Edebiyat eleştirmeni Semih Gümüş’ün “beklenen yazar niçin gelmiyor” sorusuna yanıtımdır (Radikal Kitap, 24 Ağustos, 7 Eylül 2007).Bu sorunun iki açık yanıtı var. Birincisi, farklı bir sese hiç kimsenin tahammülü yok. Yazılı ve görsel medya, edebiyat çevreleri hep aynı isimleri göz önünde tutuyor. Ayrıksı bir ses olan, edebiyata yeni bir nefes getirmeye çalışan isimler, edebiyatın görünmez duvarlarıyla karşılaşıyor önce. “Satmaz” diye yayınevlerinden, “okunmaz” diye edebiyat dergilerinden geri çevriliyorlar.İkincisi, Türk edebiyatında “eleştiri” kurumu hiçbir zaman tam anlamıyla var olamadı. Aynı isimler, aynı isimlerin kitaplarını, öykülerini övedursunlar; gerçek edebiyat eserleri kitapçı raflarında “tesadüfen okurun ilgisini çekebilecekleri an”ı bekliyorlar. Yapıcı, yüzeysel olmayan, sosyoloji, felsefe, psikoloji gibi sosyal bilimlerden beslenmeyen edebiyat eleştirisi, tabii ki de Semih Gümüş’ün “beklediği yazar”ı es geçer, fark etmez! Yerin dibine sokar hatta.