bildirgec.org

not hakkında tüm yazılar

Web sitelerine post-it yapıştırın!

the Qui | 05 September 2006 12:05

MyStickes, internet sayfalarına post-it’ler yapıştırmanıza olanak sağlayan harika bir tarayıcı eklentisi. FireFox, Internet Explorer ve Safari’yi destekliyor. Eklediğiniz sticky’ler sayfalara yapışık kalıyor ve daha sonra girdiğinizde yazdığınız notları ek bir zahmete katlanmadan görebiliyorsunuz. Bir kitabın sayfasına yapıştırdığınzı post-it kadar pratik…

Sayısız post-it yapıştırabilirsiniz!
Sayısız post-it yapıştırabilirsiniz!

Yapıştırdığınzı notlar internet üzerinde saklandığı için farklı bilgisayarlardan da ulaşmanız mümkün.

Notunuzu kestim

vic vega | 22 August 2006 10:35

Birbirinin aynı postitlere not almaktan gına mı geldi? O zaman bu sipariş usulü yapılan not defterlerinden alınız. Gerçi birinin buna not alacağını hiç aklım kesmiyor. Evinizdeki Picasso tablosunun arkasına not almak gibi bir şey bu. Bunlardan alıp yine sarı postitleri kullanan bir çok kişi tanıyorum. Merak edenler için, elit bir muhitte oturuyorum ben.

öğrenciler için ders paylaşım ortamı

abacus | 09 August 2006 16:48

neredeyse bütün web 2.0 özelliği taşıyan sitelerde olduğu gibi bu sitede de diğer üyelerin kayıtlarında arama yapabiliyorsunuz
neredeyse bütün web 2.0 özelliği taşıyan sitelerde olduğu gibi bu sitede de diğer üyelerin kayıtlarında arama yapabiliyorsunuz

öğrencilerin ders programlarını ve notlarını organize etmeleri için açılmış bir servis stu.dicio.us. 1gb dosya alanı ve wikipedia entegrasyonuda servisin sağladığı özelliklerden birkaçı.

bilgisayar başında not almak

onerty | 19 April 2006 06:11

bilgisayar başında not almak bazen epey sıkıcı olabiliyor, txt dosyası aç içine paste et.. sonra masaüstün txt çöplüğüne dönüşsün veya tek bir dosya içine yazdığın tüm notlar birbirine karışsın.. sonra “amaan” deyip hepsi sil.. benim de canımı sıkan bir durumdu bu lakin solutionwatch da rastladığım bir makalebenim gibi düzensiz adamlar –ve tabi kadınlar– için epeyce güzel bir çıkış yoluna ışık tutuyor..

bilgisayar başında not tutmak için incelenen 50 metoddan, ben kısa alıntılar yaparak aktarıyorum;

aşka dair yalnızlık notlar

poseidon2000 | 11 December 2005 02:58

odamın bembeyaz duvarları üzerinde süzülen sigaramın dumanı her ne kadar çok geçmeden kaybolup gitsede şu içimdeki burukluk günlerdir beni terketmedi.kendimi anlatmaktan ve mutlu olmaktan neden bu kadar acizim hala anlayamadım.tabiri caizse şirin okulumuzda son bir aydan beri(ayrılığın telaşı mı desem yoksa üzüntüsü mü bilmiyorum)kendini hissettirmeye başladı.belki de içimdeki burukluk ondandır.oysa ben okulumuzdaki son günlerimi mutlu ve neşeli geçirmek isterdim.ama farkında olduğum tek şey okuluma,arkadaşlarıma,öğretmenlerime hiç bu kadar yabancı olmadığım. bence diğerleri böyle değil.onlar eğlenmesini biliyor.ayrıca hepsinin gözlerindeki mutluluğu okuyabiliyorum.beni asıl onlara yabancılaştıran da bu ya.ben onlardan farklıyım;yani mutsuzum.bunu çarşamba günü yaptıgımız veda balosunda daha iyi anladım.’Allahım bu benim hayatımda geçirdiğim en kötü günlerden biriydi’aslına bakarsan hala etkisinden kurtulabilmiş değilim.Oldukca sade ve şirin bir görünüme sahip olan düğün salonuna girdiğimde karşılaştığım manzara hiç de tahmin ettiğim gibi değildi.Sanki o büyük masanın kenarına dizilmiş; pide ve pastalalarını yiyen, gazozlarını yudumlayan yada çalan slow müziğin eşliğinde birbirleriyle derin muhabbete dalmış olan insanlar benim sınıf arkadaşlarım değidi de ;oraya oscar ödülü almak için gelmiş bir grup şık giyimli sinema oyuncusuymuş gibi geldi bana.Ama doğrusunu söylemek gerekirse beni büyük bir saygı ve içtenlikle karşıladılar diyebilirim. Salondaki havanın bungunlugu ve benim içimdeki yükselen tedirginlik,gerginlik ve heyecan tabağımdaki pastaları aç olmama rağmen yememe engel oluyordu. O gece kızlar başımı döndürecek derecede güzeldi… Hatta hatice ve nurdan ı tanıyamamıştım.yüzlerini bana çevirip ‘hoşgeldin’ demeseler onların benim sınıf arkadaşım olmadığına yemin edebilirdim…Veee…benim haricimde herkez için güzel geçecek olan bir gece başladı… önce Ömer Naime yi alıp bir kenara çekildi,sonra Ahmet Ayşeyle birlikte gitti.Sonra Hüseyin,Mesut,Cemil… hepsi umursamaz tavırlarla beni yalnız bıraktılar.Bense telaşlı gözlerle etrafımda bir dost yada beni güldürecek,sevindirecek,yalnızlığımı unutturacak birşeyler arıyordum.Defalarca haykırdım içimden… ‘-Bu böyle olmamalı,ben mutlu olmalıyım,bu benim hakkım…!’ Selma duvarlarda yankılanan sesimi duymuş yada kaybolmuş bir çocuk gibi etrafa korkulu bakışlar atan gözlerimi görmüş olmalı ki yanıma geldi.halimi hatrımı sordu ve sıra beni sorgulamaya geldi… -neden? neden hiçkimseyle konuşmuyosun?neden moralin bozuk?seni üzen birşey mi var? bütün bu sorular beni yalnızlıktan kurtaracağı yerde bıktırmak bir yana çıleden çıkarıyordu.Ama ben sustum. tarih ögretmeninin sordugu soruya cevap veremeyen bir lise öğrencisi gibi öylece sustum.ve manasız gözlerimi Selmanın gözlerine diktim.Sanki bana acıyormuş gibi bakıyordu.Bense birazcık gülümsemeye çalıştım fakat kendimi daha fazla zorlasam neredeyse ağlayacaktım. Benim gibi yalnız olan bir diğer kişi de Cemil di.Ama o da çok geçmeden gözden kayboldu.Anlaşılan bu sıkıcı yerden çekip gitmişti ve anlaşılan birtek ben kalmıştım yalnız olan.

başlangıç sayfası

azurenus | 20 August 2005 12:35

protopage adında bir web sitesi kendinize özel bir başlangıç sayfası yaratmanızı sağlıyor. sayfada büyük arama motorlarının arama kutuları, post-it not ekleme şansı, zemin görüntüsü, link kutuları ve takvim gibi kutular bulunuyor. javascript altyapı sayesinde kullanımı çok kolay. tarayıcınızın açılış sayfası haline getirerek elinizin altında bulundurabilirsiniz.

[protopage açılış sayfası]

bir memurla mücadelenin öyküsüdür

Jawussjan-hafif | 21 February 2004 21:40

Geçen gün beni çileden çıkaran ama kimsenin kafasını
kırmadan atlattığım bir vakadan bahsedeyim;

Bilmemkaçıncı senesinde de bütünlemesine girdiğim dersin sonucunu
öğrenecektim, eğer geçtiysem 2.dönemden bir ders için tek ders
sınavına girerek mezun olacaktım bu ay. Telefon açtım öğrenci işlerine:

-Şu dersin, şu nolu öğrencisiyim notumu öğrenebilir miyim?
-Açıklanmış, yalnız telefonla söyleyemiyoruz, gelip bakacaksınız…
-Tamam o zaman geliyorum.(Yarım saat minibüs yolculuğunun ardından okula varış)

Önce sınav sonuç listelerine baktım ama benim sınavımın listesi
yok. Öğrenci işlerine sordum:

kısa bir hikaye

mornehir | 06 February 2004 04:21

Bunu hep yapardı,daima…Sabah, kalkar kalmaz suratıma “günaydın” öpücüğü kondurur,yataktan bir ayının ininden fırlamasından farksız kalkar,doğruca banyoya koşup korkunç bir gürültüyle işerdi. O tüm bunları yaparken ben,gitmesini bekliyor olurdum.Şanslıysam küçük bir not yazıp -tatlım uyandırmaya kıyamadım vs.vs.- hemen giderdi.Ama o gün “normal” bir günse kapının önündeki ekmekleri ve gazeteleri alır,bana mükellef bir kahvaltı hazırlama telaşına düşerdi.Ona göre annesinden ve onun yemeklerinden uzak bir erkeğin herşeyden çok anne yemeklerine ihtiyacı vardı.Entelektüel postuna bürünmeden önceki dönemine denk gelen,çeyiz hazırlama formundaki genç kızlık döneminin pratikliğiyle şahane yemekler de hazırlardı aslında.Öyle ya,erkeğin kalbine giden yol midesinden geçerdi(Birinin böyle kadınlara artık anatomiyi öğretmesi gerek). Mutfaktan gelen gürültülerin izin verdiği kadar uyuyordum.Ama onun bu kadarına bile tahammülü yoktu.Kendi yatağımın bana ait olmasını,kendi yatağımda rahatça,döne döne uyumamı içten içe istemiyordu.Yatağa çarprazlama yatamazdım,buna alışamazdım çünkü o vardı.Sabahları uyuyamazdım,çünkü o bana kahvaltı hazırlamış olurdu.Kalkmalıydım ve o kahvaltıyı çok beğenmeliydim.Tıp kı bir karadul gibi,tüm hayatıma ağ örüyordu.Benimse mecalim yoktu.Tiksinip gitsin istiyordum.Onu sevmiyordum,bunu biliyordu.Onu istemiyordum,bunu da biliyordu.Ama hiç birini kelimelere dökmediğim için,yok farzediyordu ve sanırım beni de göründüğüm kadar aptal sanıyordu. Artık yataktan sinirli,bağırarak kalkmıyordum.Sessizce sofraya oturup,gazetelere kafamı gömüyordum.Sorduğu,mütemadiyen sorduğu,hiç susmadan,sadece bu yüzden onu öldüreceğimi bilmeden sorduğu soruları,ya duymamazlıktan geliyordum ya da bir iki kelimeyle geçiştiriyordum.O ise vazgeçip susuyor,içten içe ait olmaya çalıştığı kuşe kağıt kadın kimliğini buruşturarak bana çay koyuyordu.Tabağındaki kibrit kutusu kadar peynir bitmişse sıkıntısı ve dolayısıyla “sorunlarımızı konuşarak hallebiliriz hayatım oyunu” başlamış oluyordu.Bense ısrarla susuyordum.Ne sorunu?Ne hayatımı?Neden bahsediyorsun sen?demek geçiyordu ya içimden..susuyordum.Aslında gerçekten onun da istediği gitmekti. Ama öyle konuşarak gidemezdi.Mesela yatakta bir kadınla basılsam,”kadınlık gururu”nu iyice yerle bir etsem o zaman ihanetin acısını çeke çeke bitirebilirdi her şeyi kafasında.Yaşadığımız aşk değildi.Ufak bir etkileşim ve otuz yaşın rehaveti getirmişti bizi buralara.Olabilirdi belki ama “yapma” demiştim.”Kadınca oyunlardan nefret ederim” demiştim.Nafileydi çünkü o fazlasıyla “kadın”dı…iliklerine kadar biçimsel “kadın”..Saçının rengini bir ton bile değiştirdiğinde,pantolonu bol geldiğinde hemen fark etmeliydim.Sürdüğü ojenin yakışıp yakışmamasından,hangi elbisenin kişiliğini yansıttığına kadar her konuda bir fikrim olmalıydı.Ondan bir şeyler talep etmeliydim.Kıskanç olmalıydım,telefonunu kurcalamalı,sohbet esnasında geçen erkek isimlerinden şüphelenmeliydim.İstediği filmlere götürmeli,kapısını açmalı,hesabı illa ki ödemeli,hatta onu dikizleyen erkekleri bir güzel dövmeliydim.Yatakta tam bir boğa olmalıydım,arkadaşlarıyla sohbetlerinde herkesin ağzını açık bıraktıracak kadar “iyi” olmalıydım.Yıldönümü,aydönümü,yılbaşı,sevgililer günü,doğum günü,hatta geleceğe yönelik şık bir atıfta bulunarak oanneler gününde ona hediyeler almalıydım.Hediyenin büyüğü,küçüğü olmazdı elbette.Maksat daha fazla hayatıma ağ örmesine,memnun ve huzurlu bir gülümsemeyle cevap vermemi sağlamaktı.Annemle tatile yollamalıydım,kız kardeşime sürpriz doğum günü partileri düzenlemeliydi.Bildiği,öğrenmeye çalıştığı,ait olmaya çalıştığı tüm kadınlık durumlarını zorlamalıydı,ama bunu ben istediğim için (!) yapmalıydı.Tüm bunları yaparken beni kıskanmasına izin vermeli,evime yerleşmesi için yanıp tutuşmalıydım.Çapkın görünüp herkese onu ne çok sevdiğimden bahsetmeliydim.Hem zengin,hem serseri,hem şair, hem broker olmalıydım. Özgüveni yoktu.Bunun için de bir neden bulmak zorundaydı.Güçlü,çağdaş ve kendine özgü olması gerekiyordu. Yatak odasında unutulan tokalar,aynanın önünde unutulan makyaj malzemeleri,sehpanın üzerinde unutulan küpeler..kadınca tutunma biçimleri,görünüşte masum unutkanlıklar.Kadın olmaktan bildikleri özetle buydu aslında.. Kadınlar,hayatınıza girer..Diğerleriyse evinize girmeye çalışan hamamböcekleridir.