Self-Potrait; www.clarkart.edu
Self-Potrait; www.clarkart.edu

Empresyonist ressam Pierre Auguste RENOIR (1841-1919), terzi bir ailenin çocuğu olarak, Limoges’de dünyaya geldi. Ailesi, Renoir daha çok küçük iken Paris’e taşındı. Renoir, ondört yaşından onyedi yaşına kadar, bir porselen atölyesinde; bir porselen ressamın çırağı olarak çalıştı. Çalıştığı dönemlerde, ışık ve renk konusunda epeyce tecrübe edindi. 1862 yılında, Charles Gleyre’nin stüdyosuna girerek, Monet, Sisley ve Bazzile gibi önemli ressamlarla, sıkı dostluklar kurdu. Dostlarıyla, Seine ırmağı kıyısında; ressam sehpalarını kurarak çalışırlardı. Renoir, Monet gibi sadece doğa resimlerinden ziyade, insan figürleri üzerinde duruyordu.


“La loge”; satatic.howstuffworks.com

Renoir’in tarzı; Monet gibi, resimde izlenimcilik veya empresyonizm, yani 19.yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan ve bütün sanat dallarını etkisi altına almış bir akım. Resimde izlenimcilik (empresyonizm), ışık ve renkten oluşan gerçek görsel izlenimleri; ressamların kişisel yorumları ile duygularını da katarak yansıtmasıdır. O dönem itibari ile sanatçıların, kendi duygu ve düşüncelerine göre, var olan nesneleri veya figürleri yansıtmaları; sanatta bir devrim niteliği taşımıştır. Bu akımın öncüleri, Claude Monet ve Camille Pissaro olup, Renoir’i de katabiliriz…

Two sisters; www.whooart.com
Two sisters; www.whooart.com
In the garden; www.royalacademy.org,
In the garden; www.royalacademy.org,

Auguste Renoir, günümüzde de resimleri en çok bilinen ve kopyası çıkartılan ünlü ressamlardan biridir.

fotoğraf; www.filmforna.com
fotoğraf; www.filmforna.com

Empresyonizm ile Realizm arasında Jean RENOIR (1894-1979), Auguste Renoir’in oğludur. Jean Renoir, Paris’in sanatçı mahallesi Montmartre’de doğdu. Jean, babasının tablolarından bazılarını satarak kurduğu film prodüksiyon şirketinin sermayesini bir araya getirdi. 1924 yılında daha çok empresyonizm etkisi ile çektiği, “ La fille de I’eau’da”(Su Kızı) adlı filmin konusu; bir nehir teknesinde yaşayan öküz bir kızın öyküsünü anlatmaktadır. Bir süre empresyonizmi çalışmalarına taşıyan Renoir, realizmi de takip ediyordu.1926 yılında Emile Zola’nın romanından sinemaya uyarladığı hayli yüksek bütçeye sahip olan “Nana” adlı filmi ile Renoir, ilk defa realist bir kişilik tasvirini ele aldı. Bu filmin başarısızlığı, Renoir’i iflasa sürükledi. Sesli filme geçen Renoir, parasal bağımsızlığını 1931 yılında “La Chienne”(Dişi Köpek), ‘film noir’ dediğimiz (Kara Film) tarzı ile aştı. Bu türün öncülerinden oldu ve artık realist Renoir olmuştu. Empresyonizmi tamamen bıraktı mı? Hayır, aslında bir düşüncesi hep o akımda olmasına rağmen, realizmi seçmişti.

Rules of the game
Rules of the game

1939 yılında Renoir’in başyapıtı olarak bilinen “La Regle du Jeu” (Oyunun Kuralı) adlı eserinde, sanatsal film ile toplumsal eleştiriyi mükemmel bir biçimde birleştirerek, işledi. Soylularla uşakların bir sarayda geçen davette; sergiledikleri geleneklere uyma çabasına karşın oluşan ikiyüzlülükleri, acımasızca ortaya döktü. 1940’ta ABD’ye göç eden Renoir, Hollywood’da çektiği filmlerde önceki kalitesini yakalayamadı. Yaşlılık yapıtı “The River”(Rüya Gibi Geçti) filmi ile başyapıtındaki kaliteye yaklaştı ise de, tam istediği gibi sonuç vermedi.1975 yılında sinemaya verdiği katkılardan dolayı Şeref Oscar ödülünü aldı. 85 yaşında Hollywood’da öldü.Filmografisi…