Bu gün maillerime bakarken, ismini( kendini) ne zaman görsem heyecanlandığım eski bir dostumun bana eposta yolladığını gördüm. Açtığımda bir fıkra ile karşılaştım. Şöyle bir şey, Kars’ lı bir vatandaşa muhabir sorar iyi misin hoş musun diye, O da çok şükür Allah devletimize zeval vermesin kaymakamdan, validen, belediye başkanından çok memnunum da bu Ruslara çok kızgınım der.Bundan 90 sene önce, bu belediye binalarını, okulları , çeşmeleri istasyonları kaldırımları Ruslar yaptı ya. Bunca senedir yollar bozuk mu, kanallar tıkandı mı diye bir kez olsun gelip bakmazlar böyle şey olur mu? Esas onlardan şikayetçiyim diye biten bir fıkra. İşte bu fıkrayı okuyunca nedendir bilmem benim aklıma Orhan pamuk un “Kar” adlı romanı geldi.Bilirsiniz yazarın bu romanı Kars’ta geçer.Her sayfa da karlar altında ki Kars şehrini sokak sokak dükkan dükkan dolaşır. Kars’ı öyle güzel anlatır ki. Hemen o anda kalkıp oraya gitsem diye hayal edersiniz.
Bendeniz de aynen öyle hissetmiştim. Henüz gitmek nasip olmadı.Bir turist gurubuyla değilde, kışın o en soğuk zamanlarında gitmek isterdim şehre.Doğu illerinden hiç birini görmedim.Biz batı da yaşayanlar için buraları hayal etmek zordur tabiî ki. Ama bir gün Kars ı görmeyi çok isterim. Hayallerimizin bazılarını yaşarken gerçekleştirmemiz mümkün kılınmıştır ama, hayat ne gösterir insanlara bilinmez , yapmak isteyipte gerçekleştiremeyeceğimiz pek çok şey olduğunu düşününce insan üzülüyor.
Mesela tüple dalamayı filan değil de, yamaç paraşütü yapabilmeyi isterdim.Bir romanın kahramanı olamak isterdim.( bunun için öncelikle benden etkilenecek bir yazarla tanışmaya gerek var tabi). Ya da bir bestekarın ilham kaynağı olmak. Ama şöyle çok kıymetli bir eser olmalı klasikleşecek “benzemez kimse sana tavrına hayran olayım” şarkısında ki gibi mesela. Uçak kullanmayı sevebilirim gibime geliyor. İyice havlanıp, dağların, ovaların, göllerin üzerinden tek başına uçmak müthiş bir özgürlük hissidir o sanırım. Tehlikeli ama keyifli bir deneyim. Gönüllü olarak çalıştığım, eğitim parkına adını veren ve orayı inşa eden yaşlı bir adam var ( yalnızca binayı,spor salonunu değil ayrıca minik bir hayvanat bahçesi ve botanik parkı) Çocuklar orada mutlu olabilsin diye her şeyiyle kendini o parka vakfetmiş. Olanaklı bir adam ve çok uzun zaman da olanaklı yaşamış belli. Onu her gün sabahın erken saatinde orada görünce çok etkileniyorum. Etrafımda ki arkadaşlarıma büyüyünce onun gibi olmayı arzu ettiğimi söylüyorum.Nasıl bir doymuşluk, nasıl bir yaşam enerjisi ve az vakti kaldığını bilen insanların acelesiyle, çocuklar için nasıl bir çaba anlatamam.
Ya da mesela dünya da çok az bilinen bir dil biliyor olmak. Bu unutulmuş, artık konuşulmayan bir dil de olabilir. Daha ayakları yere basan bir istek. Yıllardır yapamadığım, Fransız Kültüre gidip Fransızca öğrenmek.Hiç ergenlik çağından çıkamayan benim gibi insanların, çok sevdiği gibi, öğrencilik hayatına geri dönmek.Geçenlerde, Tegv’in bir seminerine katılmak için, özel bir üniversitelerimizden birine gittim.Herşeyiyle, benim okuduğum, devlet üniversitesinin, hele o zaman ki halinden ( tabi ki ) fersah fersah üstündüi. Orada okuyan çocuklara, çok imrendim.O okulda mesela, yeniden öğrenci olup sanat tarihi okumayı çok istedim.Ya da Arkeoloji okumak, Arkeolog olmak ve binlerce yıl önce yaşamış bir insan ırkının kalıntılarına ulaşmak.
Uzun yaşamak ama, çınarlar gibi dimdik ayakta ve yıllarını beraber geçirdiğin çok sevdiğin eşinle yaşlanmak.Akşamüzerleri belki Nişantaşı’nda ki bir cafeye oturup Amerikan stili filtre kahvelerden içmek. Ya da “anneanne” olmak hep övündüğün kızından olan torununu parka götürmek.
Veya mesela bu dünyada pek az kimsenin şahit olabileceği metafiziksel bir olaya tanık olmak.Yazları, bahçeden gökyüzüne baktığımda, şehirden farklı olarak, gökyüzü bana çok yakınmış gibi görünür, elimi uzatsam tutacakmışım gibi ve yıldızları seyrederim. Hep hayal ederim, bir gece yine böyle gökyüzüne bakarken çok olağandışı bir şey görebilmeyi.
Ya da benim gibi konformist bir kadın için zor ama ,çok fırtınalı aşklardan sonra, birkaç kez evlenebilmeyi isterdim.Bir arkadaşım var, tabi pek çok bedeller ödemiştir eminim ama, tam 3 kez evlendi. 20’ lerinde, 30’ larında ve şimdi daha yeni 40’ larında.Pek özgür çim adam tarzı bir kızdır, kök salmaktan hoşlanmaz, bu yüzden de belki 3 evliliğinde de çocuk doğurmadı. Ya da, ömrümün sonlarına doğru belki, bütün bu isteklerden sıyrılıp, sufi olabilmek tam bir teslim oluşla tevekkül etmek.
Kimi gerçekleştirebileceğim kimi de çok ütopik olduğunu bildiğim pek çok hayalim var. Yaşam bazen çok uzun, bazen de mesela ölümcül bir hastalıkla boğuşurken annemin kabul etmek zorunda kaldığı gibi yeterince uzun olduğunu kabul etmeyi gerektiriyor.Dilerim yapmak istediklerimin çoğunu gerçekleştiririm.Yeterince uzun ya da kısa, şu ömürde, en en çok istediğim ise, içimde ki huzura ulaşmak.