlikte en popüler türlerden biri oldu. birbiri ardına yayınlanmaya başlayan bu kitaplar “çok satılanlar” listelerinden pek ayrı kalmadı. ilgilenenler için bu kitaplardan bulabildiklerimin bir listesi aşağıda.

METAL FIRTINA
yazarlar: orkun uçar – burak turna

Kitap 23 Mayıs 2007 tarihinde başlayan Türkiye – ABD savaşını anlatıyor.
metal fırtına, ilk kitabın ardından iki ayrı seri olarak devam etti. burak turna tarafından yazılan metal fırtına 2 kurtuluş timaş yayınlarından, metal fırtına 3 karşı saldırı ise profil yayınlarından çıktı. metal fırtına 1’in diğer yazarı orkun uçar tarafından yazılan Metal Fırtına 2 / Kayıp Naaş ve Metal Fırtına 3 / Kızıl Kurt ise “altın kitaplar” ile okuyucuya ulaştı.

APTAL, CİNGANE

haberhaberhaber | 10 September 2007 00:55

Çocukluğumda annemden ve etrafımızdaki komşularımızdan çingenelerin, Kıpti(cimri)hırsız, dilenci, yurtsuz olduklarını makbul insan olmadıklarını duyarak büyüdüm. Tabi benim gibi tüm mahallenin çocukları da.
Yaramazlık yapan çocuklara,
Şimdi çingeneler gelecek seni onlara vereyim de gör, mahalleden uzaklaşma seni çingeneler götürür.
Kardeş diğer kardeşe kızdığında ise,
sen kardeşim değilsin seni cami avlusundan bulduk veya senin annen baban çiğnene buradan geçerken seni torbasından düşürmüşler annemde acıdı seni eve aldı denirdi. Kardeşini iyice gıcık etmek içinde at arabasıyla geçen romanları göstererek bak akrabaların geçiyor denilirdi.
Biraz daha büyüdüğümde ise çingenelerden kız alınıp verilmeyeceğini, erkeklerin askerlik ve polislik yapamayacağını öğrenmek oldu.
Bu bilgilerin üzerine Türkan Şoray ın çingene filmleri (hırsızlık yapan yalan söyleyen) tuz biber oldu.
Bu fikirler bende evlenip iki çocuk olduktan sonra çingenelerin çok olduğu bir ile tayinimiz çıkıncaya kadar devam etti.
Lojmanımız çingene mahallesiyle neredeyse iç içeydi. Çocuklarım bir hafta boyunca bahçede oturup etrafı seyrediyor gelen geçen kızları izliyordu.
Kızım neden oynamıyorsunuz nereye bakıyorsunuz?
Anne burada yasenya yokmuş. Hani burada çok çingene vardı
?(yasenya o aralar televizyonda oynayan bir dizi. Bir subayla çingene kızın aşkı. Kızda fırfırlı ışıltılı elbiseler kollarında bilezikler, saçında kocaman bir gül)
İşte kızım bu giden ablalar yasenya dediğimde ağlayarak içeri kaçmışlardı.
İşe başlayacağım bakıcı gerekti. Mahalleden hemen bir çingene kızı çağırdılar. İşe başladı. Sık sıkta annesi ziyarete geliyordu.
Hayat dolu, neşeli, yokluğu hiç dert etmeyen, varlığa keşke benimde olsun diye kıskançlık duymayan topluca bir hatun.
Zehra Hanım mehtabı isteyen var mı?(bakıcım)

A be mehtabın sevgilisi var.
Ne iş yapıyor?
A be zanaatkârdır.
Düğün ne zaman?
A be daha haskerlik durur.(hastaneye astane, askere de hasker derler.

Mehtabın benden maaşını aldıktan sonra ilk işi kuaföre gitmek olurdu, sadece mehtap mı? Tüm yasenyalar çocuk bakar, pazarcılık yapar, o parayla da kuaföre giderlerdi. Kıyafet, ayakkabı eşya düşkünlükleri yoktu, tek zevkleri kuaför ve rengârenk tokalar.
Baba evinin önünde sokakta tenekeyle ritim tutturur şarkı söyler, kızları karşılarında oynar, baba bununla övünç duyar.
Sevgilileri nişanlıları askere veya başka bir ile çalışmaya gider, yasenyalar sabırla ve sadakatle bekler. Altı yıl boyunca içlerinde yaşadım evimde benimle yaşayan oldu. Bunlarda aldatma, sadakatsizlik ihanet görmedim. Ne erkeğinde ne kadınında.
Hırsızlık mı? Bazı arkadaşlarıma uyup ortalık yerlere veya kıyıya köşeye tuzak para veya ziynet koymadım değil. Bunların hepsi temizlik yapılırken bulunup bir kutuya doldurulup şifoniyerime konduğunu bilirim. Yerde bir iğne de bulsa tenezzül etmezler. Zira onların yarın düşünceleri yoktur. Bu günü doyasıya yaşarlar, bu gün bulup bu gün yerler. Namuslarına çok düşkünlerdir.
(İki bohçacı roman satış yapmak için bir eve giriyorlar, evde kadının olmadığını fark edip çıkmaya çalışırken ev sahibi kapıyı kilitleyip tecavüze yelteniyor. Kadının biri hemen kakasını yapıp orasına sürüp diğer kadına da aynısını yapmasını söylüyör. Adam tiksindiği için kadınları dışarı atıyor. )
Yasenyalar kapı gıcırtısında, yağmur tıkırtısında oynayabilen hayatı doyasıya yaşayan kedileri bile abe miyav diyen Sevgili vatandaşlarımızdır.

Hayatın ÖZ’ü…

darjeeling | 21 August 2007 09:37

‘Sokak karanlık ve yanımdan gülen insanlar geçiyor. Yüzlerini seçemesem de sesleri yetiyor. Mutlu bir çift.. ‘Peki benim mutluluğum nerde?’ diye iç geçiriyorum, kimse duymuyor..
O daracık, nefret ettiğin yokuştan çıkıyorum kimbilir kaçıncı kez. Üzerime doğru son hızla bir taksi geliyor, ezdi ezecek çekilmesem. Yerde ölü bir güvercin görüyorum. Bütün güzelliğiyle yatıyor. Biz de öldüğümüz anda bile güzel değilmiyiz, aynen öyle.. Eve gidip kendime hazırlayacağım içki kadehinin arzusuyla yanıp tutuşuyorum. Birazdan yanından geçeceğim arabanın içindeki sarışın yelloz bana kötü kötü bakıyor. Kimsenin yüzü asık olamaz mı, ağlayamaz mı? Neden bana öyle bakıyor?
Yol bitsin istemiyorum inan. Ne olacak ki yol bitince? Bu dar, pis kokulu yol bitti diye sevinmeyeceğim çünkü eski püskü evime varacağım sonunda. Hem yürürken insan huzurlu oluyor. Bir tek yürürken ve senin yanındayken bu huzuru buluyorum. Şimdiye dek gerçekleştirdiğim ve gerçekleştiremediğim tüm hayallerim geliyor aklıma yürürken. Gerçekleştiremediklerim daha fazla inan. Bu canımı sıkıyor biraz. Geçecektir diye teselli ediyorum kendimi. Başarırım bir gün. Hep umutluyumdur bilirsin. Ve inan apartmanın önüne geldim sayılır. Bildiğimiz o pis koku yayılıyor dışarı. Pis apartmanımın pis kokusu. Geldiğim gibi posta kutusundaki telefon faturasıyla karşılaşıyorum. Bakışıyoruz bir süre. Almasam diyorum, ödemesem, öylece kalsa, bende evde gebersem, çürüsem, kokumdan evi bassalar, sonra da götürüp bir güzel gömseler. Tabi olmuyor bunlar alıyorum faturayı. Hani şu senin yardım etmesen ödeyemeyeceğim faturam. O da diğerleri gibi çantayı boyluyor. Geldim,dairemin önündeyim. İnan buraya gelmeden önce sahile gidecektim biraz, turlayacaktım ama korktum nedense.. İnsanlardan, hemde bu saatte. 9’da. Sonuç? Muhteşem sarayımla başbaşayım. Hizmetkarlarım oradan oraya koşuşturuyorlar. O diyor ‘ben hizmet edeceğim’ o diyor ‘ben’! ‘Durun’ diyorum, ‘ben yemeğimi kendim’ alırım. Ahh şu esprilerim.. Girer girmez votka koydum, en Rus’undan. Bakarsın yarıya indiririm bu gece, yarın da gerisini ,ohh mis..
Bilgisayarı açıyorum. Müziği açıyorum. Teoman ‘gemiler’ çalıyor. Dinle arka arkaya 50 kere,bak ne hale geliyorsun. Seni arayacaktım cepten ama aramadım. Sen merak et istedim beni. ETMEDİN. Arayıp eve vardığımı söylediğimde ruhsuz ve tadsızdın. Film izliyordun, bölmüştüm,sözlerin küfretmese de ses tonun bana küfrediyordu, biliyorum. Kapadım telefonu. Daha 40 dakika oldu,başım güzel dönüyor. Bak bir gün daha bitiyor. Şurda 2 saat sonra yatarım ben ya da sızarım. Çabuk geçiyor günler. Bak biri daha bitti. Keşke bitmese. Keşke 25 Eylül 2007 gelmese. Keşke ayrılığı tadacağıma bilincimi kaybetsem. Hiçbirşeyi ve sana olan aşkımı hatırlamasam. Kendimi bilmesem.Sorarak öğrensem, seni beğenmesem. Tipini, ruhunu,karakterini,gülüşünü,gözlerini beğenmesem. İnsan hep imkansızı ister, ah bu ben…
Senin yanından ayrılışım 1,5 saat olduysa evde de 1 saat geçirdiysem, bak bu, sensiz geçirdiğim 2,5 saatin özeti. Nasıl sıkıcı ve boğucu anlayamazsın. Sanki birlikte geçirdiğimiz güzel günlerin acısını çıkarıyor biri benden. Sanki birileri benden nefret etti, beddua etti ve mutsuz olmamı istiyor. Varsa öyle biri ve her kimse evet mutsuzum. Sensizlik damarlarımda, kan yok, alkolle besliyorum. Ve bu, daha yazacaklarımın başlangıcı’ dedi kız romanı için aldığı deftere bakarken ve romanının ismini koymaya karar vermişken:
‘Hayatın ÖZ’ü…..’

Kitaplarla Ruh Sağaltımı

siyah zeytin | 10 August 2007 10:21

Kitaplarla Ruhu Sağaltma Yöntemi:

Bibliyoterapi adı verilen bu yöntemle terapi uygulanıyor. Bir psikolojik danışman gözetiminde yapılan bu terapide danışan kişinin sorunlarına yönelik çözüm önerileri, konusuna uygun olarak seçilen kitapla aranıyor.

Dikkat edilecek noktalar:

1. Danışanın problemine yönelik uygun kitabı seçme.

2. Kitabı doğru zamanda seçme ve terapiyi uygulamaya başlama.

3. Öykü, masal ya da roman kahramanının danışanın kişilik özellikleri ile benzer özellikleri taşıması.

4.Yaşanan sorunu belirleme ve tanımlama çalışması.