bildirgec.org

kötü hakkında tüm yazılar

değer katan şeyler

taha3045 | 20 November 2009 11:29

Geçen yazımda değerimizi düşüren şeyleri belirtmiştik, hayata hep olumsuz yönden bakmayalım, ara sıra elimizde olmadan yaptıgımız şeylerle her ne kadar değerimizi düşürsek te, yükseltecek o kadar erdem var ki, ik bunları hayatımızın parçası yapmak, istemeden, bilmeden yaptıgımız kötü şeyler olabilir ama bu iyi şeylerin olmamasını gerektirmez.

Özür dilemek mesela, özür dilemeyi sevmezdim küçükken, utanırdım, nefret ederdim, özür dilersem rezil olacagımı zannederdim. Oysa ne güzel bir şeymiş özür dilemek, kırdıgımız her insanı bu şekilde kazanabiliriz. Hatta ben helallik bile istiyorum.

kazık

taha3045 | 09 May 2009 13:04

Kendimi pek bir hüzünlü gördüm bugün, sürüklenmiş götürülmüş,
yaşamının bir kısmı alınmış biri gibi…
Hüznüm beni beni benden almış,
format atılmam gerek acilen,
sıfırlasın biri gelip harddiskimi,
hatta dip formatı gerek bana
hafızamı kaybetmek istiyorum,
hiç yaşanmamış olsun bazı yaşadıklarım,görülmemiş, duyulmamış,
tadılmamış olsun ben tarafımdan.

Bugün kendimi pek bir ümitsiz gördüm,
nereye baksam bin anlam yüklemişim,
ayna neden beni böyle çirkin gösteriyor?
oturdugum koltuk neden böyle rahatsız
bardak bile düşman düştü kırıldı,
telefonum ise alabildigine sessiz,
sanki beni öldürmeye yeminli.

Haftanın sözü-5-

| 11 March 2009 17:08

foto: www.resimler.us/
foto: www.resimler.us/

“Karamsarlık ve Umutsuzluk birbirine dost; lakin insanın en büyük düşmanıdırlar.”
by buklet of the word.

Umudu bekleme, arama; oluştur.
Rölantide bekleyen karamsarlığa; kapılma, olma, düşünme.

Atığımız her adım doğru olmayabilir. Kimi zaman büyük umutlar bile hüsranla sonuçlanabilir. Ardından askıda bekleyen karamsarlıklarımız bizi esir alabilir, olabilir vs… Bilirlerimizi, yani olabilirlerimizi biz belirleyebiliriz. En kötü karamsarlıklarımızı bile karamsar olmama haline döndürebiliriz. En kötü umutsuzluklarımızı, umutlu hale getirebiliriz. Nasıl mı? Elimizde, inatla elimizde, inatla bize bağlı; olurlar Tanrıya, olanları olabilirlere döndürme bize bağlı…

Google’da “Kötü Amaçlı Yazılım Uyarısı” – Google’ın Büyük Hatası

dahicocuk | 01 February 2009 10:03

Google Büyük Hatası
Google’ın Büyük Hatası

Google’da ne ararsanız arayın karşınıza “Uyarı- bu siteyi ziyaret etmek bilgisayarınıza zarar verebilir!” uyarısı geliyor. Şimdi farkettim. Saat: 16.38

Google’da arayacağınız her şeyde sonuç aynı tüm linklerde “Uyarı- bu siteyi ziyaret etmek bilgisayarınıza zarar verebilir!” uyarısı var.Google ne zaman bunu düzeltecek bilinmez ama çok büyük bir hata!

En Kötü Şiir Nasıl Yazılır?

| 27 January 2009 09:20

Şiirlerim zaten kötü bu en kötüsünün ötü.
İşte sana en kötü şiirimi yazıyorum,
Öyle kötü ki ne yapsam bilemiyorum.
Kapında köleyim sen beni iplemiyorsun.
E be adam sen benden ne istiyorsun.

Belanı mı? İstiyorsun.
Ardından bela yakışmaz sana diyorsun.
Sen beni yine iplemiyorsun.
E be adam sen benden ne istiyorsun.

Sen beni yine iplemiyorsun.
İplesen şaşardım zaten diyorum…
Şaşmaktan oldum şaşı göz diyorum…
E be adam sen benden ne istiyorsun.

Yazıyorum yazamıyorum…
Gelecek saçma ahkamlar, bakmıyorum
Ne o tarafa ne bu tarafa…
E be adam sen benden ne istiyorsun.

BAŞBAKANIN PANTOLON DÜĞMELERİ AÇIK KALMIŞ

keremx | 22 October 2008 11:54

BAŞBAKANIN PANTOLON DÜĞMELERİ AÇIK KALMIŞ

Toplum içerisinde rezil olduğunuzu düşündünüz mü hiç? Bir seminer teneffüsünde lavaboya giden, açık kalan yaka mikrofonundan, WC’den salona; büyük, küçük eşliğinde, sesli, karışık, canlı yayın yapan bir bayan konuşmacının durumuna düştünüz mü mesela? Ne kadar feci bir durum değil mi?

Buna benzer örnekler çoğaltılabilir. Tarihi bir örnek verelim isterseniz?

Zaman İsmet İnönü’nün 27 Mayıs İhtilali’nden sonraki başbakanlığı döneminidir. Yorgun
Başbakan bir protokol yemeğine katılmıştır. Yemek sonrası lavaboya giden İnönü’nün dönüşte pantolon düğmeleri açık kalmıştır. Bu durum danışmanlarından birinin dikkatini çeker. Danışman fark ettirmeden Başbakan’ın kulağına eğilir ve gizlice uyarır.. Durumu öğrenen İnönü gayet sakindir. Başbakan bir taraftan pantolonunun açık kalan düğmelerini kapatırken, diğer taraftan da hazır bulunanların duyacağı bir sesle danışmanına mukabelede bulunur:

Kötü tasarımcının 12 işareti

progenic | 18 October 2008 14:07

Şu siteden aldığım kaynağa göre:

1- Tüm zamanların en popüler fontu Helvetica olsada artık kendinizi yenilemenin zamanı geldi.

2- Alıntı yaparken imla hatası yapmak.

3- Cümleleri alt alta yazarken birden fazla boşluk kullanmak.

4-Noktalama işaretlerinden sonra iki kereboşluk bırakmak.

Nikon d80 mi? Canon 450d mi?

tataryigit | 18 September 2008 15:02

Arkadaşlar 10 gün içerisinde profesyonel bir fotoğraf makinesi almayı düşünüyorum. Şu zamana kadar ki araştırmalarımda kime sorduysam çoğunluk nikon dedi.. Ben internetten araştırdığımda ise Canon’un da en az nikon kadar güzel olduğunu gördüm..
Şu an 2 model arasında kararsızım.
Nikon d80, Canon 450d acaba hangisini alsam?
Bütçem: 1800 YTL ye kadar..

Veya önerebileceğiniz marka model var mı?
Özellikle fotoğrafçılığa gönül vermiş bilgili kişilerden cevap bekliyorum.. Şimdiden teşekkürler..

Savaşlardaki Kötü Adamlar…

kisiseldusunce | 13 August 2008 20:26

12.08.08 – 16.07Bugün msn den bir arkadaşımın yolladığı haberin yorumlanma tarzı inanılmaz rahatsız etti beni. Gelen ileti şöyleydi.Bu sabah Erzincan’da vatanımızı korumak için devriye gezen askerlerimize hain bir saldırı düzenlendi. Saldırı sonucu 9 askerimiz Allah huzurunda görev yaptıkları vatan topraklarında şehit düştü. Eğer içinde bir parça bile PKK’ya nefretin varsa bu mesajı herkese yolla. Unutma Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez!!! Unutmayın, biz Türkler her zaman üstünüz, üstteyiz…Anlamsız bir savaşta insanların birbirlerini öldürmesi, hayatlarını anlamsız yere kaybetmeleri, din ve milliyetçilik denen olgularla kahramanlık ve onur verici olarak gösteriliyor.Vatan sadece adı önemli olmayan bir devlet tarafından yönetilen bir alandır. Adının Türkiye, Amerika, İngiltere, Fransa olması ne derece önemlidir? Çok önemli olsa bu etiketleriniz olmadan yaşayamamanız gerekiyor ama çok basit, ya Türk olarak değil de Amerikan olarak doğsaydınız? Ya da Kürt bir ailenin çocuğu olsaydınız?Ne olurdu açıklayayım… Türkiye’de doğdun ve küçüklüğünden beri aklına “Sen Türksün, Yücesin, Üstünsün” düşünceleri yerleştirildi. Sana hep başka ırklardan üstün olduğun söylendi. Düşünmene izin verilmedi ve sen de düşünemeden kabul ettin bu etiketi. Büyüdün ve daha farklı düşünceler çıktı karşına. Kürtler üzerine yoğunlaştırıldın. Onlar kötü adamlardı. Başlarda sadece kötü adam olduklarını biliyordun. Kötü adam oldukları fikri değişmez bir olgu olarak aklında yer ettikten sonra konuşmaya devam ettiler. Onların neden kötü adam olduklarını anlattılar. Aslında hepsi saçma sapan anlamsız bir savaştı ama sen bu fikri geri çeviremeyecek kadar kabul etmiştin onların kötü adam olduklarını. O an da karşına bir Kürt çıksa öldürmekten tereddüt etmezdin.Ailen seni seviyordu, sen iyi bir insandın bir karıncayı bile incitmezdin. Herkes seni seviyordu, sevilen bir insandın. Ama Kürtler, ah o Kürtler hepsi iğrenç aşağılık insanlardı ve nefret ediyordun onlardan.Sıra Kürt bir çocukta… Doğdu ve Türklerin kötü adam oldukları söylendi ona da. Hiçbir şey düşünmedi, sadece Türkler Kötüdür diyebildi. Aynı şekilde saçma sebepler, Türklerin kötü adam olduğu tamamen kabul ettirildikten sonra söylendi ve o da bu sebepleri mantıklı gördü.İyi bir çocuktu o da. Doğduğunda hiçbir şey bilmeyen zamanla etrafındakiler tarafından Türk düşmanlığıyla yetiştirilen iyi bir çocuktu. Normalde bir karıncayı bile incitmez etrafındakiler tarafından sevilirdi.Ve çocukların ikisi de zamanla büyüdü. Türk olan askere, Kürt olansa dağlara yollandı kendilerine seçme hakkı verilmeden. Aslında gözlerinden gitmek istedikleri okunuyordu ama istemelerinin nedeni kendi hür iradeleri değildi. İnandırılmışlardı, yaptıkları şeyin iyi olduğuna, onur verici olduğuna.Oralara gidenlerin hepsi böyle büyümüş, annelerinin birer yavrusuydu ve aslında kötü bir düşünceleri yoktu, akıllarına sokulan Türk-Kürt düşmanlığından başka.Aradan biraz zaman geçti ve iki çocuğun da annesinin yüreği yandı. Sadece annelerinin değil etrafında o çocukları tanıyan bir çok insan üzüldü. İki çocuğun da yakınları diğer çocuğa ve ailelerine lanet ettiler. Ama lanet edilmesi gereken çocuklar değil, o çocuklara bu düşmanlığı empoze edenlerdi. Liderlerdi, başkanlardı hatta aileler yani kendileriydi…Tanımadıkları insanlardan nefret ettiler ve kendilerine hiçbir faydası dokunmayacağı halde büyük bir mutlulukla çocuklarını o insanları öldürtmeye gönderdiler. Öldürülmesini istedikleri insanları tanımıyorlar. Ne kadar iyi insanlar olduklarını bilmiyorlar. Tek bildikleri Türk/Kürt oldukları ve kötü oldukları ama neden kötü olduklarını bile bilmiyorlardı.