Kabullenilmiş bir üstünlüğüm var kendime ait dallarda hepinizden. Ve bu size karşı yarar sağlamaz çoğunlukla. Eksik olduğumu düşünürüm bende. Bu yüzden ve daha bir kaç neden yüzünden nefret ediyorum kendimden. Bana sunulan her iyiliğin içine sıçmadan edemiyorum ve her kötüyü gördüğümde içim iyilikle doluyor. Bütün varsayımları , olasılıkları ve genellemeleri ve milattan önceden beridir insan hakkında yazılan tüm diğer şeyleri ihlal eden doyumsuz ruhuma iz olamayacak kadar değersiz yargılarınızı hafife almaktan memnunum. Yine de beni yenme çabanızı ve bunu başarabilmenizi hor görmüyorum. Bir çiçeğin siyah botlarla parçalandığını , bir kuşun kafasının el yordamıyla koparıldığını , karıncaların yakıldığını ve insanların insanlık tarafından yok edildiğini seyredebiliyorum. Ve buna yorumsuz kaldığım zamanlarda kendimi kral ilan ederim. Tabi sizler kral’dan çok kralcı rolünü iyi üstlenebildiğinizde bu daha da çok hoşuma gider. Aynı zamanda yavru bir kediyi beslediğinizi görmek ve birbirinden hoş çiçekler yetiştirmenizlede ilgilenmiyorum. Bu sürüngen ve aynı zamanda kolaycı , bir çok zamanda da taklitçi toplumun can alıcı bulduğu hiç bir nokta ; bana ait hiç bir cümlenin sonunda yer edinemeyecek. Ve bir de her şeyi yerli yerinde ve gerektiği şekilde yarattığını iddaa eden Tanrı ; şeytanı yarattığını anımsıyorsan gözlerime baktıoğında bir kez daha düşün… Ve eğer meleklerin yanındaysalar hala gözlerime bir kez daha bak…
yorumlar
çelik serttir.. ya parçalar, ya da parçalanır..benlik insanın nazarında kıymetli olabilir.. bunda yadırganacak bir şey yok.. zamanla gelişecektir fikirler.. ruhun ve bilincin gelişmesi nispetinde, kıyas ve gözlemlerin artması neticesinde kıymeti azalacaktır egonun..ancaaak..”sert” olur ise buna vakit bulamadan parçalanabilir insan.. egonun keskin ve çifte su verilmiş çeliği ile..bak ne diyor biricik üstadım…“güç” ve “sert”lik aynı yolda yürür gibi görünse de aslı bu değildir..hele biraz düşünün bunu..
aslında durum daha farklı insaoğluna nefret benliği sevmeye kamçılıo
tabii ki.. içe kapanmak neticesinde..kendinden başka kimseye güvenememe.. bir nevi paranoya hali.. tabi bunda yaşanmışlıkların etkisi yadsınamaz.. ancak biliniz ki herşey geçer..çok sevdiğim bir deyiş vardır; “herşey geçer, zorlar geçer, deler geçer ama geçer..”yaşanan ne olursa olsun..içinde “kin” kalırsa esasında bu kin/nefret besleyene zarar verir kimseye veremeyeceği kadar.. insanevladı tüm bu duygulardan yücedir.. yeter ki bilsin kendi gücünü.. ve gücünü bilen onu kullanmaktan kaçınır..havlayan köpek ısırmaz..güçlü ve akıllı olanın ise avladığını avı bile anlayamaz..;)kin, nefret, narsizm.. vakit kaybıdır ki kaybetmeye yetecek de çok zamanımız yok.. ve kendimizden başka sevecek sonsuz şey var gözümüzün ucunda.. yeter ki görecek gözümüz olsun..
sevmeye senin baktığın gibi bakmıorum ben… bir şeye bağlı olmaktan kaynaklı olan sevgi aslında insanın kendi içerisinde doğurduğu esaretin ta kendisidir. ve illa bir şeyin esiri olacaksam kendimin esiri olmayı tercih ederim narsizm de burda başlar… ama bu sadece bu yazıyla ilgili nefret etmeye o kadar alıştım ki kendimi de bunun içine sokmadan edemiorum:d:D
sevmekten ne anladığınla ilgili bu biraz.. tanımını doğru yapmak gerek..misal; sabah otobüs durağının yanındaki alçak boylu çam ağacının üst dalına konmuş bir saka kuşunu sevmek için bağlanman, esiri olman gerekmez..sevmek -ki nefret ve kinin yegane ilacıdır- bağlanmak zorunluluğu değildir.. bu dostluk için de böyledir, karşı cins için de ve hatta ailen için de..tanımı eksik yapıyorsunuz.. o yüzden eksik kalıyor düşünceniz.. bir şeyin esiri olmadan da onu sevebilirsiniz ve zaten doğru olan da budur.. aksi acı verir.. fazlası kine dönüşür.. kendinizi bununla sınırlamayın..