bildirgec.org

fizik hakkında tüm yazılar

2012 filmi

kahramancayirli | 23 November 2009 15:43

ntvmsnbc.com adresinden alınmıştır
ntvmsnbc.com adresinden alınmıştır

Kimi filmler evde izlenmek, kimisi sinema salonlarında izlenmek için sahiden. 2012, sinemaya gidip izlenecek filmlerden. Efektler, gökdelenler yıkılıyor, yer çöküyor,… evde izlenince olmuyor tabii.

gazeteport.com adresinden alınmıştır
gazeteport.com adresinden alınmıştır

Mayalar güzel medeniyet. Vaktinde matematik ve astronomi konusunda epey ilerilere gitmişler, bizim daha şimdi şimdi bilim teknik sayfalarında çözdüğümüz mevzuları asırlar önce çözmüşler. Takvimleri de malumunuz 2012 yılı kış dönümünde (21 Aralık) son bulmakta. Muhtelif depremler, kıyametler de kopuyor haliyle..

CERN’deki LHC Deneyi Neden Tamamlanamıyor?

nihilanth | 18 November 2009 14:40

Birkaç senedir gündemi meşgul eden LHC (Büyük Hadron Çarpıştırıcısı) Deneyi, bilindiği gibi İsviçre’de bulunan CERN’e (Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi) ait, yerin 100m altına kurulan 27 km’lik bir tesiste gerçekleştiriliyor. Deneyin 2 senedir çeşitli sebeplerden dolayı tam olarak gerçekleştirilemiyor oluşu, bilim adamlarından çok bilimkurgu meraklılarının ve komplo teorisyenlerinin zihnini meşgul ediyor. Uçandaire‘de 2007 yılında yayınlanan “Büyük Deney Başlamak Üzere” yazısından sonra geçen 2 sene içinde, CERN ile ilgili yayınlanan haber ve makalelere kısaca göz atmadan önce deneyden biraz daha söz edelim. Büyük Hadron Çarpıştırıcısında gerçekleşecek deney, bilim dünyasına ve günlük yaşamımıza çok şey katacak olması, projenin maliyeti, olası tehlikeleri dolayısıyla birçok insan tarafından ilgiyle takip ediliyor. Normal şartlar altında bu sene başlaması gereken proje, defalarca ertelendikten sonra popüler bilimcilerin çeşitli komplo teorilerine sebep oldu. Geçtiğimiz seneden beri, tesiste meydana gelen ilginç arızaların çözümleri çok uzun sürüyordu. Bunun sebebi olarak da çarpıştırıcıdaki sıcaklığın normale dönmesinin haftalarca sürdüğü gösteriliyordu. Arızaların sürmesi üzerine deney programına önce Ekim 2009’da, daha sonra da Kasım 2009’da başlanacağısöylendi. Fakat son yaşanan enteresan olay, deneyi bilinmeyen bir tarihe tekrar erteletti. CERN, halkla ilişkilerini sağlam tutan bir kurum,Twitter‘ı bile kullanıyor. 3 Kasım 2009’da meydana gelen ve şaşkınlıkla karşılanan “kuşun ağzından düşen ekmeğin” sebep olduğu arıza olayını da yine resmi sitesi üzerinden, 6 kasım 2009’da duyurdu. “Kuşa bişey olmadı, olan ekmeğine oldu” tarzı açıklama, CERN ekibinin halkla ilişkiler konusunda nasıl gayretli olduklarına bir örnek olarak gösterilebilir.

En Büyük Soruların Şimdiki Cevabı: KURAMSAL FİZİK

Colpadan | 10 November 2009 14:19

İnsanlık tarihi boyunca zaman zaman kafamızı kurcalayan birçok soruya cevaplar aradık durduk. Her şey algılama ve arkasında barındırdığı merakla gelişti. Bir şeyi merak ettiğimiz andan itibaren artık ona bir cevap bulmamız zorunlu hale geliyordu. Bulduk da. Geçmişten günümüze bulduğumuz cevaplar çok değişti ama temel sorular hep aynı kaldı.

Önce yaşadığımız çevre ilgimizi çekti. Rüzgar esiyordu, bulutlar toplanıyordu, çiçekler açıyordu, yağmur yağıyordu… Sonra müthiş bir güç ile bir kaç saniyeden fazla bakamadığımız bir ısı ve ışık kaynağı yükseliyordu ufuktan. Tüm bunlar neydi? Ya o yıldırımlar, devasa sesler ve ateş? Her yer kapkaranlık olduğunda havada beliren binlerce parlak ışığa ne demeli? Bir de karanlığın gücünü kıran başka bir ışık dairesi vardı havada. Gündüzü aydınlatan o güçlüğü ışığın yerine geceyi boş bırakmamaya çalışan donuk kardeşi nöbeti devralıyordu adeta.

Marie Curie 2

massay | 15 October 2009 13:03

1.kısım

Evlenmelerinin ardından Marie ve Pierre Curie, fizik okulundaki harap bir hangarı laboratuar olarak kullanıp deneylerine başladılar. Evlendikleri yılın 28 Aralık tarihinde Wilhelm Conrad Röntgen, “ X ışınları” keşfini resmi olarak duyurdu. Hemen ardından “Radyoaktivite” buluşunda Curie’lere ortak olacak olan bilim adamı Henri Becquerel, Uranyum’un kendiliğinden ışın yaydığını keşfetti. Becquerel’in yaptığı deneylerde bir fotoğraf filmi üzerine konulan Uranyum, filmi karartıyordu.

Bu bilimsel gelişmeler, Curie’lerin deneylerine yön verdi kuşkusuz. Onları hırslandırdı.

Yıl 1898. Çalışma defterinin 6 Şubat tarihli sayfasında Marie, çalışmalarını ve deneylerini not ettiği bölümün altına hangarın damının aktığını, içerisinin rüzgârla dolu olduğunu ve ısısını yazar, paralelinde protesto edercesine on tane nida işareti koyar. Bu zor koşullarda çalışmanın da Curie’leri hırslandırdığını, birbirlerine duydukları aşkı büyüttüğünü yıllar sonra kızına anlatacaktır Marie.

Yıl 1898. Marie, zehirli bir element olan Thorium üzerinde çalışırken uranyum gibi ışın saçtığını keşfetti. Böylece Becquerel’in 1896 yılında “Becquerel ışınları” adını verdiği buluşu daha genelleştirmiş ve adını “Radyoaktivite” olarak değiştirmiş oldu. Bu yeni buluş, Pierre ve Marie’nin uykularını kaçıran, tehlike sınırlarını unutturan sorular doğurdu. Sorular da cevapları.

Marie Curie 1

massay | 10 October 2009 18:10

Uygarlıkların gelişmesinde üstün nitelikleriyle ışık saçan, insanlık yolunu aydınlatan ünlü ya da isimsiz pek çok bilim adamı etken olmuştur. Bu üstün insanlar arasında ise Madam Cruie’nin ayrı bir yeri ve örnek bir yaşamı vardır. Kuşkusuz, pek çoğumuzun yaşantısından alacağımız dersler olacaktır.
7 Kasım 1867’de Varşova’da, Manya Sklodowska adında bir kız doğdu. Annesi baş öğretmen, babası ise St. Petersburg Üniversitesinde yüksek fen eğitimi görmüş bir fizik- matematik öğretmeniydi.
Sarışın, ela gözlü, solgun ve ince bir çocuktu Manya. Sınıflarda yaşı en küçük öğrenci olmasına rağmen daima birinci oldu. Ailesi yoksulluk içinde yaşıyordu, öyle ki, annesi çocuklarının ayakkabılarını kendisi yapardı. Manya çok iyi Rusça biliyordu, Rus lisesine devam etti. 9 yaşında ablası Zozia’ı tifüsten, 11 yaşında iken annesini tüberkülozdan kaybetti. Manya, liseyi kardeşleri gibi altın madalya alarak bitirdi. Boş zamanlarında Fransızca ve Rusça fizik, tıp ve sosyoloji kitapları okurdu. Filozofları ve şairleri de okuyor ve kadın işçilere gönüllü dersler veriyordu. Bir ara ablası Bronia’yı Paris’te Tıp Fakültesinde okutabilmek için zengin bir ailenin yanına mürebbiye olarak girdi. Bu sırada evin büyük oğlu ile aralarında bir gençlik aşkı doğdu, fakat gencin ailesi evlenmelerine izin vermedi, çünkü Manya bir mürebbiyeden başka bir şey değildi. Manya ileride anılarında şöyle diyecektir: “BAŞ KURALIM; NE KİŞİLERİN, NE DE OLAYLARIN BENİ ALT ETMESİNE İZİN VERMEMEK OLMUŞTUR.”
Manya, nihayet 1891’de 24 yaşındayken fizik eğitimi için Paris’e gider. Villette’de ablası Bronia ile doktor olan eniştesi Casimir’in yanında kalmaktadır. Koltuğunun altında eski deri bir çanta, yanakları kış rüzgârından kızarmış olarak durağa koşar ve imperial diye bilinen üç atın çektiği iki katlı bir omnibüse yetişir. Sonra Doğu garından ikinci bir omnibüs ve Sorbonne Üniversitesi.
Manya adı artık Fransızcaya çevrilmiş, Marie Sklodowska olmuştur. Marie, Sorbonne’de Fizik Fakültesi öğrencisidir artık. Ayda 100 frankla geçinmek zorundadır. Bu nedenle, Sorbonne’a yakın tavan arasında bir oda tuttu. Bilim uğruna rahatını fedaya hazırdı. 15 frankla kiraladığı bu çatı altındaki hizmetçi odasında ısıtma, elektrik ve su yoktu. Tavandaki tek küçük pencere dama açılır ve odaya ışık verirdi. Marie bu odayı bütün serveti ile süsledi: demir bir karyola, bir iskemle, bir masa, bir leğen. Polonya’dan getirdiği büyük bavulu hem elbise dolabı, hem de koltuk olarak kullanıyordu.
Sonra anılarında ömründe en sevdiği yerin o yoksul tavan arası olduğunu itiraf etmiştir. Marie, yol giderlerini azaltmak için Sorbonne’a her gün yürüyerek gidip gelir.

Panda3D ile ilk Fiziksel Deneyimimiz

admin | 31 August 2009 11:51

Bugün Panda 3D nin fizik kütüphanesini anlatmaya çalışacağım. Aslında Panda 3Dnin iki adet fizik kütüphanesi var, ben bunlardan ODE yi yani Open Dynamics Engine yi uygun buldum.

Kutumuz yer çekimine karşı koyamıyor
Kutumuz yer çekimine karşı koyamıyor

Bu yazımda diğer yazılardan farklı olarak herşeyi tek bir örnekte herşeyi açıklamaya çalışacağım. Çünkü örnek biraz uzun ve bunu bölmek yazıyı gereksiz yere uzatacaktır

Bu örnekte göreceğimiz şeyler;
1.Fiziksel dünya ve yerçekimi
2.Uzay ve otomatik çarpışma kontrolü
3.Ve dolayısıya bir fizik simülasyonu

en etkili bilim adamları (Charles Darwin ve Max Planck)

xerre | 09 June 2009 09:43

ilk olararak şu yazıyla başladığım, bilime yön veren tarihteki en etkili bilim adamlarına, yani bilimin öncülerine yer vermeye devam ediyorum.

8 – Charles Darwin (1809 – 1882)

Aptalların yaptığı deneyleri severim. O yüzden sürekli onlardan yapıyorum.

İngiliz doğa bilimci ve biyolog olan darwin, tüm canlı türlerinin bir süreç boyunca ortak atalardan evrim geçirmesini savunan doğal seleksiyonu (doğal seçilim) kullanarak evrim teorisini öne sürmüştür.

ortaya attığı bu teori, yaşadığı dönemde bilim dünyasını ikiye bölmüş, bazı kesimler tarafından kabul görse de aşırı tepkiler almıştır. Fakat ölümünden sonra 1930’lı yıllarda onun doğal seleksiyon teorisi, gelişim sürecinin geniş anlamdaki ilk açıklaması olarak kabul edilmiş ve hatta günümüzde de modern evrimsel sentezin temellerini oluşturmuştur.

en etkili bilim adamları (Marie Curie ve Alan Turing)

xerre | 21 May 2009 11:36

uzun yaşamımda öğrendiğim bir şey var: gerçeklikle ölçüştürüldüğünde tüm bilimimiz ilkel ve çocukça kalmaktadır – ama gene de sahip olduğumuz en değerli şeydir, bilim!
albert einstein

tüm zamanların en etkili bilim adamlarının tanıtıldığı bu yazı dizisine

buyrun, kaldığımız yerden devam edelim.

6 – Marie Curie (1867 – 1934)

hayatta hiçbir şeyden korkmayın fakat her şeyi anlamaya çalışın.

Marie Curie

polonya asıllı fizikçi ve kimyager. radyoaktivite alanında öncü olan Marie Curie, iki farklı bilim dalında (fizik ve kimya) nobel ödülü kazanmış tek kişidir. bunun yanında paris üniversitesinin ilk kadın profesörüdür.

bilim dünyasını bu denli etkileyen ve bilinen tek kadın bilim adamı olan curie’nin en önemli barşarıları arasında şunlar sayılabilir:

  • iki yeni radyoaktif element olan radyum ve polonyumun keşfi
  • radyoaktivite teorisinin oluşumuna katkı
  • radyoaktif izotopların yalıtımı için çeşitli teknikler

ayrıca kendi bireysel yönetimi ile kanser tedavisinde, radyoaktif izotopların kullanıldığı dünyanın ilk çalışmalarını yürütmüştür.