bildirgec.org

kızgın hakkında tüm yazılar

samimiyetsiz günlük

777 | 20 March 2004 02:20

Bir düşünceyi yazarken, bir başkası veya başkaları tarafından okunacağını düşünerek şekillendirme(bunu göz önüne alarak, bu parantezin içindeki gibi; bir başkasının algı mekanizmalarına yönelik olarak yaratılan kavram dizgelerinin yanlış biçimlenmesinin önüne geçmek için yazılmış olan bu kötü cümleyi içeren, bu gereksiz parantezin içindeki gibi) ihtiyacı hissettiren rahatsız edici ve utanç verici bir kaygı nasıl bu kadar belirleyici ve dominant hale gelir? Neden bu kadar yaygın, bu kadar etkin ve bu kadar iğdiş edicidir? Bu yazı, bu sorunun cevabını bu yazıda veremeyeceğini, bu 9 cümlelik yazının sonuna dek anlayamayacaktır.(Bu yazının şimdiden kaç cümlelik olacağının belirtilmesi, yazının kronolojik bir biçimde oluşturulmadığının göstergesidir veya değildir. Bu tür gereksiz biçimsel belirteçlerin bu yazının amacıyla bir bağlantısı yoktur.)

Puanı Kim Alsin?

talos | 14 March 2004 23:03

Dün gece oturmuş Savaş abinin “sokak arası” proğramini izliyorum. Konunun ne olduğunu bilmeden. Dikkat ettim Meslek Lisesi ile ilgili. Bende bir Meslek Lisesi mezunu olduğum için ilgimi çekti tabi.Her kafadan bir söz, iki ayni düşünce yada zıt düşünce yok. Her kafadan bir ses çıkıyorda diyebilirim. Bir tanesi çıktı;-“Ben meslek liselerine ek puan vermede karşiyim.” Hayda!

Bir başkasi;-” klasik liselerin hakkı yeniyor kardeşim.” Buyur.

Daha çok şey söylendi ama daha önemli olanlari aldım.Neden karşisiniz? Nasil hak yeniyor? Kendilerince biraz lak lak ettiler. Bence saçmaladilar.Meslek liseinde okuduğum 3 yıl içinde Tam anlamiyla öğrendiğim tek şey var. “Keşke Klasik Liseye gitseymişim.”

Ne haksizligi yahu!

baltutan | 01 March 2004 22:17

Şimdi İskele Sancak programında Tayyib’in konuşmalarını ‘başbakan olarak’ AKP propogandaşını izliyordum Kanal 7’de. Dinledikçe daha da gunluge yazasim geldi. Onunda buralarda dolastigini bildigim icin sesimi ona duyurmanin yolunun gunlugum oldugunu biliyorum. Tamam her işi doğru düzgün yapan bir millet değiliz ama, gene de bu adamı haketmek için ne yaptığımızı düşünüyorum bir yandan da Tayyib beyimiz bu Teknik Liselere yapılan meşhur haksızlıktan da söz ediyor. Diyorki çözecez bu sorunu. Nasıl çözecek diye dinliyorum bakıyorum, herhalde yeni meslek yüksek okulları felan açacak. Tayyib’in çözümü açık. Kat sayı farkını kaldırım artık kaosa dönen sistemi iyiden iyiye mahvetmek. Bunu blog olarak yazacaktım ama inanın sinirden yazacak gücüm kalmadı bu gün çok da yorgunum ayrıca. Buradan sayın başbakanımıza seslenmek istiyorum. Bu noktadan sonra direk kendisine sesleniyorum. Bre tayyib öncelikle bir iş yaparken bir ehline danış öyle kafana koyduğunu lok diye yapıp kas yapacam derken göz çıkarma. Keske sana dusunme yetisini de oylarimizla verebilseydik. Sorayim sana teknik liselere neden haksızlık yapılıyormuş? Mühendislik seçemiyorlar diye mi? Peki mühendislik okumak bir hak midir? Sen mühendis nasıl olunur, ne okur bu mühendisler biliyor musun? Peki ya teknik liseler ne okur biliyor musunz? Bilmiyorsun belli ki, dur ben söyleyeyim. Mühendisliğin temelinde matematik yatar. Öyle kümeler felan değil. Sonsuzluk matematiği ya da kesinsizlik matematigi de denilebilecek Calculus’dür bu. Çok mühimdir. Bu tüm mühendislerin temel bilmesi gereken bir şeydir. Matematik bilmeyen iyi mühendis olamaz. Muhendislerin ortak dili matematiktir yani arapca degil. Sonrası vardır tabi bu işin diger bilimleri. Kimya / Gıda / Çevre .. mühendisleri çok iyi kimya bilmelidir. Bunlarda Organic, analitik kimyayı oluşturur. İnşaat, Makine ve türevleri çok iyi fizik bilmek zorundadır. çok iyi termodinamik bilmek zorundadır. Elektronik müh. çok iyi fizik, elektrik bilmek zorundadır fiziğin başlıca ve önemli konusudur ki bu volt /amper elektriğinden öte bir şeydir. Yani fende bir o kadar önemlidir. Üniversitelerimizin lisans eğitimi 4 sene biliyorsun tayyibcim. 4 senede bütün bu disiplinler baştan öğretilemeyeceği için bir temel şarttır. Şimdi gelelim Teknik liselerde ne öğretildiğine. Teknik liselerin hemen hepsinde ilk sene seçmeli baslangici verilir bu derslerin kimisinde hic yoktur ve 3-4 saatlık matematik vardır. Bu dersler pek tabi kumerlerden başlar sayılar felan toplama çıkartma öğretilir bir nevi. Daha sonra diğer liselerde olduğu gibi konular derinlere değil, yüzeysel ilerler. Lise üçüncü sınıflarında adam gibi ne fizik görürler ne kimya ne de matematik. Ama misal elektrik bölümünü bitiren bir mezun motor nedir nasıl çalışır parçalarını felan filna öğrenir. Şimdi tayyibçim sen diyorsunki, olsun bilmesin bunları. Girsin üniversiteye şartları eşit olsun okuyamazlarsa da canları saolsun. Peki tayyıbım benim iki gözüm yazık ziyan değil mı hem o imkanlara hem de enerjiye? Sen teknik liselere o labratuarlari, is atolyeler niye yapildi saniyorsun tayyib? Sonra eşit olsun diyorsun tayyıbım ama sen diğer liselerde gençlerin özellikle lise 3’te üniversite sınavı ile hiç alakasız dersleri gördüğünü ve bu derslerin onların AÖBPsini etkilediğini biliyor musun? Bunu düzeltmeden hangi eşit şarttan bahsediyorsun. Sonra sunu unutmaki bu sene mezun olacak teknik lise mezunlari bu sistemi biliyordu. Simdi ne diye bu gencler hayata atilacakken akillarina kurt dusurup, popstar stili ‘bir de muhendisligi deniyelim olursa olur’ diye umutlari ile oynuyorsun uc bes oy icin? Kusura bakma ama tayyib düşünmeden iş yapıyorsun popülizm uğruna. Bak sana bir anektod anlatayım. Ben hani diyorumya teknik lise mezunları türev integral’de zorlanıyor temelsiz iş olmaz diye, bu konuda teknik liselerin girdiği programların tekinde matematik dersine giren bir asistan arkadaşım vardı, onunla konuşuyorduk. Ben türev integral deyince verdiği cevap ‘yav ne türevi integralı ben 2x+3=1 ‘de x’i bulunmasını anlatana kadar 2 saat harcadım’ idi. Sonra bu insanları diferansiyel sorularını çözerken düşündüm. Sende düşün tayyib, kendine gelirsin belki. Çok uzattım biliyorum tayyib senin vaktini daha fazla almayayım doğrusu işin gücün vardır ata mata binersin yarın dinlen biraz. Bende köşeme çekileyim.

bir memurla mücadelenin öyküsüdür

Jawussjan-hafif | 21 February 2004 21:40

Geçen gün beni çileden çıkaran ama kimsenin kafasını
kırmadan atlattığım bir vakadan bahsedeyim;

Bilmemkaçıncı senesinde de bütünlemesine girdiğim dersin sonucunu
öğrenecektim, eğer geçtiysem 2.dönemden bir ders için tek ders
sınavına girerek mezun olacaktım bu ay. Telefon açtım öğrenci işlerine:

-Şu dersin, şu nolu öğrencisiyim notumu öğrenebilir miyim?
-Açıklanmış, yalnız telefonla söyleyemiyoruz, gelip bakacaksınız…
-Tamam o zaman geliyorum.(Yarım saat minibüs yolculuğunun ardından okula varış)

Önce sınav sonuç listelerine baktım ama benim sınavımın listesi
yok. Öğrenci işlerine sordum:

Yorgunluk ve Keyif

pianist | 18 February 2004 21:41

Günlerdir kendimi çok yorgun hissediyorum. Hem okul hem iş beni baya bir yoruyor galiba. Geceleri işten gelince direk yatağa uzandığımda ayak bileklerimdeki sızının geçmesini beklerken, kulağımı tırmalayan müziklerle ve o gün yaptıklarımı düşünerek uyuyorum. İnsanların yalancı kimliği bir yana birde yüzüne bakarak canım demeleri yokmu, bir insan nasıl küçülür nasıl bu kadar aşağlar kendini hangi akılla kendini üstün kılar diğer insanlardan? Günlerdir yorgunum ve sonunda şunu anlamaya başladım “Yorucu olan hayat değil, beni insanlar yoruyo” Neyse tabikide hayatım bu kadar kötü gitmiyor herşeye rağmen yine keyfimiz yerinde gülebiliyor insanlarla şakalaşa biliyoruz GERÇİ ARTIK HAYATI CİDDİ ALAN YOK ya Neyse…

Neler oluyor hayatta

UVERCANKi | 13 February 2004 23:19

Bu resim 1994’te Sudan’daki kıtlık sırasında fotoğrafçı Kevin Carter tarafından çekildi ve Kevin Carter’a pulitzer ödülünü kazandırdı. Fotoğraftaki çocuk emekleyerek 1 Km uzaklıktaki Birleşmiş Milletler Yemek Kampına gitmeye çalışıyor. Arkasındaki akbaba ise çocuğun ölmesini bekliyor. Kevin Carter fotoğrafı çektikten sonra ordan uzaklaşıyor ve çocuğa ne olduğu hala bilinmiyor. Kevin Carter 3 ay sonra vicdan azabına dayanamayarak depresyona giriyor ve intihar ediyor.
Ve Dünya hala dönüyor.

yok başlık maşlık

Psychedelic | 07 February 2004 21:56

günlüğünüz deşarj olma, buharınızı salma, başınıza bu günlerde ya da geçmişte gelen şeyleri bizimle paylaşma mekanınız. istediğiniz herhangi bir konuda yazabilirsiniz.

Deşarj olayım o zaman;

Hay sizin internetinizi de, eydieselinizi de, ayesdieninizi de, sörvırınızı da, faybıroptiğinizi de

seveyim emi

erkekler esek ve yalanci

nevertoolate | 31 January 2004 19:12

ve kazma ve makyavelist ve firsatci ve.. yalanci demis miydim? tamam, ben de kendini begenmis muskulpesent (bazen kör) uyusun tekiyim. ama bu erkekler hakkindaki gercekleri degistirmez.

samimiyet..

mornehir | 30 January 2004 01:33

nedir bu ya.. bu doktor milleti tıp fakültesine girince hayatla ilgili bildikleri ne varsa unutuyorlar mı?ya da birileri siz artık doktorsunuz hayatın gerçekleri sizi ilgilendirmez mi diyor..nedir bu tepeden bakma..nedir bu hepiniz bizim cocuklarımızsınız ayakları..siyaset meydanını izliyorum. tamam uyuşturucu kullanılmasın..uyuşturuculardan satanlar hariç kimse memnun değil..bu da tamam.. yahu..en basit sorunun en basit cevabıdır bu..sorun varsa sorun,o sorunun nedeni yok edilir ortadan.. koruyun bizi uyuşturucudan.. ben de gençleri hayattan koruma derneği kurucam..hiç değilse samimi olucam.. neden kullanır insan hiç düşünülmüyor mu bu?yeni bişey deneme heyecanı,merak,keyif,sorun..artık hayatın ağır gelmesi?vs.vs.vs… “gençliğin sorunları” artık komik hale gelmiş ama hakketten çözülmesi gereken bi problem değil mi? hepimiz rock yıldızı olucas.. büyünce doktor olucas.. hepimiz mutlu olucas.. hayat güzel.. hepimiz kardeşiz yahu uyanın artık ağır geliyor bişeyler..kaldıramıyoruz..nefret bile edecek mecalimiz yok artık.tutunamıyoruz.tutturamıyoruz.olmuyor..beceremiyoruz.. ailelerimizi hayal kırıklığına uğratıyoruz.. hatta içten içe bizden utanıyorlar.. hayatımızın en keyifli zamanlarında eve tıkılıp ders çalışamıyoruz.çalışsak da geberiyoruz.. ağzı açık reklam izleyerek mama yiyen bebeklerden korkmuyor musunuz sahiden.. vaat ettiğiniz simli hayatlardan korkmuyor musunuz? kırbaçladığınız yarış atlarının size rest çekmesinden korkmuyor musunuz? anlamıyor musunuz hakikatten? o kadar basit ki.. biz..istedikleriniz gibi olamıyoruz bu gençlik ateşi değil..isyan değil.. da-ya-na-mı-yo-ruz… amacım uyuştucuyu övmek değil..(ya da bağımlıları aklamak da değil..bağımlıların mühim kısmı burdan çıkıyor) maalesef ki bu ağırlıkların üzerini örten savunma objelerinden en olmaması gerekeni uyuşturucu..ama kaybedecek hiç birşeyi kalmamış insanlardan bahsediyoruz…. bu kadar!!