bildirgec.org

internet hakkında tüm yazılar

Internet güzel şey

bilibilek | 17 June 2002 13:42

Duyduğuma göre Offspring yeni bir albüm hazırlamış, onu da sadece internet release yapmış. Aradım da bulamadım ama bu fikir beni düşündürdü, çok eylendiğimden değil yani, offspring sevmem de zaten amma…

Albüm internette çıkıyor ve 1 dolara download ediyorsunuz. Korsan CDden bile ucuz. Ve kazanılan para sadece offspring’e gidiyor, SONİ, EMI ve phillips araya girmiyor.

Aynısını kitaplar için düşünüyorum, ve gazeteler ve filmler. Aşağı yukarı herşey alınıp verilecek, ama daha da iyisi var: herkes aynı seviyede olacak. Herkes sadece yaptığıyla ölçülecek. Bugün Offspring koyduysa yarın ben koyucam. Belki de bedavaya yaparım, belli olmaz.

türk telekom kablo modem erişim hızlarını düşürdü!

sezyum | 12 June 2002 14:21

özet: tt, internet erişim hızımızı yine kesti.bu sabahtan itibaren kablo modem kullanıcıları indirme hızlarında bir yavaşlık, fazla indirme yapmayan kablo kullanıcıları da oyunlarında hafiften bir lag hissedecek…

aslında ben de bu durumu sıradan bir “sallamacı türk telekom” ya da kablo net‘in sıradan arızalarından biri zannetmiştim fakat yaptığım bir iki telefon görüşmesinden sonra dün geceden itibaren türk telekom’un kablo modem’lerin hızını kafasına göre bir ayarlama yapıp kestiğini ve yine kafasına göre bi ayarlamayla max. 10k tadına, kısacası dial-ıup modem tadına getirdiğini öğrendim.

bana verilen 0212 55 19 40 -ki kendisi türk telekom bilişim hattı’nın numarasıymış, tabii ki cevap vermedi.

kablo net ise henüz kullanıcılarına sözkonusu hız azaltma konusunda bir açıklama yapmadı.

bu durumda bize de bir şekilde bunu protesto ederek hakkımız aramak düşecek. yetersiz altyapısıyla hala abone almaya devam eden ve kafasına göre erişim hızını engelleyip sonunda bizi eski 33600 modemlerimize geri dönmek zorunda bırakanlara karşı bir tavır, bir hareket istiyorum.

bir mail aldım, aynen aktarıyorum.

pinkfloyd | 08 June 2002 05:29

Internet Tüketicilerini Koruma Organizasyonu (ITKO) olarak sizlere bu e-postamizda Telekom’un ve dört büyük özel internet servis saglayicisinin bir yillik internet erisim aboneliklerini karsilastirdik. Telekom biryandan 64K internet dogrudan erisimi (framerelay) aylik 312.5 milyon TL ye satiyor ve bir de 139 milyon TL baglanti ücreti aliyor diger taraftan da son kullaniciya 36 milyon TL den yillik abonelik satiyor.

Bu farkin temelinde yatan iki ana etken var. Bir tanesi yaklasik 52K lik hizla çalisan bireysel kullanicilarin 5-10 tanesi için bir port ayriliyor. Kullanici bos port bulamazsa da derdini anlatabilecegi kimse yok. Biz 10 tane ayrildigini varsaysak bile 10 kullanicinin yillik abonelik fiyati 360 milyon TL oluyor, hemen hemen diger baglantinin 1 aylik bedeli. Kalan farki nasil izah etmek gerekir, once diyebiliriz ki karsisinda ticari bir sirket oldugunu düsünerek ona biraz kazik atiyor. Mesela %100 fazla fiyat verse onu iki ayliga esitlemis olur. Peki kalan bölüm nedir? Kalan bölümün bir kismi hepimizin bildigi hesapsizlik ama asil fark biri telefon parasi ödemiyor digeri ödüyor. Telekom da bu fiyatlandirma politikasi ile aslinda bireysel internet abonelerinin ne kadar çok telefon parasi ödedigini kabul etmis oluyor.
1 Yillik Sinirsiz Internet Erisim Paket Fiyatlari

Sözlük

tga | 01 June 2002 01:40

bir sözlüğe ihtiyacım oldu bi an

sözlük aradım; google‘dan, downloadnokta kom’dan sonra,bir, iki tane sözlük buldum enteresan. download nokta kom dan bu şekilde arıyacaktım ama sözlük kelimesinin ingilizcesini hatırlayamadım ;o(. iyiki sesli sözlük‘e denk geldim neyse buldum sonunda bir kaç şey. belki lazım olur diyede şaptım…

Yazılımcıyız

stalker | 12 April 2002 15:51

Kendisi de çok iyi bir yazılımcı olan bir arkadaşımdan bugün geldi bu yazı. Kaynağını bilmiyorum yanlız.

Çoğunlukla doğru yerlere dokunmuş yazan -artık kimse-. Bana da çok fena dokundu tabi.

Parlak CV’ler, yüksek maaşlar, havalı işyerleri. En kaliteli okulların en önemli bölümlerinden mezun olan öğrenciler son yıllarda giderek daha da popülerleşen meslekleri icra ediyor. Üniversite sınavlarına hazırlanan ya da okuyan herkes onlara özeniyor. Ancak herkesin özendiği bilgisayar mühendisleri beklentinin aksine durumlarından memnun değiller ve en iyi ihtimalle 5. yıllarında istifa ediyorlar.

Dünyanın bilgi çağında ışık hızıyla ilerliyor olması, bilgisayar ve iletişim sektörünün daha da popüler olmasına neden oldu. Artık üniversite sınav tercihleri yapılırken ya da meslekler hakkında kafa yorulurken ‘Çağ bilgisayar ve internet çağı, en iyi tercih yazılımcı olmak’ diye düşünülüyor. Bütün üniversitelerin ilgili bölümlerine talep patlaması oldu ve bilgisayar sektöründe yer almak için adeta bir yarış var. Ancak olayı ters açıdan değerlendirip bilgisayar dünyasında çalışanlara baktığınız zaman ortaya farklı bir tablo çıkıyor.

Herkes onlara özeniyor, onlar da kendilerine özenenlere özeniyor. Mesleğinin zirvesindeyken ya da çok iyi paralar kazanıyor, milyon dolarlık projelere imza atıyorken kariyerini bırakıp lokantacı, fotoğrafçı ya da çiftçi olan isimlere son yıllarda sıklıkla rastlanıyor.

Daha geçen hafta kariyerlerinin zirvesindeyken istifa edip restoran açan iki başarılı üst düzey yöneticinin, Tarık Bayazıt ve Savaş Ertunç’un başarıları gündeme gelmişti. Her iki isim de uluslararası firmaların Türkiye’de üst düzey yöneticiliğini yapıyorlardı. Bir gün ‘bilgisayar başında sıkışıp kalmaktan, hayattan bezmekten’ dolayı işlerinden istifa edip lokanta açmışlardı ve bugün hayatlarından son derece memnunlar. Şu anda bilişim sektörünün cazibesi, yan etkilerinin görülmesine engel oluyor; ancak kısa süre sonra mesleki kariyerlerini, dolgun maaşlarını bırakıp köye dönen mühendislerin örnekleri çoğalacak.

“Bir gün köye dönüp domates yetiştireceğim” Modern dünyada, şehirli insanın bütün yaşamını bilgisayara bağlaması ve ofislere sıkışması büyük bir handikap. Ancak bir kesim var ki onlar için sorun handikap sınırlarını çoktan aştı. Son yılların en popüler ve en rağbet gören mesleği olan bilgisayar mühendisliği alanında çalışanlar, en basit tabirle bilgisayar mağdurlarının başında geliyorlar. Yazılım yapmanın tüm hayatlarını işgal etmesi sebebiyle kendilerini ‘zombi’lere benzeten bu sektör çalışanları çoğunlukla bitkisel hayatta olduklarını dile getiriyorlar.

Daha okul döneminde iken büyük bir stresin içerisinde olduklarını anlatan yazılım mühendisi İnci Avcı, hiç aralıksız 10 saat bilgisayar başından kalkmadan çalışmak zorunda kaldığını söylüyor. Avcı’ya göre programın büyüklüğü ya da küçüklüğü fark etmiyor ve her program için beyninizi maksimum kullanıyorsunuz. Yazılım dünyasının önceden de zor olduğunu anlatan İnci Avcı “İş zaten stresliydi, şimdi saniyelerin bile çok önemli olduğu internet dünyasında çalışıyoruz ki stres maksimum seviyeye çıktı. An geliyor binlerce insan siteye hücum ediyor ve site çöküyor. Müdürleriniz başınızda, sizden 10 saniye içerisinde sorunu bulup çözmenizi istiyorlar. Üstelik en basit hatanızın maddi karşılığı da çok büyük. Bu tarif edilemez bir stres kaynağı” diyor.

Günün yarısını 25 cm.lik ekran karşısında geçirmek, sürekli stres altında olmanın verdiği dalgınlık, unutkanlık ve gerginlik onların yaşamlarının bir parçası olmuş artık. Hatta bu yüzden dünyanın pek çok yerinde tanıklıkları bile kabul edilmiyor. Mesleğe başladıktan sonra sosyal hayatının tamamen bittiğini söylüyor Avcı; “Rüyamda bile program yazdığım çok oldu. Bütün hayatınız bir bilgisayar ekranı. Ne sosyal hayatınız kalıyor ne aileniz. Yoğunluktan anne olmayı bile düşünemiyorum. İş dışında konuştuğum kişi sayısı haftada 4’ü geçmez. Bir gün istifa edip köye döneceğim ve tarlada domates yetiştireceğim.” Bilgisayar ve yazılım dünyasında çalışan herkesin temel şikayeti aşırı stresli olmak. Özellikle internet yazılımı konusunda çalışan yazılımcılar mesleklerine ortalama 5 yıllık bir ömür biçiyorlar. İnternet yazılımı konusunda çalışan Hilmi Eldem yazılım mühendisliğinin doğası gereği çok zor olduğunu; ancak internetin de işin içine girmesiyle içinden çıkılmaz hale geldiğini söylüyor: “Günde 8 10 saat ekrana bakıp programlar yazmak yeterince yıpratıcı; bir de bir milyon kişinin aynı anda bağlı olduğu bir sistemde hata olması ihtimali sizi sürekli istim üzerinde tutuyor. Kafanızda sürekli kodlar dolaşıyor. Hayata 1 ve 0 olarak bakıyorsunuz dersem abartmış olmam. Bu sebeple en fazla 6-7 yıl bu işi yapabilirsiniz. 30 yaşında bu işi mutlaka bırakırsınız. Hiç kimse bu stresi ve tempoyu çekemez.” “Konuşma yeteneğimi kaybettiğim bile oldu”

Yazılım dünyasında çalışan mühendislerin tamamı zaman zaman günde 20 saati bulan yoğunluktan şikayetçi. Ancak bu yoğunluğu kabullenip tempoya ayak uydurmaya çalışıyorlar. Öyle ki çoğunlukla yemekler de ekranın karşısında yeniyor. Yazılım mühendisi Bülent Avcı mesleği ile ilgili bizimle konuşurken bir taraftan da üzerinde çalıştığı programla ilgili notları karıştırıyor. Bazı programları yetiştirmek için üç gün uyumadan çalıştığı günler olduğunu anlatıyor Bülent Avcı; “Özellikle internet yazılımcılığında stres çok büyük. Hayatta hata yapma şansınız var ancak yazılım dünyasında hata yapamazsınız. Aslına bakarsanız yazılımcıların insan ilişkilerinde başarısız olmasının nedeni de bu. Hayatı da sıfır hatalı düşündüğünüz için kimseyle geçinemezsiniz. Zihniniz sürekli programlarla meşgul. Beyniniz o kadar yoğun çalışıyor ki bazen konuşma yeteneğimi bile kaybediyorum. Davranışlarım tuhaflaşıyor” diyor.

Avcı’ya göre uygulama?geliştirme bölümünde çalışan her yazılımcı kabuslar görür ve kesinlikle uyku düzensizliği sorunu yaşar. Sürekli programlarla uğraşan meslektaşlarının ikili ilişkilerinde başarısız olduğunu söylüyor Bülent Avcı ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Bilgisayar dünyası farklı bir dünya. Bütün hayatınız bir monitör. Aslında hoşunuza bile gitmeye başlıyor. İnsan ilişkileri fedakarlık ister, karşılıklı tavizler ister. Ama bilgisayar dünyasında öyle bir şey yok. Bilgisayar size itaatsizlik etmiyor. Bir süre sonra bu şekilde yaşamak hoşunuza gidiyor ve kendi dünyanızda yaşıyorsunuz. Bütün hayatınız bir bilgisayar ekranıyla çevriliyor. Toplumdan tamamen kopuyorsunuz.”

Bir diğer yazılım mühendisi Refik Sarıtepe ise mesleğe başladıktan sonra ülser olduğunu söylüyor. Sürekli stres altında çalıştıklarını anlatan Sarıtepe “Programları önce kafanızda yazar sonra kodlara aktarırsınız. Beyniniz sürekli rakamlarla, kodlarla meşguldür. O yüzden sık sık dalarsınız. Etrafınızdakileri duymaz, dünyada neler oluyor hissetmezsiniz. Tatilde, uykuda, her yerde kafanızda kodlar uçuşur. Bir keresinde çok uğraştığım ve çözemediğim bir problemi rüyamda çözmüşüm. Gece not aldım rüyamda gördüklerimi” diyor.

Bilgisayar dünyasında yaklaşık 20 yıl çalışan ve yazılım piyasasının tecrübeli isimlerinden olan İbrahim Sayın ise yazılım dünyasında çalışanların da, o sistemleri kullanan bilgisayar kullanıcılarının da bindiği dalı kestiğine inanıyor. Çılgınca ve biraz da gereksizce hayatımızı bilgisayara teslim ettiğimize inandığını söyleyen Sayın; “Yazılımcı sanal bir dünyada yaşar. Herşeyi orada düşünür, uygular ve bitirir. İşin içine internet yazılımı da girdiği için tamamen bambaşka dünyalarda yaşamaya başladık ve bilgisayar ekranlarının esiri olduk. Yazılımcılık doğası gereği zordur, zihniniz çok yorulur ve çoğunlukla da 30 ‘unu geçtikten sonra bu mesleği sürdüremezsiniz. Ruh sağlığınız için işi bırakmanız gerekir” diyor. Bilgisayar mühendisleri şimdilerde herkesin özendiği bir mesleği yapıyorlar ancak olaya mühendisler cephesinden bakarsanız ortaya pek de parlak bir tablo çıkmıyor. Toplumdan kopmuş, ikili ilişkilerinde başarılı olamayan, bir süre sonra kilo ve göz bozuklukları dahil birtakım sağlık sorunları ile karşılaşan, zihni dağınık insanlar çıkıyor.

bizim okul

Chudo | 17 March 2002 17:19

burasıbizim okulun web sitesi. burası ege üniversitesi burası en elit üniversitemiz bilkent yine itü, yıldız teknik burada da daha beteri boğaziçi var. yine anadolu üniversitesi ve güzel sanatlar fakültesi! ile ünlü mimar sinan dumura uğratan üniversitelerden. taşra üniversitelerine hiç bakmadım. daha sonra

yabancı üniversiteler ne yapmış acaba derken harvard, michigan yale cornell, stanford, cambridge, oxford, Pennsylvania gibi üniversitelerin sitelerine baktım. bu bildiriye neden olan site ise burada. Gerçekten diğerlerine oranla çok hoş bir site yapmışlar. birazda bu site en azından renk uyumu ve sadelik açısından hoşuma gitti. hiç yoktan b.kunu çıkarmamışlar. yine burası da fena olmamış. eminim yukarıdaki üniversitelerin öğrencileri arasında bu işin hakkını verecek bir dünya öğrenci çıkar. demek ki yurdumda bulunan bilgi işlem memuruna site yaptırma mantığına benzer bir mantık heryerde varmış. eminim daha güzel ve daha beter sitelerde bulunabilir ancak benden şimdilik bu kadar.

İNTERNET GERÇEĞİ

AhmetAksüt-hafif | 06 March 2002 10:17

Ben kişi olarak uzundur İnternet inceliyorum. Bazen bir arkadaşım var, onunla birlikte dolaşıyor, hatta bazen bira içiyoruz. (Sizler kim bilir neler yapıyorsunuzdur dolaşırken?)

Mesela bana soruyor şu konuda bir siteye girelim, yada şunu araştıralım diyor, bakıyoruz, konuşuyoruz, bazen daha kalabalık oluyoruz. İki haftadır alt kata geçtim. Bizim binanın altında, büyük bir kömürlük vardı, doğalgaza geçince orası boşaldı, böldük, benimki tertemiz oldu, dekorasyon yaptık kendimizce, güzel oldu. Şimdi sitelere girmek daha rahat. Arkadaşım (ismini vermiyorum takma ad kullanacakmış, bulamadık daha) bir kere açık saçık sitelere girelim dedi, neler var. Sanmayın ki müptelası olduk, bir kereydi o. Türlü konulardan diğer türlü konulara açılıyoruz . Şimdi o da bir bilgisayar alıyor. Evde onunda oğlunun bilgisayarı varmış, dedim ki paraları nereye götüreceksin, al sen de bir tane kendine, ne olacak? O da bu geniş dünyanın, bu geniş bilgi paylaşımının hayranı oldu, zaten başka ne yapabiliriz daha güzel? Bilen varsa söylesin hemen bırakırım sanal dünyayı.

Lafı dolandırıp çok özellere saplandım. İnternet’te dolaştıkça şöyle bir gerçekle göz göze geliyoruz. Genelde kötü kalpli sitelerden oluşuyor İnternet. Çünkü genelde gizli kalmış şeylerin buluştuğu yer ya burası. Adana’daki ayak fetişisti buluyor Kocamustapaşa’daki ayak fetişistini konuşuyorlar, ne konuşuyorlarsa artık. Unutmamak lazım, kötülük her zaman iyilikten daha caziptir. İyi kalpli olmak da cesaret ister. Madem burası bir fikir paylaşım yeri bende sizlerle bir projemi paylaşmak isteyeceğim yakında. Şimdilik sadece iyi kalplilik üzerine oluşacağını söyleyeyim. Ben bir emekliyim, yanlış anlamayın yaşım genç, erken emeklik de olsa insan emekli olunca kendini otomatikman yaşlı zannediyor.İnsanlar belli bir yaşa gelince gerçekten kenara itiliyor. Bunu nereden anlıyoruz biliyor musunuz? Yaşlı modası gördünüz mü hiç? Bebek modası, çocuk modası, şişman modası, tesettür modası ama yaşlı modası yok. Onlardan kenara çekilmeleri isteniyor. Onlar da yaşlarını dengelemek için gittikçe daha genç giyiniyorlar. Laf lafı açtı. En önemlisi insanın kendini sürekli bir gelişime tabi tutmasıdır. İnternet’e girdiğimden beri, eskiden de yazardım ama, meğer yanlış yazıyormuşum bir çok şeyi. Bildir geçte yazım kuralları var, düzelttim bir çok yanlışı. Ama daha güzel bir formülüm var artık, yazdığım yazıları Word diye bir programın bir özelliği sayesinde düzeltiyorum. O yanlışların altını kırmızı yapıyor, onun üzerine gidip sağ tuş, ve doğrusunu seçiyorsun. Kullanmayanlara tavsiye ederim. Teknik anlamda hızla öğreniyorum.yaşam sürüyor.Saygılarımla.

internette dolandırıcılık türleri, bölüm 1

akkoyun | 06 March 2002 10:16

ABD’de Internet kullanılarak yapılan dolandırıcılıkların 2000 yılındaki istatistikleri şu şekilde veriliyor:

2000 Internet Fraud Statistics Top 10 Frauds

1.Online Auctions-78%

2.General Merchandise Sales-10%

3.Internet Access Services-03%

4.Work-At-Home-03%

5.Advance Fee Loans-02%

6.Computer Equipment/Soft-01%

7.Nigerian Money Offers-01%

8.Information Adult Services-01%

9.Credit Card Offers-0.5%

10.Travel/Vacations-0.5%

İnsanlar en çok ve açık farkla online auction (acik arttirma) da dolandırılıyorlar. İkinci sırada ise genel tüketim malları alışverisi var. Buradaki istatistik oranları, örneğin %78 oranı, yüz kişiden 78’i dolandırılıyor anlamında değil. Dolandırıcılık şikayetlerinin %78’i internetteki açık arttırmalarla ilgili demek.

Bu dolandırıcılık türlerinin hemen hepsine ben internette rastladım ve bazılarının nasıl işlediğini merak ederek, fakat risk almamak kaydı ile, işin ucuna kadar soruşturdum. İnternet kullanıcısı olarak öğrenmek maksadı ile. Kendinize ait bir bilgi ve para vermediğiniz sürece başınıza en kötü gelebilecek şey e-mail adresinizin spamcılara satılmasıdır, o yüzden siz siz olun bunları inceleyeyim derken sakın kendinize ait en ufak bir bilgi vermeyin ve yedek bir posta kutusu açarak kullanın.

Yukaridaki 10 çesit dolandırıcılık nasıl yapılıyor?

1.Online auctions (açık arttırma)-%78

Açık arttırma internette çok yaygınlaştı ve çok önemli bir ticari arena ve kişisel eğlence aracı haline geldi. En çok el değiştiren mallar, oyuncaklar, video, oyun ve müzik CD’leri, DVD’ler, elektronik ev aletleri ve bilgisayar parçaları. Yüzlerce açık arttırma sitesi mevcut. Dolandırıcılığı açık arttırma sitesi değil, bu sitede mal alıp/satanlar yapıyor. Örneğin bir kisi sahte isimlerle satıcı rolünde kaydoluyor. Olmayan mallarını açık arttırmaya koyuyor. Açık arttırmayı kazanan kişiden, malı göndermek için, bedeli ödemesini istiyor. Para geldikten sonra mal gönderilmiyor. Bu şekilde dolandırılanlar için polis devreye girmiyor. Tanımadığınız kişiden, şirketten alıs-veriş yapmayın diyorlar. Karşı tarafın cevabı da hazır, ben gönderdım, postaneye sorun…

Dolandırılan kişi bütün masrafı kendi çekmek üzere mahkemeye baş vurabilir fakat dolandırıcının kimliğinin tespiti ve suçu işlediğinin ispatı çok zor. Açık arttırmada çalıntı mal satanlar da oluyor ve polis devreye giriyor ve mala el koyuyor. Böylece açık arttırmada parayı ödeyıp malı alan kişi madur oluyor. Açık arttırmada satılanlar genelde küçük meblağlar olduğu için kimse üstüne gitme motivasyonunu bulamıyor.

Yaklaşık bir yıldır yerel açık arttırma sitelerini aktif olarak kullanıyorum. Fakat hiç bir ABD açık arttırma sitesini kullanmıyorum. Avrupalıları daha ciddi ve güvenilir buluyorum. Kendi istatistiğime göre 69 adet alım/satım yapmışım. Kullandığım auction sitesinde “gold area” yani güvenilir kullanici kategorisindeyim. Yaptığım alışverişler içinden sadece 1 tanesi bedelini ödedigim halde bana gönderilmedi. Buna karşılık, bedelini aldığım halde, 1 tanesi karşsı tarafın eline ne yazıkki ulaşmamış. Sadece bügun, sattığım 3 malı postalamak için postaneye gideceğim ve satın aldığım 1 malın bedelini göndereceğim. İşlem sayısı 73 olacak. Elime geçmeyen malın dolandırıcılık olduğu aklıma gelse de kesinlikle inanmıyorum. Benim gönderdiğim ve kaybolan paket de posta zayiatıdır. Normal posta hizmetlerinde kaybolma (bence çalınma) oranı bile internet alısverişlerinden daha fazla…

Meblağlar küçük, ve işin yararlılığı, kayıp oranına göre daha büyük olduğu için bu el değiştirme sistemini sonuna kadar destekliyorum. Evimde kullanılmayan, işe yaramaz ne varsa sattım. Burada, auction sitesinin ve alışveriş yapılacak kişilerin seçimi çok önemli! Bu da tecrübe ile geliştirilebilecek bir şey. Yerel açık arttırma sitelerini kullanmanızı ve ülkeler arası alışveriş yapmamanızı tavsiye ederim.

hadi IQsu yüksekler iş başına!

energy | 08 November 2001 17:57

Bu sabah Zaman gazetesinden alındığı anlaşılan (ama kontrol fırsatı bulamadığım) şöyle bir haber geldi mailboxıma.

Bu sitede hacker’lıkla ilgilenenler olacağını düşünerek copyliyorum.Zamanım olsa da ben de azcık uğraşsaydım diye zamanı olanları da kıskanıyorum. İlgilenenlere başarılar dilerim.

ICQ’dan numara çalma yöntemini bularak adını duyuran Çığır İlbaş, bunu
yayarak dünyaca ünlü chat programı ICQ’yu kalbinden vurdu.

İnternette bir dönem hacker’lık dersleri de veren İlbaş, şimdi
yaptıklarından pişman. Kendini veri güvenliği sistemlerine adadığını
söyleyen İlbaş, bulduğu tekniklerle de adından söz ettiriyor.

Türk akademisyen Çığır İlbaş, dünyada milyonlarca kullanıcısı bulunan
internet chat servisi ICQ’nun 42000000 numarasını hacker’lık yaparak bir
Amerikalıdan çaldı. Bu numara kolay hatırda kaldığı için ‘özel numara’
olarak niteleniyor. Numarayı ele geçirme yöntemini 500 kişilik net kulübünde
hack meraklıları ile paylaşan Çığır İlbaş, dünyada ICQ’ya olan güveni sarsan
kişiler arasında yer aldı. Çığır İlbaş’tan öğrendikleri yöntemi deneyenler
istedikleri ICQ numarasına sahip oldular.