Amerika Isveç ittifakı ve 1 farklı yenilgi
Bu aralar basını meşgul eden sözde “ermeni soykırımı” iddiaları bizi hem karalıyor, hem de gitgide artan oranda dünya çapında kabul görme yönünde bir izlenim gösterip, Türk insanını dünya nezlinde eziyor. Önce Amerika, her yıl olduğu gibi artık geleneksel de denilebilecek bir şekilde bu kozu oynuyor, ve kabul edilmemesi için bizden birçok taleplerde bulunuyor, ama yine de ve buna rağmen (iç baskılar herhalde daha kuvvetli olduğundan) sadece 1 oy ile (bu da gerçekten çok inandırıcı değil), bu yasa geçiyor. Yani Türk insanlarının vergileri bunu savaşmak için harcanıyor, Ermeniler de diğer taraftan bu tasarıyı geçirmek için para harcıyor. Sonuçta kim daha çok para harcarsa veya kimin daha çok adamı varsa o kazanıyor. Futbol müsabakası gibi yani, daha çok parası veya daha çok iyi oyuncusu olan kulübün kazanma olasılığı daha fazla.
Benzer bir maç bu sefer Isveç’te oynanıyor ve burada da yine 1 fark ile yeniliyoruz. Hem de bu maçın hemen arkasından yorgun düşmüş takımımızla !! “Bu ne tür bir hesaplaşma şeklidir, ya da bu ne soykırımmış arkadaş!” demekten kendimi alamıyorum. Isveç ise Amerika’dan daha değişik bir taktik ile “biz bunu uygulatmayız” diyor. Yani eğer uygulanmayacaksa, bunu parlamentoya neden getirdiler o da anlaşılmaz bir durum.
Benim kanım şu, Ermenilerin asıl yapmaya çalıştığı toprak almak veya bu topraklara karşı para kazanmak değil. Bu süreç içinde her yıl Türk insanına verdiği stres ile Türkiye’yi yavaş yavaş ve her yıl küçük düşürmek, yenilme duygusunu her yıl tattırmak ve lobi güçleri ile bizi yenerek bir nevi tatmin olmak. Bu da yeni bir soğuk savaş durumu gibi bir şey. Ancak savaştan daha kötü yanı, bu savaşın pek te bitecek gibi görünmemesi ve bizim ise gidişata göre pek kazanacak gibi görünmememiz. Türk milleti öncelikle Amerika’ya Ermenilerden sonra gittiğinden buraya yerleşik yaşayan Ermeniler artık Amerikalı gibi davranarak, dili ve hukuku iyi bildiklerinden bizi rahatlıkla alt edebiliyorlar. Biz dünyaya açılmakta biraz geç kalmışız bu konuda, o nedenle de insanlarımız bu tip ülkelerde henüz bir konumda gelememiş, ve bu da Türkiye’nin gerçekten bu konuda lobi yapabilecek yandaş bulmasını zorlaştırıyor, ya da Ermenilere göre çok daha fazla para harcamamızı sağlıyor. PKK olayında da keza benzer bir durum söz konusu, hem para hem de insanlarımız ölürken ve biz geriye giderken, diğer ülkeler yerlerinde saysalar bile yine bizden ileride duruyorlar.
Bizim gibi köklü bir medeniyet, kapalı bir toplum modeli ile aslında kültürünü korurken dezavantaj olarak yurtdışı açılımlarını zamanından gerçekleştiremediğinden şu an Türkiye’nin tanınmışlığı ve Türk insanının itibarı Ermenistan gibi yeni kurulmuş bir ülkeye göre bile daha az. Dikkat edilirse şu an Türk dışişleri ,herhalde bunu en sonunda anlamış olacaklar ki, bir başbakan, bir cumhurbaşkanı hemen her gün bir yerde. Daha önce Türklerin ayak basmadıkları yerlere bile gidiyorlar. Tabiri caiz ise Mevlana gibi geziyorlar.
Ama tabii sene 2010 ve en az 50 yıl evvel Ermeniler zorunlulukla olsa da bu turu atmış ve güzel olan yerlere yerleşip buralarda kök salmışlar. Yine de birkaç tohum atmakta fayda var. Belki bunlar ileriki nesiller için dayanacakları birer ağaç olur ve Türk insanın güzelliğini o ağaçlarda görürler.