bildirgec.org

gözyaşı hakkında tüm yazılar

Yalnızlığı Anla…

tissss | 17 January 2007 02:55

Ben çocukken, çok uzaklardan çok sevdiğim biri gelirdi zaman zaman. Öyle ki dünyalar benim olurdu o geldiğinde, babadan okulu asma izni güç bela alınırdı. Yanımda kaldığı o kısa zaman kırıntıları en sevdiğim şarkı kadar kısa gelirdi hep. Gitme vakti geldiğinde çıkamazdım uğurlamaya, anlamazdım çünkü neden gittiğini, iş? güç? arkada bekleyen biri?…anlayamazdım hiç birini, kabullenemezdim gidiş sebebi olarak. Seviyordum işte onun yanımda olmasını, onunla vakit geçirmeyi, yemek yemeyi, ufak bahçemizde top oynamayı ve saklambaç bazen…anlayamazdım niye gitmesi gerektiğini, anlatamazlardı bana. O giderken çıkamazdım uğurlamaya. Evin en arka odasına, dolabın arkasına saklanır kendimin bile duyamayacağı kadar sessiz, bir çocuğun gönlünün kaldıramayacağı kadar şiddetli ağlardım.

Dünyaya sağ tıklamak…

bluesband | 28 November 2006 15:35

Dünyaya sağ tıklayıp gözat dediğinizde ne görüyorsunuz koca bir boşluk mu?Gücü elinde bulunduranların güçsüzlere yaptıklarınımı?Bir lokmaya muhtaç olan insanlarımı?Yoksa benim gibi sevdiğinin göz yaşlarına neden olan vicdansızlarımı?

Eğer şimdiye kadar okuduğunuz satırları dinlemeye değer bulduysanız okumaya devam edin..

İnsanlığın tanımını biri size sorsa ne cevap verirsiniz?Düşünebilme yeteneğine sahip bir canlımı?Kendini geliştiren ,öğrenebilen düşünebilen bir canlımı?Hayır!Emin olun artık insan demek bu değil.İnsan,acımasız olan,sevgiden anlamayan,kendi çıkarları doğrultusunda haraket eden bir canlı oldu artık.Ve sanırım çoğumuz insanız!Bu geceden itibaren ben artık insan olmak istemiyorum.Kendine insan diyen “insancıklar”dan da nefret ediyorum.Başta kendimden.Dünyanın bir ucunda ki insanlar başka insanların artığına muhtaçken,ortadoğu da her gece “bu sabah uyanabilecekmiyiz” diye düşünürken,bense sıcacık evimde Rabbimin bana vermiş olduğu engüzel hediyeyi incitiyorum her seferinde.Her geçen gün biraz daha insan oluyorum bu düzende.Biri buna dur demeli.Bu gece insan olarak geçirdiğim son gece.insan sıfatını kirleten benim gibilere yazıklar olsun.

YAĞMUR…

lion41 | 17 October 2006 13:59

Çocukluğumdan beri yağmuru seviyorum. Yağmurda yürümeyi, yağmuru izlemeyi, yağmurda yüzmeyi seviyorum, ama en çok sevdiğim yağmurda istiklal caddesinde yürümek.
Hani o bütün insanların koşuşturdukları kaçmaya çalıştıkları yağmurla bütünleşip yavaş yavaş ağır ağır her damlasını hissederek yürüyorum. Seviyorum bilmiyorum çocukken de yağmuru severdim sanki gökyüzünde su damlalarının öyle bir anda kafamın üzerine düşmesi hoşuma gitmiş olacak ki. O günden beri her yağmur yağdığında yürümek isterim öylece caddelerde hiçbir şeyi düşünmeden her ağlamak istediğimde yağmur yağsın isterim akan gözyaşlarımı alıp götürsün beraberinde. Ağladığım belli olmasın bana bakmasınlar utandığımdan değil ama sadece bana daha fazla soru sormalarından çekindiğimden bu isteğim. Her akıttığım gözyaşının birisi tarafından ekilmiş sevgi tohumlarının vücudumdan atılması olarak düşündüğümden, yağmuru bir arınma olarak görürüm o yüzden her ağladığımda yağmur yağmasını her yağmur yağdığında ağlanacak bir anımı ya da yağmursuz ağladığım zamanları anımsarım. Öyle doğaüstü güçlerim olmadığından yağmursuz zamanlarda da ağladım hem de hıçkıra hıçkıra. Hiçbir zaman erkek adam aglamaz tabusunun arkasına sığınmadım o kadarda güçlü bir yüreğim yoktu zaten beni ağlatacak bir şey çoğunlukla çıktı karşıma beklide kaybetmenin bana verdiği hırstı ağlamam. Beklide her kaybedişime bir dua idi ağlamam kaybettiklerimi geri getiremese de ağlamak beni rahatlatıyordu bunu onlar bilse de bilmese de ağlamak güzeldir, yağmur güzeldir yağmurlu havalarda ağlama daha da güzeldir

şu soğanı ağlamadan doğra

shane | 02 October 2006 17:20

soğan doğrarken gözünüz yanmasın, yemeklerinize gözyaşı damlamasın diye birileri kafa yormuş, bu gözlüğü geliştirmiş. siz ağlamayabilirsiniz ama sizi görenler gülebilir. yine de ilgi çekebilir. siyah ve beyaz çerçeve seçenekli onion goggles’ın fiyatı 19.95 dolar.

O

yase1907 | 15 August 2006 10:28

sevgili günlük
bugün bir yara daha aldım.sanmıştım ki zamanla acıya alışılır..zaman geçiyor,acı hep duruyor ama ben hala alışamadım..hep yanı başımda duran,ne zaman ve nasıl geleceği belli olmayan bu şeye alışılmıyor..o geldikçe umurlar,mutluluklar azalıyor,azalıyor ve daha çok azalıyor..korkuyorum..çok korkuyorum..bir gün elimde mululukla ilgili birşeyin kalmamasından korkuyorum..
ne yapmam lazım bilemiyorum..yapmam gereken herşeyi yaptığımı düşünüyordum..sırf o gelmesin diye..bana uğramadan geçsin diye..ama o hep yanımda..beni çok seviyor biliyorum ama ben onu hiç sevemedim..kim sever ki zaten onu..
birini hayatına aldığın zaman iki kişilik yer ayırman lazım..biri o kişiye diğeri ise acıya..artık böyle düşünüyorum günlük..zamanla karamsar bir insan oluyorum galiba..bana yakışmayan birşey bu ama elimde değil..
nereye gidersem gideyim,kimi seversem seveyim o hep var olacak biliyorum..onun olmadığı bir yer bulmak diye birşey yok biliyorum..
ya hayatım ondan ibaret olursa..geldiği zaman yalnız gelmiyo ki..o gelince gözyaşı geliyor..umutsuzluk geliyor..mutsuzluk geliyor..yalnızlık geliyor..ya hayatımı bunlar kaplarsa..ya bunlardan güzel şeylere yer kalmazsa..
korkuyorum..hemde çok..hayatta ilk defa korkuyorum..büyüdükçe korkuyorum..
çünkü o hep burda,tam yanımda biliyorum…

Babam ve Oğlum

escape | 06 February 2006 09:17

Sevgili günlük,

Arkadaşlarımın aylarca “babam ve oğlum” filmini övmesine kulak asmadım, direndim ve filmi izlemeye gitmedim. Ama ben de insanım. Sabır da bir yere kadar! Gittim sonunda..

Ortalık yerde en son dokuz yaşındayken ağladığımı hatırlıyorum. Yaramaz ve söz dinlemez bir çocuk olduğum için, deliler gibi koşardım ve sık sık düşerdim. Sonra da “anneeeea” diye ağladım her çocuk gibi… Aradan onca yıl geçti ve ben, yazılı olmayan, herkesin içinde ağlamama sözleşmesini, tek taraflı bozmanın verdiği sıkıntıyla, bir sürü insanın içinde ağlamaya başladım. Genellikle ağlarken; ben, kendim ve şahsım dışında dördüncü bir kişinin bulunmamasına dikkat eder(d)im. Ama heyhat, bir sinema salonunda, beyaz perdede resimler gözümden beynime, beynimden gönlüme doğru hızla akıyor, kulağıma sözcükler takılıyor ve ben ağlıyordum. Diğer izleyenlerin üzerinde de izledikleri film, benzer etkiyi bırakmış olacak ki, oradaki herkes ağlıyordu. Güya “cool” takılacaktım. Filmi izledikten sonra, elimi çeneme koyup, “Hmm, minimalist yaklaşımlar ana temayı ön plana çıkarırken; optimist ve pesimist düşünceler kaotik bir sarmalla sentezlenerek sürrealizme yaklaşmış. Bu bağlamda izleyenin tepkileri hededir.” gibi anlaşılmaz sözcükler kullanıp kendime “entel kuntel” dedirtecektim. Ama ne oldu? Babam ve oğlum filminin neredeyse başlarında ağlamaya başladım. İlk ağlama ihtiyacının ardından önce gözlerimi yukarı çevirip içimden, “la la la la, seni duymuyorum. hem acımadı ki, acımadı ki!” dedim içimden arsızca. Ardından dikkatimi dağıtmak için olsa gerek, “yeni nesil gençlik ne yapıyor, film onları da ağlatıyor mu?” sorusuna cevap bulmak düşüncesiyle, çaktırmadan arkaya baktım. Daha sonra kaçacak bir yerim kalmadığından olacak, iki sıra önde oturan teyzenin acı hıçkırıklarına dayanamayarak ben de ağlamaya başladım. Sonra da film boyunca hep ağladım. Anneme, babama, küçüklüğümde tv’den hayal meyal duyduklarımdan hatırladıklarıma, bir devrin başlamasından bitimine kadar hep acı çekmiş insanlara, geçmişe, hatalara, zihniyetsizlik yüzünden ağır bedeller ödeyenlere ağladım, ağladım. Tüm bulara ağlarken aslında kendime de ağladığımı farkettim. Kaybettiğim aile büyüklerime ve kaybedeceklerime ağladım. Meğer ne çok gözyaşım varmış da, benim haberim yokmuş. Sonra işi abartıp ailemi her şeye rağmen çok sevdiğimi düşünüp yine ağladım. Hızımı alamayıp, neden artık “Donald Duck” gösterimde değil diye ağlamaya devam edecektim ama, ne yazık ki film bitti.

Niçin gözyaşı dökeriz?

...aloneman... | 18 May 2005 17:46

Dünyadaki canlılardan sadece insan ruhsal nedenlearle ağlar. İnsanı farklı kılan bu durum şüphesiz yaşam tarihindeki evrimin bir sonucudur. Aslında gözlerimize sürekli gözyaşı koruma amaçlı olarak salgılanmaktadır. Fakat ağlama ruhsal bir boşalmadır. Bu konuyu ilk inceleyer Darwin’dir. Daha sonra yapılan deneyler sonucu görüldü ki soğan doğrarken akan gözyaşlarının kimyasal yapıları farklıdır. Ruhsal gözyaşları daha çok protein içermektedir. Fakat henüz bu farkın nedeni açıklanamamıştır..

sizce?

🙁 )-: