Ülkemizde aksiyon filmi denince akla ilk olarak bol dayak sahneli, vurdulu kırdılı filmler gelir ve bu tür filmlerin ilk aktörü Yılmaz Güney’dir. Hatta çeşitli nedenlerden dolayı girdiği cezaevlerinde tanıştığı kişiler sayesinde rolüne daha çabuk adapte olduğu bile söylenir.Yine bu tarz filmlerin en büyük starı olan Cüneyt Arkın’ın aksine dövüş sanatlarıyla değil de yumruk yumruğa, sille tokat, tekme ile yer alır filmlerinde. Sosyal içerikli filmler çekene kadar vurdu-kırdı filmlerinin vazgeçilmez oyuncusu olan Güney’den sonra Cihangir Gaffari (dünyanın en ünlü kahramanlarından biri olmasına rağmen sadece ülkemizde o dönem filmi çekilen Zagor‘u oynadı), Yılmaz Köksal gibi oyuncular aksiyon filmleri çevirirler ama asıl bu tür Cüneyt Arkın ile birlikte bambaşka bir şekle bürünür.
Hala dövüşlü filmlerin kült oyuncusu olan Cüneyt Arkın Malkoçoğlu, Kara Murat serileri ile at üzerinde onlarca kişiyi dövebilen olağanüstü bir halk kahramanı olarak işe başlar. Sonrasında yine kötüleri dövmekten çekinmeyen, bilmem kaç kurşun yarası olsa bile ağzından sigarası bile düşmeden hepsinin ağzını, burnunu dağıtan polis tiplemeleri ile aksiyon sevenlerin karşısında haklı bir yere sahip olur. Ülkemizde ata binme, karate yapma, dayak, çatışma, kılıç kullanma sahneleri denildiğinde ilk akla gelen kişi Cüneyt Arkın’dır. Tarkan serisi ile Kartal Tibet’te uzun süre Cüneyt Arkın gibi hayran kitlesi edinir. Bu tür seri filmlerden biri de Battal Gazi, Karaoğlan serisidir. Cüneyt Arkın sayesinde o dönem gençliğinin karateye olan ilgisi artar.