Biyolojiden psikiyatriye, resimden sanat tarihine, biyografi yazarlığından şiire kadar pek çok mesleği deneyen Alman edebiyatçı Goethe’nin yaşamının bir kısmından uyarlanan 2010 çıkışlı sinema filmi “Goethe!“, ülkemizde 16 Eylül 2011 tarihinde gösterime girdi. Alman Film Ödülleri’nde En İyi Makyaj Ödülü’ne layık görülen film, Alman sinemacı Philipp Stölzl tarafından çekildi. 3 Milyon Dolarlık bütçeyle tamamlanan yapım İngilizce’ye “Young Goethe in Love”, Türkçe’ye ise “Goethe’nin İlk Aşkı” olarak çevrildi. 1981 doğumlu genç aktör Alexander Fehling‘in ‘Johann Wolfgang Goethe’yi oynadığı yapımda Miriam Stein, Volker Bruch, Moritz Bleibtreu, Burghart Klaußner, Hans-Michael Rehberg ve Henry Hübchen gibi isimler rol alıyor. Goethe’nin Lotte adındaki ilk aşkını anlatan yapım, yazarın “Faust”tan sonraki en ünlü eseri “Genç Werther’in Acıları”na ilham veren bu durumu önemli ayrıntılarıyla gözler önüne sermiş.
goethe hakkında tüm yazılar
Aşkın Dudaklarından Dökülenler (Goethe)
tarik09 | 25 October 2010 16:25
http://www.guncelblog.tk/askin-dudaklarindan-sozcukler/
Faust – Eine deutsche Volkssage (1926)
queennothing | 26 February 2010 09:48
Goethe‘nin ölümsüz eserinden uyarlanan 1926 çıkışlı “Faust – Eine deutsche Volkssage“, tekniği sebebiyle Sinema Tarihi’nde ilkler arasında yer alır. 1931 senesinde hayatını kaybeden Alman sinemacı F.W. Murnau‘nun yönetmenliğini yaptığı filmin senaryosu Gerhart Hauptmann ve Hans Kyser‘e ait. 1938 senesinde hayatını kaybeden İsveçli aktör Gösta Ekman‘ın ‘Faust’ karakterini canlandırdığı yapımda ‘Mephisto’yu Oscar Ödüllü İsviçreli aktör Emil Jannings, ‘Gretchen’ karakterini ise Alman aktris Camilla Horn canlandırmakta.
Tanrı’nın varlığını, Tanrı’ya olan inancını, kutsal kitabı ve hayatının anlamını sorgulayan Faust, hiç bir sabitinin, güvencesinin olmadığını farkediyor. Gerçeği, esas olanı bulmaya karar veren Faust, bu gerçeklik yolunda arzuları tarafından körleştirilir ve onlara esir düşer.
The illuminati
supertramp35 | 16 October 2009 09:27
http://www.bilgifazlasi.com/kultur/the-illuminati.html
65 yılda yazılan bir eser: Faust
nacak | 04 June 2009 10:53
Ünlü Alman oyun yazarı Johann Wolfgang Von Goethe 1749 yılında Frankfurt’ta doğdu. 1832 yılında ölüm döşeğinde son sözü ‘ışık, daha çok ışık‘ olmuştur. Goethe’nin en önemli eserleri Faust, Genç Werter’in Acıları ve Doğu Batı Divanı’dır.
Goethe hukuk eğitimi almış ve doktora aşamasına kadar bu eğitimini sürdürmüştür. Annesi kadar duygusal, babası kadar da akılcı birisidir. Resim ve tabiata karşı ilgi duymuş ve eğitimini tamamladıktan sonra kendisini edebiyata adamıştır.
Dünya klasikleri arasında önemli bir yer tutar Faust. Adeta Goethe’nin bütün eserlerinin sentezi gibidir. Goethe çok genç yaşta Faust’u yazmaya başlar ancak ömrünün sonlarına doğru eseri ancak tamamlar. Başladığında 18, bitirdiğinde ise 83 yaşındadır. Eser 2 bölümden oluşur. Sade ve anlaşılabilir tarzda olan ilk bölümde, Goethe’nin hayata verdiği önem göze çarpar. Daha karmaşık olan ikinci bölüm ise felsefe ağırlıklıdır.
“Hazlarım dünyadan fışkırıyor, güneş acılarımı aydınlatıyor” sözü, insandaki kader inancını yansıtıyor. İnsanoğlu ne kadar araştırırsa o kadar anlıyor bilgisizliğini, bilginin sonsuzluğunu. Hayatın kendisi hatalarla ve acılarla doludur. Ama insan yine de içinde bir yerlerde iyilik barındırır. Ulaşmak elinden gelmese de doğrunun ne olduğunu bilir. Faust’un ruhu da böyle karmakarışıktır işte. Bir yandan dünyaya dört elle sarılır, her şeyi elde etmek ister; bir yandan da hiçbir şeyden gerçek haz alamaz, gökyüzüne ulaşmak ister. İki ruhlu karmakarışık bir insandır Faust. Hayata değer kazandıran da Faust’un ruhundaki bu çatışmadır zaten.
İkinci Faust’ta romanın tonları değişir. Bu bölüm, meleklerin Faust’un ruhunu gökyüzüne çıkarmasıyla son bulur.
Faust’un teması Kuran-ı Kerim’de anlatılan şeytanla Allah arasında geçen diyalog üzerine kuruludur. Şeytanın insanoğlunu yoldan çıkaracağına dair ahdı…
İslam bilimadamları müzesi ve Batılı aydınlar
webci | 29 May 2008 08:35
17.yy içinde medeniyet deyince akla gelen şey alman aydınlar tarafından ifade edilen ilimde, ahlakta, sanatta ve insani değerlerin tümünde ileri seviyede olmak akla gelirdi. 20 yy gelince medeniyet kavramı ekonomik kalkınma, şehir gelişimi, endüstriyel gelişme ve askeri zaferlerle ifade edilir oldu.
Günümüzde İslam medeniyeti ve batı medeniyeti ardından medeniyetler çatışmasıbiçiminde yeni bir kavramla tanışmış olduk. Ne hikmetse İslam bilim adamları ve İslam medeniyeti ile övünmekten başka bir şey yapmadan onları tanımayı bile aklımızdan geçirmedik.
Batı nerede keşif yaptıysa kaynakları bizden aldı götürdü gibisinden bir söz dedikodu biçiminde aramızda dolandı durdu.
Batıdaki bilim ve felsefe insanları ile İslam dünyasındaki bilim ve felsefe insanlarının kaderleri aynıdır. İbni sina, farabi, el Cabir, el biruni, el harezm, ibni rüşd, mollasadra,
Goethe, Dostoyevski, pascal, galile, erasmus, dante, kant, decart, Sokrates, schiller .
ne kadar farklı ve ayrı gösterilmek istense de doğunun ve batının entelektüel ve bilim insanları insanı yüce değerinin farkına varmaları için çabalayan dahiler olmuşlar. Sonra isimleri bir müzede sergi malzemesi oluvermiş.
GOETHE’NİN FAUST’U VE SEVGİLİLER GÜNÜ…
sekoci | 10 February 2008 20:22
Kusturucu bir otobüs yolculuğunda hoş bir kızla tanıştı gözlerim. Kıza bakmak ve kızında bana bakmasını istiyordum ama otobüs fazla kalabalıktı. Bu yüzden sadece ben görebiliyordum kızı. Hoş bir şapkası takmıştı , gözleri gerektiği kadar siyahtı ve GOETHE ‘nin FAUST’unu okuyordu.Elleri şirinceydi ve sahilde tutuşarak yüerüyebilceğimizi düşünmeme neden oluyordu. Otobüste bile kendimle çelişiyordum. Biriyle olma düşüncesini tabuta kapatalı hayli olmuştu. At yarışını düşünmeye koyuldum. Karataş bugün yoktu. Karataşın olmayacak olması altılı bulma ihtimalini hem yükseltiyor hem düşürüyordu. Ama şu kız hiç te fena değildi üsteklik Goethe okuyordu. Goethe okuyan birine yaklaşmak daha mı kolaydı? Goethe yi anlayışla karşılayan birinin beni de anlayışla karşılamasını bekleyebilirmiydim? İlk koşu kesinlikle sürpriz bitecekti. Ve son ayak iki at ta kapanıyordu. Buna emindim ve artık eskisi kadar yakışıklı gözükmüyordum ve artık kadınlardan daha fazla korkuyordum. Otobüsten indik. Kızı biraz takip ettikten sonra “Merhaba” dedim. Duymamazlığa geldi. Önünü kestim ve “merhaba ” dedim.. Evet dedi.. Korkmuş gibi gözükmüyordu. Bir ihtimaldi. İngiliz atlarında Jokey faktörü çok etkili değildi. G.Yıldız belki.. Ama ne diyeceğimi bilmiyordum…
– Sence kitap nasıl?
– Hı
– Goethe?
– Hııı… Evet severim..
– Bende ka.. Bak ne dicem. Edebiyat’tan hoşlanıyorsun ve bende hoşlanıyorum. Buralarda bu tip insanlaryoktur bu bizim çay içmemiz için bir sebep olabilir.
– Anlamadım
– Ben Seko… Kitabı verirmisin?
Sağlığınıza
CMP2 | 14 January 2008 18:01
http://www.factor2.net/sagliginiza/
İNSANI ANLAMA SANATI
quare | 26 September 2007 13:00
“İnsan kendini yalnızca insanda tanır” der Goethe. Ve bu doğru saptama insanı tanımamızda önemli bir katkısı olduğunu düşündüğüm biyografi dergisi K’ nın kapağını süsler her hafta…
İnsanı tanımak zordur ve laf olsun diye değil, gerçek manada “sanat”tır. Anlamanın zorluğunu idrak ettiğinizde, aslında sadece “anlama taklidi” yaptığınızı anlarsınız ve geç fark ettiğiniz bu yanılgı canınızı acıtır. Anlamaktan vaz geçip anlaşılmayı umud edersiniz. Sizi anladığını iddia eden ve gerçekten anladığını sandığınız “yapay dostlar” edinirsiniz. Avunmanın adını “aşk”, “arkadaşlık”,”dostluk”, “sevgi” koyarsınız. Kabullenmek zordur salt yalnızlığı. Sarf etmeye kıyamadığınız cümleler birikir duygu hazinenizde, bir gün anlaşılacak olmanın umudu ile…