bildirgec.org

git hakkında tüm yazılar

Gidecek Olan

mengu yincge | 07 December 2007 23:07

Gidecek Olan

Yazmış söylemiş olsan da aynı sözleri
Belki aynı başkasına benzer
Bir, iki, üç ard arda
Sadece sayılar mı bir sınıf teşkil eder?
Sordum kendime tekrar
Yanlış olabilir,
Anlamam mümkün
Belki yanlış söyledim,
Yanlış düşündüm, mümkün
Doğrusu soruyorum kendime
Ve yine tekrar tekrar
Teker teker
Ne gösterecek, ne anlatacak –olan- doğruyu
Kim?
Aklım ve yüreğim bende saklıyken
Nereye, kime, neden?
Bakıp sormalıyım
Var mı bir neden
Yok mu sadece olan
Anlamak değil mi sadece yaşananı
Sadece yaşanana
Özlembir de gıpta bazen, belli belirsiz
Tanımlama çabasında, anlamaya
Aklamaya çalışan aklım.
Hissettiğimden çok sezdiği,
Yumruğum kadar yüreğimin.
Sadece yaşanan
Hem de diyorum
Sadece yaşanana
Bir saygı kabul,
Kabulüm anlamasan da, anlatsan da.
Hangi kararda durduk
Ne kıvama geldik
Korkup kaçtık
Çoşup taştık
Gittik geldik
Nereye, ne döndük
Yüzüme çarpan sabahın aydınlık ilk ışıkları
Ferahlığında yüreğim
Şimdi yüzüm akşam üzeri serinliğinde
Tanelenmiş artık çiçekler
Küçücük, büyüyecek yeşil dallarda
Yeniden doğan tadlı meyveler
Yüzümü ışığa döndüm
Görünsün
Ne korkaklığı, ne esareti
Sadece görünsün
Adanmış bir can cesareti
Hayata dopdolu bir sevgiyle
Işıktan gelen
İçime sığmaz, taşan, karanlığı delen
Harf harf damlayan hayata
Sadece yaşanan
Yansısın gözlerimden sek
Bir ışık
Hep sevgiyle
Gidecek olan
Ne sen, ne de ben
Kalacak gerçekten
Yaşanan, yaşandığı bilinen
Ve sadece
Ehl-i sevginin hatırası
Saygının yağmuruyla yıkansın
Hak’aHak edilen
Senden, benden
yadigar kalsın…

11.05.2007 – RSK

Volta

plakton | 14 November 2007 17:36

Buralardayım aslında. Biraz o tarafa doğru gittim. İstediğimden değil sıkıntımdan. Kesmedi. Bu tarafa geri geldim, aynı aylak ve ağır adımlarla.
Üç sefer, beş sefer, on sefer…
Daha…
Olmadı, olamadı dolaşmak sıkıntımı dağıtacağına daha da arttırdı. Gün ve gün aynı voltaları atmak yoklukları unutturmadı. Her gün sabahın köründe çıkıp, akşamın karanlığında elimdeki birikmiş voltalarla geri dönmek kesmedi. Biriktirdiklerimi haklı çıkarmadı.

Her zaman yaptığım gibi günleri bitirdim, benden başka kimsenin haberi olmadan. Herkes gibi yenilgiyi kabul ettim, kime yenildiğimi bilmeden. Her yaşamdaki gibi yazdan sonra kışın gelişini beklemeye başladım. Fizik, kimya yâda her hangi karın ağrısı kanunsa “yoktan var edilemez” demesini içerlediğimden olsa gerek ki elimdeki malzemelerle çürütmeye çalıştım. Yok, olanı var edemedim. Var olanın yok oluşunu seyrettim çaresizce. Düştüğüm düşümden, kanayan yanlarıma rağmen durduramadım ömrümü, hiçe sayılan tezlerimle.

BİLSEYDİN

siirimsi | 05 November 2007 13:22

Uzak yollar, uzak ufuklar
Uzak yollar, uzak ufuklar

Uzak yollara yürüdün hep, uzak dağlarda uzak ufuklar seçtin kendine, uzak mutluluklar hedefledin, uzak yollarda yürümek istedin her zaman… Uzak gözlerde yaşadın kendini, uzak umutlarda kaybettin hayallerini. Uzaklarda yitirilmiş bir küçük insandın, bulunmayı bekleyen, seni bekleyen, senden başkası olmayan bir uzak yar, bir uzak dost bakıştı görebildiğin… Mesafeler dolusu kilometrelerde var olduğunu bildiğin ama, çok uzaktan baktığın…

Başlayıp da bitiremediğin, bir türlü sonunu getiremediğin bir iş oldu sana hayat… Öylesine yaşamaklarda, öylesine koşturmaklarda, öylesine susmalarda geçiverdi günlerin… Uzak dağlardan, gök kızılı akşamlardan, aydınlık sabahlardan kesmedin umudunu… Kendinden başlayıp kendinde biten bir hikayede bulamadın düşlerini… Hiç bir şiirden arta kalan bir mısrayı bir kıtaya dönüştüremeden, yarım kaldı şiirin. Yarım kalmışlığı ad edindin yüreğine, yarım bir şiirsin şimdi, cümleleri uzaklarda arayan… Bilseydin, bir gün uzakların hiç yakın olmayacağını, şiirini tamamlardın belki… Bilseydin var olmanın kendin olmak olduğunu, unuturdun uzakları… Bilseydin…

bensiz bir hayat..

| 02 November 2007 09:08

“artık, senin benim sevgilim olmadığın bir hayat hayal ediyorum”
..
evet, bende bunu istemiştim küçük peri, hatta yalvarmıştım hıçkıra hıçkıra ağlarken; seni özlemek istemiyorum..
o kadar zor ki seni buna ikna etmek, o kadar zor ki seni beni şok eden mutluluğundan vazgeçirmek..
Ama gerçek.. ve o kadar gerçek ki..
ben denizlerde,, sen bensiz,, o kadar gerçek ki , senin bir an olsun hayaline getirmediğin, benimse en derin kabuslarım kadar gerçek..
Mesleğimden nefret ediyorum ama, ne yapayım kendimi çok seviyorum.. elimde kalacak tek şey bu, özgürlüğüm,,
Ve bak, sonunda elimde kalan tek hazinem de bu, sandığımda kilitlendiğim sonsuz denizler, sonsuz özgürlük..
sensiz özgürlük, , ,

Google Blog (RSS/ATOM) araması ile Son Dakka Golü ! :)

taninmayan-68170 | 05 October 2007 08:37

Google Blog (RSS/ATOM) araması ile Son Dakka Golü ! 🙂

web sitesi olanlar bilirki ilk kez google ın sizin sitenizi keşfetmesi aşağı yukarı 1 ayı bulur daha sonra tekrar sayfanın güncelliğini kontrol etmesi aşağı yukarı 3 gün bir denk gelebilmekte tabi haliyle tirilyontane site var sırada onun için bu tarz geçikmeler haliyle doğal olacaktır. ama asıl önemli noktaşu son an oluşan bir olay hakkında yazılan yazıların 1 saat gibi bir süre içerisinde o kelimeleri arayan kişilere ulaşması gerekiyorsa
yapılması gereken RSS çıkışı olan bir blog sitesi alınması bu iş için googlenin satın aldığı blogspot a üstün bir öncelik verildiği için işte gerçek anlamda (real-time search ) yani “gerçek zamanlı arama” olayı işte bu tek kelimeyle Googlenin Son dakka golünü 1 saat önceden
atması gibi bir şey oluyor 🙂

Kapının önünde durma

| 10 September 2007 14:56

O kapının önünde durup da öyle üzülür gibi yapma! Çok aptalca bu yaptığın…Hatta komik!
Arkandan ağlayacağımı falan sanıyorsun, değil mi? Asla…Ne ağlayacağım, ne de sızlanacağım seninle harcadığım zamana…Aksine, derin bir nefes alıp, şükredeceğim yeniden başlayabileceğime.
O kapının önünde durup saçma sapan veda sözleri söyleme! Şu ana kadar dinlediklerim yeter de artar bile! Çek kapıyı ve çık işte…Ne demek “Kendine iyi bak…” ? Ne kadar aptalca bir temennidir bu! Kendimi severim ben bilirsin. Elbette iyi de bakarım, senin hatırlatmana gerek yok ki! Off, tamam yeter! Tamam, çok kahve ve sigara içmeyeceğim! Belim açık gezmeyeceğim, üşütürüm yoksa. Tamam, onu da biliyorum; herkese güvenmeyeceğim! Yeter, sus artık!
O kapının önünde durma diyorum sana! Ya çık git, ya da bırak ben çekileyim odama…Seni çizdiğim resmi yırtıp atıp defterimden, yeni, bembeyaz bir sayfaya, renk renk umut çizeyim izin ver de…
Yoruldum artık…Bakma yüzüme öyle “sözde” yaşlı gözlerinle…Ben iyiyim…
Kapıyı sert kapatma ama çıkarken…Kalbim yeterince gürültülü şu anda…Sessiz çık. Nefesini de al…Kokunu da al…Hatta şurada bir yerlerde şemsiyen vardı, hani kırıldı ya geçen gün biz yağmurda yürürken…Onu da al…Gözlerini sakın unutma! Ne unutursan unut, ama onları sakın ha! Dur bir dakika…Tenimde izin kalmış; onu da vereyim de öyle git…
Artık git…Kapının önünde durma daha fazla!

bu raporu kim dikkate alır ?

neoturk | 24 May 2007 11:37

beyazsaray da akp yi istemez
beyazsaray da akp yi istemez

yazının haberi

bir abd li bir israil dostu düşünce kuruluşu, laik güçlere ve sayın sezer e bir rapor hazırlamışlar.bunları yaparsan akp yi rafa kaldırırsın diye. Acaba dikkate alırlar mı ? yoksa kendi uyguladıkları taktikler daha mı iyi ? hem abd ve israil akp yi destekliyorsa bu düşünce kuruluşu niye laik güçler ve sezer e akp yi devirmeyle alakalı bir rapor sunma gereği duysunlar ?
kimin eli kimin cebinde ! hoze antoniyonun karısı nerede şimdi ya leydi ramirez , bahçıvan şimdi orda oturmuyormuydu. durun siz kardeşsiniz 🙂 politika ve siyaset brezilya dizisine benzedi.

gezi notları

astral | 08 April 2007 18:30

Numaram 43. en arka cam kenarı. Teyze kurulmuş ben gelmeden, pardon ben geçebilir miyim dedim.
– ‘Benim biletim var’ dedi. Sanki bizim ki yok.Vesselam geçtik yerimize. Bitmedi yeni başlıyor. araya geldik, tuvalette fark ettim, teyze beni takip ediyor. Atmışında, tombulca.
– ‘Kaybolmamakiçin seni kaybetmemem lazım’ dedi. Tamam dedim gülümseyerek.

Çay içer misin dedim sessiz teyzeye, molamızı tamamladık,.

İçeri girdiğimizde, Schopenhauer’,in Seçkinlik ve Sıradanlık üzerine kitabına boğulup bir an önce yolculuk geçsin istiyordum, yorulan bacaklarımın sızısını unutmak için.

Sakın ağlama!!!!

secretzone | 07 January 2007 00:55

Küçücük şeylerden mutlu olabilen biz, göremez olduk yüzlerimizi aynalardan.Özlemlerim, sevgilerim yıllar öncesinden kalan.Kokuna hasret gülüşüne karanfiller dağıtan vazgeçtiğim hayata…Sevda yüklü trenler geçerken gözlerimden el sallayacakmışsın gibi şaşkın bakan yüzlerle çakışmak ve her biri senden farklı…Küçücük, minicik bir umuttu benimki…
Hüznü, sevgiyi, dostluğu, fedakarlığı içine alan o yürekteydi ellerim…Düştü kırıldı güzellikler bana kalan acı!Şimdi nefretin yakışmadığı bir çehre arkamda…Sesini duymak için bin bir bahane bulan, senin fark edemediğin, kirlettiğin tertemiz bir kalp avuçlarımda…kan ağlayan bir bebek gördün mü hiç?Annesini arayan , arayan….bulamayan, karalara bürünmüş bi bebek…Ağlayan sevda yüklü bi bulut.Şimdi ben bir bulut göklerde, giden günlerin ağırlığı üzerimde ama yitirmediğim bir sevgi o mavilikte…özlüyorum ve o özlenene ağlıyorum.Kaldır başını bak bir kez.Allah aşkına, göreceksin ıslanacak gözlerin benim için olmasa da benimle..Ama sen ağlama , sakın ağlama….