süprüntüler de süslenir
süprüntüler de süslenir

İki odalı bir evde temizlik var ; küçük hacimli çok sayıdaki halı, kamburlaşmış ve henüz yeni göğsünden ameliyat olmuş bir kadın tarafından balkonun kenarlarına seriliyor teker teker, annesine yardım olsun diye. Bir başka annesinin kuzusu, eski model,çok sesli bir elektrik süpürgesini çalıştırmış, aynı zamanda yüksek yaşına rağmen bir şeylerin ucundan tutmak isteyen annesinin ağır işiten kulaklarına yüksek desibeller yollayarak,süpürgenin sesiyle başıbozuk bir ahenk içerisinde azarlarını savuruyordu, elindeki boyundan çok kısa sopa zımbırtısı ile.Dizlerindeki ağrının her daim göz kapakları ile savaş içerisinde olduğu, evin ,temeli çökmüş reisi,kuzularının babası ise, her zamanki derin ve yıllanmış iniltilerini ruhu kirleten kalabalık temizlik sesine karıştırarak, bir diğer odadaki çekyata uzanmış,yüksek işitme kaybına rağmen kulaklarından içeri girmeyi başaran boğuk sesle başa çıkmaya çalışarak, gecenin gün ışığına devrettiği uyuma vaktini doldurmaya çalışıyordu.Böyle temizlik günlerinde, bir kulağının kollamaya alışmış olduğu yüksek ezan sesi gümbürtüye gider, “haydi ezana” çağrısını eski cep saatinden, aralıklarla, yakalamaya çalıştığı uykusunu sürekli bölerek işitmeye çalışırdı.Bu her kendini birkaç parçaya bölüşü esnasında, içeriden fazlasıyla yayık telaffuz edilen sözcüklerin,yüksek ses tonlarıyla birleşiminin yaratığı gürültü kirliliğine bir iki söver, beyin damarlarını oldukları yerden kımıldatır, kendi de bir odadan ötekine “bre anasını be, bi bitiremediler iki odayı anadın nıı…” diye söylenerek cep saatini, pijamasına özel olarak yamalattırdığı cepe geri koyardı, en fazla on dakika sonra tekrar yerinden çıkarmak üzere.Ama asıl kıyamet, bırakılacak yeri olmayan ,henüz içlerindeki enerjiyi kontrol edemeyecek yaştaki çocukların, bu hengamenin bir parçası olmalarıyla kopardı.Bir tarafta, bir köşeye oturtulamayıp ortalarda bir işe yaramak için dolanan,minicik odalarda çok daha fazla zorluk çıkarıp zaten zor yürüyen,iki laf söylendiğinde hüngür hüngür ağlamaya başlayan alıngan bir anne; diğer yanda on dakikada bir ,bir türlü uykuya daldıramadığı gözlerinin sinirini evdeki gürültüyü yaratan kızlarından çıkaran sinirbozucu bağırışların hamili huysuz bir dede; bir yanda, evlerini barklarını bırakıp,geçmişte babalarından gördükleri zulümleri göz ardı ederek, baba ocaklarını temizlemeye gelen kızların, bu terli uğraşlarının kıymetinin bilinmeyişini düşünmelerinden ötürü, şakaklarından akan terlerle zaptedemedikleri gözyaşlarını buluşturmaları,ikisinin karışımından peydahlanan bozuk sinirlerin de ortalarda dolanan çocuklardan,popolara atılan şaplaklarla çıkarılması; çocukların, gerçekten yanıp yanmadığı şüpheli olan canlarının yerine birbirleri karşısında,annelerinden gördükleri bu muamele dolayısıyla utanç duymalarından ötürü ağızlarını kocaman açıp,gözlerini sıkıca yumup,ellerinin tersiyle yanaklarına taşıdıkları sümüklerini de öylecene akıtarak ilave bir çekilmez sesin kaynağı olmaları…Bir gecekondudaki temizlik vakti ,her seferinde, bir kıyamete kapı açıyor olmalı.Kutsal bir görev(!), temizlik, uğruna toplaşılan kafaların,ruhlarda yarattıkları kirlilikler; her seferinde üzerine eklenenler ile yüzeyselliğini biraz daha yitirip benliklere kazınan lekeler… Yerden havaya kalkan tozların, elektrik süpürgesi içerisine hapsolunduğu sanılırken, vücutlardaki bilinçsiz vakum mekanizmasıyla içlere çekilmesi,en başta kendi kendini zehirleyerek, her sarfedilen sözle tekrar dışarıya akıtılan kirlerle etraftakilerin zarar görmesi, etrafın da savrulan tozları önce içine çekip sonra bir diğer benliğe nefesiyle bayrağı devretmesi… Bir kısırdöngüdür aslında yani, gerçekte mutsuz ruhların toplaşıp temizliğe yeltenmeleri…Ve sonra işte, nice haykırışlar tozlu bir sahnede raks ettirilip nice kırık kalpler sahneye itildikten sonra, sözde temizlik biter; nihayet günün sonunda, birbiriyle en ufak bir uyum içerisinde olmayan gürültülü orkestra susar, göz yoran ışıklar söner,kırık kalpler sahneden teker teker iner. Ve yeni yıkanmış, bir günlüğüne temiz kokan perdeler takılır son olarak,tüm sahne arkada kalır, bu ömrü kısa, kokulu temizliğin içinde barındırdığı bin bir türlü hal, her sabah açılıp her akşam kapanan perdeler ile sanki tekrar tekrar vurgulanır.Bir temizliğin kirli ruhu,perdelerin göz kırpan reveranslarında saklanır.