bildirgec.org

orhan pamuk hakkında tüm yazılar

Kaliteliler ama akıcı değiller

kahramancayirli | 17 September 2007 12:12

“Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek”. Lisede sıra arkadaşımın elinden kitabı kaptığımı hatırlıyorum, bir de sayfaların sular seller gibi aktığını. Arka plânda fizikler, kimyalar uçuşadursun, 70li yıllardaki hayatımızdan gözlerimi ayıramıyordum. Ayfer Tunç bu vesileyle girdi hayatıma. Oysa 1989 yılında Cumhuriyet gazetesinin düzenlediği Yunus Nadi Öykü Armağanı’nı kazanmıştı “Saklı” ile. Yazarın “Kapak Kızı” adlı bir romanı da var ama eserlerinin çoğunluğu öykü türünde.Can Yayınları, Kapak Kızı, Taş Kâğıt Makas, Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek, Evvelotel ve Aziz Bey Hadisesi’ni yayınladıktan sonra “Mağara Arkadaşları”nı da yeniden bastı. Ülkemizde öykü kitaplarının farklı yayınevleri tarafından tekrar yayınlanması, sevindirici. Elbette yeni kalemlere, yeni imzalara ihtiyacımız var ancak yeniden baskılar, üzerinde yeteri kadar düşünmediğimiz, gerektiğince ele almadığımız eserlere bir defa daha göz atmamıza aracı oluyor.Mağara Arkadaşları’nın sekiz öyküsü daha çok yaşlı insanların son zamanları, hesaplaşmaları, saf yalnızlıkları ve gençliklerine duydukları özlem üzerine kurulu. Bir de öykülerin yarısı sayı olarak sadece yediyi biliyor. Hadi yedi aritmomanisi (rakamlarla kafayı bozma) olan elli iki yıllık Ayyıldız Apartmanı’nın durumu tamam, ama kitabın son üç öyküsü de yedi yıllar, on yedi numaralar peşinde koşuyor.Kitaba ismini veren ilk öykü, zengin betimlemelerle, yaşlı bir apartmanı insanmışçasına anlatımıyla öne çıkıyor. Öyküdeki Ayyaş Yazar, kitabın en başarılı karakterlerinden biri. Ancak öykünün ikinci yarısı, gereğinden fazla uzatılmış. Sonlara doğru zorlama bir havaya büründüğü kısımları da var.“Ses Tutsağı”nın erkek karakteri, tıpkı bir kadın gibi düşünüyor. Bu eleştiriyi unutmayın, çünkü birazdan aynı probleme başka bir öyküde yine döneceğiz.İlk iki öyküde karakterler neredeyse hiç konuşmuyorlar. Çok kaliteli öyküler olmalarına rağmen akıcı değiller ve okurlar açısından detayların takip edilmesi, zor.Gelelim kitabın en iyi öyküsü olan “Cinnet Bahçesi”ne. Karakter çeşitliliği ile zengin, sırrını öykü boyunca açık etmemesi ile de okurun merakını hep üst düzeyde tutuyor.“Gençlik Sabah Çiyidir”de ölümü bekleyen adam, sayfalarca kadın gibi anlatılmış. Öykünün dokuzuncu sayfasında belli edilmese, tüm öykü boyunca karakterin kadın olduğuna inanabiliriz. Öte yandan, kitabın en sıcak öyküsü.“Küçük Kuyu”nun ardından gelen “Siz ve Şakalarınız”, yaşlı bir kadın, ölüm ve son yıllar üçgeninde gelişiyor. Tunç’un 1995 yılında yazdığı “Alafranga İhtiyar” ise, yarım yüzyıl öncesinin sözcükleriyle yoğrulmuş. “Cinnet Bahçesi” gibi bu öyküde de merak duygusu ön planda. Yazımı üç yıla yayılan “Ara Renkler Grubu” dağınık ve bağımsız “Camgöbeği”, “Gülkurusu” ve “Limonküfü”nden oluşuyor.Üniversite yıllarında çeşitli edebiyat ve kültür dergilerine yazılar yazarak başlayan Ayfer Tunç, bir yazar için oldukça genç sayılabilecek bir yaşta. Türk öykücülüğünün Ayfer Tunç gibi kalemini öykü yazmak için eline alan isimlere gerçekten ihtiyacı var. Dileğimiz, yazarın rotasını başka edebi türlere çevirmemesi…

Ayfer Tunç / Mağara Arkadaşları / Can Yayınları / 188 sayfa

Tam da pastırma yazındayken…

kahramancayirli | 15 September 2007 23:45

Selim İleri, ömrünü yazmaya adamış, tam anlamıyla bir edebiyat insanı. Pastırma Yazı da edebiyatta kırk yılı geride bırakan İleri’nin en nitelikli öykü kitaplarından biri. Mayıs 2007’de beşinci baskısıyla yeniden gündeme geldi.

Kitap, ikisi epey uzun (Pastırma Yazı ve Hayatımın Romanı), toplam sekiz öyküden oluşuyor. Tüm öyküler, esas kahramanlarının ağzından anlatılıyor. 1969-1971 yılları arasında yazılan öykülerde başka ortamlar, başka dünyalar saklı. Ve elbette Selim İleri’nin en büyük artısı, kusursuz edebi dili. Öykülerin birçoğunda bazen açık bazen kapalı “kaderin önünde ne denli çaresiz oluşumuz”un altı çiziliyor.

Kürkçü dükkanım: Orhan Pamuk

kahramancayirli | 15 September 2007 21:45

Yaz boyu bambaşka tarzlarda, bambaşka yazarlar okudum. Yok, hiçbirinde Orhan Pamuk kitaplarından aldığım haz yok!

Dönüp dönüp Yeni Hayat’ı, Sessiz Ev’i, Kara Kitap’ı okuyorum. Başka kitaplar okuduktan sonra yeniden, yine, gene Orhan Pamuk’a koşuyorum, “kaçıyorum”.

Kullandığı farklı edebi teknikler bile Orhan Pamuk okumanız için yeterli. “Bilinç akışı tekniği” dediğimiz yazış biçimi, Orhan Pamuk’un kitaplarında son derece başarılı kullanılmakta.

En iyi kitabının ise “Cevdet Bey ve Oğulları” olduğunu düşünmekteyim. Tabii diğer kitapları da çok iyi, yanlış anlaşılmasın..

Beklenen yazar niçin gelmiyor?

kahramancayirli | 15 September 2007 17:01

Edebiyat eleştirmeni Semih Gümüş’ün “beklenen yazar niçin gelmiyor” sorusuna yanıtımdır (Radikal Kitap, 24 Ağustos, 7 Eylül 2007).

Bu sorunun iki açık yanıtı var. Birincisi, farklı bir sese hiç kimsenin tahammülü yok. Yazılı ve görsel medya, edebiyat çevreleri hep aynı isimleri göz önünde tutuyor. Ayrıksı bir ses olan, edebiyata yeni bir nefes getirmeye çalışan isimler, edebiyatın görünmez duvarlarıyla karşılaşıyor önce. “Satmaz” diye yayınevlerinden, “okunmaz” diye edebiyat dergilerinden geri çevriliyorlar.

İkincisi, Türk edebiyatında “eleştiri” kurumu hiçbir zaman tam anlamıyla var olamadı. Aynı isimler, aynı isimlerin kitaplarını, öykülerini övedursunlar; gerçek edebiyat eserleri kitapçı raflarında “tesadüfen okurun ilgisini çekebilecekleri an”ı bekliyorlar. Yapıcı, yüzeysel olmayan, sosyoloji, felsefe, psikoloji gibi sosyal bilimlerden beslenmeyen edebiyat eleştirisi, tabii ki de Semih Gümüş’ün “beklediği yazar”ı es geçer, fark etmez! Yerin dibine sokar hatta.

aydınlarımızı korumaya aldık…

beypazarli pinokyo | 07 March 2007 14:21

Kısa bir zaman önce Can Dündar‘a da koruma verildi. Emniyet, Dündar’a, Çakıcı’nın “akıllı olması”nı rica etmesi üzerine yakın koruma tahsis etti. Prof. Dr. Baskın Oran, Hırant Dink cinayetinden sonra sıklaştırdığı koruma taleplerinde, tehditçileriyle uzlaşmayı kabul etmeyince, biraz bağıra çağıra da olsa koruma alabildi. Prof. Dr. Atilla Yayla, yaşadığı “medyatik linç” ve hedef gösterilmenin ardından, yakın koruma tahsis edilen diğer bir aydın.

aydınlarımızı korumaya aldık…

beypazarli pinokyo | 06 March 2007 13:42

Kısa bir süre önce, Can Dündar’a, Çakıcı’nın “akıllı olması” ricası(!) üzerine, emniyet tarafından “yakın koruma” tahsis edildi. Prof. Dr. Baskın Oran, Hrant Dink cinayetinden sonra, kendisini tehdit edenler ile uzlaşması için ikna edilemeyince, artık bağıra çağıra kendisine koruma tahsis edilmesini güç bela sağlayabildi. Prof. Dr. Atilla Yayla’ya, yaşanan “medyatik linç”ten sonra koruma tahsis edildi. Aydınlarımızı toptan korumaya aldık!

Acı bir tablo: Fikrini açıklayan, aykırı konuşan, yaptığı işi şerefiyle yapan, suya sabuna dokunan aydınımıza koruma veriyor emniyet; tam bir cinnet hali… Acı olan koruma tahsis edilmesi değil, karanlığa karşı söz söyleyenlerin hayatının tehlikeye sokacak bir ortamın varoluşu.

yazar mı dedin?

tamilgerillası | 15 February 2007 21:38

fen-edebiyat departmanından…
dün radyoda bir araştırmadan bahsedildiğini duydum. anket, asıl olarak siyasi mevzular üzerine yoğunlaşsa da, nobel ve beraberinde gelen tartışmalara da kayıtsız kalmamış. en çok beğendiğiniz yazar sorusuna ankete katılanların %62’si fikrim yok diye cevap vermiş. bu açıkçası çok büyük şaşkınlık yaratmadı. ama en çok beğenilen yazarlar sıralamasında pamuk beyi(%8) en fazla forse eden yazarın reşat nuri güntekin’in(%5) çıkması açıkçası ufak çaplı bir titreme yaratmadı desem yalan olur.
ankete 26 ilde 1091 kişi katılmış. oldukça dar bir çerçeve olduğunu kabul etmek lazım. ama yine de aşağıdakileri düşünmeden edemedim
1-lise (ve hatta ilköğretim) seviyesinde öğretilen edebiyat hâlâ biriciktir.(bütün edebiyat hocaları için 3 kere…)
2-bir televizyon dizisi bin roman gücünde ise, seda sayan nedir?
3-sallamak türk halkının “en fevkalade” niteliklerinden bir tanesidir.
4-isminiz uzunsa her alanda dikkat çekici olabilirsiniz.
5-dostoyevski işe yaramaz bir adamdır, bu ankette aldığı oydan da bellidir.

301. Madde

erturkerdal | 08 February 2007 13:54

Türk basını herhalde bizleri hukukçu zannediyor. Tartışmalar devam ederken hiç bir yayın organı 301 inci madde şudur demiyor. Ben de o meşhur 301 inci bilmeyenlere detaylı bir şekilde sunuyorum.

Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılama

Madde 301 – (1) Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini, Devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.