bildirgec.org

küçükken boyama kitaplarında bulunan nokta birleştirme çalışmaları vardı. işte Animals on the Underground adlı bu site, ona benzer bir düşünce ile londra metro ağını kullanarak ve biraz da hayal gücünü katarak çeşitli hayvan şekillerini ortaya çıkarıyor. eğlenceli bir şekilde metro ağından onlarca farklı hayvan türeten site, isteyenlere bu sonuçları t-shirt baskı, kitap ya da e-kart olarak sunuyor. Ve hayvan haklarını savunan ifaw ı destekleyen site, kazancının %50 sini bu organizasyona aktarıyor.

ingilterede halkın oylarıyla belirlenen ve geçen yüzyılın en beğenilen tasarımı olarak kabul edilen ingiltere metro haritası üzerinde böyle bir uygulamanın gerçekleştirilmesi, londra’nın ne kadar gelişmiş bir metro ağına sahip olduğunu kanıtlıyor.
ülkemizde bulunan metro ağları ile biz böyle bir şeyi henüz gerçekleştiremesek de en azından bir nokia yılanı çizebiliriz.

bir kroki

BOLU YEDİ GÖLLER
Eşsiz manzarası, yeşilinin binbir tonu, her yerinden bereket fışkıran toprağı, dingin ve birbirinden güzel yedi gölü yanında, belki de bunlardan daha da çok içinde barındırdığı huzurla bahsetmeye değer yedi zümrüt gölden. Zümrüt çünkü yeşilin her tonunu yansıtıp göz alıyorlar. İnsanın iyi, kötü bütün düşüncelerini; mutlu, mutsuz bütün anıların; bütün hüzünlerini ve bütün sevinçlerini bağrından yansıttığı o yeşilin içinde boğan, geriye koskoca bir sıfır, koskoca bir huzur, bırakan bu yedi yeşil cübbeli büğücü bence yanlarına sokulan her insan evladının kalbinden bir parçayı çalıp yeşil sularında saklıyor.

http://www.wired.com/science/discoveries/news/2008/04/mind_decision#

bozulmuş süt ve çürümüş deniz anasını biyoyakıta dönüştürmeyi başardılar! Evet, Japonya Nigata Teknoloji Enstitüsü bilimadamları yaptıkları bu buluş sayesinde şekerkamışı ve tarım ürünleri gibi bilinen hammaddeler dışında ilk kez çok farklı materyallerden biyoyakıt elde edilebileceğini ispatladılar. Haberin detayları burada ve şurada

Avrupa, Amerikan ve İtalyan uzay ajanslarının ortak projesi olarak 1997’de uzaya yollanan uzay aracı Cassini’ den gelen veriler sonucu ulaşılan bilgilere göre; Satürn’ün uydusu Titan’ı kaplayan kalın buz tabakasının altında gizli kalmış, derin bir okyanus olabilir. Detaylar burada

Bilim kurgu değil, gerçek…Bilim…

Diz ekleminin hareketlerini elektiriğe çeviren bir cihaz geliştirildi.

Michigan Üniversitesi profesörlerinden Dr. Arthur Kuo, “Bu haliyle cihaz pek estetik görünmüyor. Biraz Robocop’u andırıyor” dedi…

Detaylar burada ve şurada

Şarjınız bitince ayaklara kuvvet!!

Dünya dışı yaşam araştırmalarında kullanılabilecek yeni bir yöntem geliştirildi. Bu yöntemle muhtemelen gezegenlerin bir okyanusa sahip olup olmadıkları, olası okyanusların yansıttığı ışığın ölçülmesi ile mümkün olacak. Yöntemle aynı zamanda suyun karaya oranı ve kıtalar algılanabilecek.

Kaynak : Universe Today, Astronomers Could Detect Oceans on Extrasolar Planets

Heidelberg’deki Max Planck Astronomi Enstitüsü tarafından yapılan araştırmaya göre; Güneş sisteminde oluşum aşamasında yeni doğmuş bir gezegen keşfedildi.Bu keşif sayesinde bir yıldızın filizlenmeden önce gaz ve toz bulutundan nasıl temizlendiği ve gezegen haline dönüştüğü görüntülendi. Araştırma, nature dergisinde yayınlandı. Detaylar burada ve şurada

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/7969672.asp?yazarid=138

Bundan 35000 yıl önce yani MÖ 30000-34000 tarihleri arasında dünya şu andaki görünümünden bir hayli uzaktı. O zamanlar buzul çağının en şiddetli dönemini yaşayan dünyamız büyük kıtasal ve alabildiğince uzaklara uzanan buzullara sahipti. Şimdiki adıyla Bering denizi olarak bilinen bölge o zamanlarda Asya’yı ve Amerika’yı Bering boğazı denilen bir buzul kara köprüsüyle bağlamaktaydı. Ve o zamanlar Sibirya bölgesinde avlanan Kızılderili kabilelerin yeni av alanları keşfemek amacıyla çıktığı yolculuklar sonrasında; bu boğaz kullanılarak Amerika’ya ilk kez ayak basıyorlar. Tabi bu insanlar yeni bir kıtaya geldiklerinden habersizce Atalarının yaptığı gibi Sibirya bölgesinde avlandıklarını düşünüyorlardı. Bu yeni av yerlerini beğenen Kızlıderililer buralara ve yerleştiler ve kabileler oluşturmaya başladılar.

Günümüze kadar uzanan tarihleriyle bazı kabileleri şu şekilde irdeleyebiliriz:
Amerikaya gelen yerleşimcilerin ilk karşılaştıkları kabileler arasında Seminoller, Çerokiler ve Mişuki kabileleri bulunmaktaydı.
İspanyol kaşiflerin Amerika’ya olan yolculukları sırasında Kaliforniya’da bulunan Soson, Payitu, Kahula, Mevuk ve diğer bazı kabilelerle karşılaştılar.
Günümüzde ise ABD de resmen kabul edilen 554 Kızılderili kabilesi bulunmaktadır.

Gelgelelim Kızılderililer ve Türklük ilişkisine ait bulgulara …