bildirgec.org

eser hakkında tüm yazılar

yemek konulu

nazokiraze | 10 August 2009 10:37

Yemek içmek eskiden belki sadece sofraya ve mutfağa ait bir konuydu, artık hayatımızın her yerinde var, yemek yemediğimiz veya yapmadığımız zamanlarda da gerek yarışmalarla, ,internet yoluyla , filmlerde pek çok yolla artık bilim ve sanat haline gelen bu kavramlarla içiçeyiz.

Aşk Mutfakta Pişer çok sevdiğim Maeve Binchy romanlarından biridir. Catering şirketinde çalışan iki kişiyi ve çevresindekileri anlatır kalp kırıklıkları, aşk ve yaşama dair güzel bir romandır. Roman baş kahramanlarını sürekli tabak dizerken, et keserken veya sebze doğrarken görebilecegimiz bir eser yazar hayranlarına tavsiye ederim( İtalyanca Aşk Başkadır kadar güzel oldugunu söyleyemem)

Geçtiğimiz yıllarda yayınlanan Bir Tutam Baharatadlı Türk-Yunan ortak yapımı bu film Yunanistan’da ödül almıştır.Yunanlı aşçı Fanis geçmişte ailesiyle uzaklaştırıldığı İstanbul’a çocukluk aşkını görmek için gelir. (Biber acı ve kavruktur, tıpkı güneş gibi,tuz, ihtiyaç duyulduğunda birinin hayatınına ekilebilir, tarçın acı ve tatlıdır, tıpkı bir kadın gibi)

2000 yapımı Çikolata filmi Vianne’nin çikolatalarını anlatır.Küçük bir kasabada çikolata dükkanı açan ve kiliseye gitmeyen birinin önce aldığı tepkiler sonrasında çikolatalarıyla herkesi etkilemesini anlatır.(Juliette Binoche- Johnny Depp)

Ünlü Yazarlar ve Eserleri -1

24black mamba24 | 28 July 2009 17:36

ilham alınası 60 Tipografi

safayasin | 12 June 2009 16:17

birçok yazı türüyle ilgilendim hat, kaligrafi, graffiti gibi. fakat Tipografi ve hat üzerine tanımam. Tamamen üstün bir ustalık ve hayal gücü isteyen bir sanattır. (diğer yazı şekilleri de çok büyük beceri ister tabii). Konu başka yere gitmeden dönelim; Tipografi reklam amaçlı veya bir mesaj verme amaçlı yapılan eserlerdir. Tipografiye eser dememin sebebi yazı yazılırken belirli şekiller ortaya çıkar bu bir insan yüzü olabilir veya bir nesne. Bu yazıda 60 üzerinde Tipografi örneğini inceliye bilirsiniz.

Edebiyat Dersi Yazar – Eser Eşleştirme (Şifreleme Yöntemiyle)

mkd | 21 April 2009 13:36


Edebiyat’ta yazar ve eserleri ezberlemek artık çok kolay

Edebiyat’ta yazarları ve eserlerini nasıl ezberleyeceğim ? Yazar ve eserleri ezberlemede sorun yaşıyorum. Yazar ve eseleri kolay ezberlerme tekniği var mı ? Cümleleriyle boğuşanlardansanız bu yazım sizin için Bunun için edebiyatta yazar ve eserlerin neredeyse tamamını kendim şifrelendirdim ve dedim ki neden bunu diğer insanlarlada paylaşmayayım 🙂 Öss’ye girecek olan ve ortaöğretimde okuyan birçok arkadaşımız için gerçekten faydalı olacağına inanıyorum.

Örnek yazarımız Mehmet Raufolsun.

İNCİ / John Steinbeck

Education | 08 April 2009 09:49

www.swisseduc.ch
www.swisseduc.ch

John Steinbeck’in üç kitabını okuduğumda üçünün de hep acı sonla bitmesi ilgimi çekmişti. Steinbeck’in hayatına bir göz attığımızda yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Öğrenimini sürdürebilmek için devamlı çeşitli işlerde (duvarcılık, boyacılık, kapıcılık, eczacılık) çalışmış; buna rağmen öğrenimini tamamlayamamıştır. Öğrencilik yıllarında yazmaya başlamış. Eserlerinde işçileri, yaşam koşullarını ve ilişkilerini işlemiş.

Son okuduğum İnci adlı kitabında da yine aynı acı son vardı. Kitabın kısa bir özetini yapacak olursam: Fakir bir ailenin sıkıntılı bir gününde gerek rahatlamak gerekse ekmek parası bulmak için kahramanların denize açılması ile başlar. O gün denizden güzel ve büyük bir inci bulurlar. İncinin bulunması ile kötü giden hayatlarının değişeceğini ve güzel günlerin başlayacağını düşünürler. Fakat inci ile birlikte sıkıntılarının daha da artığının farkına varmazlar. Ekmek kavgası yerine hayatta kalma mücadelesi başlamıştır, onlar için. Hikayenin sonunda biricik evlatlarını inci uğruna kaybeden roman kahramanlarımız, kötülüklerden korunmak için inciyi tekrar denize atarlar. Böylece hikayenin başında inci ile umutlanan ailenin hayalleri de suya düşmüştür.

Frank Lloyd Wright…

admin | 05 March 2009 15:05

www.seymour.k12.wi.us/rle/art/images/artists/...
www.seymour.k12.wi.us/rle/art/images/artists/…

Dünyanın gelmiş geçmiş en önemli mimarları arasında olan Frank Lloyd Wright’ı okumanız için mimar olmanız şart değil; Wright’ın fikirleri ve felsefesinin yoğunluğu, kendini geliştirebilen görüş açılarına, farklı bir ufuk çizgisi belirleyecektir.

1867’nin Haziran ayında dünyaya gelen Wright; mühendislik eğitimi sırasında ünlü tasarımcılarla çalışarak, profesyonel deneyim kazanmaya başladı. 19. yüzyılın önemli mimarlarından olan Louis Sullivan’la çalışırken henüz 25 yaşındaydı. Sullivan, Wright’ın başka yerlere iş yaptığını öğrendiğinde, onu işten kovdu. Kovulsa da Wright, ustası Sullivan’a her zaman destek çıktı. İçkiye düşkün usta Sullivan’ın işsiz kaldığı dönemlerde, Wright’ın büyük desteği olduğu ve hatta Sullivan’ın ömrünün son günlerinde de ona düzenli para yolladığı bilinmektedir. Sullivan’ın, hastanede kendi yazdığı kitabın kopyasını Wright’a verirken; “Frank, Amerika’da yeni mimariyi yaratan sensin, ama ben olmasaydım, sen bunu yapamazdın,” dediği, “The Fellowship, Frank Lloyd Wright ve Taliesin Üzerine Söylenmemiş Bir Hikâye” adlı kitabında mevcuttur. Buna rağmen usta Sullivan’ın kitabında, Wright’ın ismini hiç kullanmamış olması, Wright’ı derinden yaralamıştır.

Gerçekleştirdiği 300’ü aşkın yapı eserleriyle, dünya görünümüne farklı imzalar atan Wright, temel ilkesi olan “Organik Mimarlık” ile yeni bir konsept başlattı. Fikirleri ve felsefesi ile birçok akıma (Empresyonizm’den Rasyonalizm’e kadar) ilham kaynağı oldu.

1914 yılında Wright; eşini ve ev halkından birkaç kişiyi, eşi için özel tasarladığı evde, hizmetlisinin çıkardığı yangında kaybetti. Bu trajedinin, Wright’ın mimarisine etkisi çok büyüktür. Bununla birlikte, bütünlüğe önem veren tasarımlara yöneldi. 1920’lerde de pek çok projeye imza attı.

Empresyonist Bir Ressam ve Empresyonizm ile Realizm Arasında Bir Oğul…

| 10 February 2009 13:50

Self-Potrait; www.clarkart.edu
Self-Potrait; www.clarkart.edu

Empresyonist ressam Pierre Auguste RENOIR (1841-1919), terzi bir ailenin çocuğu olarak, Limoges’de dünyaya geldi. Ailesi, Renoir daha çok küçük iken Paris’e taşındı. Renoir, ondört yaşından onyedi yaşına kadar, bir porselen atölyesinde; bir porselen ressamın çırağı olarak çalıştı. Çalıştığı dönemlerde, ışık ve renk konusunda epeyce tecrübe edindi. 1862 yılında, Charles Gleyre’nin stüdyosuna girerek, Monet, Sisley ve Bazzile gibi önemli ressamlarla, sıkı dostluklar kurdu. Dostlarıyla, Seine ırmağı kıyısında; ressam sehpalarını kurarak çalışırlardı. Renoir, Monet gibi sadece doğa resimlerinden ziyade, insan figürleri üzerinde duruyordu.


“La loge”; satatic.howstuffworks.com

Renoir’in tarzı; Monet gibi, resimde izlenimcilik veya empresyonizm, yani 19.yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan ve bütün sanat dallarını etkisi altına almış bir akım. Resimde izlenimcilik (empresyonizm), ışık ve renkten oluşan gerçek görsel izlenimleri; ressamların kişisel yorumları ile duygularını da katarak yansıtmasıdır. O dönem itibari ile sanatçıların, kendi duygu ve düşüncelerine göre, var olan nesneleri veya figürleri yansıtmaları; sanatta bir devrim niteliği taşımıştır. Bu akımın öncüleri, Claude Monet ve Camille Pissaro olup, Renoir’i de katabiliriz…

bu sonbahar…

lounatuqie | 27 November 2008 09:57

en sevdiğim mevsimin sonbahar olduğunu anladım. kışın soğuğunda hamallık yapar gibi üstümüzde taşıdığımız elbiselerden gına geliyor. baharın yağmur çamuru delirtirken yazın sıcağında kavrulmak illallah dedirtiyor. ha elbette sonbaharda da yağmur oluyor ama baharın yağmurundan bir başka olur. rengarenk yaprakların aheste revan yere inişi ve yağan yağmurda yere yapışıp ıslanması ayrı bir göz zevki yaşatıyor. sonbaharı güzel kılan belki de diğer mevsimlerdeki yek renklilikten kurtulan ağaçların rengarenkliğidir. binbir çeşit renge boyanan ağaçlar şehri güzelleştirdiği gibi insanların ruhuna da hitap ediyor ki herkes kendini cok rahat ferah hissediyor.
peki sizin mevsiminiz hangisi?