bildirgec.org

kadın hakkında tüm yazılar

Bıktım yalnızlıktan!

darjeeling | 28 June 2007 11:09

Son zamanlarda yalnızlıkla ilgili yazdığım yazılar boşuna değildi. Canım çok daha fazla yanmaya başlamıştı bu yalnızlıktan. Tam 7 senedir yalnız yaşıyorum ve inanın bu yaşamın ilk senelerde ya da senede verdiği zevkin 10’da 1’ini alamıyorsunuz. İlk zamanlar ‘işte artık hürüm ve kendi irademle herşeyin üstesinden geleceğim. Annem babam bana güveniyor ki beni buralara kadar gönderdiler, yalnız yaşamama müsade ettiler demekki ben boş biri değilim’ gibi düşünceler sarıyor aklınızı. Nüfus cüzdanınızı kaybettiğinizde bile bunun peşinde annenizin değil kendinizin koşması tuhaf bir haz veriyor adama. Elektrik ve su faturalarınızı kendi kazandığınız parayla ödemek te ayrı bir zevk tabi. Sonra aradan bir kaç yıl geçiyor ve benim gibi oluyorsunuz. Bu durumdan sıkılma kısmı başlıyor. Bu heralde olgunluk ve yaşla da alakalı. Eve gitmek istemiyorsunuz iş çıkışları. Her gün bir arkadaşınızla buluşamazsınız. Buluşsanız bile mutlaka bir yerde birileri tıkanacak ya da sıkılacaktır. Ya da hergün Nevizade’ye gidip ‘ 1 bira içip kalkarım’ diyemiyorsunuz. Diyesiniz gelmiyor… Cumartesi pazarlar ise tam bir işkence. Eğer iki gün boyunca çalışmayan biriyseniz(ki bu insanlara muhteşem görünür) bir de yalnızsanız daha çok sıkılırsınız. Cebinizde metelik yoksa bir kursa gidip dil öğrenecek durumda yoktur ya, hem bunun sıkıntısı hem o boş zamanların avareliği daha çok canınızı sıkar. Tüm bunlar yaşanırken bir de evinizi su basar. Tam film gibi. Sabaha karşı saat 4:00’tür ve büyük bir gürültü ile uyanırsınız. Su boruları o saatte patlar ve siz yapayalnız bir de kadın başınıza zaten tamirat ve tesaisattan anlamıyorken ne yapacağınızı şaşırır akan suyu durduramaz, evinizin her yerinin sırılsıklam olmasını engelleyemesiniz. Ev zaten eskidir, zaten orada yaşamaktan hiç haz etmiyorsunuzdur, sanki herşey size git kendine yeni bir ev bul der.. Halıları sökersiniz yerinden, 1,5 saat suyu boşaltmakla uğraşırsınız ve sabah işe gideceksinizdir. O vakit düşünürsünüz şimdi tekil değil çoğul bir yaşam sürseydim asıl ne güzel olurdu diye.. Çünkü çaresizlik gözyaşları dökmezdiniz büyük ihtimalle. En azından size destek olacak biri olurdu. Şimdi o da yok ve ne zaman biriyle bir hayat paylaşıp sorunları birlikte üstleneceğiniz bile belli değil. İşte herşey üst üste gelir ya, bu da öyle bir durum..
Ev mi? Küstük birbirimize..
Yalnızmıyım? Evet hala, malesef..

Kim Ne Arıyor?

zynpnas | 28 June 2007 09:17

Son zamanlarda çevremden sürekli aynı yakınmayı işitiyorum. Kadın erkek farketmiyor, aynı cümleler dökülüyor dillerden; adam-kadın gibi adam-kadın yok piyasada, düzgün bir ilişki kuracak kimse kalmadı memlekette, bu erkeklerin çivisi çıkmış, kadınlar erkeklerden beter olmuş, kadının sevgilisi var, adam evli, çok kapalı hiç anlamıyorum maksadını, İNANACAK kimse kalmadı, GÜVENECEK kimse kalmadı.

Yalnızım dostlarım, yalnızım, yalnız…

Herkese göre herşey aşırı hızlı, inanılmaz laubali bir hal almış ve hiç kimse beş para etmiyor diğerine göre. Aynı ihtiyaçtan muzdarip kadınlar ve erkekler birbirini suçluyor , birbirini değersiz görüyor.

Onsuz Yaşayamam

| 25 June 2007 15:46

Sevgilim beni terk etti. yüreğimde koca bir boşluk bırakarak, çekti gitti. onunla bir trende tanışmıştık. yanında bir adam vardı. çocukluk arkadaşıymış, çok sonraları bu kadının kalbini fethetmem için çocukluk arkadaşını da ikna etmem gerektiğini öğrendim. bazen bu dostluğu kıskandım, bazen imrendim. birbirlerinin sözlerine, onun sözlerine benden daha önem veriyor. kabul etmiştim, ilk günlerdeki gibi zor gelmiyordu. trende ilk defa gördüm. dikkat çekici bir güzelliği yoktu, boyu uzun, salaş giyinmiş bir kızdı. ben kızların daha özenli giyinmesini severim. sonra dönünce, gözlerini ve yüzünü gördüm. bir de gülümseyişini. inanılmazdı. yanına gitmek için fırsat kollamaya başladım. çocukluk arkadaşı, bu hikayede ismi R; ortadan kaybolunca yanına gittim.

Yalnızlık ve mutluluğa imrenmek

darjeeling | 25 June 2007 14:25

Siz en son ne zaman kendi mutluluğunuzu yaşadınız?
Öyle bir ben var ki şuan, burada, çalıştığı ofisteki insanların birbirlerine nasıl bu kadar içten bir ‘günaydın’ dediklerine şaşırıyor. Kadınlar ne kadar da bakımlı, hoş,heyecan dolu, onları izliyor, şaşırıyor.
Bu mutlu kadınların hepsinin evli olmaları bir tasadüf mü diye düşünüyor. Hepsi sabah sıcacık yataklarından ve mutlu evliliklerinden sıyrılıp işe geliyorlar ve akşam aynı mutlulukları yaşayacaklarını bildikleri evlerine koşuyorlar. Siz de bunları biliyorsunuz çünkü herşey gözünüzün önünde gerçekleşiyor. İşte başka insanların mutluluklarına imrenmek sabahın ilk saatlerinde başlıyor.
Bir diğeri hamiledir ve hergün farklı bir olayı anlatıyor size. Bir gün bebeğin ilk resmini gördüklerini, bir gün cinsiyetinin belli olduğunu vs. Siz bunları yaşarken benim günüm nasıl başlamıştı diye düşünürsünüz. Sabah kimseye bir günaydın bile diyemeden uyandığınız o tuhaf yataktan saçma bir alarm sesiyle kalkıp, monoton bir şekilde yüz yıkar, diş fırçalar, giyinir ve evden çıkarsınız. Etraf darmadağındır. Her gün bu gece evi toplayacağım dersiniz ve o evin yalnızlığı içinde kaybolur gider düşünceleriniz. Ofiste ‘haftasonun nasıldı?’ diyen patronunuza ‘iyi,güzel’ demek yerine okkalı bir yalanla ‘süper’ dersiniz yüreğiniz burkularak. Halbuki ne kadar kötü geçmiştir haftasonunuz. Yalnız,sıkılarak,en kötüsü de SEVGİSİZ. Aslında birini severken onun size uzak durmasını hazmetmeye çalışarak. Siz sürekli o imrendiğiniz mutlulukları yaşamaya çalışırken bunun bir türlü olmamasından daha kötüsü var mı?
O, hazırladığınız şeylerden habersizken size bu kadar kötü davranmaya devam eder. Siz koşturur durursunuz onun yakın zamanda görüpte mutlu olacağını düşündüğünüz süprizi tamamlamak için. Sırf o mutlu olsun diye….Kendi mutluluğunuz zaten yoktur. Gerçekleşeceği zamana kadar beklersiniz. O süre içinde sevgisiz ve mutsuz çok an yaşarsınız. Başkalarının mutluluklarına imrenir durursunuz. Çünkü yalnızken mutlu değilsinizdir, bunu bilirsiniz….

Ağlamak Güzeldir

hivaye | 22 June 2007 16:09

Focus Dergisi’ne göre insan yaşamı boyunca 95 litre, yani yaklaşık 10 kova gözyaşı döküyor.kadınlar yaklaşık 5 dakika boyunca 50 damla gözyaşı akıtırken, erkeklerinse sadece gözleri nemleniyor. Buradaki “damla” ölçütü 15 mg’a denk geliyor.
Buradaki yazıda da, gözyaşı bazı toksinler içerdiği ve ağlayarak bunlardan kurtulmuş ve stresten arınmış olduğumuz belirtiliyor:
“Crying:The Natural and Cultural History of Tears” isimli kitabın yazarı Tom Lutz’a göre Endüstri Devrimi‘ne kadar erkeğin de ağlaması gayet normal karşılanırmış. Örneğin Ortaçağ’da Fransanın en ünlü savaşçısı olan Roland öldüğü zaman diğer 20.000 şövalye bayılıp atlarından düşene kadar ağlamışlar. Endüstri Çağı ise daha çalışkan, duygusal olmayan çalışanlara ihtiyaç duyuyordu. İşte o zaman gözyaşları kapalı kapılar arkasına gizlendi. İnsanlar toplum içerisinde ağlamaktan utanır oldular.

Fotoğraf: BBC
Fotoğraf: BBC

Biyokimya uzmanı William Frey’e göre ise henüz kanıtlanmasa da ağlamak insanlığın evrim boyunca stresi azaltmak için kullandığı bir yöntemdi. Frey’in yaptığı araştırmaya göre soğanın sebep olduğu kimyasal gözyaşlarının %98’i su iken, duygusal sebeplerle dökülen gözyaşlarındaki toksin miktarı ilkine göre daha yüksekti. Ayrıca ağlama fasıllarının süresi neredeyse aynıyken, erkeklerin ayda ortalama 1.4 kere ağlamasına karşılık, kadınlar 5.3 kere ağlamaktaydı.
Sonuçta uzmanlar ağlamanın doğal, sağlıklı,ve tedavi edici nitelikte olduğu konusunda hemfikir gibi görünüyorlar. Doyasıya ağlamak veya gözyaşlarınızı içinize akıtmaksa size kalmış.

sperm bank (tüpün içindeki pijler)

yury | 22 June 2007 15:35

Dünya üzerinde uzunzamandır yaygınlaşan olay Sperm bankacılığı. İlk ve en büyük şirket ise Danimarkada açılmıştır ve genelde müşteriler Danimarkalı erkeklerin spermlerini istemektedir .Bunun amacı sarı saçlı, mavi gözlü ve uzun boylu olmalarıdır. Genelde öğrenci kesimi bu bağışı yapmaktadır ama hepsninki kabul edilmemektedir güçlü olanlar kabul edilip 40 dolar kadar bi para ödenmektedir. Alıcı bayanlar ise 210 dolar vermektedir.Yoğun istek üzerine New york ta bir şube açılmıştır. Şimdiki hedefleri ise Asyalı, Hintli, Afrikalı ve Rus kesiminin spermlerini toplamaktır.Yakın zamanın en büyük bankacalık olayını sunmak için Danimarkalı yekililer olayı hızlandırmıştır. her çocuğun sarı saçlı mavi gözlü uzun boylu oldugunu düşünürsek sinek sürüsü gibi olucaz tek tip. Zenci bir karı koca, kocasının haberı olmadan gidip bu bankadan kredi 🙂 sonucunu ben bıle düşünmek istemiyorum-Cahil bilgisiz biri gidip ya şu lafı yaparsa – ben bir bardak sperm alabilirmiyim içine ikide buz atın :)-yaşlı teyze şevke gelirse ve banka kuyruğunda ölürse ?-ya çocuk büyüdüğünde gerçek babasını tanımak isterse iki ailede zor durumda vallah-ya yanlışlıkla bütün ırktan insanların tüpü tek tüpte birleşirse çocugun yarısı siyah yarısı beyaz , gözler çekik , sarı saçlı, bu kokteyl sakat olmazmı.3. dünya savaşı cıksa cocuk ortada kaldı.-ya yeni yetme sperm vericek erkek orda kısır olduğunu öğrenirse bide çocuk bizi oyaladı diye para isterlerse-kadınlarda artık koclarına sana gerk kalmadı derlerse tınlamazlarsa.-Hani dedik ya sperm güçlü olan alınıyo ilk spermler arası boks maçı yapılıyo dereceye giren yoluna devam ediyo.