Sabahların artık yorganı, battaniyeyi üzerinden atması oldukça zor vakitlere döndüğü mevsimi yaşıyoruz.Ayak parmaklarının azıcık dışarıda unutulması durumunda; ya onları en sevdiğinizin ayaklarına yaklaştırıp, onun ayaklarını soğuktan sızlatarak kendi ayaklarınızı onunkilerin sıcaklığında ısıtmak gerekiyor ya da yorganın toplanmış kısımlarını düzeltip parmaklarınıza en acilinden sığınabilecekleri bir ortam yaratmak! Kaçarı yok!Bilirsiniz; uykunun en tatlı zamanları gün doğduktan sonra kurulan saatin çalacağı dakikaya kadar geçen süredir. Fakat o süreçte henüz sabah serinliğinin odanın her yerini kapladığı da hesaba katılacak olursa, uykunun o tatlı mahmurluğu arttıran etkisi için ince bir dikkat harcamak elzemdir.Sonrası… Sonrası bir işkencedir kuşkusuz. Bir alarm sesinin katıksız bir çaresizliği beraberinde getirdiğini bilerek o soğuk odaya uyanırsınız. “Yorganlardan hiç ayrılmadan ofislere gitmek” gibi absürd fikirler dolaşır beyin kıvrımlarınızda… Banyoda aldığınız duşun ılık-sıcak dokusu dahi banyo sonrasındaki evin soğukluğunu giderecek kalitede olamaz hiçbir zaman. Artık sadece uykunuz dağılmıştır, olsa olsa… Diğer temizlik detayları ve kalitesiz atıştırmalar evin hep soğuk bölümlerinde devam eder. Tek sıcak mekan, bedeninizin yorganın altında belli bir ısıyla bıraktığı, henüz nispeten soğumamış haliyle duran yatağın o kısmıdır.Siz serin bir sabaha doğru adım atarken; eziyetli bir trafik, topuklu ayakkabıların gün boyu getireceği işkence, telefonda yahut internet üzerinde yapacağınız çekişmeli, can sıkıcı konferansların detayları, akşam eve dönerken alınacaklar listesi, yine yarısı vergi şeklinde ödenecek elektrik ve telefon faturaları daha o dakikalarda aklınıza çakılır. Üstüne üstlük servisin geçip gitme riski ile ürperen saç diplerinizi dahi hissederek hızlı adımlarla yürürsünüz. Bu yürüyüş esnasında, sabah melteminin serin dokusu da yüzünüze çarpmaktan asla geri durmaz. Bütün sevimli serin detaylar yazın o güzelim anılarında kalmıştır artık…Sabahların endişeli günlere açılan pencerelerinden içeri çağırdıkları serinliği unutmanızı sağlayan, kimbilir; belki birkaç tek tük detay da vardır, aslında.Yaşlı komşunuz sabahın erken saatlerinde sizden önce uyanmış, mis gibi reçel kaynatmış ve belki de o reçelin rayihası bütün apartmana yayılmayı bir şekilde başarmıştır. Çocukluğunuza dönmenize olanak sağlayan bu zaman tüneline bedava giriş biletini sunan yaşlı komşunuza minnetle ve yavaş adımlarla yürürsünüz asansöre doğru…Yahut dışarı çıktığınızda yakınlardaki bir fırından sımsıcak ekmek kokuları gelir burnunuza. O günün toplantı notları yerine, o kokunun yanına katık etmeye domates, peynir, bir iki zeytin ve çay olur belki düşündüğünüz… Kaçan servis olsun. Kimin umurundadır artık?Kışa hazırlanırken, bir yerlerde, sabahların böyle telaşları vardır muhakkak. Sizi ayak parmaklarınızdan saç diplerinize kadar ısıtabilecek güce de sahiptirler elbet…Bu sonbahar, Amerika’dan yayılan kriz kokuları yerine en sevdiğiniz reçelli ekmek kokularını duymanız dileğiyle… Hayırlı işler olsun efendim!bu bir pilli patisözüdür!Page copy protected against web site content infringement by Copyscape