insan nedir?insanı anlayıp onu tanımlamadan onun iyiliğini düşündüğünü söylemek ne kadar doğru olur? –bilmiyorum.ama bence insanı tam anlamıyla anlamadan onun için bir şeyler yapmak boş ve temelsiz olur.insanı anladıktan sonra insanlığın iyiliğini düşünmeye başlamalıyız.insan bence yeni birleşimler (sentez ), yeni fikirler, yeni yapıtlar yaratmak için yaratılmıştır.insan her nasılsa (bunu bir üstün güce, doğaya yada başka her hangi bir şeye bağlamak zorunda değilim ama her nasılsa) bir şekilde tasarlanmış(dizayn) bir varlıktır.insan yeni şeyler tasarlamak için tasarlanmış bir varlıktır.burada insanın yaratma özelliğini değil,yaratma ihtiyacını vurgulamak istiyorum ben.insan yaratmadığı sürece kendini bulamaz diyorum.yaratmanın temelinde düşünce yatar.insanın düşünmesi yaratmayı tetikleyen, yaratmayı amaçlayan bir düşüncedir.bu demektir ki düşüncelerin de çeşitleri vardır.yaratma amacı güden düşünce diye bir kavram ortaya sürüyorum ben.insanın yaratma amacı gütmeyen bir çok eylemi vardır.yaratma amacı gütmeyen düşünce de mevcuttur.örneğin basit hatırlamalar, akıl yürütmeler, yada yalnızca hayal kurmak doğrudan bir şey yaratma yönünde düşünme değildir. yaratmak için yaratıcı düşünmek gerekir.yoğunlaşmadan salt zihni yorarcasına bir düşünceye odaklanmak insanı hiçbir yere götürmez. zihnin yaratıcı düşünceyi ortaya çıkarabilmesi için onu açmak boşaltmak huzura dinginliğe sokmak gerekir.durulmuş bir zihin ancak yaratıcı olabilir.
yorumlar
Enterasan bir yaklaşım lakin var olan bir tanımlama yaratıcı düşünüş. Biraz açmanızı talep ediyorum, düşünce yaratım arası bağlantıyı kısaca varlıkla sınırlandırıyorum mu demek istediniz?
bu yazıda temel olarak, yaratıcı düşüncenin yanında yıkıcı düşünce ve yaklaşımlar da olduğuna dair bir göndermede bulunmak istemiştim. yaratıcı düşüncenin öncesini de insana bağlamaya çalıştım. ve insandan doğan herşeyin yaratıcı olmayabileceği gerçeğine de vurgu yaparak yapıcı, yaratıcı düşünceye giden yolda insanın dingin bir zihne sahip olabilmesi gerektiğini belirttim. yaratım salt bir varlıksal sınırlama içermez ancak yaratım, sonuç bağlamında varlığa ilişkindir. benim özellikle düşünce ve yaratım kavramları arasında bir bağlantı kurmaya çabaladığım söylenebilir. düşünce de insandan doğmaktadır. ancak insanın “yaratımın bir aracısı olduğu” ya da “yaratmak için yaratıldığı” savı tartışmalıdır. bu yazı insan, düşünce, yaratım ve varlık kavramları çerçevesinde döngülendiğinin altını çizmek istiyorum. fakat belirgin bir çevrim, döngü ya da devinimden bahsetmek gerektiğini düşünüyorum.
İlkin göndermeleriniz “sav atıyorum ortaya ben” şeklinde idi eleştirdim. Fazla dolaştırmadan yanıt verme inceliğiniz için teşekkür ederim.Müsadenizle ben de bir gönderme tasnifi yapayım istemiştim ilk yorumumda onu açayım: “Yaratım” sözcük manası gereği varolmayana ergiyi içinde barındırabileceği gibi materyalist bakış açısı ile “Yeni” bilgidir. Var olana ilişkin sonsuz materyalin insan anlağı ile buluştuğu kesişme noktasını tarif eder niteliktedir. Düşünce karekteristiği ise yaş skalası ortalama bilgi birikimi ile biyolojik tepki üretim mekanizmasının çıkarımları gereği ihtiyaç dahili bir program götürür (bknz. savaş-bilim ilişkisi). Lakin sanat bu durumdan negatif etkilenir ve doğası gereği varolmayana ergi biçiminde zuhur eder ve coşkunluk her iki durumunda çıkış kaynağıdır-buna bağıl olarak söylenebilirki seks yapısal enformasyonu ile bu durumu taşır fakat yaratıcı düşünüşe meyletmez, coşkunluğu zevke dönüştürme gayesi set çeker. İfade etmek istediğim varlık boyutu bilinen idi bilemediğiniz mantıken sonsuz olarak tanım görür ben bunun dışına çıkarak sanat ediminde yaratımın bilgi ile olan savaşımını vurgulamak istemiştim! (bknz. müzik ve gençlik) Günümüzde müzik bu alanda tek başına gibidir, gerek mimaride gerekse diğer plastik sanatlarda hem hayattta kalabilmek hemde yaratımın kabül görüp kendini var etmesinde bir görgü ve kültür birikimi gerçeği ortaya konuyor. Bu bağlamda sanatın ve yaratıcı düşünüşün bilim ile ironik bağlantısı rastlantısal çoğu buluşta kendini ortaya koyar diyerek yorumumu ellerinize bırakıyorum…