Uyuşturucu kurbanı olan 16 yaşındaki Melis Akpınar’ın babasının açıklamaları (Radikal, 12 Temmuz 2006) son derece çarpıcıydı: “…kendi işlerimiz ile çok meşguldük. Birçok işi de para ile halletmeye çalışıyorduk. Diğer aileler bizim hatalarımızı yapmasın lütfen çocuklarınız ile konuşmayı deneyin…”Bu noktadan sonra insanları suçlamak yerine durumdan ileriye dönük dersler çıkarmamız daha mantıklı olacaktır. Değinmemiz gereken ilk nokta, psikologlara deli doktoru gözüyle bakmamamız gerektiğidir. İşimizle, aile fertlerimizle veya çevremizden herhangi birisiyle sorun yaşadığımız takdirde konunun uzmanı profesyonellerden yardım almamız, her çeşit sorunumuzu çözerken bize fayda sağlayacaktır.Hiçbir anne-baba ilgilenemeyeceği, gerekli vakti ayıramayacağı, gereken sevgiyi, özeni gösteremeyeceği çocuğu yapmamalı. Ülkemizde pekçok aile, sırf “evliliklerine heyecan gelsin” diye; pekçok kadın, evlendikten sonra gözü dışarıda olan kocalarını eve bağlayabilmek amacıyla çocuk yapıyor. Yani evlilik sürsün, boşanılmasın diye. Bahsettiğim bu durumun kırsal kesime, eğitimsiz ailelere özgü olduğunu sanmayın sakın. Zira eğitim seviyesi ve gelir düzeyi yüksek, dışarıdan pembe mutluluk tablosu çizen birçok ailenin de söz konusu sebeplerle çocuk sahibi olması, düşündürücü.Anne-babaların çocuklarıyla ilgilenmesi, çocuğun cebine harçlığını koymak, her istediğini almak, talep ettiği parayı anında çocuğa vermek anlamına gelmez sadece. Bu, işin maddi tarafı. Ya madalyonun diğer yüzü? Oğlunuzu ya da kızınızı en son ne zaman karşınıza oturtup, can kulağıyla anlattıklarını dinlediniz? Onu ne kadar tanıyorsunuz? Peki ya arkadaşlarını? Elbette zehir hafiye gibi çocuklarınızın peşinde her dakika koşmayacaksınız ama onunla etkin bir iletişim içinde olmanız şart. İçi boş televizyon programlarının karşısında saatlerimizi tüketiyoruz da, çocuklarımıza ayıracak zamanımız olmuyor nedense.Fikirlerine saygı gösterinÇocukların her yaşta ilgiye ihtiyaçları vardır. Çok küçük yaşlarda, yedirip-içirmek yeterli olabilecekken (ki aslında yeterli değildir), ergenlik döneminde çocuğunuzla olan ilişkinizi farklı bir boyuta taşımalısınız. Zira ergenlik dönemi, çocukların kendilerini boşlukta en çok hissedebilecekleri, aynı zamanda herşeyi sorgulayacakları, “beğenilme, takdir edilme” isteklerinin en üst düzeyde olduğu çalkantılı bir süreçtir. Ailelere en çok görev bu dönemde düşer. Bu süreçte yeterli ilgiyi göstermediğiniz çocuklarınızın zararlı ilgi alanlarına yönelmeleri, zararlı alışkanlıklar edinmeleri işten bile değildir. Ailesinde aradığı ilgiyi, mutluluğu bulamayan çocuğun, söz konusu ilgi ve sevgiyi başka yerlerde araması kaçınılmazdır.Çocuklarınıza vakit ayırın, her konuda görüşlerini alıp, fikirlerine değer verdiğinizi davranışlarınızla belli edin. İş arkadaşlarınız, komşularınız veya dostlarınızla nasıl sohbet ediyorsanız, konuşurken aynı saygıyı çocuklarınıza da gösterin, çocuklarınızı adam yerine koyun. Durmadan uyuşturucu tacirlerinden yakınmak yerine, anne-babalar olarak sorumluluklarımızı ne derece yerine getirebiliyoruz, önce bunu düşünelim.