bildirgec.org

monolog hakkında tüm yazılar

Budala Tanrı

AOLradiohead | 03 October 2008 13:39

Yine aynı restoranda son yemeği yemek için gitmiştim. Yine bir bavulum, siyah küçük şu çekilebilenlerden içinde her zamanki kıyafetlerim – kış geliyor daha geniş bir tanesinden acilen edinmem gerecek farkındayım – içinde hep alışık oldukları şekilde katlılar. Sadece sıraları değişmiştir. Bunu da mızmızlanacak türden paçavra değiller. Hava gruba yüz tutmuşken öylesine aç ve düşünceliydim ki, o rüzgarın yumuşak esintisi ve özenle gerdirilmiş, yumuşak tenli uslu bir deniz uzanıyordu karşımda. Bodrumun kıyıları dumanlı mordu yine geçen akşam üzerelerindeki gibi.

bana diyor ki o;

biSGen | 02 December 2007 20:16

bana diyor ki o ; “Sen yazmayan bir kaLemsin!”

bana diyor ki o ; “sen açmayan bir çiçeksin, dikenLere sevdaLı!”

bana diyor ki o ; “sen esmeyen rüZGar, tutmayan, dokunmayan eL, bakmayan göRmeyen göZsün ve kuLaksın hiç duymayan!”

bana diyor ki o ; “Sen bir yetişkinsin ama hiç doğmamışsın, doğmuşsan da yetişmemişsin!”

oysa ben insanım… sıradan mı sıradan kLasik bir insanım. Hiç biLinmeyenLi denkLemim. Her tarafı su(R)Larla çevrili bir adayım: ne yeraLtı, ne yerüsTü kaynakLarı olmayan biR adayım. Rüzgâr esmez ama fıRtınam eksik oLmaz içimde. Evet doğRudur, üzerimde insan da yaşamaz, yaşayamaz ! SuLarım çaĞLamaz, bir iki cıLız dere akaR sadece… içiLmez, kan renGi akar çünkü…

Shadowy monolog

| 06 June 2007 15:13

Kirli sakallarım aynanın önünde, içtiğim sigaralarla savrulmuş izmaritsi günahlarım. Dolaptaki elbiselerim yerine dargelmiş yüreğim gibi sığmamış sıkıştırıldığı kabına…
Uyan Uyan Shadowy Şiir yazmak yok yasssak burada
Sayın kendim (çok saygıdeğer üstat repliği) alışmalısın yassaklara burada entellektüel özgürlüklere karşı çıkarak yontulmamış duygularını açığa çıkartamazsın.
Herzaman ki gibi yine anlamadığım insanın düşünce özgürlüğünü elinden alanları aldıkları şey dahada mı insan yapar.
Bu çok ağır oldu sayın kendim işine geliyorsa böyle yoksa çek git
Biz değilmiydik burada nazım için ahkamlar kesen (Dalgaları karşılayan gemiler gibi, gövdelerimizle karanlıkları yara yara çıktık, rüzgarları en serin uçurumları en derin havaları en ışıklı sıra dağlara. Arkamızda bir düşman gözü gibi karanlığın yolu. Önümüzde bakır taslar güneş dolu. Dostların arasındayız! Güneşin sofrasındayız! )
Ya sayın kendim onlarda savundukları şeyde kendi düşünce özgürlükleri koruyor olamazlar mı ?
Tamam tamam freud’un anal dönemden oral döneme geçişini okumayacam bi daha…Tekrar satın almalıyım Maldoror’un Şarkılarını / Comte de Lautréamont

monologlar / insan nedir?

imgegezgini | 07 March 2007 03:04

insan nedir?

insanı anlayıp onu tanımlamadan onun iyiliğini düşündüğünü söylemek ne kadar doğru olur? –bilmiyorum.
ama bence insanı tam anlamıyla anlamadan onun için bir şeyler yapmak boş ve temelsiz olur.
insanı anladıktan sonra insanlığın iyiliğini düşünmeye başlamalıyız.

insan bence yeni birleşimler (sentez ), yeni fikirler, yeni yapıtlar yaratmak için yaratılmıştır.

insan her nasılsa (bunu bir üstün güce, doğaya yada başka her hangi bir şeye bağlamak zorunda değilim ama her nasılsa) bir şekilde tasarlanmış(dizayn) bir varlıktır.
insan yeni şeyler tasarlamak için tasarlanmış bir varlıktır.
burada insanın yaratma özelliğini değil,yaratma ihtiyacını vurgulamak istiyorum ben.

filmler mi ruh halimi bozuyor?

deborahhh | 03 July 2006 02:17

gece yarılarına kadar film izlemeye bayılırım. Belki bayan olduğumdan, belki sürekli iç sesimle monolog halinde olduğumdan daha çok Avrupa filmlerini izlerim,hani şu aksiyondan mümkün mertebe uzak, diyaloğa, ya da iç dünyaya dönük filmleri. Son günlerde kendimce saptamalarım olmaya başladı. Örneğin Fransız filmlerinde hep susuyorlar, ben de filmdeki karakter gibi suskun biri olmayı düşünüyorum..İtalyan filmlerindeyse durmaksızın konuşuyorlar, bu kez de herşeyi apaçık konuşan biri olmak istiyorum, daha çok Balkanlar da geçen filmlerdeyse genel bir gürültü ve eğlence hakim. O zamanda hoplaya zıplaya, bağıra çağıra ortalıkta gezesim geliyor. İspanyol filmlerindeyse ellerinde her daim sopayla gezdikleri izlenimini veren,bir kulaklarına çiçek iliştirilmiş, içli şarkılar söyleyen, seksi danslar eden, çığlık çığlığa dolaşan kadınlara özeniyorum….Türk filmlerini izlediğimdeyse her işsizin yaptığı gibi memleketin halinin ne denli içler acısı olduğunu, yıllar geçse de törelerin, cinayetlerin, namus kavramının ve içinden çıkılması hayli güç bin türlü problemin çözümü olup olmadığını düşünürken buluyorum kendimi….Acaba filmler mi ruh halimi bu denli değiştiriyor, yoksa ben film izledikçe mi ruh halimi bu kadar sorguluyorum? Cevap hangisi olursa olsun ben değişmediğimi içim acıyarak farkediyorum. Yarın yine en az üç film izleyeceğim, ertesi gün yine…Film bulamayınca daha önce gördüklerimi ikinci, üçüncü kez…..Değişecek miyim? Bilmiyorum. Her sabah aynaya bakıyorum, 25*365 yaklaşık 9125 kere kendime bakmışım. Ne değişti? Biraz büyüdüm, biraz yaşlandım, biraz eskidim, tıpkı izlediğim filmler gibi…Ya ben? Bir kaç filmde bir kaç etkilendiğim sahne sık sık zihnimde dolanır, pekiyi ya ben? Birilerinin zihninde yer kaplayacak kadar, bir kaç sahne olsun, ne yaptım? Yer kaplamış mıyımdır?