bildirgec.org

güzin abla hakkında tüm yazılar

GÜZİN ABLANIN ÖLMEYEN KÖŞESİ

keremx | 24 October 2008 14:40

güzin ablamız
güzin ablamız

DERDİNİ SÖYLEMEYEN DERMAN BULAMAZ

İşim gereği gün içerisinde birçok gazeteyi okuyup inceliyorum. Hürriyet gazetesinin Kelebek eki bunlardan biri… Kelebek’te özellikle Güzin ablanın yazılarına mutlaka göz atıyorum. Yorumlarında katılmadığım noktalar olsa da, Genç kızlar ve erkekler için ibret dolu birçok hayat hikâyesi yayınlanıyor burada. Psikoloji, psikiyatri, rehberlik alanına giren birçok diyalog kayda geçiyor bu sayfada. Bu özelliği ile sayfa birçok akademisyenin araştırma konusu olmuş.

Eski Sevgiliyi Unutma Kürü !

| 07 June 2007 13:34

Kaynak:msn.com

“MSN Lifestyle: Men” Sitesinden aldığım bilgiler ve naçizane katkılarımla 7 adımda eski sevgiliyi unutma ve aşk acısından kurtulma programını açıklıyorum. Vatana, Millete hayırlı uğurlu olsun!

1) Onla iletişimi kesin! Telefon numarası, e-posta adresi, ev adresi aklınıza ne gelirse bunları kaybedin. MSN listenizden de çıkarın. Onla karşılaşmanız muhtemel olan yerlerden uzak durun.

2) Yak bütün fotoğrafları ! Ona ait bütün eşyaları. (bkz: Tarkan). Tamam eşyaları yakmasanız da ona geri vermek için bir arkadaşınızı aracı olarak kullanın. Zira iletişimi kesme 1. kuralımızdı.

Güzin Abla

bildigimiz son sey | 05 May 2007 20:38

Hep gerçek bir Güzin ablam olmasını istemişimdir. Bu öyle bir Güzin abla olsun ki en olmadık soruları sormama rağmen bana kızmasın, beni azarlamasın, benden soğumasın ve benim hakkımda kötü düşünmesin.

Aslında insanlar sormaya, öğrenmeye muhtaçlar. Ne zaman “sen sus bakıyım, o ne biçim soru öyle” dense, içim cız eder. Bilsem, zaten sormazdım, sordum ki öğrenmek çabasındayım. Bilginin paylaşılması, ama mantıklı bir şekilde, bilenin derin bilgisinin çeşmesinden akan sudan kana kana içmek gibi olsa. Her daim, sen bilmezsin çekişmesinden uzakta, aynı zamanda da sorulmadığında konuşmayan, ters konuşulduğunda ise sonuna kadar dinleyen, en sonunda da yalnızca dinlenileceğine kanaat ediyorsa konuşan bir Güzin abla portresi var aklımda.

Güzin abla hayata gözlerini yumdu.

oci | 18 July 2006 09:49

Dertlerimizi dinleyip, bize çareler üretmekte mitleşmiş, Güzin abla 84 yaşında hayata veda etti. Zaman zaman çok ciddi konulara çözüm üreten, bu konulara ürettiği çözümler ile bazen fıkralara bile konu olan, çoğu insanın dert ortağı hayata gözlerini yumdu. haberin devamı burada.

akşam akşam ..

cebrailiye | 22 June 2006 00:08

serdar turgut genel yayın yönetmeni olduğundan beri akşam gazetesi okuyorum. akşam’da kendisine köşe edinen oray eğin ilginç bir tip, bir lâkabı olacaksa wagamama oray diyebiliriz, daha çok magazin muhabiri gibi.
son zamanlarda basında yaşanan polemiklere biz okurların neden âlet edildiğini anlamakta güçlük çekiyorum. yazılanları, kişisel mesele olarak addediyorum ve bir kurgunun içinde kaybolmak istemiyorum.
tamam, serdar turgut’un ‘penis yazarı’ olduğu fikrine katılarak gülüyorum. engin ardıç’a bayılıyorum, o kadar ki bâzân ayılamıyorum! bir mansur forutan var ki; kazık kadar bir köşe bu adama niye tahsis edilmiş anlamıyorum. ayşe arman’ı taklit etme çabalarındaki elif aktuğ bacımız sorunlarını güzin abla’ya iletmeli bence , kapladığı köşe bunun için uygun değil. aslı tohumcu, dişe dokunur şeyler yazayım derken ebru çapa’nın yanından bile geçemiyor.deniz gökçe için söyleyebileceğim pek fazla şey yok; âhir ömrümde tanıdığım hiç kimseden olumlu bir cümle duymuşluğum yok. burhan ayeri, ekran polisliği’ne soyunmuş, onun seyrettiği program kadar benim unutmuşluğum var. deniz ülke arıboğan,en nihayetinde ev hanımı değil, titrine yakışır şeyler yazmalı.kanaldan kanala başlıklı köşenin yazarı, atilla aydoğan’ın 5 yaşın üzerinde bir zekâya sahip olmadığına bahse girerim (önce 3 yazmıştım hatırınız için 5’e yükselttim), bir çocuğu taciz etmekle suçlanabilirim fazla üstüne gitmeyeyim. akşam’da yazan başka yazarlar da var, ancak detaylı inceleyemediğim için yorum yapmam yanlış olur. hem bu onların kötü yazarlar olduklarını göstermez, sâdece bu kadarına vakit bulabiliyorum.
ben sabırlı bir okuyucuyum. beklerim ve bir gün her allah’ın günü ödediğim 30 yeni kuruşun bile hesabını sorarım. bunca yazar bedâva çalışmadığına göre, aldıkları parayı hak ediyor mu bakalım.. kendimi yolunacak kaz gibi görmüyorum !
akşam okunurluk oranı en yüksek gazetelerden biri. işim gereği biliyorum. tirajla karıştırmamak gerekiyor.
21.06.2006 tarihinde okuduğum gazetenin manşeti ” sigara parasına tatil ”. yanısıra, izmir vip’i ile ilgili bir haber, dünya kupası’ndaki voodoo büyüsü , başbakan’a hediye edilen cimbom forması gibi haberler.
3. sayfaya sıkışmış minik bir haberde, sıla adında 2 yaşındaki bebenin cenâzesinin gazeteciler tarafından kaldırılması. ölüm sebebi manşet olmayı çoktan hakediyordu oysa ( ülkemizde bazı şeyleri haketmek için ölmek de gerekebiliyor). burnu sızlamadan bu haberi okuyabilecek insanlar olduğuna inanmak istemiyorum. bu tür haberleri uzun süre etkisinden kurtulamadığım için ve yeni bir travma yaratmaması bakımından okumak istemiyorum ama görmezden de gelemiyorum. manşetten verilen diğer haberlerin insanı daha insanlaştırdığını düşünmüyorum. ölümü kanıksamak ( hele de küçücük bir canlının ölümünü ) istemiyorum. bu düzenden ve ona hizmet eden herkesten nefret ediyorum.
şimdi, kimin ne kadar umurunda olur bu yazılanlar bilmiyorum. 1 kişi bile empati kurabiliyorsa, kendimi şanslı sayıyorum. basındaki tekelleşmeden tiksindiğim için bu eleştirileri yapma hakkını kendimde görüyorum. kimin daha uzağa işediğinin ne önemi var ? önemli olan parmağın hâlâ yaralı olması değil midir ?
20.06.2006 tarihli akşam gazetesi manşeti tam bir gazetecilik örneğiydi. ‘ polis engeli ‘ başlığıyla, İzmir’de engelliler arasında oynanan basketbol karşılaşmasında meydana gelen olaylarda polisin tekerlekli iskemlede oturan sporculara acımasızca cop vurması ve biber gazı sıkmasıyla ilgili.
özellikle bir gün arayla yapılan manşetleri verdim. şimdi kendimi rüşvet almadan işini yapmış bir memur kadar huzurlu hissediyorum.
kısa yoldan köşe dönmenin mârifet sayıldığı memleketimizde, köşe kapmaca oynayan, köşe yazarlarını görmek istemiyorum.