bildirgec.org

kadın erkek hakkında tüm yazılar

YALAN

astral | 05 January 2010 09:38

Hiç yalan söylememişmiş.

– Sim kartımı değiştireceğim.
– Seni bırakmayacağım.
– Seni seviyorum ve aşığım.

Sim kartını zaten değiştirmedin, durum ortada. Mevzu yapmadım. Ama değiştireceğim dedin mi, dedin. Değiştirdin mi, hayır!

Beni zaten bir kez terk ettin. Bu da ikinci. Hani bırakmayacaktın? Yalan değil miymiş bu laf? ‘Seni bırakmayacağım.’

Seni seviyorum ve aşığım. Bu mudur sevginin ve aşkının kredisi? Aşk kavramın ve ‘seni seviyorum’un anlamı bu mu sende?

(Yazılar herhangi birine yazılmamış olup, hayal gücünün özgür uçuşlarıdır.)

ZAFER SAYDIKLARIN K..INDA PATLADIĞINDA, GÖRECEKSİN ZAFERİ!

astral | 31 December 2009 12:28

httpfirenzegold.files.wordpress.com200903tears.jpg
httpfirenzegold.files.wordpress.com200903tears.jpg

Ki, ben beni biliyorsam geleceksin; kim ki gelmedi? O açılmayan telefonların sahibi kişi; kim zamanı geldi, ikna etme çabasına girmedi, tekrar?

Duy zaman! Hiç mi yok, inkarın, ihtimalin? Teninde fermandım ki, ben anında gün batımında yaldızlı ışıktım ufkunda, terinde; nerede? Neredesin? Ey zaman! Konuş benimle, konuş ki, zaman dursun biraz. Durmalı bu gönlümdeki isyan. Sana ‘yok’ gelen bu çağrı, benim son haykırışım zamana…

CANIM

astral | 30 December 2009 12:09

httpimg.blogcu.comuploadsMeLye_uzuntu_Neden_Tek_Kisilik.jpg
httpimg.blogcu.comuploadsMeLye_uzuntu_Neden_Tek_Kisilik.jpg

Şimdi bir düşün yanmış isiyim…
Geride kalmış buzdolabında içilmemiş/içilememiş hevesle alınmış, hevesli akşam/ geceler için saklanmış alkoller…

Soğuk bir ‘Nasılsın canım…?’ olmuş-um. Susakaldım, diyeceklerimi unuttum. ‘Bu muyum ben?’ dedi kendim kendime bin kere, saniyenin bin de birinde.

Susakaldım, canım lafından nefret ettim, hayatım boyunca artık canım lafından nefret edeceğimi anladığım andı.

NEFESİN

astral | 29 December 2009 11:10

httpth01.deviantart.netfs13300Wi2008058c3____by_canca.jpg
httpth01.deviantart.netfs13300Wi2008058c3____by_canca.jpg

Sözlerimin sebebisin. Kaynağısın. Her sözüm senden kopup sana koşuyor. Hepsi sonsuzlukta seni arıyor. Sana yandığından delipervane cümlelerden başka sığınağı olmayanı oynuyor siyaha çalan lake bir gecede, yıldızsız kuytuda…

‘Sözlerimde sözlerin var’ diyorsun.
‘Ah, çok hoş değil mi?’ Nasıl olabilirdi ki başka türlü. Senin için çarpıyor kalbim. Öyle huzurlu bir kadın oldum ki… Kendimi aştım, niye? Seni öyle çok arzuluyor ve hayatımda istiyorum ki, hayatımı yeni baştan yazabilirim.

Helvanı dağıtıyoruz, sorduğun da soru mu?

astral | 29 December 2009 09:31

www.fotografcirehberi.com
www.fotografcirehberi.com

Helvası dahi dağıtıldığı halde, durumu kabullenmeyen obsesyon vakası

Ruhuma bulaştırdığım katran senin izlerim. Benim sendeki izsizliğimse, benim. Ki o izsizlik ki; katranın sebebidir asıl. Oysa izsizliği en çok anlayan sendin. En çok sana dokunurdu izsizlik.

Kokumun olmayışına dahi katlanamayan sen, ben hiç sana yazılmamışım, hiç sende seyir bulmamışım ya da sen hafıza kaybına uğramışsın gibi ya da hafızanı dolabın üst raflarına – hani kullanılmayanların kaldırıldığı raflar olur ya- kaldırmış gibi; adım yok, ben kimim, ben sen de var mıydım?

teninin kokusu

astral | 28 December 2009 11:57

Şimdi bir anı fısıldayarak geçiyor yanımızdan…

Gece üzerimize yürüyor sevgilim. Ruhum bir nehir kenarında, kendini suya akıtıyor; düş aşırı. Şimdi bir anı fısıldayarak geçiyor yanımızdan, dudağımızda bir buse kalıyor bir o kadar habersiz.

Ben sana düşüyorum, düşlerimden çok önce. Sen bana kalmadın, dün gördüğüm düşte oysa. Oysalara kristallerini sunan kadınım. Yakın, bir o kadar uzak olan; kadınım…

Suskunluklarımı aya açtım. Hem konuştuk hem sustuk karşılıklı. Bilir misin, karşılıklı susabilmek iyi bir şeydir. O zaman ilerlemiştir iletişiminiz. Ne zaman ki, susmak sıkıntı verir, asıl korkutandır suskunluk. Konuşma çabası taşımıyorsan huzur vardır…

beyaz kemikten toka 3 (susmak ve itaat etmek)

astral | 25 December 2009 12:09

Bölüm üç…
Bu hikaye, dört kadın, dört kuşak ve bir tokanın hikayesidir…

Susmak ve itaat etmek…

Havva saçında kemik beyaz bir toka, ağzında sigara gün boyu temizlik yapar, çocuklara bağırır, sonra baş edemediği noktada çocuklara afyon verir ve küçük bir dinlenme verirdi kendine. Yedi oğlanla uğraşmak kolay mıydı?

Kız ona yardımcıydı ama hepsine birden verirdi otu. Hem bu yaygındı. Zararlı olabileceğini hayatı boyunca düşünmeyecekti. Çocukların çocuklukları yarı otla geçecekti.

‘Şimdi zaman bir kuru yalan…’

astral | 23 December 2009 09:45

Gabor Dvornik, Macaristan
Gabor Dvornik, Macaristan

Asılı, yükleniyor hayat girdaplarına.
Bir dönüyor, bir duruyor, baş aşağı dünyaya Leyla Leyla bakarken. Çoktan göz yaşları akmışken, kurumuşken; ruhu kurumuş bir okyanusken…

Hala onu bekliyor, istiyor, söylemiyor; söylemeyecek; kendine dahi. (!)
Son nefesini ruhundan evrene üflerken, ‘Şimdi zaman bir kuru yalan.’ diye tekrarlayıp duruyordu, terler içinde kalmışken; kendinden geçmişçesine, gözlerini bir noktaya dikmiş, burada değilmiş ve gördüğü başka bir evrenmiş gibi söylendi söylendi durdu, zaman tersine akarken…

her yerde aşk var

astral | 22 December 2009 10:43

Yoktan bir günaha batan kederin habercisiyim. Çokçalarına göre gereksiz bir sızıyı taşıyan yüklenici… Herkes sevgiden, aşktan bahsediyor, televizyonda, şarkılarda, posterde dahi aşk; her yerde aşk var:

Metroda kıskandıran aşıklar, mağazalarda sarmaş ıslak vıcıklıkta aşkcıklık, arabalarda 130’la giderken yapılanlar haberlere düşecek kadar konu oluyor, iş yerlerinde yakalananlar, aldatanlar aldatamayanlar, aldatmayı düşünüp de beceremeyenler, ‘Ben hiç aldatmam’ deyip de direk terk edenler, kıskananlar, üçüncü sayfa cinayetleri, anlaşamayanlar, ayrılsak da beraberiz diyenler, ‘Ben de kalır o artık’ diyenler…

anlıyorum üstelik

astral | 21 December 2009 15:44

Adiliğinin sebeplerini de gayet iyi anlıyorum üstelik…

Ben, onu baştan sona, tüm nedenleri ve aşamalarıyla anlıyorum. O benim onu anladığımı bilmiyor. Anlıyorum çünkü anlatamayacağım kadar çok adilik yaptım zamanında.

Beni terk etmesini de anlıyorum üstelik. Tamam, yalan da olmayabilir; o hisler. Ben yapmadım mı tüm bunları? Alasını yaptım. Sevdim, çıktım, gönül verdim, gönlünü çaldım ve ‘Olmuyor sıkıldım!’ deyip; ortalıktan kayboldum mu? Evet, ta kendisiyim. Yaptım. Bir kez de değil üstelik. Sonradan kendimi kınasam da o sıra bana o doğru geldi.