bildirgec.org

padişah hakkında tüm yazılar

Osmanlıda ”Harem”

mehmetbastug94 | 24 April 2010 13:45

Osmanlıda Harem

Topkapı Sarayı Haritası
Topkapı Sarayı Haritası

Harem neresidir?

Harem Padişah ve ailesinin yaşadığı yerdir. Ayrıca devlet adamlarıyla evlendirilmek üzere bu bölümde güzel kızlar yetiştirilmektedir.

Haremi kimler korur?

Haremi hadım edilmiş kişiler korur. Hareme odun taşıyanların bile kafalarını oynatmalarına müsaade edilmemiştir. Kafa kalktığı anda öldürülürmüş hepsi.

Padişahın kaç tane eşi vardır?

Söylenenlerin tam tersi genellikle 1 eş alırlardı. Ama 9 taneye kadar da alabililer.

padişahların tılsımlı gömlekleri

nazokiraze | 27 March 2010 11:38

Padişah Kaftanları Osmanlı döneminde padişahların gücü ile orantılı oldukça ihtişamlıydı. Günümüzde ülkemiz dışında pek çok müzede bu kaftanlar sergilenmekte.Saray kumaşları denilen padişahlar için özel dokunan kumaşlar onları dokuyanlar tarafından başka hiç bir iş yapılmadan sadece saray için çalışılarak yapılırdı.(Osmanlı Kumaşları)

Sultanların giydigi belirli zamanlarda dokunan ayet,hadis ve dua içerikli tılsımlı denilen gömlekler nazardan korunmak ve şifa bulmak için giyilirdi.Denizli pamuğundan dokunan kumaşlardan yapılan iç gömlekler hattatların aharlama tekniği ile üzerlerine yazı yazılmaya elverişli konuma getirilir, nakkaşlar tarafından üzerleri işlenirdi.(bu işlemin 3-4 yıl sürdüğü olurdu)

Doç.Dr. Hülya Tezcan‘göre bu iç gömlekler grafik sanatının en güzel örneklerinden biri. (Tezcan 1978 yılından beri bu gömleklerle ilgili çalışmalar yapıyor) Zülfikâr (HZ.Ali’nin kılıcı ) ve Süleyman Mührü gömleklerde en çok kullanılan şekillerdi, bununla birlikte pek çok mühür ve ayet gömleklerde yer alırdı.( Esmaul Husna, Hilye-i Şerif, Kaside-i Burde,Âyete’l-Kürsî, Fâtiha..)Hürrem Sultan‘ın oğlu 2.Selim’e hediye ettiği gömlekte Selim ve Bayezıd’ın saltanat mücadelesi ve Şehzade Mustafa’nın sonu yer alır. (Topkapı Sarayı’ndaki şifalı gömlekler)

Bir Hikaye,Bir Keder ve Bir Şiir… (Tarihin Tozlu Raflarından)

sinjob | 24 March 2010 17:22

Tarihin tozlu raflarından indirdim bu hikayeyi.Önce el sürmeye çekindim,utandım aşkın kalpleri durduran samimiyetinden.Mahrem bir nesneye el sürmüş gibi irkildim,derin bir iç çektim ve tozunu üfledim.Sayfaları çevirdikçe adeta, ”bul beni!” der gibi bekleyen bir hikayeye rastladım.Tarih, 16.yüzyılın ilk çeyreği ve yer,Devlet-i Ali Osman…

Yavuz Sultan Selim Han,Mısır seferine çıkmıştır ve Suriye‘de Halep yakınlarına kurmuştur karargahı.Ordu üç ay gibi bir süre burada konaklamıştır.Türkmenlerin yaşadığı bir bölgede,Padişahın çadırını derleyip toparlamak için bir Türkmen kızı görevlendirilmiştir.Gün içerisinde Padişah çadırda yokken gider,ortalığa çeki düzen verir ve işini bitirince ayrılırmış bu güzel Türkmen kızı.Güzelliği dillere destan bu kız,bir sabah gündelik işlerini yapmak için gitmiş ve tam çadırın kapısında Yavuz Sultan Selim Han‘a rastlamış.Utanmış,başını önüne eğmiş ve Padişahın çıkmasını beklemiş.Çadıra girdiğinde gönlü küçük bir kuş gibi çırpınıyormuş güzelin.Bir bakış görmüş sadece ama o bakış bir mühür gibi işlemiş kalbine.Günler geçmiş,haftalar geçmiş ama Türkmen kızının yüreğindeki kor hiç geçmemiş aksine daha da alevlenmiş.Bir gün çadırın orta direğine gözü ilişmiş ve aşk sarhoşu misali direğe söyle bir yazı karalamış;

Osmanlının önemli kadınları- hürrem sultan

nazokiraze | 22 March 2010 14:36

Osmanlı İmparatorluğu’nun en başarılı hükümdarlarından ,Muhteşem Süleyman lakaplı Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi Hürrem Sultan imparatorlukta kadınların saltanatı devrinin kurucularındandır.Kendi oğullarından biri padişah olsun diye eşinin oğullarını katlettirmesine sebep olacak kadar hırslı bir hanım olan Hürrem Sultan istediğini başarmış Kanuni’den sonra kendi oğlunu, oldukça yeteneksiz ve keyif düşkünü Sarı Selim’i tahta geçirmiştir. (Hafifte: Hürrem Sultan’ın saraya girişi )

Osmanlının önemli kadınları-kösem sultan

nazokiraze | 21 March 2010 17:00

Her medeniyette yönetimde erkek kadar sahne arkasından da olsa kadının rolü vardır, iyi ya da kötü olsa bile imparatorlukların gidişatını çoğu zaman krallar kadar kraliçeler, imparatorlar kadar imparatoriçeler belirlemiştir. Osmanlı İmparatorluğunda da durum değişmemiştir, diğer ülkeler gibi tahta geçip yönetime ortak olma hakları olmamasına rağmen Osmanlı İmparatorluğu’nun belli bir dönemipadişah anaları veya kadınları tarafından oldukça etki altına alınmıştır.

iki yalı

nazokiraze | 23 February 2010 13:09

Yeniköy’de bulunan Tahsin Bey Yalısı ilk önce Sağır Ahmet Bey Yalısı olarak yapılmıştır, Apdülaziz döneminde karargah olarak ta kullanılan bu yalı adını barajlar kralı olarak bilinen Tahsin Uzel’den alır.Arap İzzet Paşa’nın kızı Seniye Hanım’ın çok istemesine ragmen 500 lira daha fazla vererek yalıyı ona kaptırmayan Tahsin Uzel,baraj inşaatlarından kazandıgı parayla bu yalıyı alır , yıktırır ve yeniden inşa ettirir, daha sonra nedense inşaat bittiten sonra iş hayatında tersliklerle karşılaşır ,iş ve aile hayatı biter. İlk olarak Avrupa’da okuyan oğullarının uçurumdan düşeren öldügü haberi ile yıkılırlar, sonrasında Tahsin Bey’in şirketi aniden biter. ( Tahsin Paşa Yalısı’nın emektarı batık patronlardan yıldı…)

Yetmişli yıllarda yalıyı satın alan Kemal Ilıcak bu yalıda 14 yıl oturur, oğlu ve kızı burada dünyaya gelir.Ancak Kemal Bey burada otururken iflas eder ve yalı Sadi Gülçelik’e geçer, Gülçelik uçak kazasında ölünce yalı tekrar Ilıcak’ların olur, Doğuş Grubuna olan borçlar nedeniyle yalıya haciz uygulanır ancak Ilıcakların borçlarını Doğuş Grubu’nun patronu Ayhan Şahenk üstlenir ve 7,5 buçuk milyon dolara yalıyı satın alır. Bu arada Kemal ılıcak ölür ve eşi Nazlı Ilıcak ise burayı İktisat Bankası’nın sahibi Erol Aksoy’a satar.Ilıcaklar ve Şahenk arasında yalının satışı ile ilgili anlaşmazlık çıksa da Şahenk parasını alarak aradan çekilir ve yalıyı devreder.Erol Aksoy yalıyı alır almaz Nazlı Ilıcak’ı yalıdan atar.

Kuşların Hükümdarı:Hüma Kuşu

dkare | 09 October 2009 16:35

hüma kuşu
hüma kuşu

Hüma kuşunun asla yakalanamayacağı ve bu kuşu bilerek öldürenin kırk gün içinde öleceğine inanılmaktaıdır. Yine bir inanışa göre bu Hüma kuşunun küllerinden yeniden doğmak için kendini yaktığı ifade edilmektedir.Hümakuşunun ayaklarının olmadığı, yere asla inmediği, havadan yumurtladığı ve yavrusunun yine havada yumurtadan çıktığı söylenir.
Türk edebiyatında ulaşılamayacak bir mertebede yer alan Hüma kuşunun tanrıya kadar gidip geldiği ve yıldızlar arasında dolaştığı efsanenin bir diğer ögesidir. Bundan dolayı bu kuşa Türkçe lehcelerde Kumay ve Umay kuşu olarakta bilinmektedir.
Eskiden hükümdar ölünce millet bir meydanda toplanırmış ve Hüma kuşu kimin başına konarsa yada gölgesi kimin üstüne düşerse o kişinin hükümdar olduğuna dair bir inanış varmış. Hümayunun padişah, hükümdar manasına gelmesi ve devlet kuşu denmesinin altında işte bu inanış yatmaktadır.

TIKANDI BABA

nacak | 25 May 2009 14:28

Bugün tıkandı babanın meşhur hikayesini anlatmak istedim . Bazen öyle anlar oluyor ki kendimi Tıkandı Baba gibi hissediyorum ama bu hikayeyi anımsayınca gülümsemeden geçemiyorum .
Tıkandı babaya geçmeden önce Ziya Paşa’nın şu beyitine yer vermek de anlamlı olacak. Lise yıllarında Ziya Paşanın bu beytinin geçtiği şiirini uzun uzun tartışırdık derste. Edebiyat hocamız bile sinirlenirdi kaderin cilvesine kendine hakim olamayarak . Ama kızmak ne fayda , ne kadar tedbir alsan da bazen evdeki hesap çarşıya uymayıveriyor. Ziya Paşa der ki o beyitte;

‘Bi baht olanın bağına bir katresi düşmez,
Baran yerine dürü Güher yağsa semadan ‘

Yıkılsın yok olsun

deLe | 05 April 2009 22:57

http://www.sabah.com.tr/2009/04/05/haber,EA56D474B79248ECA9D3AFF2DF3C30BE.html

saray mutfağı

nazokiraze | 20 January 2009 20:16

Boğazına düşkün milletimizin damak zevki dünyaca bilinmektedir. Çok çeşitli yemekler, tatlılar yer, sofrada konuk agırlamayı milletçe severiz. Anca zaman geçtikçe hayatımıza her alanda olduğu kadar mutfak konusunda da çeşitli yenilikler her an girmekte. Gün geçtikçe damak zevkleri, pişirme teknikleri, kullanılan malzemeler değişiyor bazen iyi yönde daha saglıklı, daha bilinçli, daha lezzetli bazen de daha katkılı, daha hormonlu, daha pahalı, daha tehlikeli biçimde…

Her zaman övündüğümüz yaprak sarmalı, kurufasülyeli,pastırmalı,çeşit çeşit tatlılı, kebaplı, pilavlı mutfagımızı çoğumuz aslını kaybetmemek için korumaya yemeklerimize sahip çıkmaya çalışırız, değişen dünya ve yemek kültürüyle beraber ne kadar fastfood, yabancı asıllı soslar, içecekler, pizzalar, kolay yemekler, hazır çorbalar evimizin içine girdiyse de her zaman geleneksel Türk mutfagı yemekleri her evde her zaman yapılır. Ancak bizim geleneksel yemeklerimiz diyip sevdigimiz, ikram ettiğimiz, sahip çıktıgımız, övündügümüz yemekler sadece bir kaç çeşitten oluşmuyor.Osmanlı zamanı yemek kültürü neydi? ne yenir ne içilirdi? bakalım şimdiki yemeklerle kıyaslayalım bilmediklerimizi ögrenelim.

Matbah-ı Amire denen Osmanlı Saray Mutfağı kendi başına bir kasaba gibiydi, kilerler, yamaklar, aşçılar, hamam, kilercibaşı, mutfak emini odaları… Günde beşbin kişiyi doyuracak kapasitede olan bu mutfakta padişaha ayrı hareme ayrı valide sultana bile ayrı mutfak bölümlerinde yemek pişirilirdi. Tatlılar bile Helvahane Kapısından girilen helvahanede yapılırdı. Bazı dönemlerde helvahanede sekizyüz kişisen fazla çalışan oldugu kayıtlara geçmiştir.Serçini, kilercibaşı, Matbah-ı Amire emini, helvacıbaşı, aşçı yamakları yüzlerceydi.