bildirgec.org

komşu hakkında tüm yazılar

Güle Güle Emoş’um…

suleceizler | 02 July 2011 22:18

Bugün sabah tam televizyon izlerken evin telefonu çaldı uzun uzun, açtım; annem arıyordu. Emoş’umun dün gece öldüğünü ve bugün cenazenin kalkacağını haber verdi. Bundan bir kaç gün önce de geçirdiği beyin ameliyatından sonra beyin kanaması geçirdiğini ve bir türlü uyanamadığını zaten biliyordum ama yine de olduğum yerde kaldım, elimde telefon ahizesi …
Söylenecek hiçbir sözün kalmadığı yalnızca gözyaşlarının sessiz akışının başladığı andı o an. Yutkunamadım, sadece ağladım ağladım ve Emoş’la geçen anılarımı anımsadım. Birbirimize baktığımız kahve falları ve şen kahkaları geldi kulağıma hemen. Güzel kocaman yeşil gözleri bembeyaz teniyle dünyanın en tatlı tontonuydu Emoş’um. Her sarıldığında bana, içten sarılırdı; yumuşacıktı, içtendi benim komşu teyzemdi O.

İŞ GÜÇ YOKSA NE YAPILIR-2, a bendi

takyon | 03 February 2011 14:13

“Hat hala açıksa internette ava çıkılır?”
Ne avı olduğu zevke, renge, cinse, hayat amacına bağlı olarak değişkenlik gösterir.
Sabah şiş gözlerle kalktım yine; altı aydır olduğu gibi. Daha kaç altı ayımın böyle geçeceğini düşünerek rutin endişelerimi yaşadım. Görünmez “yaşanacaklar listesi”nin hangi maddesindeydim kimbilir…Ne listesi mi? Alış veriş listesi gibi bir şey; hani anneniz elinize tutuşturur ya. Tek farkı bu listenin görünmez oluşu ve görünmez amcalar tarafından “bak hayattan alacakların bunlar” diye not düşülmüş olması. Yok canım henüz sıyırmadım.
“Oku da meslek sahibi ol, elin ekmek tutsun, yarın öbür gün kocadan silleyi yersen kendi ayakların üstünde durursun” şeklinde gazı alan her genç kız gibi, bir hevesle okudum ben de. O zamanlar meğer geçiş dönemiymiş, şimdi anlıyorum.

İŞ GÜÇ YOKSA NE YAPILIR-1

takyon | 02 February 2011 13:08

“Televizyondaki evlilik programları seyredilir”
Televizyonda evlilik programı var, takılıyorum, iş yok güç yok, gezmeye para da yok…Ne yapalım koca bulmaya gelenleri seyrediyorum annemle birlikte. Bazen eğlenceli bile olabiliyor, anladım ki önyargılı olmamak lazımmış. Hikayelerini dinledikçe insanların bazılarına hak verdiğim bile oldu. Gelmişler belli bir yaşa, yalnız kalmışlar, ya eşleri ölmüş ya boşanmışlar; bir korku var yüzlerinde daha çok. Hepsinde değilse de çoğunda var. Yalnız kalma korkusu…Olamaz mı? Olur, bal gibi olur, yargılamam. Seyrettikçe bir sürü rahatsız edici soru üşüşüyor beynime. İki gencecik insan geliyor gözümün önüne. Özenmişler, bir sürü hazırlık, düğün dernek, bir ömür birlikte yaşayacaklar, çocukları olacak ve torunları, mutlu mesut yaşayacak ve ömürlerinin son demlerinde de hep birlikte olacaklar. Ama öyle olmamış işte. Bunca insanın planı yürümemiş. Demek ki bu planda bir yanlış var.
Erken kaybedilen bir eşin yokluğu nasıl acı verir kimbilir…Hele de hiç sönmemiş bir aşk varsa arada. Hiç hesapta olmayan ani ayrılış. Uzaktan seyredene birkaç çekirdek çıtlamalık bir durum ama ya o kişi için…Bir umutla gelmiş programa, yola birlikte devam edeceği bir eş arayışında. Öyle gülmeler kıkırdamalar arasında seçim yapacak; hakkında en ufak bir bilgi sahibi olmadığı, tamamen yabancı insanlardan birine bir sıcaklık duymayı umacak. Zor, çok zor…
Kimisi de boşanmış. Otuz kırk yıldan sonra boşananı da var, bir ay evli kalıp 15 yıldır bekar yaşayanı da. Olmaz mı, olmuş işte. Hayat bu. Demek ki gençlikte hayal kurarken ayakları hepten yerden kesmemek lazım. Herşey insan için. Beklentileri yüksek tutmak, hayal kırıklığının acısını derinleştiriyor ne yazık ki.
Yok mu aralarında macera aramaya gelenler, var tabii ki. Malı mülkü de varsa hele orada öyle boy göstermek pek hoşlarına gidiyor, pek bir ince eleyip sık dokuyorlar, eğleniyorlar daha çok.
Bazıları üç dört defa evlenip ayrılmış, yine akıllanmamış, gelmiş. Be insan şimdi sana soracaklar niye aldın da bıraktın o kadar adamı ya da kadını? Ne diyeceksin? Olabilir tabii ki, insanız, her seferinde bir umut girişmiş ama işler yolunda gitmemiş lakin gel de anlat hadi ordakilere.
Bir ara dedim ki, neden bu insanlar eş dost çevresinden araştırmıyorlar da, bilmem kaç milyon kişinin önünde komik sorular ve cevaplarla birini tanımaya uğraşıyorlar. Düşünsenize, yeni tanışan iki insan başbaşa bile olsa ne kadar heyecanlanır, dili dolanır, elleri titrer…Normal. Bir de bunu milyonlarca kişi izlerken yapıyorsun. Neden ve nasıl? Çevreni sarmış onca meraklı ve manalı bakan göz de cabası. Yok ben bir cevap bulamadım buna.
Yalnız kızdığım bir şey varsa o da henüz onsekiz, yirmi yaşlarında gençler gelmiyor mu oraya. Onları alıp şöyle kızılcık sopasıyla akıllarını başlarına getirmeyi ne çok istedim; ki ömründe bir karıncayı incitmemiş olan ben. Sen orada ne arıyorsun be insan? Hangi ara koca ya da kadın aradın da bulamadın ve şartlar seni oraya sürükledi? Sana bu yaşta umudunu kaybettirip stüdyolara koşturan ne? Enerji ve umut deposu olman gereken bu yaşında, her yüzüne kapı kapandığında başka kapıyı çalacağın yerde, evlilik gibi yükü ağır bir işe kalkışmadan önce ekmek paramı nerden çıkarsam arayışına gireceğin yerde, taşı sıkıp suyunu çıkaracağın yerde orda işin ne? Senin derdin ne? Yazık, bütün ümitleri tükenmiş, yorulmuş yavrucağız. Oradaki yetmişlik delikanlılardan da utanmıyorlar.
Azıcık durup düşünmekten zarar gelmez, niye burdayım, başka ne yapabilirim, komşunun kızı ya da oğlu bana neden yeterli gelmedi de iki dakikada tanıdığım insanla aynı evde yaşamayı göze alıyorum?
Yok yok, bu böyle olmayacak. İş güç yok diye evlilik programlarına sarmak benim aklıma zarar. Ben şu ilanları beşinci defa tarayayım da belli olmaz, sıkılacak bir taş bulurum belki. Bugün olmazsa yarın bulurum, benim hala umudum var.

komşu teyzeler

nazokiraze | 06 September 2009 15:14

Eski kadınların çok iyi aşçı oldugunu düşünürüm ,hani ara sokaklarda kapı önünde fasülye ayıklayan teyzeler varya onlardan bahsediyorum kesin onlar çok hamarattır, ellerinden ne olsa yenir ben öyle düşünüyorum.

Bir akrabamız Antep’e gitti eşinin babaannesini anlata anlata bitiremiyormuş, kadın seksen yaşında ama evini görsen bilmemkaç metrakare, salonda nerden baksan dört sehpa ve her sehbanın üzeri çeşitli objeler, hani eskiden çok moda olan irili ufaklı biblolar varya onlardan bahsediyor, büfelerdeki kristallerden bahsetmiyorum bile. Kızmış babaanneye, kaç yaşına geldin canına yazık bir toz almaya kalksan bu kadar bibloyu kaldır, örtülerini silkele sil,yerleştir kendine neden bu kadar yazık ediyorsun demiş ama kadının vazgeçmeye asla niyeti yok, onlar hayatının parçası üstelik evi çok ta temizmiş.

taşınma yazısı

nazokiraze | 20 August 2009 13:56

Bu yaz taşınmalar çoktu, buradan da pek çok arkadaş taşındı (ben de dahil),geçen hafta eşimin kuzeni taşındı. Bugün de bir arkadaşım taşınacak .

Taşınmayı düşünenlere bir kaç ipucu verecegim, öyle ya mutlaka bilinen şeylerdir ama ilk kez taşınanlar tecrübesiz olabiliyor.

Eşya kolilemek sanırım işin belkemiğini oluştırıyor, eşe dosta salınan haberler, ne kadar da kıymetliymiş dedirten esnafta ki mukavva kutular( kapıya koyar koymaz anında kapılıyor hele taşınma mevsimiyse) insanın sinirlerini bozuyor. Mutfak eşyaları ve büfe,konsol gibi eşyaların içinde duran seyrek kullanılan yemek takımları mutlaka yıkanıp, kurutularak paketlenmeli, yeni evde hemen onları temizlemekle uğraşmamak adına çok rahat oluyor hemen yerleştiriveriyorsunuz.(iki kasem ve bir sürahim kırılmıştı)

Öğrencinin Dramı

dimoedes | 19 January 2009 13:22

Kendi memleketimden çok da uzakta olmayan bir şehirde üniversitede okuyorum ve okuduğum şehir dışarıdan tutucu bir şehir olarak biliniyor Konya misali. İlk sene yurtta kaldım ve ondan sonra yaklaşık bir ay arkadaşların evinde misafir olarak kaldım ve en sonunda eve çıkabildim. Tabii ev bulana kadar çok zorluk çekmedim değil. Çünkü bekarsınız üstüne üstlük öğrencisiniz. Misafir olarak kaldığım ev apartman dairesiydi ramazan ayındaydık ve komşulardan bir kere olsun yemek gelmedi. Keni evime çıktım bahçeli bir evdi iki kat üç daire hepimiz öğrenciydik. Komşular görünce selam bile vermezdi. Oradan bir apartman dairesine taşındık orada alt ve yan komuşumuzdan Allah razı olsun birçok defa bize yemek vermiştir tabii bizde onlara verirdik. Ama kapıcı çekilmez biriydi. Birgün aidat almaya geldiğinde çay içmeye geleceğini söyledi bizde kabul ettik neyse bu geldi oturdu sohbet felan derken döndü siz ünvde okuyorsunuz bir hatunda bana ayarlayın dedi. Bende dedim niye bizim alnımızda p.z.venk mi yazıyor dedim. Tabii bu şok oldu ve çıktı gitti. Aradan iki gün geçti ev sahibi bizi çağırdı.

Sonbaharda Reçel Kokuları

pilli pati | 29 October 2008 14:37


Sabahların artık yorganı, battaniyeyi üzerinden atması oldukça zor vakitlere döndüğü mevsimi yaşıyoruz.

Ayak parmaklarının azıcık dışarıda unutulması durumunda; ya onları en sevdiğinizin ayaklarına yaklaştırıp, onun ayaklarını soğuktan sızlatarak kendi ayaklarınızı onunkilerin sıcaklığında ısıtmak gerekiyor ya da yorganın toplanmış kısımlarını düzeltip parmaklarınıza en acilinden sığınabilecekleri bir ortam yaratmak! Kaçarı yok!

benim ayşelerim

nazokiraze | 17 October 2008 13:38

İki evimde de karşı komşumun ismi Ayşe idi. İkisi ile de samimiydim ikisi de hayatıma çok şey kattı.

İlk Ayşe’yi anlatayım öncesinde eşi devlet memuruydu tek çocuğu vardı onun. Taşınır taşınmaz yardımlarıyla gözüme giren komşumun tek kolu digerinin yarısı kadardı yani özürlüydü, ama her işini en az her kadın kadar yapardı daha fazlası olarak herkesten daha sosyaldi.

Ayşe dünyanın en tatlı eşine sahipti devlet memuru olan eşi çok kibar, anlayışlı, yakışıklı biriydi kendisi ek iş olarak geceleri saksafon çalan bir müzisyen oduğundan gittiği her etkinlige eşini de götürüyordu.Ailece samimiydik ve birbirimizden memnunduk.