Harry Potter, İngiliz yazar J.k Rowling tarafından yazılan Harry Potter serisinin sinemaya uyarlanmış halidir. Dünyada gişe rekorları kıran filmde kitabı gibi seri halinde beyaz perdeye aktarılmaktadır.
Bu unutulmaz filmin yazı karakterini ve efektini aşağıdaki 9 adımlık kısa notlarla photoshop’da yapabilirsiniz…
perde hakkında tüm yazılar
ACER DAN 3D PROJEKTOR
cellat erdem | 06 September 2010 16:09
3D bombardımanının yeni ürünlerinden biri de Acer S5200 projektor. Bu ürün sayesinde ACER, 3D görüntüleri ekran boyutu sınırlamalarından büyük oranda kurtarmış oldu.
Öyle ki ürün 3 metre uzaklıktan 81 inch’lik görüntü elde edebiliyor. Bu büyüklükte izleyeceğimiz ve gelecekte oynayabileceğimiz oyunları düşünmek bile insana heyecan veriyor.
Özelliklerine gelecek olursak:
-Lan kontrol noktasi uyumlu urunde
-HDMI
-3000 ANS lumen parlaklik
-2500:1 lik kontrast
-Dogal XGA çözünürlük
-1600*1200 çözünürlük
3ds max amatörünün 3 boyut dünyasına bakışı
hsatan | 19 July 2010 13:17
3. boyutu biliyoruz hepimiz. Bilmek ne kelime yaşıyoruz yahu…
3d studio max’de bildiğimiz üzre bilgisayardan üç boyutlu modelleme programı. Fakat bu program öyle ne flash’a ne de photoshop’a benzemiyor. Açıkçası flash ve photoshop gibi grafik programları studio max’in küçük yardımcıları oluyor.
Peki ama nasıl oluyorda dünyanın aynısı programda çizilebiliyor? Işıklar, kaplamalar ve renkler. Baştan aşağı karmakarışık bir dünya… Odanızın kapısını kapatın perde açıkken herhangi bir duvara bakın. O baktığınız an içinde nekadar çok matematiksel hesap yaşandığını düşünebiliyor musunuz? Işık camdan geçerken kırılıyor yere, tavana çarpıyor, mobilyalara televizyona çarpıyor ve duvara çarpıp sizin gözünüze yöneliyor. Düşünmesi kolay aslında ama sadece bu bir saniyelik karede milyonlarca hatta milyarlarca ışık demeti aynı döngüyü yaşıyor ve herbiri için milyonlarca matematiksel hesap gerekiyor.
TEMİZLİK(!)
il mare | 04 May 2010 16:16
süprüntüler de süslenir
İki odalı bir evde temizlik var ; küçük hacimli çok sayıdaki halı, kamburlaşmış ve henüz yeni göğsünden ameliyat olmuş bir kadın tarafından balkonun kenarlarına seriliyor teker teker, annesine yardım olsun diye. Bir başka annesinin kuzusu, eski model,çok sesli bir elektrik süpürgesini çalıştırmış, aynı zamanda yüksek yaşına rağmen bir şeylerin ucundan tutmak isteyen annesinin ağır işiten kulaklarına yüksek desibeller yollayarak,süpürgenin sesiyle başıbozuk bir ahenk içerisinde azarlarını savuruyordu, elindeki boyundan çok kısa sopa zımbırtısı ile.
PERDELEMEK
admin | 06 December 2009 16:05
Son zamanlarda fazlaca basketbol seyretmiş olmalıyım ki; oradaki “perdelemek” ifadesi aklımdan gitmiyor nedense.
Ama basketteki gibi de düşünemiyorum perdelemeyi, kelime anlamını ve toplumsal kulanımını da düşünüyorum.
Basketbolda perdeleme; kendi oyuncunu tutan rakip oyuncuyu engelleyerek, kendi arkadaşına rahat basket atma imkanı verme amacını güder.
Şimdi gelelim perde ve perdelemenin toplumsal ve siyasal yanına… Efendim malumunuz olduğu üzere perde, evlerimizde yaptığımız şeylerin komşularca ve gereksiz kişilerce izlenmesini engellemek amacı ile düşünülmüş, bu şekilde konumlandırılmış ve bulunduğu zamandan bu yana bu amaçla kullanılmıştır. Meraklı gözlerden uzak kalmak amacıyla bulunmuştur özetle.
perde..
morfik | 24 August 2009 19:15
*
Kendimden çıkıp sana giden yolculuğun, yolcusu ben değilim..üstelik salt ben değilim..
*
Keder hapishanesinin müebbet mahkumu mu dediniz?
( Üzülmeyin. Mahkumlar da düş kurar küçük hanım, sizinkilerden biraz farklı tabii, rüzgardır beklediği..
Yine de istemez mi bir kadının beklemesini?
( Elbet tüm mahkum ve olmayanlar gibi-küçük hanım..
Beklediği rüzgardı hani!
( Mahkumun beklediği rüzgar küçük hanım.
Ama,..
( Kadının beklediği mahkum.
Küçük hanım demediniz,
( Beklemek kadınların en güzelidir-küçük hanım.
-kıkırdama sesi-Özür dilerim, kelimeleri şaşırdınız da.
( Ben özür dilerim sizi yanılttıysam. Düzelteyim o zaman. Beklemek, kadınların en güzelidir.
Yine aynı hatayı yaptınız.
( Gerçekten özür dilerim küçük hanım. Beklemek ki en güzelidir kadınların.
Ya demek öyle. En çirkin kadınlar?
( O kadınlar beklemeyenlerdir.
Küçük hanım demeyi unuttunuz ama sizi affediyorum.-hızlı adımlarla üzerine yürür..-
( Küçük hanım..küçük hanım, gitmeyin ne olur..ne olur.. )
Hey Mary, Bu Var Ya…
Kuduz maymun | 10 August 2009 13:43
En sevdiğim ev hayvanı: Mayt
Televizyonda… Doğrudan satış reklamları vardı. Hani gür sesli, aslında yaşamının her anında acayip enerjik ve neşeli olduğu görüntüsünü veren adamlar sunar, malı pazarlar ya, onlardan. Adam acayip neşesiyle ve gür sesiyle çıkıp “Merhaba Mary, bugün size çok yarayışlı bir alet tanıtacağız, gözlerinize inanamayacaksınız” kabilinden bir iki söz söyledi. Alet, ucundan buhar çıkan, bir hortumla omza asılabilecek minik bir tanka bağlanan bir aletti. Verdiği buhar da tazyikli değildi. Biraz çıkıyor işte ucundan. Ütü yapmaya yarıyordu. Mesela duvarda asılı perdeyi bile, hiç indirmeden, buhar tutarak ütüleyebiliyordunuz.Sadece bu kadar mı? Gel Mary, bak şimdi: Yatağımızda değil öyle bir-iki tane, milyonlarca “mayt” vardı ve bu maytlar örümcek familyasındandı. Bu sırada kadın adamın kaldırdığı yastığın altından bir mayt resmi çıkınca çok şaşırmış gibi iki elini yüzüne dayayıp çığlık attı.
Kadın, perde maytlarını öldürürken (ayrıca ütülenmiş de oluyor)
Resim, gözle görülmeyen maytların milyon kez büyütülmüş haliydi. Stüdyoda ne kadar kadın varsa hayret ve korku nidaları koyverdiler. İşte bu alet verdiği buhar sayesinde maytların kökünü kazıyordu.
BALKONA ÇIKMAK
il mare | 27 June 2009 12:19
Şimdi yemeklerini ocağın ateşine emanet etmiş kadınların,camlarının önünde geçirdikleri zamanlarda neler yorumladıklarını anlayabiliyorum galiba.Gözlenenler elbet farklıdır;fakat kendilerinin ne kadar dışına çıkabildiklerini,merak duygularının nasıl da fokurdaştığını falan cidden anlar gibi oluyorum:)
Rüzgarın güzellik katıp kimbilir neyden çalıp getirdiği ferahlatıcı,eski,birşeyleri anımsatan kokusunu da burnumun terkedemeyişiyle,kendine şu sıralar kitap okumaktan başka yapacak bir şey yüklemeyen ben,vaktimin çok büyük kısmını balkonumdaki yüksekcene bir sandalye üzerinde geçiriyorum.Bugünlerde böyleyim.Elimde 500 küsür sayfalık kitabı da gördükçe,sol yanağıma çarpan kokulu rüzgar,kulağıma ‘hiç uğraşma,böyle aval aval dışarı dalan gözlerle bitmez o elindeki’ diye fısıldıyor.Hak verip tebessüm ediyorum kendisine…
mucize tasarımlar
nazokiraze | 27 February 2009 17:28
Son yıllarda artık işe yarayacak herşey icat edilmiştir, başka birşey kalmamıştır diye düşünürken her geçen gün yeni yeni şeylerle karşılaşıyoruz. Hayal gücünün sınırı yok, yeni,işlevsel pek çok icat paylaşacagız burada. İlki elektromanyetik endüksiyon sistemi ile taşların ısınmasından faydalanılarak yemek pişirmeyi sağlayan bir tasarımdan bahsedelim.
Taşlar ısınıyor ve üzerlerinde yemek pişiyor, temizlenmesi ise sadece suda yıkanarak kolayca hallediliyor.The Flaming Stone cooker Ki-hoon Yoo tarafından tasarlanmış.Şimdilik ne kadar kullanılır bilinmez.Zira biz milletçe tencereden yemeyi severiz, taşlar ne derece ragbet görür belli değil.
Karagöz ile Hacivat’tan Komedi Dükkanı’na…
admin | 27 February 2009 13:15
Karagöz ile Hacivat
Türk tiyatrosunun temelini oluşturur Karagöz ve Hacivat. Rivayete göre Ulucami mimarı kellesinden olmamak için işlerin gecikmesinden sorumlu tuttuğu sivridilli ve komik ikiliyi Orhan Gazi’ye gammazlar. Neticede iki nüktedan işçinin kelleleri gider ya artık pişmanlık fayda etmez.
Ölenin ardından “badem gözlü” edebiyatı işler ve Şeyh Küşteri padişaha bu ikilinin konuşmalarını taklit eder. Geleneksel gölge oyunumuz da böyle başlar.
İşte bu Karagöz oyunu, Şeyh Küşteri’nin hayal ağacı’nda başlatıp Dümbüllü’lerin devam ettirdiği ortaoyunundaki Kavuklu – Pişekar atışmasına, oradan da günümüz televizyon ekranlarındaki “Komedi Dükkanı”na kadar taşınır.
Tolga Çevik