Molokan Ailesi
Rusya’da doğmuş benim dedemin dedesi. Bense Kars’ta doğdum. Kars dedemin göç ettiği zamanlar Ruslar’ın himayesindeymiş. Ben doğduğumda ise Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeydi. Memleket aynı, yönetim ve insanlar farklıydı sadece. Benim doğduğum yıl çok kar vardı. Kar, bu bağlamda Rusya’ya benziyordu. Ama anavatan dedikleri Rusya’da kar yağınca hayat durmaz. Kars’ta ise durur. Yıllardır Karstayım. Tek bir kimse sormadı, kimsiniz diye. Sonra Tarık Akan geldi, yeni filmi için. Bir Molokan’ı canlandıracakmış. Bir anda bakışlar bize çevrildi. Kimdik, Russak burada ne arıyorduk? Sorular artıkça yeniden ulaşımın kesildiği, hayatın durduğu ana dönmek istedim. Orhan Pamuk ile başladı, Kars furyası. Kars artık sineması olmadan film festivali yapılan şehir değil; Kars tarihin beşiği. Konumuz Kars değil, konumuz benim ve ailemin hikayesi. Anarşistik, deli doluyduk, Rusya’dan sürülünce en yakın ve en benzer olan şehre Kars’a geldik. Kimileri ise bizi çok sevdi. Lev Tolstoy onlardan biridir. Bize olan sempatisini her yerde haykırdı. Bizimle dayanışmak için kitabının teliflerinden verdi ve kampanyalar düzenledi. Ama yine de olmadı. Dünyanın dört bir yanında yaşayan, komünist özellikler taşımasına rağmen dindar olan, sürgünlerle geçen bir ömür süren, vatansız bir ulusuz.İsmimizin daha doğrusu ulusumuzun isminin söylenişi ülkeden ülkeye, nesilden nesile değişti. Oysa daha önce de dedim. İsimleri yanlış söylemek de bir katliamdır. İsmimiz Rusça’da süt anlamına gelen molok kelimesinden geliyor. Molokanlar ise süt içenler anlamındadır. Türkiye’de bize malakanlar diyorlar. Belki Molokanlar demek zor geliyor. Biz beyaz rus değiliz, bu yüzden mi sevilmedik?Bugün 3 milyona yakın nüfusumuzla dünyanın dört bir yanına dağılmış bir ulusuz. Aslında molokanlar ismi ulus bağını değil, dinsel bir bağı simgeler. Gerçi kimi sosyologlar bunun tam tersini söyler. Bizim öykümüz trajik ve hüzünlü. Toplumsal vicdanın olmadığı yerlerde kimseler öykümüzü dinlemek istemedi.
Vicdani Retçi Bir Topluluk
17. yüzyılda başlıyor, hikayemiz. İlk hıristiyanlardan denilen topluluğumuz Ortodoksların kiliselerine ve Protestanlığın yapısına karşı çıktı. Devrimci, hümanist, dinin kurallarına karşı gelen, çalışkanlığımız ve dürüstlüğümüz ile Ruslardan hemen ayrılan bir topluluğuz. Hatta iddia ediyorum dünyanın en büyük, kitlesel vicdani retçileriz. Bizim tanrı anlayışımızın temelinde Ortodokslarda olduğu gibi Mukaddes Kitap (Bible) vardır. Bize göre tanrı 3 surette görünür. Tanrı-baba; tanrı- oğul ve Tanrı-kutsal ruh. Buraya kadar Ortodokslar ile aynı inançları taşıyorduk. Ortodokslar büyük perhizde süt içmeyi günah sayarlar. Oysa biz her gün süt içilmesi gerektiğini öne sürüyoruz. İplerin kırıldığı, hışıma uğramamızın sebebi ise yıllar yıllar önce yaşayan liderimiz Filip Mihayloviç Şubin’in askerliğe karşı çıktığı dilekçeyi çara sunmasıyla başlamıştır. Sunduğu dilekçe ve özgürlük talepleri için hapse atıldı. Kars Hapishanesinde birkaç ay kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Cesur, yiğit, büyük bir önder olduğunu yazar kitaplarımız. Bizler ikonlara tapmayı ret ediyoruz, dini ritüellere karşıyız, savaşmaya karşıyız, ibadet etmeyi ve ruhban sınıfını ret etmeyi ve komünal bir yaşamı savunan felsefelerimiz var. Söyleyin bu düşünceleri o zamanlar hangi toplum kabul eder. Bizimkini de etmediler ve çarın hışmına uğradık. Aynı zamanda sigara ve alkol tüketimine karşıyız. Dönemin en devrimci ulusuyuz. İkona, haç, istavroz çıkarma, askerliği ret etme gibi özelliklerimizle hayatın bizim için zor geçeceği belli oldu. Biz saf inanca ve Hıristiyanlığın en sade, törensiz haline dönmeye uğraşıyoruz. Erkeklerimiz sakallarını kesmez, kadınlarımız başlarını örter. Dedemin dedesi baskılara karşı uzunca bir zaman direnmiş. Bütün ruhban sınıfı ve kiliseler bizle alay etmek için bize molokanlar yani süt içenler demeye başladı. Olsun biz yine de direndik, sürüldük inançlarımız yüzünden. Halkımızın birçoğu Amerika’ya gitti. Orada da askerlik yapmadık. Din adamları evlerimizi basıp dine geri dönme çağrısı yaptılar. Oysa biz dinden kopmadık. Bizim için geçerli olan tek şey tanrıydı. Diğer ritüellere, ikonalara inanmadık.Dedemin dedesi 1803 yılında Çar 1. Aleksandr’a mektup yazdı. Bunun üzerine çarın çıkardığı fermanla koruma altına alındık. O dönem bizim inançlarımızı özgürce yaşadığımız bir dönem oldu. Bu hikayenin mutlu son ile biteceğini, barış içinde yaşayacağımızı düşündük. Yanılmışız, kimsenin ötekine tahammülü olmadığını hayat bize gösterdi. 1930 yılında yani 27 yıl sonra Çar 1. Nikola kilisenin baskılarına dayanamayarak yeni bir ferman çıkardı. Bu fermanla sınır kentlere sürülmeye başladık. Sibirya, Kırım, Erivan, Tiflis sürüldüğümüz kentlerdendi. Yine de Rusya sınırları içindeydik. Mutluyduk, anavatan denilen yerdeydik. O dönemler zor dönmelerdi. 1877 Osmanlı- Rus savaşı başlamış, Fransız İhtilali olmuş, dünya da karışıktı. Zorunlu askerlik uygulaması başladı. Askere ihtiyaçları vardı ve bzie de geldiler. Dedemin dedesi askerliği ret etmiş. Silah eline asla almayacağını, çünkü silah alırsa bir insanı öldürmek zorunda kalacağını söylemiş. İnsan öldürmek bizim inancımıza göre en büyük günahtır. Tekrar sürgün günleri başladı. Kimimiz Amerika’ya, kimimiz Kanada’ya kimimiz ise Kars’a sürüldü. İşte biz Kars’a sürülen topluluğun içindeydik.Komünist Dinciler
Bolşevik hareketin önderi Vlademir İliç Lenin’in hayatımızda çok önemli bir yeri vardır. Bütün iktidarlar, çarlar bizden korkarken o tama tersi bizim kazanılmamız gerektiğini düşünüyordu. Çünkü aslında onların savunduğu fikirlere yakın şeyler savunuyorduk. Üstelik onların din ile ilgili düşüncelerine zaten biz özü gereği inanıyorduk. 1917 Ekim Devrimi ile birlikte her şey değişmeye başladı. Kars’a yerleşmiş olan birçok Molokan hatta benim dedemin babası; komünistlerle işbirliği yapıyordu. Türkiye Komünist Partisi’ne üye birçok akrabamız vardı. Ekim Devrimi’nden sonra Rusya’ya bizi geri çağırdı. Kimi akrabalarımız giderken birçoğumuz gitmedik. Artık vatanımız Karstı. Burada yeni bir hayat kurmuştuk. Üstelik Kars’ta yaşayan Kürtler, Ermeniler, Azeriler, Karapapaklar, Dukhobarlar bize alışmıştı. Bazen geçmişi düşündüğümde acaba dedemler Rusya’ya dönse hayatım farklı mı olurdu diye sorarım? Cevabını hiç bilemeyeceğim sorulardan biri daha…Karapapaklara ne oldu misal, bilen var mı?Bizim Kars’a sürülmemizle ilgili rivayetler çoktur. Bunlardan birincisi Kars ve çevresini Slavlaştırmak, ikincisi Müslüman olan bir topluluğu inançlarımız ile karıştırmak. Çünkü biz farklıydık. Ancak hemen burada bir not düşmek gerekirse bunların hiçbiri olmadı. Müslüman ahali bize şaşırıyordu. Onlar gibi sakalları uzun erkekler, başı örtülü kadınlarımız vardı. Domuz yemezdik. Meydanda toplanıp silahları yaktığımız, bunun tasvirinin bulunduğu bir resim bile var. Bizim hıristiyan olduğumuzdan bile şüpheleniyorlardı. Yine çok önemli bir ayrıntı Kars henüz Osmanlı Tebaasında değildi. Ben doğduğumda daha önce dediğim gibi Türkiye cumhuriyeti vardı. Ancak dedemler göç ettiğinde Kars Rusların elindeydi ve Kars’ta yaşayan başka halklar vardı. Burada hikayeme kısa bir ara verip, size Kars’ın tarihini anlatayım. Bu sayede bir nebze de olsa kafa karışıklığı çözülmüş olur:Kars 1534 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçiyor. Ruslar ise 18. yüzyıldan itibaren bütün Kafkasya’yı almaya başlıyorlar. Kafkaslardaki Müslümanlarda en yakın yer olan Kars’a sığınıyorlar. Özellikle Azeriler ve Çerkesler. Bu dönemde şehrimiz doğu sınırını koruyan stratejik anlamda önemli bir yer haline geliyor. Ruslar bütün Kafkasya’daki hatta dünyadaki yayılmacı politikaları sonucu Kars’ı da birkaç defa kuşatmışlar. En sonunda 1877 yılında almışlar. İşte Kars’a ilk sürüldüğümüz zaman bu dönemdir. Osmanlı ise doğudaki en önemli sınır kapısını kaybetmiştir. 1917 ekim devrimindeki karışıklığı fırsat bilerek Osmanlı tekrar 1918 yılında Kars’ı kuşatır. Fakat bir sonuca ulaşamaz. 1920 yılında bu sefer Kazım Karabekir Paşa devreye girer. Kars tekrar kuşatılır ve nihayet 1921 yılında Kars Antlaşması ile şehir tekrar ele geçirilir. Bolşeviklerle bu anlaşma bir tren vagonunda imzalanır. Bu vagon halen Kars müzesindedir. Yolunuz Kars’a düşerse uğrayın.Şehir tekrar alındığında Türkiye karışık bir zamandan geçiyordu. Bir yandan Kurtuluş Savaşı, bir yandan yoksulluk. Yine hedefteki isimdik. Kars’ta Müslüman ahalinin fazla olması istemiyordu. Şuan ki durumla ermeni nüfusu daha fazlaydı. Bolşeviklerle yakınlığımız, TKP üyeliğimiz gibi problemler ve askerliğe karşı olmamız gibi sebeplerle Kazım Karabekir Paşa bizi sürmenin yolunu bulmuştu. Zorunlu askerlik yasası. Ankara’dan böyle bir emir geldiğini söyledi, Paşa ve 1921 yılının ocak ayına kadar ya askere gideceğimizi ya da Kars’ı terk etmemizi kledi. Bize yine yollar görünmüştü. Birçok akrabamız inançları gereği askerlik yapmayacaklarını söyleyerek başka ülkelere göç ettiler. Benim ailem ve birkaç aile daha kaldık. O zaman göç edenlerin 20 bin olduğunu dedem anlatırdı. Ne kadar doğru ne kadar yanlış bilmiyorum. Kalanlar askere gitti. Babam askere gitme sebebini şöyle anlatır:— Savaşmak benim dini inancıma ters. Ama vatan için savaştım.
Son Molokan
Kars’tan ilki 1921 yılında ikincisi de 1962 yılında olmak üzere iki defa gitti, Molokanlar. Kaderimiz buydu, bizim. Hiçbir ülke bizi istemedi. Hep yollarda geçti ömrümüz. 62 yılında göç etmemizin sebebi ise baskıların inanılmaz artmasıydı. Yine rivayete göre; Kars Antlaşması’nın maddelerinden biri Molokanlar içinmiş. İstediğimiz zaman Rusya’ya dönüp, Türk vatandaşlığından çıkabileceğimize dair. Hiçbir baskıya uğramadan malımızı, mülkümüzü de beraber götürebilecekmişiz. Ama bu asla olmadı. Bir gece gizlice kaçtı, benim halkım. Korktular, çünkü. Ben son Molokanım. Eşim Kürt. Oğlum boks yapıyordu. Bir insana zarar verir diye yasakladım.Burada doğdum, siz bu yazıyı okuduğunuzda ölmüş olacağım. Kardeşim Rusya’da deniz kenarında bir şehirde oturur. Bense sadece karı gördüm. Anadilim Rusça. Ama Türkçe ve kürtçe’de konuşurum. Kilisem yok evde ibadet ederim. Sizler gibi oruç tutarım. Bizim orucumuz 24 saat. Aleviler gibi. Akşamdan akşama. Ne kadar benzeriz oysa. Bana Hıristiyan dediler sizeyse Müslüman. Başka Molokan kalmadı. Bizim geleneğimizde cenazede gözyaşı dökülmesi, feryat ve isyan edilmesi günahtır. Sükut içinde ölüler toprağa verilir. Kızım benim cenazemde bu geleneği bozdu. En çok üzüldüğümse mezarlarımız talan edildi. Biz, Türkiye’nin solan renkleriyiz.*Fevkulbeser’in bir sözünden esinlenmedir.
*Yazılanlar gerçek, kişi ise son Molokan Vasil Gavrilev Dölemenci’dir. 27 Nisan 2007’de Kars’ta öldü. Molokanlar’ın tarihi hikaye edilerek, onun ağzından anlatılmaya çalışıldı.
KAYNAK1: Sürgün Bahçesinin Solan Rengi- Molokanlar KitabıKAYNAK2: Son Molokanla RöportajKAYNAK3: Malakanlar’ın toplumsal yapısı kitabıKAYNAK4: Wiki-MolokanKAYNAK5: Molokanlar Home PageKAYNAK6: Erkan Karagöz- MalakanlarKAYNAK7: Ayşe Hür- Her Türk Asker Doğar mı?KAYNAK8: Who Is Molokan?
yorumlar
tebrikler nevdalist, hem molokanlar hakkında sunduğun detaylı bilgilere hem de kökenini araştırmak için verdiğin uğraşıya…geçen yıl, bende benzer bir araştırmaya heveslenmiştim ancak, elimde kaynak sayılacak bilgiler o denli azdı ki başaramadım..
Bazen sozler kifayetsiz kaliyor, ne kadar etkilendigini, onu anladigini anlatmak icin yazari kucaklamak istiyorsun ama olmuyor iste.
Daha sık yaz(ın).
Elinize saglik.Molokanlar’in Turkiye topraklarindaki varliginin Sovyet hukumetiyle Turkiye arasinda en onemli sorunlardan biri oldugunu okumustum bir kitapta. Ittihat ve Terakki yonetimi Sovyet hukumetine surekli taahhutlerde bulundugu halde bu insanlari o donemdeki Osmanli topraklarindan surmek icin de bayagi caba sarf etmisler. O donemde Ermenilere yapilanlar cokca gundeme geliyor, ama Suryani, Molokan gibi gruplar daha kucuk ve dunya siyasetinde gucsuz olduklarindan surekli unutuluyor/ unutturuluyorlar.
sabır isteyen bir araştırma.hayal kırıklığına uğrayabileceğin belki de gururlanacağın bir geçmişe adım atmak beni ürkütmüştür hep…cesaretin takdire şayan. eline sağlık Nevdalist. tebrikler!
Zamanında Kafkaslar müslüman ka, Kırım ve Azak kalesine kadar olan kısım ise müslüman türklerden oluşmaktaydı. Rusların slav yayılmacılığı ile buralara kadar geldiler. Şimdi bu insanlara ağıtlar yakılıyorda, o zamanlar katledilen kafkas halklarına, sürülen ve yok edilen kırım Türklerine kimse acımıyor… Türklüğünüzün bilincine varın, Balkanlar, dinyeperden azak kalesine kadar Türktü şimdi neredeler?
veri gud.
varlığından bile haberdar olmadığım bir halka dair kısa bir tarih okumuş oldum. adeta bir günce tadında. ne kadar samimi bir anlatımla yazılmış.bu insanların savaşa karşı bu kadar tepkili olmalarını ise çok onurlu buldum. çünkü hiçbir ölümün dünyayı daha iyi bir yer yapmayacağına inanıyorum.zaten bir çok sebepten ötürü renkliliğininden çok şey kaybetmiş dünya kültür mirası, küreselleşme masallarıyla tektipleştirilen insansının elinde yok olup gitmeden umarım dünya insanları farklılığı kabullenmenin, hoşgörmenin bir erdem olduğunu kavrar.bugün Vasil Gavrilev Dölemenci ile tanışmaktan gurur duydum. yazıyla ilgili söyleyeceklerim bu kadardır.tarihsel yazılara eklenen yorumlarda insanların en çok kim ezildi tarzı tartışmalara girmesini ise anlamıyorum. bu yazılanlar eğer tarihsel olarak doğruysa evet, bir ulus tüm değerleriyle beraber yok edilmiş demektir. ve evet tarih boyunca insanlar kabul etmese veyahut da görmezden gelse bile bizim ulusumuz da bir çok kez soykırıma tabi tutulmuştur. (kırım soykırımı, batı güdümünde yunan eliyle yürütülmüş kuruluş mücadelemiz, hocalı olayları, kıbrısta yaşananlar gibi)peki ne yapmalı? yalnızca bize uygulanan vahşeti mi yazmalı, yoksa kendimizi aşağı görmenin bir tezahürü olarak asılsız iddiaları bile kayıtsız, şartsız kabul etmeli mi? yoksa tüm bunlardan öte kemalizmi oluşturan o birlikteliği akıldan çıkarmaksızın, yapacağımız eleştirilerde, yorumlarda asla karşı fikre sahip olanı incitmemeksizin, sahip olduklarımız, yitirdiklerimiz hakkında özgürce tartışabilmeli mi?
nasıl yani ?
gözlerim yaşardı…
Nevdalist, bu güzel yazı için tebrikler. Epey kaynak taramışsın ve üzerine uğraşılmış bir yazı olduğu belli. Hiç duymadığım Molokanlar hakkında bilgilenmiş oldum sayende, teşekkürler.
benim pek bir vaktim yok. o yüzden yazımla ilgilenmiyorum. yoksa cevap vermemem gibi bir durum söz konusu değil.kelebeklerözgürdür; pek bi mutlu oldum. umarım işine yarar.umutuygar; teşekkür ederimbelesh; bi yazı yazdın, tüydün. senden de sık sık yazmanı bekliyoruz.buklet; teşekkür ederim.mustear efendi; efenim molokanlar için zorunlu askerlik yasası çıkarılıyor. bunu çıkaran da kazım karabekir paşa. ancak bu konuyla ilgili daha detaylı bir bilgi bulamadım. molokanlar da askerliği ret ettikleri için göç ediyorlar. kısacık bilgi bu kadar.sevde; epeycedir araştırıyordum, kendim için. yazı eski aslında.oğuzkağan; abiciğim 17’de de sabitlemişsin. güzel.agentforistanbul; bir gün seni anlayabileceğim. hâlâ anlayamıyorum. bana çizdiğin imaj inanılmaz faşizan. yazmasam içimde kalacaktı.manson; teşekkür ederim.alimbenlimahmutefndi; vasil amcamız cenazesinde ağıt yakılmasını istememiş. çünkü ölüleye saygısıklık olarak görülüyormuş. kızı ağıtlar yakmış. bu beni çok etkilemişti. bi de mezarları talan edilmiş, bu ise bizim ayıplarımızdan biri daha.kayvenk; anlayamdım neyi sorduğunu. türkiye’ye gelen ruslar ağırlıklı olarak şehirli, zengin bir kesim. beyaz rus kavramı daha ziyade burjuva ruslar için kullanılır. tabii ki beyaz rusya’da yaşayanlara da denir. ancak ben de bıraktığı anlam bu yöndeydi. bu bağlamda molokanlar köylü bir toplum. üretim onlar için çok önemli. ağırlıklı tarımla uğraşıyorlar. kısaca ironi yapmaya çalışmıştım.mucize1; beğendiğinize sevindim, arkadaşlar. sizler gibi ben de hayatlarını araştırırken pek bir üzülmüş, aynı zamanda şaşırmıştım.benim için inanılmaz bir topluluktur, molokanlar. vicdani retçi olmaları, komünal yaşama inanmaları, hümanistlikleri, kılık kıyafet herşey. velhasıl keşke güzel yurdumda daha çok molokan olsaydı da, tanışma şansına erişebilseydik.
yerleşke toplumu olmak işin içine girdi mi silah ve toprak bütünlüğü de mecburen söz konusu oluyor. bu bir ikilem. içinden çıkılamaz bir sorun belki de…dünya üzerinde daha fazlası için gözü aç yaşayan toplumlara karşı, eğer toprak bütünlüğü korumak adına eline silah almıyorsan, “neden bizi sevmediler de sürdüler?” diye düşünmeyeceksin, kendine huzuru olan bir başka yer bulmak mecburiyetindesin kardeşim. olay artık tarih öncesi toplumlar düzeyine erişemeyeceğinden bunun maalesef tamiri mümkün değil.gönül isterdi ki sınırlar olmasın. ama koymuşlar. gönül isterdi ki; sırf bir ülkenin hükümdarı canı sıkıldı da sefere çıkmaya karar verdi ve daha fazla toprak işgal edip sınırları içine katmaya karar verdi diye yönettiği toplumlar da onun peşinden yollara düşmeselerdi. ama düşmüşler. savaşmışlar. kan akıtmışlar.süt içmek, süt içen olup doğduğuna minnet etmek güzel bir varolma biçimi. ama sanırım göçer bir varolma biçimi. ama bunun altında yatan bir sürü psikolojik etmen de rol oynuyor olabilir. acaba doğada resesif (çekinik) olan mıdır, göçerler? sırf göçtükleri için… yoksa her türlü doğa koşuluna ayak uydurabilip de dominant (baskın) olabilenler midir? her yerde yaşam sürdürebildikleri için…işte bu soru benim hep kafamı meşgul eder durur. soruyu bırakıp tüyeyim. bir ara tekrar uğrarım.eyvallah @nevdalist. şu ahir ömrümde Molokanları tanıdığıma memnun oldum.
Nevdalist, öyle güzel anlatmışsın ki , içimden ”Molokon” olmak geldi..
Malakanlar arasında Bolşeviklik yayılmaya başlayınca Kazım Karabekir bunları askere almak suretiyle kaçırmak istemiş. Frunze yoldaş Ankara’ya geldiğinde Mustafa Kemal’le yaptığı görüşme konularından biri de Malakanlar. MK bu konuyu siz nasıl isterseniz öyle hallederiz diye söz vermiş kendisine.Karapapaklar Terekeme oldu.
Serdar Sabri her yazıya gelmez nevdalist, kıymetini bil
… güzel. devamı var mı sayın Nevdalist?
doğuştan retçi olmaları cezbetti beni … en iyi tarihçilerimizden biri olan Ayşe Hür ün açıklamaları ise çok çarpıcı …
“Dinci” yerine “Dindar” deseydiniz daha yerinde olacağı düşüncesindeyim..
az evvel molokanlar ile ilgili yazını gözlerim dolu dolu okudum ve o çoşkuyla samimi uzun bir yorum yaptım ama bağlantımla alakalı bi sebepten ötürü sayfa tıkandıve yorum gitti…bu tuhaf ruh haliyle bişiler demek istediminsanı düşündümvatanı düşündümtoprağı düşündüm.ve insan olduğu için insan kalmaya çalıştığı için insanı öldürmektense vatansız kalmayı tercih ediyorsa bir ulus;bence tüm topraklara, vatanlara sahiptir.hepimiz aynıydıktoplumlara zamana göre değişik adlar aldıkama esasından her şey insan kalmakla alakalıydı tüm ilahi öğretilerdebenim için böyleydi en azından…ve yazını okur okumaz yılmaz odabaşına hakkında dava açıldığı o dizeler geldi aklımave dedim ki bak zoey;”insan olmaya çalıştıkça insan kalmaya çalıştıkça ya sürülürsün ya sürülürsün ya hüküm giyersin…ya da bi yerlerde öldürülürsün….”asi olanadirenişçi olanahele de bu asiliği ve direnişi her daim dinamik tutan bireye ve o bireyin ulusuna ya da bazen topluluğuna hep saygım sonsuz oldu…insan insanı öldürüyor.kardeş kardeşi vuruyor.kustarica nın dediği gibi sanırım kardeş kardeşi vurmadıkça asla savaş yoktur.ne güzel filmdi dimi underground…ve sen nevdalist;bu dik kafalılığın,duruşun ve tavrındaki o başkaldırıcılık genlerden bulaşmış demek;bunu bildim daha bi bahtiyar oldum!seni kutsayabilirim (:umarım ataların gibi dosdoğru kalırsın…
PBK; devamı yok.Güneşedoğru; Ayşe Hür süper bir kadın, kıskandığım tek kadın:)Serdarımsabrim, gençler seni merak ediyorlar. onları yorumsuz bırakma. üstelik daha önce de didim, senin sunay akın olduğuna dair hafif dedikoduları var. bilemiycem artık.domdonkurşunu; 3 yıldır yazıyorum, nihayet bir yazıma yorumda bulundu tembel, serdar sabri.Ozobozo; geçti artık, başka sefere. dindar hiç aklıma gelmedi, itirafımdır.
Zoey;gece gece pek bir duygulandırdın beni. ülkemin kırık dökük demokrasisini düzeltmenin hep bizim üstümüze kalması galiba canımı sıkıyor. yıktım yeniden bazı şeyleri. 3 yıl önce yapmıştım en son. uzunca zamandır vicdan üzerine düşünüyorum. kaldırıp bir köşeye atamadığım vicdan üzerine. nerden bulaştı bizlere, hiç bilmiyorum. genetik mi gerçekten, o zaman galiba hiç huzura eremeyeceğim. tek korkum bu.hep bir şey dürtüyor beni. “bu ülke sıkıyor beni, yola çıkalım” diyen şaire özendim hep. bir şeyler durduk yere yine dürtüklemeye başlıyorsa, ben anlıyorum artık. yeni bir gidişin, yeninin başlangıcıdır. yoksunluk, kaybetmek değil beni korkutan. bu huzursuzluk duygusu. geçiyor, sonra yine ne kadar gözlerimi ve kulaklarımı kaparsam kapayayım başlıyor.hiç huzura eremeyeceğim. belki bir gün vicdanımı köşeye kaldırabilirsem, bunun metodunu bulabilirsem, ancak o zaman. o gün olursa, sanalda reelde sana bir el sallarım. kimbilir, belki başka bir ülkede, kimbilir…
o vicdanı kaldırmak doğana başkaldırman demektirki sen bunu üzgünüm ki yapamayacaksınbu bir öngörüdürama lütfen şaşırtma benieğer şaşırsam azbuçuk kalan umudumda tükenirve bana o huzursuzluğun içindeki yoğunluğundan el sallaişte o zaman hangi topraklarda olursan olanavatanında olacaksın
Syn Thing süper konuya parnak basmışsınız.
Böyle bir durumda;An itibariyle ülkemizde yaşayan Yahudi inançlı her vatandaş aynı dakka topuk.
Efenim an itibariyle(iki saat önce) Hollandada THY uçağımız düstü.Televizyonda uyduruk kadın programları var.Kimsenin umuru değil.Burdan düşünün halimizi.
nevdalist; ayşe hür iyi ki var bu dünya da diyelim o zaman :)) aynı anda oldu mu 1-2-3 haydiii : Ayşe HÜR iyiki seni okuyoruz ve iyiki bu dünyadasınnn !!
Daha önce de yanlış hatırlamıyorsam keşifle ilgili böyle bir tartışma yapmıştık. Keşifte yazan herşey alıntıdır. Bunların hiçbirini biz uydurmadık, yazan her bir şey gerçekit.r Mesele şudur ki bu gerçekliği teyit edersin. Başka kaynaklara bu yüzden ihtiyaç duyarsın. Ayrıca başka kaynaklardan okur, bilgilerini birleştirerek kendi cümlelerinle, anladığını yazarsın. Eğer kopyala- yapıştır gibi bir şeyi kastediyorsan, bilemeyecğim. Misal Lev Tolstoy’u cafrende. org’tan mı öğrendin, aynı şekilde ilk liderleri ve liderlerinin Kars Hapishanesi’nde yatmasını. Ya da sürgünlerin önemli bir kısmının Amerika’ya olduğunu, ya da mezarlarının talan edildiğini, Kars’ın o dönemki durumunu. Diğer kaynaklardan kontrol ettiğimi ve yazamadığım birçok bilgiye ulaşmanız için başka kaynaklar eklemiştim. Ne gereği vardı, gibi bir soruyla karşılaşacağımı düşünmemiştim açıkcası. Üstelik Cafrende’ye gelinceye kadar asıl bu alanda çok yetkin olan Erkan Karagöz’e teşekkür etmek gerek. Çünkü bu yazılanları o anlatıyor zaten. Örnek vermek gerekirse o liderlerini ve hayatını 50 sayfa anlatmış, ben iki cümleyle geçiştirmeyi uygun buldum.Vicdani ret boyutu ise işin en çetrefilli kısmı. Vicdani retti savunduğum, bir seçim hakkı olarak insanlara tanınmasını istediğim bilinen bir konudur. Bu konuyla ilgili hafifte çok kavgalar ettiğim de bilinir. Ancak birileri silahla burnuna kadar dayanmış, komşunu öldürürken ne yaparsın bilmiyorum. Duygularım karışık bu noktada. Çünkü ben aynı zamanda inancın da tartışılmaması gerektiğine inanan biriyim. Bunu da daha önce bir sürü yerde belirttim. Bu bağlamda da savaş benim suçum değilken, neden acısını ben yaşıyorum sorusu sorulabilir.
hay allah, bunu da yeni gördüm. yahu eyvallah falan dedikleri yok. savaşmak, ellerine silah almak istemiyorlar. savaşmıyorsanız gidin diyen bizimkiler. temsili olarak silahları yaktıkları bir resim olduğunu yazıda belirtmiştim. (bu da cafrende de yok, hafiyeliğin yarım kalmış) silaha karşılar, başka yardıma karşı falan değilller. atıyorum kimse de molokanlara silah almayın, ama başka türlü yardımlarda bulunun önerisini getirmemiş. ya savaşırsın, ya gidersin.birazcık demografik özelliklerinden bahsetmek gerekiyor. köylü bir toplum, tamamiyle tarıma dayalı bir hayatları var. hatta tarım konusunda çok çok ileriler. kars’a geldiklerinde bu anlamda da bir sürü yeni şey getirmişler. bağları direkt toprak üstüne. yani sanki üzerimizde asalaklarmış gibi bir hava olmuş. tam aksine, üretimleriyle bu ülkeye katkıda bulunmuş bir topluluk. sanki parayı havadan kazanıyorlar gibi bir yorum olmuş açıkcası. üretiyorlar, emekleriyle çalışıp, bunun karışılığını alıyorlar. yaşadıkları topraklarda da kendi kimlikleriyle yaşamak istemelerinden daha doğal ne olabilir.harlemsaray; konuyla alakasız ama, asıl rezillik ölü yok diyerek açıklama yapan THY’de. hollanda’da asla açıklama yapmadı. o da bana garip geldi.
Syn Nevdalist, size garip gelmeyen neler, siz bi onları deyün hele?Elinizde olanlarla olmayanları bir değerlendirin en gariplerin sıralamasını yapın felan …he halen çok garipse British Airlines ile yahut Air France ile ucun. Siz Türkiyeye ve Türklere ait her şeye her an ve her şekil anlamadan etmeden laf sokun.Mutlu olun. Hadin eyü günler.
efenim harlemsaray bir dök bakalım içindekileri. senin derdin nedir? bir türlü yakamdan düşmüyorsun. seninle bir blogta tartıştık mı, geyik mi yaptık; hatırlamıyorum bile. velhasıl hiçbir dialogum yok. ancak haddini bilmeden pek bir idialı ve saçma sapan cümleler kuruyorsun. fırsatını buldum lafları sayayım derdindesin. sana mı soracağım neye laf sokup sokmayacağımı, pardon?evet garip geliyor, THY’nin hiçbir soruşturma yapmadan hemen kameralara atlayıp şov yapması. bunu bile siyasi çıkar olarak kullanmaya çalışmaları. hollanda tv ölü var deniyor, bizimkiler ısrarla dezonformasyon yaratarak böyle bir şey yok diyorlar. sen bunu hemen nasıl başka kapılara çektin, hayret ki ne hayret.kısa ve öz, başka türlü anlamayacaksın. ego tatmini yaşadıysan, düş artık yakamdan.
Ne senle, nede yakanla ilgim alakem yok olmazda .Afilli ve kurgulanmış ezberlerin beni rahatsız ediyo..Rahatsız olduğumu belirtip gidiyorum.Asıl sen bunu hemen nasıl başka kapılara çektin, hayret ki ne hayret.(Sana bilgiç,gocunmaci kisi……..!!)Burda Ego tamini yapmak mı ?bu org da yane..?Komiksiniz .Neyi nasıl anlarsanız anlayın.Yorumları bir dikkatle okursanız laf sokma derdi asıl kimde göreceksiniz.Denk gelince yazıyorum.Bana anlatmak üçün kendini yorma ben Amneziyim (finding nemo) .Ama yok anlatmam lazım dersen ,ben seni tutmayım kolay gele.
insanın etnik kültürüne sahip çıkması çok güzel..kürtlerde bu konuda çaba veren bir etnik toplum. acaba onların veya başka etnik toplumların da derdine ortak oldunuz mu hiç?olmadıysanız dert etmeyin, sizde geçmişinize üzülmekle yetineceksiniz daima;)
hiç bilmediğim ve muhtemelen bilemeyeceğim çok enteresan bir gerçeği sayende öğrendim.eyvallah.
yazıyı çok sevdim anarşizm tarihini okurken ilk anarşistlerden bahsediliyordu , demek ki doğruymuş mülküz devletsiz komünal şekilde yaşayan halklar varmış. Birkez daha ; yazınız çok güzel beğenerek okudum
bunun gibi bilmediğimiz kaç topluluk daha çıkacak acaba?
Herkes kendi topluluğunu söylesin , bakalım bakalım..
çok güzel bir yazı teşekkürler..
iyiyim thing, teşekkür ederim.no problema, no panic.
Yazıda bahsi geçen Tarık Akan’ın filmi vizyonda. Gerçi ben izleyemedim. Olsun siz izleyin, bana bakmayın.
Tebrikler… Anca bu kadar anlatılabilirdi…
bugün vicdani redçiler ile ilgili bir haber yayımlandı. artık vicdani redçi olmak vatandaşlıktan çıkarılma gerekçesi olmayacak diye. buraya not edeyim. gerekli yerlerden bilgi edinebilirsiniz.
Pilli patim; küçük bir yanlışlık var. Vicdani retçiler vatandaşlıktan çıkarılmıyor. Sanırsam senin kastettiğin şöyle bir haber. Yurtdışında yaşayanlar askerlik yapmazlarsa vatandaşlık hakları ellerinden alınıyormuş.
evet tv’deki de aynen bu konuydu!
güzelliğini nasıl gördün ?
tabe, buyur nüffen
hayat insanı büyütür,olgunlaştırır,gerçek yaşı boşver
peki
kareliharitametoddefteri nasu?
bu sana pahalıya mal olur.
bige, kırmızı başlıklı kız mısın, sen? postaneden dedikodular yapıyorsun, sonra inanıyorsun bu sanal nicklere. burası sanal alem, dikkatli ol bence.
Kollayalım bari kızcağızımızı, 11.5 yaşında falan olabilir mi acaba..
bebemm umarim hafif orga uyeligin devam ediyordur, bildirimlerde bu yorumu gorursun. sana ulasmaya caliyorum, mail, buradan mesaj atma tikk yokk. elin londralarinda unuttun biziii:(
Bilgi için teşekkürlerafrican mango satışafrican mangoafrika mangosuafrika mangoafrika mangosu hapı
Bilgi için teşekkürlerArmineeşarpArmine eşarpaker eşarpaker