bildirgec.org

öykü hakkında tüm yazılar

üç korku filmi …

kahramancayirli | 24 December 2008 16:42

Son bir hafta içerisinde izlediğim üç korku filminden bahsedeceğim bu yazıda. Üçünü de önerdiğimi belirteyim öncelikle. Çünkü çok keyifliler, film süresince geriliminizi belli bir seviyede tutuyorlar.

yetimhane (2007)
yetimhane 2007

İlk film El Orfanato (The Orphanage) – Yetimhane. 2007 yapımı filmi Juan Antonio Bayona yönetmiş. Belen Rueda’nın (Laura) başrolünü oynadığı film, Laura ile küçük oğlu Simon arasındaki ilişkiye odaklanıyor. Açıkçası filmin konusu hakkında ne kadar ileriye gitmem gerektiğini kestiremedim, filmin büyüsü kaçsın istemem. Eli yüzü düzgün bir İspanyol gerilim filmi. Türü sevenlerin beğeneceği bir film.

Wild Child

serversistemci | 05 December 2008 15:45

Wild Child
Wild Child

Wild Child filmi, Gençlik çağındaki Amerikalı, asi ve isyankar kişilikli, genç ve güzel bir kızın komik hayatını anlatıyor. İngiltere’de katı kurallarla dolu bir kız okuluna babası tarafından gönderilen kızın, eğlece dolu maceraları 19 Aralık 2008 de sinema severlerle.

Film hakkında;

Gösterim tarihi : 19 Aralık 2008
Yönetmen : Nick Moore
Oyuncular : Daisy Donovan , Emma Roberts , Vanessa Branch , Aidan Quinn, Lexi Ainsworth

YILMAZ GÜNEY: “Vatanından Çok Uzakta, Sürgünde Ölen Sinemacı”

| 05 December 2008 11:17

Akdeniz’in şirin bir köyünde (Yenice/Adana) Pütün soyadı ile dünyaya gelen Yılmaz Güney (1937-1984), sefalet içinde büyüdü. Köy hayatından kurtulup üniversitede iktisat fakültesinde okumayı başardı. Genç yaşta devlet yönetimi ile çekişmelere katıldı. Güney, 1958 yılında “Üç Bilinmeyenlerin Eşitsizlik Sistemleri” adlı öyküsü yüzünden komünizm propagandası yapmakla suçlandı ve 1961 yılında yargılanarak, 18 ay hapis ve 6 ay sürgün cezasına çarptırıldı. Bu hüküm ile yönetmen yardımcılığı, senaryo yazarlığı ve başrol oyunculuğuna kadar geldiği sinema kariyeri yarım kaldı.

Yılmaz Güney, yüzden fazla macera filminde oynadı. “Türk Sinemasının Çirkin Kralı” lakabı ile sevildi.
1966 yılında senaryosunu yazıp aynı zamanda oynadığı, Lütfi Akad’ın yönetiminde çekilen “Hudutların Kanunu” adlı filmi, Güney’in sinema kariyerinde dönüm noktası oldu. Film, büyük beğeni topladı.

perihan mağden, leyla erbil – gecede

kahramancayirli | 18 November 2008 16:28

gecede çok iyi bir öykü kitabı, üstelik kapağı da hoş.
gecede çok iyi bir öykü kitabı, üstelik kapağı da hoş.

daha önce de birçok kez perihan mağden’in yazılarına bağlantı verip okuyun istemiştim, bir kere daha isteyeceğim. mağden’in bu pazarki yazısı gerçekten çok doğru ve çok güzel. sosyoloji bilen bir kalemin sinema ya da edebiyat hakkında yazılarını okumak ne güzel. hele ki sizin okuduğunuz bir kitap ya da izlediğiniz bir film hakkında yazıyorsa.
leyla erbil’in gecede adlı hikaye kitabı için çok övgü işitmiştim. kitapçıda 3 ytl’ye satıldığını görünce neredeyse çığlıklar atarak aldım. farklı, iyi öyküler, gecede’de okuyacağınız. ama erbil’in dili epey farklıdır. yaban gelebilir belki.
çağan ırmak’ın son filmi ıssız adam’dan mı bahsediyor herkes, bana mı öyle geliyor. belki yeni bir babam oğlum vakası yaşanır. hakkında konuşuldukça daha çok izlenir. hatta rekor kırar babam oğlum gibi.
daha önce önerdim mi bilmiyorum ama ırmak’ın bana old and wise’ı çal adlı bir kısa filmi var. derya alabora ve erkan can oynuyor. izleyin. fotoğraf ya da kısa film hakkında önerileriniz çok iyi olur. çünkü çok az insan kısa filmle vb ilgilendiği için yeni ürünleri, isimleri takip etmek kolay olmuyor.

OYUNCAK

ozanyazar | 14 November 2008 17:02

OYUNCAKİbrahim , cephe cephe savaşmaktan yorulmuştu. Komutanı Halit yüzbaşıya bakarken, duymasından korkar gibi mırıldandı; “Hey gidi Deli Halit komutanım, kurbanın olam !”

Çölde Osmanlı askerleri zor durumdaydı. Üstün silahlara sahip İtalyanlar, direniş karşısında çekiliyor, sonra tekrar saldırıyordu. Bu kısa süreli aralarda nefeslenen Osmanlı askeri arasındaydı Çankırılı İbrahim. yüzbaşısına hayranlıkla bakıyordu; “Yorulmaz mı bu adam..”. Yanında topraklara el sürüp, abdes alan arkadaşlarına baktı, sonra da kanayan yarasına. “Bu yara kanarken abdes tutar mı ?”

OĞLUM İÇİN

ozanyazar | 11 November 2008 17:10

OĞLUM İÇİN
Yokuştan aşağı koşar adım esen, sert rüzğar genç adamın ceketini savuruyor, dengesini bozuyordu. Lüks arabanın yanında istifini bozmamaya çalışarak, dimdik durmaya çabalıyordu. Gözleri bazen otelin kapısına, bazen de gökyüzünde toplaşan bulutlardaydı. İlk bakışta kararan bulutların getireceği yağmurdan endişelendiği görüntüsü vardı. Fakat dudağına yayılan hafif gülümseme bu düşünceyi yalanlıyordu.

Genç adam, kapısında beklediği lüks arabadan çok, kırları, bahçeleri düşünüyordu. Dudağında gezinen gülümseyişle beraber, “Şimdi köyümde olaydım, dağlardan esen rüzgâr bağrıma bağrıma vuraydı” diye düşünüyordu. İş hanının kapısında beklediği adamı yine göremeyince, tekrar iç dünyasına doğru yola çıktı. Gökyüzüne döndü. “Yağmur geliyor” Yollardaki telaşlı adımlarla yürüyenlere döndü, “Bahçelere sel gelir mi?”

bir şiir bir öykü bir roman bir makale

kahramancayirli | 31 October 2008 15:00

dün yatarken aklıma geldi. hafif.org gerçekten iyi bir fırsat bizler için. çünkü bir kitap yazıyorsunuz geri bildirimlerini almak aylar sürüyor, aylık edebiyat dergilerine yazdığınız yazılara tepkilerin gelmesi ise yine haftalar alıyor. oysa hafif.org’ta kaleme aldığınız düşüncelerinize dakikalar içinde yanıtlar geliyor, ahkamlarla yeni bilgiler ediniyor, insanların fikirlerini öğreniyorsunuz. bu yönden hoş, kıymetli bir müessese..

iyi, nitelikli bir ilkkitap: bir delinin gülcesi
iyi, nitelikli bir ilkkitap: bir delinin gülcesi

hafif.org’tan insanların ne kadar kazandıklarını merak ettim bir de. mesela her ay yirmi dolar kazananlar var mı, daha azı ya da fazlası?

Deliliğin Dudaklarındaki Islık

neceff | 24 October 2008 12:06

Clive Barker‘ın romanlarında korku kültü bir sis bulutu gibi çöker okuyucunun üzerine. Sis dağıldığında, zihninizi delip geçen fantastik dünyalar kalır geriye, o da kana bulanmış bir şekilde. Barker, kitaplarındaki kısa öykülerle üstünüze başınıza kan sıçratır adeta. Malzemesi, içerdeki veya dışarıdaki; ama daima devinim halindeki kan damarlarıyla insanın ta kendisidir. Ölüm, kan gölünün ortasında bir anda yükselen gizemli bir adadır adeta. Sonsuzluğun yeni bir boyutunu sunar okuyucuya. Ölümle yaşam arasında kalan varlıklar, tam da Barker’ın bahsetmeyi en çok sevdikleri arasındadır ve bu varlıklar illa ki deliliğin sularında yelken açan paramparça bilinçlere sahiptir.

Onun kaleminde insan malzemesi öyle bir şekil alır ve öyle bir teşhir edilir ki, öyküleri okurken tüm derinizi kaldırıp bizzat görmek istersiniz kendi içinizi. Öykülerinde, bir yanda üst üste yığılmış insan etlerinden oluşturulan tepeler savaşa tutuşturulur, diğer yanda yaydığı karanlıktan ötürü bugüne kadar gölgede bırakılan gecenin çocuklarına ya da ayın döllerine, gece ekspresiyle taşınır insanoğlu kurban olarak.

BEŞ DAKİKALIK KISA FİLM ÖYKÜ ÖZETİ

buklet[pilli_silinen_hesap] | 23 October 2008 15:17

Resim:Mendenez

BEŞ DAKİKALIK KISA FİLM ÖYKÜ ÖZETİYazan:Buklet

Serkan bey,kırk yaşlarında bir erkek çocuk babası ve özel bir şirkette çalışan mimardır.Aynı zamanda,çok kitap okuyan ve evinde bulunmaz bir kütüphaneye sahiptir.

Şirket Bina Çıkışı:Serkan bey,saat altı sularında iş arkadaşı Hilmi bey ile şirket binasından çıkar,cadde boyunca beraber yürür.Cadde üzerinde büyük bir kitap mağazasına girerler.