Şimdi yemeklerini ocağın ateşine emanet etmiş kadınların,camlarının önünde geçirdikleri zamanlarda neler yorumladıklarını anlayabiliyorum galiba.Gözlenenler elbet farklıdır;fakat kendilerinin ne kadar dışına çıkabildiklerini,merak duygularının nasıl da fokurdaştığını falan cidden anlar gibi oluyorum:)Rüzgarın güzellik katıp kimbilir neyden çalıp getirdiği ferahlatıcı,eski,birşeyleri anımsatan kokusunu da burnumun terkedemeyişiyle,kendine şu sıralar kitap okumaktan başka yapacak bir şey yüklemeyen ben,vaktimin çok büyük kısmını balkonumdaki yüksekcene bir sandalye üzerinde geçiriyorum.Bugünlerde böyleyim.Elimde 500 küsür sayfalık kitabı da gördükçe,sol yanağıma çarpan kokulu rüzgar,kulağıma ‘hiç uğraşma,böyle aval aval dışarı dalan gözlerle bitmez o elindeki’ diye fısıldıyor.Hak verip tebessüm ediyorum kendisine…Ne çok inen binen varmış şu taksilere bu sokakta…Bu kullanım oranından rahatsız değilim,acaba içinden bu sefer kim inecek meraklarımın beni rahatsız ettiği kadar…Hayır,bir süre sonra alışkanlık da oluyor,bu sefer motor sesinden,her duraksadığını anladığım araba taksi mi değil mi diye başımı aşağı sarkıtıyorum.Kendimden korkuyorum..:(Bugün karşıki çatıdan güzel bir belgesel de izledim ama.Değdi hani vakit kaybına.Cinsinin ne olduğunu söyleyemediğim ya da kahverengi bir martı diyeyim,kargaların istilasına uğradı,zavallıcık.Bir sağdan bir soldan iki karganın tam da kafasının dibinden uçarak taciz ettikleri bu zavallı kuş,çıkardığı acı sesle(hepimiz biliriz o sesi,cadı kahkahası gibidir)yardım istiyordu besbelli ki kargalara gözdağı veren birkaç martının havadaki tehtid uçuşuyla,bet kargalar dağılıyorlardı en azından bir süreliğine,yan apartmanın çatısına konmak üzere.Tam da şimdi ise ortalık biraz duruldu,bir martı kasım kasım kasılarak zavallı kuşun yanıbaşında nöbet tutup etrafı kolaçan ediyor,bilmem nereye kadar sürer bu stres,bir ateşkes mümkün müdür,büyüklük kimde kalır,hayvanların insafı insanlarınkini(!) geçer mi,falan filan..Bir problemim var,arada içeri girecekmiş gibi yapıp girmeyen,beni aleme rezil eden, acaip,sinekli yaratıklar,an başta arılar…O girip girmeme sürecinde yerimden sıçramış bulunmam,hemen ardından yan apartmanın balkonunda beni görmüş olabilecek insan var mı yok mu bir yoklamam,komşu balkonlarda takılanların genç yakışıklılardan çok, yaşlı tayfadan oluştuğunu gözlerimle yoklayarak onaylamamla gene ucuz atlatmam…DVe en güzel parçası gözlemimin,en yumuşatan içimi.Tam karşımda en üst kattaki eski albayın,yeni keşfetmiş olduğu bir hobisine şahitlik etmem.Kırık camlarını birsürü içi dolucana torbayla yamadığı penceresinin önüne,kuşları beslemek için birtakım tahılları serpiştirmesi.Bu amca,efsunun baş kaynağıdır bizim için,bizim,burda oturalı tam 14 yıl olmuştur ve bu süre içinde albayımızın evinde hiçbir temizlik yapılmamıştır,evet eminiz.Gün ışığı almayan kalın ve hiç yıkanmamış simsiyahlaşmış tüllü perdeleri,kırık camlar,dikkatli bakıldığında içerisinde üst üste yığılmış eski kitap ve gazeteler,(itiraf ediyorum,kardeşimin de gazıyla el kamerasının zoom’unu kullanarak uzaktan benzettiğimiz yığının kitap gazete olduğunda kesin karar kılmıştık,ilk ve son röntgenciliğim)ve iştee en önemlisi apartman sakinlerinin büyük rahatsızlık duyduğu,gecenin bir vakti yerlere fırlatılan,ne olduğunu bilmediğimiz,kamuoyu araştırmaları sonunda tüp olabileceğine kanaat getirilmiş birşeyler,onu gözümüzde sokağımızın esrarengiz adamı yapmaya yetti bunca sene.Gene münasebetsiz bir saatte,gençlere taş çıkarırcasına açtığı son ses müzikler de cabası…Nasıl bir ruh gizli… Tüm bunlar üstüne,penceresinin önünü yoklayıp,biten tahılları tazelemesi bende çok değişik bir şevkat uyandırıyor ve ben bu adamın aslında nasıl da zararsız olduğunu gene kuşlardan anlarım.Benim de arka penceremize zamanında düzenli olarak koyduğum pirinçlerle beslediğim kuşlar,bir gölgemi görsün,toz oluverirlerdi;ammaa şaşırarak izliyorum ki bu sevgili kuşlar bu adamın pencerelerinden içeriye nasıl rahatlıkla dalıyor anlatamam.Şaşıyorum kalıyorum vallahi,gece bir vakit bir oğlanın arabasından inen mahalle kızına açılan fal taşı gibi gözleri ben kendi halindeki kuşları izleyerek takınıyorum,demek bazı şeyleri nasıl da önemsiyorum,bu halimi seviyorum:D İşte bir de ben her gördüğümde bu adamla bir kere gözgöze gelip ona gülümsemek için fırsat da kollarım,ama o öylesine kendi halinde ki..Bir kere kafasını çevirip bakıvermedi bana,kızgınım da ona…Balkon sefam bunlardan ibaret işte.Eskiden sokakları dolduran ve bir noktadan sonra kabul etmek gerekir ki maruz kalanlar için yarattığı gürültü kirliliğinden dolayı kovulsalar da gitmeyen küçük çocuklarsa artık çok yok.Muhtemelen pii sii lerinin başlarında,bu güzel havalı tatillerindeki zamanlarını öldürüyorlardır,üzülüyorum onlar için,sonra da çocukları etkileyen,küyyreyselleşen dünyaya rağmen küresel ısınmasının gazabına uğramayan,her bahar, tomurcuklarıyla bize müthiş bir görsel şov sunan şu ağaçlara,geçen seneden aynı kalan şu yeşile şükürler ediyorum.Sonraa,kendime olan balkon kuşu ithafımdan sonra,güzel bir balkon sefasının,önünde deniz olmadan ya da gözlemlere eşlik etmeye alışmış rakı balık meze roka olmadan da yapılabileceğini düşünüyor:D,ve sonra alakasız olarak çok sevdiğim eti burçak reklamının sloganını tekrarlıyor, diyorum ki… Bu dünyada hala doğal kalmış birşeyler var…:D Kendi kendime eğleniyor,dumanın şarkısını fısıldaşıp neşemi kendime yettiriyor veeMütevazılığımın sınırlarını zorluyorum…
yorumlar
havalar ısındı balkon sefaları başladı.. @haritametod, evden çıkmak istemiyormuş karşı balkonu izlemekten:))
558 sayfa Pandispanya,geçmişte yarım bıraktıım bi kitap zati..:)
bende haritanın sesi soluğu neden yok diyorum:)) demek bana komşu geldin..
harita bak oralardan bana bi kavanoz oksijen getir 🙂
harita, tühh!! tatil bitti desene…galanthus, oksijen isteyen gelir.. öyle getir demekle olmaz:))
akoni zaten bi giderssem oralara kimse geri getiremeyecek beni:)ya ben tatil yapamıyorum daha harita birini yaptı ikincisini de planlıyor üstelik. harita ağustos sonu ramazana denk geliyor boşver sen tatili:)
Galanthus, senin adına üzgünüm:((
akonicim üzülme canım, şu anda tatile gidemiyor olabilirim ama sanırım sağlık sorunlarım böyle devam ederse komple tatil yapacağım ben. şaka yapıyorum ama erken emeklilik talep etsem keşke. hep yazı yazsam fotoğraf çeksem… bu liste böyle uzayıp gider.
galantus, lütfen iyi düşün.. sonradan pişmanlık duyacağın kararlar verme.. tatilin tadını emekli olduğun zaman çıkartırsın:))
daha önümde düşünmek için iki senem var 🙂 yok zaten ben çalışmadan duramam :)sağol akonim:)
belli bir yaştan sonra çalışmak yorucu ve zor geliyor..
il mare bu yazı sanki o fotoğraf için yazılan bir yazı? hani sen kendini anlatmıyorsun sanki bu yazıda?eğer böyle bir yazıysa gülücük koymadan da gülümsetebilmeli yazı insanı. yazarken ben de bazen keşke bir gülücük koysam dediğim oluyor, ahkam keserken falan tamam da yazarken gülücük koymuyorum:) sende koyma bence:)ayrıca harita bak seninkiler röntgenci çıkmış ,dikkatli ol derim ben:)
akoni yaş ilerledikçe zor olabilir doğrudur ama benimkinin onunla alakası yok, bu aralar insanlar üstüme geliyor sanki ya da yaz geldi, tatil yapmak varken diye düşünüp kendi kendimi işten soğutuyorumdur belki de… geçer herhalde bir kaç güne:)
galanthus, eskiden tatil mi vardı? Yine öyle farzet
Tam da en çelişkili olduğum zamanda,siz deneyimli insanlar,ne de güsel iki kavram üstünde durmuşsunuz.. çalışma -tatill…Öncelikle her ne kadar tatil için zamanınız var ise en verimli ve dolu şekilde geçirmeniz dileğiyle…Kaz dağlarına yolculuğa hazırlanan ben de buraya hava yollamayı ihmal etmem:)Sonra da konusu gelmişken Lafargue’nin bizlere hak olarak verdiği tembellik hakkı isimli kitabından da alıntı yapmadan edemeyeceim ben…”Hala anlamıyorlar makinenin insanlığın kurtarıcısı olduğunu; insanı aşağılık ve ücretli işlerden kurtaracak olan, azat eden, boş zaman ve özgürlük veren tanrı olduğunu…”Bu da Hz.İsa’dan…”Tarlalardaki zambakların gelişip serpilişine bakın. Onlar ne çalışıyor, ne de yün eğiriyorlar. Buna karşın söyleyeyim size, Süleyman, o görkemi içinde daha göz alıcı giysilere bürünmüş değildi”…Ne güzel cümleler değil mi:)Çalışmanın amacı çok farklı olmalıydı ama çok geç işte herşey için,ucundan köşesinden sıyrılabilmiş insanlara ise zaten tapıyorum… Yeni mezun bi öğrenci olarak fazla dolu olduğum çok belli oluyordur,gelecek için tavsiyelere de açığım:)Galanthus,gülücük koymayla ilgili yorumunu da dikkate alacağım,resimin tersine yazı tamamen kendimle alakalı,bilgisayarımı karıştırırken iki arkadaşımın resmini koymak istemişim:)