bildirgec.org

kin hakkında tüm yazılar

OSETYA LI ÇOCUK -2

neslihanrelecni | 21 March 2008 17:32

(TERÖR KURBANI TÜM ÇOÇUKLAR İÇİN YAZILMIŞTIR,OSETYALI ÇOCUKLAR İLHAM KAYNAĞIDIR)

Başımızda silahlı adamlar dolanıyordu
Ansızın biri döndü bize doğru yürüdü
Silahını üstümüze doğrulttu anne
Öpmeye kıyamadığın yavrun namlunun gölgesinde
Gözlerimi sımsıkı yumdum
Korkuyla titreyerek ölümü bekliyordum
Silah sesini duydum
Öylece dona kalmıştım
Birkaç saniye sonra gözümü açtım
Bende birşey yoktu yanıma baktım
Vurulan en yakın arkadaşımdı
Kanı yüzüme sıçramıştı
Onun için ağlamalımıyım
Yaşadığım için sevinmelimiyim bilmiyorum anne
Kalbim yerinden çıkmak üzere

OSETYA LI ÇOCUK -1

neslihanrelecni | 21 March 2008 17:16

(TERÖR KURBANI TÜM ÇOÇUKLAR İÇİN YAZILMIŞTIR,OSETYALI ÇOCUKLAR İLHAM KAYNAĞIDIR)

Büyümüştüm 3 günde
Hiçbir insanın büyüyemiyeceği kadar çabuk büyümüştüm
Korku ile büyümüştüm
Kan ile büyümüştüm
Etrafımda kol gezen ölümle kol kola büyümüştüm
Anne derdin ki “yemeden içmeden büyünmez”
Ben üçgünde yemeden içmeden büyüdüm
Arkadaşlarım kurşun yediler ama büyümediler
Kan olup aktılar kırmızıydılar
Aktıkça küçüldüler anne
Onlar kurşun yedi,onlar kanadı,onlar öldü
Ben büyüdüm anne

Ben…

sekoci | 20 February 2008 13:37

Kabullenilmiş bir üstünlüğüm var kendime ait dallarda hepinizden. Ve bu size karşı yarar sağlamaz çoğunlukla. Eksik olduğumu düşünürüm bende. Bu yüzden ve daha bir kaç neden yüzünden nefret ediyorum kendimden. Bana sunulan her iyiliğin içine sıçmadan edemiyorum ve her kötüyü gördüğümde içim iyilikle doluyor. Bütün varsayımları , olasılıkları ve genellemeleri ve milattan önceden beridir insan hakkında yazılan tüm diğer şeyleri ihlal eden doyumsuz ruhuma iz olamayacak kadar değersiz yargılarınızı hafife almaktan memnunum. Yine de beni yenme çabanızı ve bunu başarabilmenizi hor görmüyorum. Bir çiçeğin siyah botlarla parçalandığını , bir kuşun kafasının el yordamıyla koparıldığını , karıncaların yakıldığını ve insanların insanlık tarafından yok edildiğini seyredebiliyorum. Ve buna yorumsuz kaldığım zamanlarda kendimi kral ilan ederim. Tabi sizler kral’dan çok kralcı rolünü iyi üstlenebildiğinizde bu daha da çok hoşuma gider. Aynı zamanda yavru bir kediyi beslediğinizi görmek ve birbirinden hoş çiçekler yetiştirmenizlede ilgilenmiyorum. Bu sürüngen ve aynı zamanda kolaycı , bir çok zamanda da taklitçi toplumun can alıcı bulduğu hiç bir nokta ; bana ait hiç bir cümlenin sonunda yer edinemeyecek. Ve bir de her şeyi yerli yerinde ve gerektiği şekilde yarattığını iddaa eden Tanrı ; şeytanı yarattığını anımsıyorsan gözlerime baktıoğında bir kez daha düşün… Ve eğer meleklerin yanındaysalar hala gözlerime bir kez daha bak…

Yalvarırım aşkınızı tüketmeyin..

darjeeling | 13 December 2007 00:14

Ekmek kırıntısı değil, olsa keşke, arkadaşlarımın ve çevremdekilerin aşklarından arta kalanlar.. Çünkü ekmek kırıntıları bir işe yarar, kuşlara verirsiniz, karınlarını doyurursunuz. Mutlu mutlu şakırlar, size teşekkür ederler.. Ama biten sevdalardan arta kalanlar hep mutsuzluk veriyor. Asık yüzler, şişmiş gözler, yorgun ve mor göz altları, umutsuz cümleler barındıran vücutlar dolaşıyor etrafınızda.. Size can sıkıntısı aşılıyorlar, ‘ yapma , etme, üzülme’ diyorsunuz, kulağı görünmez pamuklarla dolu vücutlar ağıt yakıyor etrafınızda. Birbirlerini aldatıyorlar, yalan dolan bürüyor gözlerini, dürüstlüğün anlamını bir sonraki ilişkiye saklamaya söz veriyorlar, fark etmiyorlar ki akrep-yelkovan işbirliğinde vakit çok hızlı akıyor, bilmem kaçıncı sevdayı geride bırakmış oluyorlar.. Ben kızıyorum, daha çok üzülüyorum, bir şeyler yapmak istiyorum ama yapamıyorum, ne tanıdıklarım ne tanımadıklarım için.. Sadece kendi adıma ‘ ben böyle kolayca tüketmeyeceğim’ diyorum. Fidan 50 yılda ağaç oluyor, bir testereyle kesip atıyorsunuz koca ağacı. Dalları, kalp damarlarınızdaki kan aslında, kesince fışkırıyor, akıyor boş yere, yerinde durup size can vermesi gerekirken.. Olmasa böyle, keşke olmasa. Keşke gurur, ihanet, kalleşlik, kin bilmese bu saçmasapan beyinlerimiz. Kaybetmeden anlasak elimizi tutan o elin değerini..
Son söz; bunlar kaybedilmiş bir aşkın ardından yazılan cümleler değil, aksine toplumun nacizane bana bolca örnekler gösterdiği yitik aşk fakültelerinin bölüm dersleridir. Örneklerin sahipleri bu derslerden hep kalmıştır. Ama asıl olan fakülteden atılanların bile afla geri dönme şansları olduğunu unutmamalarıdır..
Siz de unutmayın.. Affedin, affettirin.. 40 yıl sonra hala aklınızda ve kalbinizde x kişinin aşkıyla dolaşacak acıyı yaşatmayın kendinize..Fazla üstünüze geldiysem beni de affedin hafif dostları..

insanlık öldü mü? ıssız acun kaldı mu?

kayvenk | 23 October 2007 14:07

birkaç gündür mimleri yüzünden para alamayan, kendisini batık bankanın mudisi gibi görüp site yöneticisinin mesajına yorumlarla protesto koyan; bunlara oh iyi oldu diyen ve buradaki önemsiz varlığı kendi sitesinin reklamını yine mimler vasıtasıyla yapmaktan öte gitmeyen yeni yetmeler birbirleriyle kapışıp duruyorlar kıyasıya. o mimler hakketen para paylaşımı sebebiyle kaldırıldıysa mudiler kadar, “ben gelirimi paylaşmam” diyenler de eşit ölçüde bu para işine kendini kaptırmış demektir. emperyalizmin köleleri sizi !! hadi onu geçtim ama, para için değil de(!) kendi bloglarına link verenler, ya da firmasının reklamını yapanlar? hadi bunların da dışında maddi amacı olmadan siyasi fikirlerini dillendiren haberlere link verilmesi duracak mı? (durmuyor netekim). bir haber çıkıyor “başbakan şöyle dedi”, öbürü yazıyor altına “bu adam zaten ibneydi”, diğeri cevap veriyor “evet ibneydi ama bir sor bakalım niye?” diğeri çıkıyor “o ibne değildi çevresi kötüydü” hatırladığım kadarıyla suugurcann rumuzlu bir arkadaş da (pilli cadı ya da tatlı cadı olarak bilinirdi) buradaki durumun iyiden iyiye kabarması üzerine “mimler kaldırılsın” demişti. başkaları da “kaldırılmasın ama gelir paylaşımı olmasın, bu kadarı da engellemeye yeter” dediler. bu kadar büyütülecek milletin birbirine “sende kapasite yok ulan yazamıyorsan siktir git” demesi filan hakketen komik. eğer kapasitesi yoksa, gündem bölümü ne güne duruyor? keşif bölümü ne güne duruyor?? serbest bölümünde “paraya para demek yerine alternatif isim bulmak istiyorsanız bilmemne yetiştirin” yazmak çok mu kapasite işi yani? kapasitesini konuşturanlara lafım yok. üstadlara saygıyı secdeyle yad ederim. bunlar önemsiz teferruatlar tabi. işin tuhafı kapasiteden dem vurup hala kendi sitesine link verenlerin yaptığı çok mu iyi? chat yaparken sohbetin ortasına girip “benim kanala gelin kız kaynıyor kum gibi” diye mesaj atan botlardan ne farkınız var ulan?? madem birikimin var yaz buraya yoksa git orada yayın yap. buradan ziyaretçi çalmak da neyin nesi? konu vesilesiyle bunu da eleştiriyim. bu kadar paranın mevzu edilmesi, milletin birbirine küfürler yazması ne oluyor allah aşkına? insanlık öldü mü? Issız acun kaldu mu? Felek öçin aldu mu? İmdi ürek ırtılur!

Sen ve Ben

siirimsi | 17 October 2007 13:17

  • Sen ve Ben

    İKİ ŞİİRDE KALDI

    YAŞAMIŞLIĞIM,

    BİRİ SEN’ DE BİRİKTİ,

    BİRİ BEN’ DE

    YİTİP GİTTİ……

* # Sen uzun günlerde kaldın, uzak yollara yürüdün hep…

Sıcak günlere sakladın sevincini, yeniden doğmuşluğunu

biriktirdin yüreğine…Yüzüne yapıştı mevsimler, inadına

hüzün yaşatmadın içinde.Hiç bir gülümsemek yakışmamıştır

sendeki kadar, güzellik katmamıştır filizlenmiş beşinci

köyümüze dönelim artık

siirimsi | 07 September 2007 17:39

yorgun
yorgun

Yorgun bir köylüyüm

Kalabalıklarda unutulmuş.

Elimde bavulum,

Yüreğimde umudum,

Şehir sevdasına,

Yollara düşmüşüm…

Bin bir umutla çıkmıştım yola. Başka sandım, daha çok kazanır, daha çok yenilenir, sandım düşüncelerim… Topraktaki fidanlarım büyür sandım şehrin kalabalığında kaybolursam… Unuturum sandım Ayşe kadını, uzaklara karışırsam…

Bizim toprağımızda insanlar yağmurla beslenir, sevda kaşığımızda, şefkat kapımızda bekler yolunu… Selam bahçelere, tarlalara serpilmiş çiçekler gibi, besler dostluklarımızı… Uzak bakışlarda saklanmaz gülüşlerimiz. İçtendir, samimidir, kin büyütmez kardeşliğimiz…

Dam üstünde saksağan

kopanisti | 09 August 2007 13:53

Söz uçan canlılardan açılınca aklıma hep bu trajikomik hikaye gelir. Aşağıda okuyacaklarınız dünyamızın bir yerinde yaşanmış olduğundan canlı ve mahal isimlerini vermekten özellikle kaçınılmıştır, olayın kahramanları rencide olmasın. Uçan canlıları sadece kanatlılar olarak görürsek büyük bir yanılgıya düşer olayı tam manasıyla yeterli önem ve ehemmiyetiyle anlayamayız ki kavrayamadığımız bu olay başımıza dert olur, aynı hataya biz de düşebiliriz. Aman sakınmak, dikkat vermek gerekir.
Evinin damına gecenin bi vakti konup da saatlerce gakdıgak gukdıguk diye viyaklayıp öterek ev halkını unutmayan saksağan kuşunun, gecenin bi vakti, yeter artık gına geldi bu hayvandan, bu duruma bir çözüm bulması yolunda beyini dürtüp uyandırmak için soluna döndüğü anda beyinin yatakta olmadığını fark edip ne yapsın kazmayı kaptığı gibi çıkarak dam üstündeki saksağanın beline vurup kazmayı yavrum dama çıkmaktan başka hiçbir kusuru bulunmayan hayvanceğizin ruhunu bedeninden ayırdığında, hayvanın biçare gözleri ne yaptın be hanım ne günahım vardı damınıza çıkmaktan başka dercesine bakan masumane bakışlarına takılır da gözleri hiç de pişman olmadan damdan inmeye başladığında beyinin de başka bir dama konduğundan habersiz, belki tuvalette çiş yapıyordur gereksiz adam deyip yatıp uyumakta bulur çareyi, sabah ola hayrola diye düşündüğünden mışıl mışıl dalar uykusuna, sorunu çözmenin verdiği gönül rahatlığı ve iç huzurla.
Tam da bu esnadan iki saat ve oniki dakika kadar önce cep telefonuna gelen bir mesajı değerlendirip, bu kaknem karı uyuyo gine bari keyfime bakayım deyip usulca yataktan çıkarak, uçarcasına başka bir eve konan beyinin, kimin koynunda sabahı edeceği yada edemeyeceğinden habersiz olan evin hanımı, uyuya dursun, beyimiz de konduğu evin yatak odasında kocası iş seyehatine giden bu evin hanımının yanıp tutuşan bahçesine itfaiye hortumuyla dalmıştır bile, ihtirasla kavrulan bedenler olacaklardan habersiz aman sabaha kadar sevişelim bitmesin bu anlar yarın evin adamı gelene kadar yaşam dolu dakikalarımızı zevkle bezeyelim tarzında yatağın içinde bilmem kaçıncı uçuşu gerçekleştirirken aniden büyük bir acıyla bağırır da kadın sanki içinde ince bir sızı da hisseder aynı esnada. Nedir bu yandım anam, canavar mı var içinde çıkaramıyorum şeyimi ısırdı bırakmıyor diye bağara dursun korkudan kanter içinde iyice birbirine yapışan bedenler öylece kalırlar bir süre böyle alt alta üst üste. Mümkün değil geri çekemiyordur, içerde bir diş tutuyordur sanki de hatta bırakmıyordur, aman nedir bu ne soktun içinde diye inlerken, hanım uzun süre önce doktorunun uyarılarına kulak vermediğini ve yerinden kayan spiralinin sorun yaratabileceği uyarılarına aman nasıl olsa kocam olacak hıyarla aylardır yatmıyorum sonra hallederim diye düşündüğünü hatırlar ve bahis konusu olayı usulca anlatır üzerindeki genç sevgilisine, acaba bu olabilir mi diye. Neeee eyvah bittik biz ne yapacağız şindi, mahvolduk, demelerini panik yapmayan evin tecrübeli hanımı usulca doktorunu arayıp duruma el koyması için çevirir numarayı da, o esnada şükür ki hastanede nöbetçi olan ve boş boş oturmaktan sıkıldığından başhemşire ile başhekim odasının makam masasını kullanan doktorun acı acı çalan cep telefonuna küfürle karışık bakıp da masa üzerindeki yaptıkları çalışmaya hastasının sağlığı için mırın kırın ederek ara vermek zorunda kalırak sağ eliyle fermuarınıyukarı çekerken sol eliyle de telefonundaki 3 tuşuna basar, otomatik çevrilen acil ambulansın numarasından karşısına çıkan şöfere, ambulansın hazırlanması için emir verirken başhemşire’de dağılan başhekim masasını toparladıktan sonra beyaz eteğini çekip gömlek düğmelerini de tekrar ilikleyerek çıkar odadan doru ameliyatjhaneyi hazırlamaya gider. 18 dakika sonra bir ambulas ve 2 pratisyen doktor kapıda belirir, nasıl kalksın yataktan birleşik bedenler durumu camın kırılması suretiyle içeri girilip çarşafa sarılarak doru hastaneye getirilir. Ameliyathaneye alınan bedenlerin ameliyatına giren hemşireler ilk defa gördükleri bu duruma yorum yaparak bu yaşıma geldim böyle şey görmedim kıkırdamaları arasında başarılı bir operasyon ile bedenleri birbirinden ayırırlar, suç aleti spirali çöpe atarlar, bedenler aman organlara da zarar gelmeden ufak tefek sıyrıklarla olayı atlatırlar da maazallah bir daha uçmamaya tövbe ederler. Olur da hanım soracak olursa bu sıyrıkları böcek ısırmıştır heralde ne bileyim ben gibilerinden umarsızca cevaplar verileceği önceden tasarlanır da eve sağ salim dönülürken, aldatan kadın evine bırakılır nezaketen, umarsız kadın kıkır kıkır gülmekten neredeyse donuna işeyecektir de adam da sinirinden deliye dönmüştür. Neyse aldatan koca da evine gider, aldatılan kadın hala uyumaktadır yatağında, aman uyusun uyuz da ben de dinleneyim der ve dalar uykuya.
Olan olayda hiç suçu olmayan saksağana olur, belki de evin beyi evde olsaydı, hişt pişt deyip kovalayacaktı hayvenceğzi de, hayvanceğiz de canından olmayacaktı. Ne diyelim eşler birbirini sevsin, saysın, aşkları sevgileri bir ömür boyu sürsün, heyecanları istekleri azalmasın, bi yastıkta kocasınlar da başka alemlere dalarak, sürekli uçuşmasınlar, işi tadında bıraksınlar da mazallah olmadık işler gelmesin başlarına, şeytan kulağına kurşun.