bildirgec.org

kimya hakkında tüm yazılar

matematik… evrensel dil mi? dayatma mı?

scapegoat35 | 30 August 2010 09:22

uzun zamandır matematiğin mutlak gerçek, ve dünya üzerindeki tek evrensel dil olduğunu düşünüyordum. ancak son zamanlarda bazı ufak tefek konuları kafamda süzerken oturmayan şeyler olduğunu farkettim.

çok küçük bir örnekle başlıyorum.

hepimiz x*y eksenini biliriz. uzayda 2 boyutu temsil eder.

bu eksenler eksi sonsuzdan başlayıp artı sonsuza kadar devam eder. benim matematiğe bakış açım ve biraz da hayal gücüyle bu eksenlerin eksi ve artı sonsuza tutunduklarını düşünürüm.

Marie Curie 2

massay | 15 October 2009 13:03

1.kısım

Evlenmelerinin ardından Marie ve Pierre Curie, fizik okulundaki harap bir hangarı laboratuar olarak kullanıp deneylerine başladılar. Evlendikleri yılın 28 Aralık tarihinde Wilhelm Conrad Röntgen, “ X ışınları” keşfini resmi olarak duyurdu. Hemen ardından “Radyoaktivite” buluşunda Curie’lere ortak olacak olan bilim adamı Henri Becquerel, Uranyum’un kendiliğinden ışın yaydığını keşfetti. Becquerel’in yaptığı deneylerde bir fotoğraf filmi üzerine konulan Uranyum, filmi karartıyordu.

Bu bilimsel gelişmeler, Curie’lerin deneylerine yön verdi kuşkusuz. Onları hırslandırdı.

Yıl 1898. Çalışma defterinin 6 Şubat tarihli sayfasında Marie, çalışmalarını ve deneylerini not ettiği bölümün altına hangarın damının aktığını, içerisinin rüzgârla dolu olduğunu ve ısısını yazar, paralelinde protesto edercesine on tane nida işareti koyar. Bu zor koşullarda çalışmanın da Curie’leri hırslandırdığını, birbirlerine duydukları aşkı büyüttüğünü yıllar sonra kızına anlatacaktır Marie.

Yıl 1898. Marie, zehirli bir element olan Thorium üzerinde çalışırken uranyum gibi ışın saçtığını keşfetti. Böylece Becquerel’in 1896 yılında “Becquerel ışınları” adını verdiği buluşu daha genelleştirmiş ve adını “Radyoaktivite” olarak değiştirmiş oldu. Bu yeni buluş, Pierre ve Marie’nin uykularını kaçıran, tehlike sınırlarını unutturan sorular doğurdu. Sorular da cevapları.

İnsan feromonları

hafifmesrep | 14 October 2009 11:39

İletişimsizlik, insanlar açısından çağın sorunu olarak kabul edilebilir. İletişimde kullanılan sözcükler duyguların ve isteklerin anlatılmasında her zaman yeterli değil. Yeterli olmamanın yanında, sözcüklerin uygun şekilde bir araya getirilmemesi de yanlış anlamalara yol açabiliyor. Oysa böceklerde ve birçok canlı türünde, “sözcükler” nedeniyle yanlış anlaşılma sorunu yok. Bir balarısının, diğerini üzecek sözcükler söylemesi de zaten pek olası değil. Böceklerin iletişiminde, büyük oranda kimyasal maddelerin rolü var. Onlar, duygularını (varsa eğer) ve isteklerini özel kimyasal maddeler kullanarak birbirlerine iletiyor. Yaşamlarını bu özel maddeleri kullanarak yönlendiren böceklerin iletişimsizlikten kaynaklanan sorunları da olmuyor.

Hayvanların çiftleşmek, gelişmek ve yavru bakımı yapmak gibi türe özgü özelliklerini kokuların ve feromanların nasıl etkilediği bir süredir araştırılıyordu. Örneğin; karıncaların tek sıra halinde yürümelerinin sebebini düşündünüz mü? Karıncalarda, yuvadan çıkan ilk bireyin belirli aralıklarla feromon bırakması, ardından gelenlerin kolayca takip etmesini sağlar.
Feromanlardan insanlar da nasibini amış durumda. Yaşamın çeşnisi olan kokuların, ergenlik devresini hızlandırdığı, kadınların menstruasyon dönemlerini kontrol ettiği yolunda kanıtlar elde edildi. İnsanda koku ve feromonlar üzerindeki araştırmalar daha çok kadın erkek davranışları ile ilgili. Örneğin;

112. elementin adı kondu !

aedips | 29 July 2009 12:18

periyodik cetvel
periyodik cetvel

1996 yılında almanya’daki ağır i̇yon araştırma merkezi’nde prof. sigurd hofmann öncülüğündeki füzyon deneyleri sırasında bulundu. keşfedilen 112. element kopernikyum (copernicium) olarak adlandırıldı. cp olarak simgelenen kopernikyum birkaç hafta önce periyodik cetvele girdi. kopernikyum ismi, nicolaus copernicus anısına verildi.

kopernik
kopernik

kopernik 19 şubat 1473 yılında torun’da (polonya) dünyaya geldi. gezegenlerin dünyanın etrafında döndükleri bulgusuna ulaşması, modern bilimin dönüm noktalarından birini oluşturdu. bu bulgu, yerçekiminin keşfine, evrenin de hayal edilemeyecek kadar büyük olduğu bilgisine ulaşılmasını sağladı. uluslararası temel ve uygulamalı kimya birliği ise bir süre önce bu keşfi resmen tanıdığını açıklamıştı.

KimyaSeverlere Duyuru

tutkulubiryazar | 28 July 2009 12:17

www.kimyarena.com
www.kimyarena.com

Uşak Özel Üftade Kolejinin Olimpiyat ve Proje koordinatörü Ömür Durmaz’ın başkanlığında yürütülen KimyaArena projesi çerçevesinde www.kimyarena.com açıldı. Kariyerine Okul duvar gazetesi olarak başlayan KimyaArena amacını Kimyayı ulusal çapta sevdirmek olarak tanımlıyor.Projeleriyle önemli dereceler alan ve Türkiye’nin seçkin kimyacılarından olan Durmaz bu projeye de çok önem verdiğini ve başaracaklarını açıkladı.100 üyesi bulunan KimyaArena hızla büyüyeceğe benziyor. Eğer sizde Kimya’yı seviyorsanız bu projeye destek verebilirsiniz.Ayrıntılı bilgi ve iletişim için buraya tıklayınız.
Yayın hayatında KimyaArena’ya başarılar.

Kimyada kadın

pirella | 06 May 2009 10:10

Bilim insanları arasında tabiki bayanlar da vardı. Nobel ödülü almış Marie Curie

Bu linkte sadece
Kimya alanında ün yapmış kadınlar var

Başucumuzda neler vardı

mhbbslmn | 21 March 2009 12:24

İlime katkıları bakımından dünyada; Türk, Müslüman ve Doğu medeniyetine ait birçok şahsiyetin bulunmasına rağmen, batılı medeniyetler bu kişilerden istifade ederken biz sadece izlemekle yetindik. Yaşadığımız devirde birçok ilmî konuda katkılar sağlayan bu insanlar hakkında da birazcık bilgimiz olsun istedim. Çok detaylı olmasa da bu metni okuyan birkaç kişinin merak edip araştırması, az da olsa bilgi sahibi olması, bir kazançtır.

Ortaçağda, bir yanda dogmatik düzenle insanlık adına buhranlı bir devir geçiren Avrupa varken, bir yanda da; matematik, coğrafya, fizik, astroloji, geometri, kimya, maden ve daha birçok alanda çalışmalara imza atıp kendini geliştiren bir medeniyet vardı. Ne yazık ki zamanla bu yolda geri kaldı… Bilim dünyasına bir şeyler kazandırmış
Roma,
İskenderiye,
Atina vs. gibi merkezlerin yanı sıra Buhara,
Şam,
Semerkant,
Konya,
Bağdat ve
Bursa gibi ilim merkezlerinin payını unutmamalıyız…

Yakın olduğumuz medeniyetin insanlarını yine o kadar uzak olduğumuz garp (batı); bilip, öğretip uygulamakta. Yakınımızdaki birçok kaynağı kullanma konusunda neden bir Avrupalı kadar yetkin olamadık? Bugün Avrupa’daki en ünlü fakültelerde, üniversitelerde, ilim yuvalarında adını bile bilmediğimiz birçok bilimcinin eserleri, araştırmacılar tarafından kendi dillerine çevrilip okutulmaktayken biz çoğunun ismini bile bilmemekteyiz…

  • Mesela bir Ebu Kâmil Şuca; kimbilir bu metni okuyan kaç kişinin aklında ”bu kim ki ?” diye bir soru işareti belirmiştir. Evet bu kişi ”Avrupa’ya matematiği tanıtan insan” diye anılıyor ama kimler anıyor? (Ondan önce Avrupa’da matematik yokmuş diye anlaşılmasın, kazandırdıklarının önemi yüzünden böyle bir şey söylenmiş olabilir.) 2. derecenin üzerinde bilinmeyen denklemleri hassasiyetle çözen ilk kişilerdendir. Bazı terimler koymuştur, sistematik birçok eserinden yararlanılmıştır. Leonardo Fibonacci (orta çağın en yetenekli matematikçisi olduğu söyleniyor), Ebu Kâmil ve daha birçok Müslüman alim ve matematikçinin eserlerinden yararlanarak Avrupa’ya sistematik birçok bilgi aktarmıştır…