bildirgec.org

kısa hikaye hakkında tüm yazılar

İçine girmişti 1 – Okul müdiresi

endop | 08 June 2011 09:15

Berkecan eksta parlak mayıs güneşinden kurtulup serin öğrenci yurduna girdi. İçeri girdikten yaklaşık bir dakika sonra gözleri alıştı. Deli Hayri önce gölgelerin arasından gelen bir sesti. Birinin vücuduyla alakalı olmayan bir ses.
Deli Hayri ” Çok korkunçtu , değil mi ?” diye sordu. ” bu seferki gerçekten korkunçtu , değil mi ?”
Berkecan ” evet ” dedi. ” Zordu .”
Artık Deli Hayri’yi görebiliyordu Berkecan. Sivilceli alnını ovuşturuyordu. Göz torbalarının altında ter damlaları vardı. Beyaz spor ayakkabıları vardı ve üzerinde 67 yazan bir tişört giymişti. Hayri’nin iri ve çıkık dişleri karanlıkta parlıyordu.

23 Nisan Cuma

Bedrettin Dunkucocuk | 29 April 2010 09:43

23 Nisan Cuma’ya denk gelmiş kadar mutluydu uyandığında aslında. Ve Abdülhâdi Paşa, anakronizmi bir sanat olarak kullanamayacak kadar çok yaşamıştı. Sırtının yalnızca sağ tarafı değiyordu yere, tavana dik dik bakacak şekilli döndü. Tavanda…

“Koğuş! Kalk!” yazıyordu.

Bir şey hatırlamış gibi aceleyle doğruldu. Postal, çarık, çizme ve ışıklı spor ayakkabısının garip bir birleşimi olan ayakkabılarını giydi. Omzu göğsü sırtı apoletli cekedini sırtına geçirdi. Püskülleri yeleye benzer fesini taktı. Sağa “dönüverdi”, aynada kendine selâm verdi.

Yabancı Değil

Bedrettin Dunkucocuk | 11 April 2010 17:23

“Hayır, ben yabancı değilim.” dedi Fransızca , herhangi bir Fransızın anlayamayacağı bir aksan ile.

Kanada?? Hayır, hayır…

Ayakları otobüsün tabanına yapışmıştı. Sabah oldu bu, sabah. Reçel orduları sevkıyatın ana hedefi bir dilim ekmek yerine, ayakkabının üstünü daha uygun bulmuşlardı. Ya da, yerçekiminin kendisinden daha aç olduğunu da düşünebilirdi.

Zeki olduğu için yaradana şükretti. “Dieu merci!” değil, bildiğin şükür. Yoksa, ayağının altındaki kauçuğun eridiğini dahi düşünebilirdi. Hava sıcak olsa korkutmazdı bu onu, ama böyle bir soğuktaki olası bir erimeyi sebeplere bağlayamazdı, cehenneme hükmederdi. Biliyordu ki, cehennemde kimse birbirinin dilini anlamayacak.

Kapitalizm ve Kaynanam

Bedrettin Dunkucocuk | 10 April 2010 11:02

Bir sofra-i kebir…Arzın bir ucunda başlıyor, aynı uçta bitiyor masası… Dünyayı kucaklıyor bizim de onu kucakladığımızı temsilen. Envâı çeşit taam ile bin bir membanın suyu konmuş masaya. Masanın örtüsü altın ile ziftlenmiş, sandalyelerin emniyet kemerleri var Masanın bir yanında oturanları ile diğer yanında oturanlarının sadece giyinişleri değişik ve yüzlerinde aynı huzur ama vahşet, dingin kaşlar ama keskin dişler, oturuyorlar. Aşağılarda bir yerlerde kan sızıyor.

Masa birilerinin üzerine mi kurulmuş ne?

“Ben geldim” diyor haram tolgalı. Tüm masa halkı dalgalanıyor. Masa homurdanıyor, şöyle bir silkinip adamı alaşağı ediyor. Sofra katillerinin en kudretlisi kemik kırılma seslerini bastırmaya çalışarak konuşuyor:

55 kelimeyi aşmayan bir hikaye yaz!

Anthro | 16 March 2008 10:20

Az önce Ankara’nın güneşli bir pazar Sabah‘ında, Emre Aköz‘ün bugünkü köşe yazısını okudum. Son günlerin traji-komik konularından ve nafile, bayıcı meselelerinden uzaklaştıracak bir yazı yazdığı için de bu yazı konusunu burda paylaşmayı uygun gördüm. ‘Hakim gündem’in evvelinden bugüne uzanan yazısının konusu ise: “55 Kelimeyi aşmayan kısa hikaye yaz!” Aslında konuya musallat olan yeni başlık o değil ama ben odaklandığı bu noktaya takıldım. Bu kısa hikaye denemelerini burada bizim yapmamızı arzu ediyorum. Çok da eğlenceli olacağını tahmin ediyorum.