bildirgec.org

ebeveyn hakkında tüm yazılar

Ebeveynlerim küçülmekte!

redorack | 01 June 2007 21:59

Ebeveynlerin küçülmekte…

Evet, bu o standart ‘yaşlanınca çocuklaşıyorlar’ lafının biraz açılmış hali. Biraz önce babama baktım, beynimde şimşekler çaktı.

Benim kocaman, heybetli babama ne olmuş? Bedeni yıpranmış, zihni yorgun, azmi küçülmüş, kazandığı para azalmış, bu azalmayı kaldıramayan omuzları düşmüş… Hani o içine gömüldüğüm geniş koynu nerede? Beni havaya kaldıran güçlü kollar peki? Ah be babam, kocaman babam! Ne yaptı zaman sana böyle?

Ardından annem geldi aklıma. Yürürken eteğine, saçına, gerdanına takılı kalmış en aşağı beş on çift gözle gezen annem. Arkadaşlarımın “Annen kadar cilveli olabilsen ortalığı yıkar geçirirdin” dedikleri annem… Ticari hayatı boyunca elinden hiçbir iş kurtulmamış, istediğini elde etmeyi bilen, zamanının minicik memleketinden genç yaşta çıkıp yurt dışında okumaya cesaret edebilen annem! Şimdi yalnızlığın paniğinde, kaçan güzelliğinin peşinde. Acılar daha büyük cüssesine. Onun boyuna yetişmek için dik durmaktan ne zaman vazgeçmişim, ne zaman kolunu onun omzuna dolayacak kadar büyümüşüm ben?

Ebeveyn Olma İsteği, Çocuk ve Sanatçı Üzerine

admin | 29 March 2007 23:33

Ebeveyn Olma İsteği ve Çocuk Üzerine:

Canlı doğar, yaşar ve ölür. Bu arada neslini devam ettirir. Neslini devam ettirmek ister. Bu istek, içinde, başka hiçbir şekilde dolduramadığı boşluktan kaynaklanır. Bu boşluk ancak kendinden bir parça üreterek doldurula bilinir. Yaratarak. Herkesin günün birinde anne-baba olma hayali de bundandır. Kendi eseri olan, kendinin yarattığı, heyecan verici bir ürün. Kendi boşluklarını doldurmak için tasarlanmış yegane kalıplar. Ürettiği-yarattığı sonuna kadar onundur. Herkesin onu sevmesi, ona saygı duyması, ondan bahsetmesi hoşlarına gider, onları yüceltir. Bundandır ki onları önemli bir yerde, önemli bir insan olarak görmek isterler.Kendilerinin olmayana karşı sürekli dirençleri vardır. Çünkü en basiti kendi ürünü değildir diğerleri. Örneğin kişinin dışarıda ona ihtiyacı olan birisine yardım etme isteksizliği de bunun sebebidir. Etmez, edemez. Çünkü başkasınındır o, boşluğunu doldurmasına zerre etkisi yoktur.

Çocuklarınızla konuşun; onları dinleyin

kahramancayirli | 17 March 2007 08:37

Uyuşturucu kurbanı olan 16 yaşındaki Melis Akpınar’ın babasının açıklamaları (Radikal, 12 Temmuz 2006) son derece çarpıcıydı: “…kendi işlerimiz ile çok meşguldük. Birçok işi de para ile halletmeye çalışıyorduk. Diğer aileler bizim hatalarımızı yapmasın lütfen çocuklarınız ile konuşmayı deneyin…”Bu noktadan sonra insanları suçlamak yerine durumdan ileriye dönük dersler çıkarmamız daha mantıklı olacaktır. Değinmemiz gereken ilk nokta, psikologlara deli doktoru gözüyle bakmamamız gerektiğidir. İşimizle, aile fertlerimizle veya çevremizden herhangi birisiyle sorun yaşadığımız takdirde konunun uzmanı profesyonellerden yardım almamız, her çeşit sorunumuzu çözerken bize fayda sağlayacaktır.Hiçbir anne-baba ilgilenemeyeceği, gerekli vakti ayıramayacağı, gereken sevgiyi, özeni gösteremeyeceği çocuğu yapmamalı. Ülkemizde pekçok aile, sırf “evliliklerine heyecan gelsin” diye; pekçok kadın, evlendikten sonra gözü dışarıda olan kocalarını eve bağlayabilmek amacıyla çocuk yapıyor. Yani evlilik sürsün, boşanılmasın diye. Bahsettiğim bu durumun kırsal kesime, eğitimsiz ailelere özgü olduğunu sanmayın sakın. Zira eğitim seviyesi ve gelir düzeyi yüksek, dışarıdan pembe mutluluk tablosu çizen birçok ailenin de söz konusu sebeplerle çocuk sahibi olması, düşündürücü.Anne-babaların çocuklarıyla ilgilenmesi, çocuğun cebine harçlığını koymak, her istediğini almak, talep ettiği parayı anında çocuğa vermek anlamına gelmez sadece. Bu, işin maddi tarafı. Ya madalyonun diğer yüzü? Oğlunuzu ya da kızınızı en son ne zaman karşınıza oturtup, can kulağıyla anlattıklarını dinlediniz? Onu ne kadar tanıyorsunuz? Peki ya arkadaşlarını? Elbette zehir hafiye gibi çocuklarınızın peşinde her dakika koşmayacaksınız ama onunla etkin bir iletişim içinde olmanız şart. İçi boş televizyon programlarının karşısında saatlerimizi tüketiyoruz da, çocuklarımıza ayıracak zamanımız olmuyor nedense.
Fikirlerine saygı gösterinÇocukların her yaşta ilgiye ihtiyaçları vardır. Çok küçük yaşlarda, yedirip-içirmek yeterli olabilecekken (ki aslında yeterli değildir), ergenlik döneminde çocuğunuzla olan ilişkinizi farklı bir boyuta taşımalısınız. Zira ergenlik dönemi, çocukların kendilerini boşlukta en çok hissedebilecekleri, aynı zamanda herşeyi sorgulayacakları, “beğenilme, takdir edilme” isteklerinin en üst düzeyde olduğu çalkantılı bir süreçtir. Ailelere en çok görev bu dönemde düşer. Bu süreçte yeterli ilgiyi göstermediğiniz çocuklarınızın zararlı ilgi alanlarına yönelmeleri, zararlı alışkanlıklar edinmeleri işten bile değildir. Ailesinde aradığı ilgiyi, mutluluğu bulamayan çocuğun, söz konusu ilgi ve sevgiyi başka yerlerde araması kaçınılmazdır.Çocuklarınıza vakit ayırın, her konuda görüşlerini alıp, fikirlerine değer verdiğinizi davranışlarınızla belli edin. İş arkadaşlarınız, komşularınız veya dostlarınızla nasıl sohbet ediyorsanız, konuşurken aynı saygıyı çocuklarınıza da gösterin, çocuklarınızı adam yerine koyun. Durmadan uyuşturucu tacirlerinden yakınmak yerine, anne-babalar olarak sorumluluklarımızı ne derece yerine getirebiliyoruz, önce bunu düşünelim.

Çin işi Japon işi, bunu yapan iki kişi :)

phrozen | 20 January 2007 11:56

Aşağıda gördüğünüz tablo, her ne kadar bilimsellikten uzak gibi görünse de, bir rivayete göre Çin’ de 4000 yıldır kullanılmakta olup halen ebeveynlerin, doğacak çocuklarının cinsiyetini belirlemede en birincil dikkate aldıkları bir yöntem olarak oldukça etkin ve etkili bir rol oynamaktaymış. Şöyle ki; hatun kişinin 18 ila 45 yaşları arasında doğurgan olacağı baz alınarak 4000 yıl öncesinin önde gelen büyücüleri ve kahinleri tarafından hazırlanmış bu tabloya göre, er kişi bu birincil temel içgüdüsünün güdümünde olmadan cinsel aktivitesini aylık periyotlar halinde ayarlamak mecburiyetindeymiş. Eğer belli bir cinsiyette çocuk isteme konusunda inatçıysa tabiki… Yok eğer olaya huzurlu bir tevekkül içerisinde “aman canım kız-erkek farketmez sağlıklı olsun bizim olsun” mantığıyla yaklaşıyorsa o zaman yılın her vakti müsait…

artık çocukları kandırmayın

bildigimiz son sey | 01 September 2006 19:16

yine bir tebessüm belirdi yüzünüzde… aslında can alıcı bir gerçek var yine ortada: kandırılıyor ve sonuçta kandırıyoruz!

seni leylekler getirdi yerine gerçekleri mi söyleyelim yani?” dediğinizi duyar gibiyim… yok canım, onu demek istemiyorum. daha önce de anne baba olmanın hassasiyetinden bahsetmiştim, yine bahsedeceğim. ben doğruları göstermeye çalışıyorum, ama yanlışlara parmak basarak…

ben psikolog ya da sosyolog değilim, böyle mevzularda da derin bilgim olduğunu söyleyemem ama her doğrunun her yerde söylenmeyeceğini biliyorum.

aile faciaları…

bildigimiz son sey | 28 August 2006 08:17

resim bir
resim bir

anne ördek, ardına aldığı yumurcaklarıyla peşi sıra gidiyor, gittiği yolun ne gibi felaketlerle dolu olduğunu bilmeden…

resim iki
resim iki

ve problemli yollara geliyor, aklı ermediğinden… gözü görüyor ama bilmiyor, devam ediyor yoluna…

resim üç
resim üç

ve sonunda olan oluyor… problemli yollarda niyazi olan çocuklar…

bakınca bu resimlere belki tebessüm ediyoruz, belki sadece gülüp geçiyoruz… belki de uydurmadır deyip, düşünmüyoruz bile…