bildirgec.org

nefret hakkında tüm yazılar

AÇLIKTAN FİLİ YEDİLER !!!

Cali Kusu | 08 February 2011 09:22

Afrika ülkesi Zimbabve’de çekilen bu fotoğraf çaresizliği, vahşeti ve açlığı gözler önüne serdi…

vahşet ve açlığın fotoğrafı...!!!
vahşet ve açlığın fotoğrafı…!!!

Biz ki değer bilmeyen, nimet düşmanlarıyız. körüz görmüyoruz. Nerde neler yaşanıyor görüyorda umursamıyoruz… Allah affetsin bizi. kimseyi böyle imtihan etmesin. Hiç bir topluma böyle bir eziyet göstermesin. Diyecek sözüm yok, Allaha şükrediyorum. bişeyler yapmak lazım dünyanın bu hale gelmemesi için. elimizden ne gelir aceb. onlar orda tek lokma bulmazken biz burda önümüze serili nimetlere şükretmeyi unutacak kadar nankörleşiyoruz… bol bulupda yetmiyor diyoruz. Bize yetmeyen bir milleti doyuruyor farkedemiyoruz. Onların en büyük derdi hayatta kalmak bizim ise körermiş gözlerle dolu sevdalar bulup sorhoşluğumuza ağlamak… Ey Allahım sen acı bize…

Arkadaş Dediğin…!!!

Cali Kusu | 07 February 2011 10:07

İstanbul’ a yeni taşınmıştık, tanımıyordum hiç kimseyi. 8. sınıfa kayıt yaptırdım okula başlayacağım. nekadar yabancı geldi bana istanbul. tanımıyorum kimseyi, bilmiyordum. benim köyüme hiç benzemiyordu… İnsanlar yabancı anlayışsız kaba, kimse kimseyi sevmiyordu. belkide ben böyle düşünüyordum, aslında onlarda kendilerince iyi ve mutluydu sadece ben yabancıydım ben uzakdım herkese. okulun ilk günlerinde çok zorlandım. kızlar selam bile vermiyorlar erkekler yeni fıstık diye hitab ediyorlardı. oysa benim köyümde ismim söylenirdi herkes merhaba demesini bilirdi. bir an dedimki kendi kendime Allahım ben nereye düştüm. öylesine şaşkındım ki…

Aşkı Sevene Sorsan Över, Ayrılana Sorsan Söver !!!

Cali Kusu | 03 February 2011 17:57

Nasıl birşeydir bu anlamıyorumki. sussan içini yer konuşsan dilini… Düşünüyorumda bazen en güzeli uzak durmak. Aşk tehlikeli, koskaca bir kalbi yok edecek kadar etkili bir silah. Nükleer bir sancı gibi eritiyor girdiği kalbi. Sızlatıyor insanın içini… Aşk varya nefret edilesi bir duygu.

Le mépris (1963)

queennothing | 06 October 2010 17:31

Alberto Moravia’nın romanından uyarlanan sinema filmi “Le Mépris” (Contempt), 1963 senesinde (ülkemizde 1972) vizyona girdi. Fransız yönetmen Jean-Luc Godard‘ın (bkz. Yeni Dalga) yönetmenliğini yaptığı filmde adeta bir ikon olan Fransız aktris Brigitte Bardot, 1925 doğumlu Fransız aktör Michel Piccoli, 2006 senesinde hayatını kaybeden Amerikan aktör Jack Palance, İtalyan aktris Giorgia Moll ve Fritz Lang rol alıyor.
Javal çiftinin arasındaki tutkulu ve hastalıklı ilişkiyi konu edinen film, Camille ve Paul’un psikolojik durumlarını derinlemesine göstermeden, diyaloglar ve sahne geçişleriyle, olayları izleyici yorumuna bırakıp, yaratıcılığı körüklüyor.

son gece…

firatocal | 16 August 2010 18:45

nefret yüklü sözlerle yapılan tartışmaların yaralarını taşıyan erkek köpüklü dalgaların yıkadığı sahile bakarak , kendinden geçmiş bir halde dalıyordu sonu belirsiz nereye gideceği bilinmez flu düşüncelere…

Akla gelmez hakaretlerin , bitmek tükenmek bilmez suçlamaların tek sahibi olmak asıl canını acıtıyordu erkeğin… Anlam veremiyordu kadınının bütün olup biten hengameden , sanki hiçbirşey yaşanmamış gibi sıyrılıvermesine…

Kadın , hem kıskançlık krizlerine girip Alaçatı ‘ nın en işlek caddelerinde , yüzlerce kişinin önünde , her defasında kavga çıkarıp eşine hayali sevgililerle ve aldatmalarla ilgili ithamlar yapıyor , hem de yarım saat sonra bütün bunları bir kenara atıp liseli aşıklar gibi davranmaya başlıyor ve hiç bir tartışma yaşanmamışcasına erkeğinin kollarına atlayıveriyordu…

Kadının davranışları birkaç kereyle sınırlı kalmıyor , dengesiz gel gitleri her geçen gün sayıları ve şiddetleri giderek artıyordu… Adam yaklaşık 4 yıllık beraberlikleri boyunca , kadınının tüm kaprislerine sabretmiş , yıldırıcı suçlamalarına göğüs germiş , aşık olarak evlendiği eşini yitirmek istememişti…

NEFRETİ YENMEK

mavilikler | 29 July 2010 16:29

Biri olsa… Bileyim ki, odasında yapayalnız kaldığında aklına gelen ilk şey olsun gözlerim. Onlar o odayı kocaman bir bahçeye çevirsin.

İçinde binbir renkte çiçek açsın o bahçenin. Orada, o çiçekler arasında her şey güzelleşsin.

Gününü nasıl geçirdiğini düşünsün sonra. Dışarıda yaşadıklarını, sürekli bir kavganın sürüp gittiği o yerde var olma çabasını hınca hınç. Bir kez daha “Yenilmedim!” diyebilecek kadar güçlü durmasını onlara karşı.

NEFRET VE AŞK DUYGULARI ARASINDA AZ ACILI LEBRON JAMES…

firatocal | 13 July 2010 18:11

Ve nihayet LeBron James beklenen en önemli kararını açıkladı.. ” Cleveland ‘ ı bırakıp basketbola Miami ‘ de devam edeceğim.”
Bu sözlerin ardından her iki şehirde de kutlama ve lanetleme gösterileri aldı başını gitti… Benim de bu yazıyı yazma sorumluluğum ve zorunluluğum doğdu…
Herşeyden önce bilinmeliki LeBron profesyonel bir NBA oyuncusu… Alacağı karar her ne olursa olsun , ne onu hain ilan etmeyi , ne de kahraman ilan etmeyi gerektirmez… Clevelandlıları bir yere kadar anlayabiliyorum. Ama dikkat edin sadece bir yere kadar anlayabildiğimi söyledim.. Çünkü bütün ayrılıklar acıtır , can yakar… Sanırım bu kadarını herkes kabul edecektir…

Dan Gilbert
Dan Gilbert

Cleveland takım sahibi Dan Gilbert in yazdığı lanet okumalarla dolu ve LeBron ‘u hain ilan edercesine ithamlarla yüklü o mektubunu görünce benim de sabrım taştı… İfadeleri masumiyetin kalp kırıklığının çok ötesinde hedef gösterirceydi…
Bir de üstüne televizyonda ve internette izlediğim LeBron forması ve kuklası yakma görüntülerini eklerseniz LeBron avukatlığına neden soyunduğumu anlarsınız sanırım… Onun yapmasını beklediğimiz açıklamasını bekletmesi , imalarını sakıııız gibi uzatması profesyonelliğine yakışıyormuydu diyecek olursanız , tabiki hayır derim…

LeBron ' un eski takımı cleveland
LeBron ‘ un eski takımı cleveland

Ama adı her ne kadar o şehirli anıla gelse bile , bir takımı geride bırakmanın böylesi linç etmeye karşılık gelecek nefret dolu tepkileri hak etmediğine inanıyorum…
Miami ‘ deki karşı tepkiler ise bir kurtarıcının gökten indirilmesine karşılık gelecek o sevgi gösterileri kabul edilebilir standartlar içindeydi…Şampiyonluk kutlamalarını andıran seviç gösterileri biraz abartılı kaçsa da sabahlara kadar süren bu mutluluk tablolarını geçmişine sünger çekmek isteyen Miami için makul sayabiliriz…
Son söz olarak , her ayrılığın acı verdiğini , aşkın can yaktığını , ama her başlangıcın da başarı getiremeyeceğini hatırlatarak sözlerimi bitiriyorum… Fırat ÖÇAL

SAKLAMA YARALARINI

mavilikler | 23 May 2010 14:28

Yaraların var senin. Çok geçmemiş üzerinden… Henüz dağlanmamış… Ya olur da yanlışlıkla dokunursam onlardan birine?!.. İstemeden sızlatırsam içini?.. Tek bir kelime ya da ne bileyim, öylesine bir gülüşle seni çok gerilere götürürsem?..

Çok öncelerine… Benim, yaşamında olmadığım bir zamana yani… Sen o yaralardan birini daha yeni edinmiş, taze taze sızlarken yaran… Bense senden çok uzaklarda, içimde koca bir boşluk, bilmeden onu doldurmanı beklerken…

Aştan nefret edelim, hadi hep beraber!!

womaninred | 11 April 2010 15:44

çünkü:

  • beden kısmi felçe uğruyor, felç olan yer neresi mi? beynimiz (elden gidiyor), ondan başkasını düşünemiyoruz hatta onsuz başka hayatı düşünemiyoruz. insan sosyal bir hayvansa hayvanlıktan bile çıkıyoruz. insanlıktan çıkalı çok oldu o ayrı.
  • kısmi felç harici kalan yerlere de kendimiz zarar vermeye başlıyoruz. beden mahvında bir bonkörlük geliyor arkadaş, anlatamam! uykusuzluk, içki, fazla cep telefonu trafiğinden dolayı radyasyon mağduriyeti, ayakları paramparça edene kadar yürümek belki koşturmak (artık o an nerelere yetişiyosak), kilo alma-kaybetme (bünyeye göre değişiyor bu, çok yeme-hiç yememe gibi saçmalamaktan), gözlerin ferinin kaybı falan.
  • iş kaybı, dikkat eksikliği, iki de bir izin alma, patrona çemkirme, şuursuzluk sonucu parasızlık.

bunlar en önemli aşkı terk etme ondan nefret etme sebepleri.

Dününde Yitik Adam…

admin | 04 February 2010 10:59

Nasıl başlar insan dünden kalan özlemini anlatmaya? Dile gem vurmaz mı yüreğin bu sessiz çığlığı? İçten içe ağlamak değil mi bu? Çaresizlik değil mi? Geleceğe doymuş ama düne aç bir velet bedenimin taşıdığı. Düşüncelerimde var olan nefret kime bilmiyorum hiç. Geri gelmek istiyor ayaklarım. Sanki bu yol değil de zaman patikası üzerinde yürüdüğüm. Küçük bir veledim işte, geleceği tümden yaşamış da dünü unutamamış. Çaresizlik değil mi bu? İçten içe ağlamak değil mi?
Ölüm yok olmak değil her zaman. Ya da yok olmak ölmek… Mutluluğum budur benim. Dünün kulağıma bıraktığı o ince ses de yitebilmek. Gözyaşım aksın gitsin ne olur? O da dün olacak nasılsa. Özlemim o olacak. Vicdanıma döndüğümde yüzümü gün be gün, her ne ziyansa yüreğimde bileceğim ki tekrar özlemim olacak. Ölmek istemez ya insan, geleceğe özleminden hep. Bense geleceğe doymuşum madem, öyleyse ölüm yok olmak değil bedenimdeki bu koca velede. Geçmişte yok olmuş silik bir gözyaşıyım ne de olsa.