bildirgec.org

nefret hakkında tüm yazılar

Aşk Gibi

mavilikler | 12 September 2011 09:26

“Neden seninle konuşamıyoruz?”

Derginin sayfalarında kaybolmuş, onun varlığını unutmayı nihayet başarabilmişken can alıcı bir soruyla yine hayatının baş köşesine kuruluvermişti sevgili kardeşi. Sayfadan bakan aktör, deniz mavisi gözlerinden birini kırpar gibi geldi. Ben burdayım, korkma dercesine… Ama kardeşinin o çok iyi tanıdığı güzelim sesi hala zihninde akisler yapmaya devam ediyordu. Kendisine böyle doğrudan bir soru sormayalı epey bir zaman geçmiş olmalıydı. Birbirini görmeyen gözlerle, aynı odada saatler geçirmeleri ilk kez gerçekleşen bir durum değildi. Ama kardeşi nedense bir anda yabancılaşıvermişti bulunduğu konuma. Dışarıdan bir yerden bakmış ve gördükleri pek de hoşuna gitmemişti.

YOKSUN…

metezade | 26 April 2011 10:49

* Yoksun. Avuçlarımda hüzün, sensizlik var her yerde; bir çift göz gelir önüme kapandığında gözlerim, hayalimdir; dokunmak o gözlerin sahibine yüzünü ellerimin içine alıp kitlenmek gözlerine…

  • Yoksun. Yasaksın bana, tuzaksın. Yapamam olamam seninle; yaklaşsam, yakarsın ateşinle uzak dursam üşürüm… Aşkım tek başına yetmez beni ısıtmaya.
  • Yoksun. En ihtiyacım olduğu anda, üzersin; gücüm yok artık oyunlara. Beni anla isterim, dinle derdime ortak ol isterim, yanında kendimi güvende ve huzurlu hissetmek isterim… Sen en beklenmedik anda çekip gidersen dayanamam, erir biterim.
  • Yoksun. İnanmadın bana, güvenmedin, beraber bir yolda yürürken en ufak tökezlememden bıraktın elimi, düştüm. Bir de sen kızdın bana, inan daha çok yandı canım, ağladım çocuk gibi… Utanmadım, sonra tuttun elimden kaldırdın beni yerden teselli ettin inandım devam etik yola. Bu sefer sen tökezledin, düşmemek için asıldın bana yine ben düştüm kırıldım paramparça oldu yüreğim…
  • Yoksun. Başımı yaslayıp omzuna sessizce ağlamak istedim. Yaşanmışlıkların hesabını vermekten yorulmuşken: ”Hesap ver.” dedin ”Neden ağlıyorsun bana cevap ver?” dedin. Ben sadece susup ağlamak istemişken bir darbe de senden yedim…
  • YOKUM! Benim sevdiğim adam sen değilsin. Yüzüne baktığımda beni benden alan düşünceli, sevgi dolu adam değilsin. Evet, aşığım; ama sana değil 5 yıl önceki haline aşığım, ilk tanıştığımız günlerdeki sevgilime aşığım. Seni hiç bırakmayacağım diyen, gecenin bir vakti pencereme taş atan kalkıp baktığımda seni çok özlemiştim diyen adama aşığım ben…
  • YOKUM çünkü yoruldum ben…
  • Aşk güzelmiş; lakin tadında kalmalıymış her şey. İlk lokmayla tadılan en güzel yemek gibi gelirmiş, ömür boyu yesem yine bıkmam dermiş insan… Sonraki her lokmada lezzeti düşermiş yavaş yavaş alınan haz bir kenara, mutsuzluk kaplarmış insanın içini acı gizlice büyürmüş, sonra anlarmış ki insan sevgiliye değil aşka aşıkmış aslında. Çektiği acı aşk acısı değil kendi aptallığının cezasıymış…

Oluruna Bırak(mam)!..

fatimafatma | 09 April 2011 15:08

Her ayrılık aynıdır derler, evet ama benimkisi farklı… Kiminki farklı değil ki?

Peki Sıla’nın şarkı sözünde dediği gibi mi yapmalı? “Oluruna bırak”. İnsan nasıl becerebilir bunu? İnsan nasıl bu kadar kalender olabilir? En azından ben beceremiyorum hem kendime zulm ediyorum hem çevreme… En çok annemi üzüyorum, sanki onun suçu neymiş?

Sonunda konuşmaya karar verdim; Karşımda konuşmaya bile üşenen biri var… Bütün cesaretimi toplayarak onu anlamaya çalışıyorum ama onda bu gayretin zerresi yok buz gibi bana bakıyor… Anlıyorum ki, bir an önce bitsin bu işkence de gideceğim yere gideyim havasında…

hayata inat…..

UMITLI UMITSIZ | 05 April 2011 10:13

Hayat bize oyun oynuyor derler ya; oysa hayat başlı başına bir oyun değilmidir? neden hayat oyun oynuyor sahi? Hayat bir oyunsa neden biz hayatla oynamıyoruz… tüm olumsuzluklara inat hep gül. Hayata inat gül. Deneniyorsun farkında olmadan. acıyla, nefretle, kinle, aşkla,gözyaşıyla, mutlulukla, yalnızlıkla…… aşık oluyoruz, aldatıyoruz. seviyoruz, mutlu olamıyoruz. kıyamam diyoruz, kıyıyoruz. bizi ölüm ayırır diyoruz. ölümü bekleyemiyoruz… neden neden neden? aşık olmak istiyosun. bir sabah uyandığında yanında olsun istiyorsun.

Bilmek İstiyorum !!!

Cali Kusu | 15 February 2011 10:41

Kuşların ağladığında neden öldüğünü bilmek istiyorum. Gözyaşının gücü öldürmeye yeter mi? ya da bir damla yaş için ölmeye değer mi?Köpeklerin neden bukadar sadık olduğunu bilmek istiyorum. Değer bilmeyen insanlara böylesi sadık varlıklar neden veriliyor? Sadakatin anlamını bilmeyenlere sadık dost lazım mıdır?

Eskiden !

Cali Kusu | 13 February 2011 17:06

Eskiden güzel günler vardı,
güneşi tam gecesi tam. Eskiden sabahları güneş güzel doğardı. Birde akamüstüleri güneş batarken geceyi beklemek vardı… Ne güzeldi, eskiden güzellik vardı. Nasıl desem huzur vardı işte. İnsanlar mutluydu, gülüyordu. Hani her köşede ağlayan birileri yoktu en azından. Köşe kapmaca oynar gibi, dörtnala kaçar gibi geçerdi günler…

Eskiden zaman vardı,
Zamansızlığa inat saatlerce gülüp oynamak vardı. Ne bileyim işte geçerdi zaman. Böyle tıkanıp kalmazdı, işkcence çeker gibi saatlere bakmazdım. Nefes bile almıyorum saate baktığım kadar. Halbuki eskiden saat bile yoktu. Oda neymişki sabah çıkardım sokağa, güneş doğunca yani. Baktım akşam oluyor, güneşin gözlerini kapattığı an damlardım eve. Eskiden sokaklar vardı, insanı iki döşemelik taşa sığdıran kaldırımlar değil…

Anne ile kızı arasında; Nefret (1984)

queennothing | 13 February 2011 15:31

Çalıkuşu, Düşman Yolları Kesti, Namus Uğruna gibi yapımlarla Türk Sineması’nın önemli yönetmenleri arasına giren Osman Fahir Seden‘in çektiği sinema filmi “Nefret”, 1984 senesinde vizyona girdi. 1943 doğumlu aktris Fatma Girik, aktris/ müzisyen Hülya Avşar, Metin Serezli ve Bulut Aras’ın rol aldığı film, bir anne ile kızın arasındaki yıkıcı sevgiyi anlatıyor. Senaryosunu yine Osman F. Seden’in yazdığı “Nefret“, Mine Film tarafından çıkarıldı.

Fatma, kocası Metin ve gençliğin doruklarında olan kızı Hülya ile sözde mutlu bir yaşam sürdürmektedir. Evin asi kızı Hülya, annesini kendine adeta düşman bellemiş, melek sandığı babasına tapmaktadır. Hayatını kızı Hülya’ya her imkanı sunabilmek adına çalışmaya adayan Fatma, kocası Metin’in kendisini aldattığını öğrenir ve boşanmaya karar verir. Bu durum, Hülya’yı derinden etkilese de genç kız, zayıf görünmemek adına dikenlerini annesine doğrultur. Anne – kız arasındaki çekişme, Hülya için daha yeni başlamıştır.

?:) – 2

Cali Kusu | 12 February 2011 15:27

Ben Şair olsaydım Eğer Sana Öyle bir Şiir yazardım ki Sevgili, Harflerine Asardın Kendini !!!

G ün geçer de akşam olursa,
İ lk akşam gibi sabaha kalırsa,
D ünden kalan yarınlardaysa,
E llerimde yetim kalan birileri varsa,
S ilemediklerimi karalamak varsa,
İ llede o deyip yırtınıp ağlamaksa
M aden gibi dert var demektir…

G üneşsiz bir sabahdaysan,
E eğerlerin keşkeleriysen,
L eylek kadar uzun,
D emir kadar katıysan,
İ şin yaş demektir…

Dün Gibi Hatırlıyorum…///

Cali Kusu | 11 February 2011 09:38

Evet herşeyi hatırlıyorum. Daha doğrusu hiç unutmuyorum. Mıh gibi çakmışım aklıma… Ne varsa önümde geçmişten kalan, sebebi dün gibi aklımda… Unutmam ki ben zaten, insan unuturmu ölen kuşu iiçin tuttuğu yası. Elleriyle mezar kazıp toprağa koyduğu umutlarını, hani köşe başlalarında saklambaç oynarken kaybettiği arkadaşlarını, sonra çığlık atıp ‘nara’ gibi anlattıkları anılarını, annelerinden dinlediği masalları. Bazen de masal anlatacak kimse olmayınca altına saklanıp ağladığı yorganını insan hiç unutur mu? Unutmadım dün gibi hatrımda…

? :)

Cali Kusu | 10 February 2011 10:04

Ç ınarın Dalında uçmaya hazır,
A hı vardır belliki elleri nasır,
L isanı hüzün şivesi kırgın,
I şık varken gökyüzünde,
K ızıl güneş yerinde,
U uzak değilsede mevsimlik mesafe,
Ş imdi görmez amma gözler ilerde,
U laşır nasılsa zamansız mahşere.