17.yy içinde medeniyet deyince akla gelen şey alman aydınlar tarafından ifade edilen ilimde, ahlakta, sanatta ve insani değerlerin tümünde ileri seviyede olmak akla gelirdi. 20 yy gelince medeniyet kavramı ekonomik kalkınma, şehir gelişimi, endüstriyel gelişme ve askeri zaferlerle ifade edilir oldu.

Günümüzde İslam medeniyeti ve batı medeniyeti ardından medeniyetler çatışmasıbiçiminde yeni bir kavramla tanışmış olduk. Ne hikmetse İslam bilim adamları ve İslam medeniyeti ile övünmekten başka bir şey yapmadan onları tanımayı bile aklımızdan geçirmedik.Batı nerede keşif yaptıysa kaynakları bizden aldı götürdü gibisinden bir söz dedikodu biçiminde aramızda dolandı durdu.Batıdaki bilim ve felsefe insanları ile İslam dünyasındaki bilim ve felsefe insanlarının kaderleri aynıdır. İbni sina, farabi, el Cabir, el biruni, el harezm, ibni rüşd, mollasadra,Goethe, Dostoyevski, pascal, galile, erasmus, dante, kant, decart, Sokrates, schiller .

ne kadar farklı ve ayrı gösterilmek istense de doğunun ve batının entelektüel ve bilim insanları insanı yüce değerinin farkına varmaları için çabalayan dahiler olmuşlar. Sonra isimleri bir müzede sergi malzemesi oluvermiş.