bildirgec.org

din hakkında tüm yazılar

Gazetelerin Ramazan Promosyonları hediyesi kitap cd vb.

NLPMaster | 13 August 2009 13:22

mübarek ay ramazan-ı şerif yaklaşırken gazeteler de promosyon kampanyası yarışına başladı.
pek çok gazetenin vermeye başladığı ramazan hediyeleri için şu adreslere bakabilirsiniz:
akşam gazetesi kitap ve cd eki:
akşam promosyon
sabah gazetesi kur’an-ı kerim hediyesi:
sabah promosyon
milliyet gazetesi nihat hatipoğlu cd ve kitap seti
milliyet promosyonu
türkiye gazetesi cd promosyonu:
bedava vcd
tüm gazete promosyonları

bir dinazor

nazokiraze | 11 August 2009 10:44

Onun Bir Dinazorun Anıları ve sonrasında Bir Dinazorun Gezileri adlı kitaplarını ardarda okuduğumda maşallah yaş 85 i bulmuş ama dinazor teyzemiz hala geziyor,tozuyor yazıyor demiştim akabinde de kendisinin ölüm haberini almıştım.

Aziz Nesin kitaplarını sevdiğim gibi Mina Urgan’ın o iki kitabını da sevdim. Gezmiş, yemiş içmiş, tanışmış, sevmiş, kızmış, komik bulmuş gülmüş,dolu dolu yaşamış devrimler, darbeler ,ölümler görmüş , eskiyi yeniyi yaşamış , ilginç bulmuş, eleştirmiş her bir şey yapmış ve sonra bunları yazmış okunmaları çok keyifli gelir, kahramanın sonunu merak etmeden, kasılmadan okunası kitaplar her bölümde ayrı kişilikler, yerler,yemekler, dersler, hatıralar mevcut. Her şeyden önce Cumhuriyet tarihi görmüş yazarın içten anlatımları var (kendisi de kitabının bu kadar satmasına şaşırdıgını her fırsatta belirtmiştir)

Kendisi aslında İngiliz dili ve edebiyatı profesörüdür ,ödüllüdür, Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin kurucu üyesidir, Thomas Moore, Shakespeare, D. H. Lawrence ve Virgina Woolf üzerine pek çok çalışma yapmıştır, ülkemizin ilk bayan yüzücü ve kayakçılarındandır, onun dışında kendi tabiriyle bir kocakarıdır. Günde iki paket sigara içen, cebindeki üç kuruşla orda burda gezen ama hayatın tadını çıkartan, ateist, içkiseven ,kominist,duayen ve sözünü asla sakınmayan yalansız dolansız bir kocakarı. (Kitaplarımın nasıl bu kadar sattığını anlamadım, hala da anlamıyorum. Nasıl satar benim kitabım. O kadar aykırıyım ki bu topluma” Mina Urgan)

MEVLANA SENİ ÇAĞIRIYOR…

metezade | 22 July 2009 18:08

Gel!
Gel, ne olursan ol, kim olursan ol yine gel!
Zerre kadar pişmanlık varsa içinde, vicdanın gururunu yenebilecekse, dünyayı bir kenara bırakıp O’na yönelebileceksen eğer, gel! Dünyalık işlerle kirlettiğin ruhunun çığlığı kulaklarında yankılanıyorsa ve esas gerçekleri bilmek istiyorsan gel…
Mevlana seni çağırıyor…
Gelebilecek misin peki? Dünyayı bırakmayı göze alabilecek misin? Aslı tutsaklık olan özgürlüğünü bırakabilecek misin?
İzin verecekler mi sana, sahibin olan içkiler. Esiri olduğun ama hep inkar ettiğin kadehler. Onlara bu kadar bağlanmışken gelebilecek misin? Bugün için değil de yarın için çalışabilecek misin? Nefsin izin verecek mi? Her zaman itaat ettiğin nefsinin karşısında durabilecek misin yılmadan?
Az uyuyabilecek misin? Uykun bölünmesin diye sabah namazına bile kalkmazken…
Az yiyebilecek misin? Önüne yemek geldiğinde “Bismillah” bile demeden yemeye başlarken …
Peki az konuşabilecek misin? Herkesin her şeye söyleyecek yersiz ve gereksiz sözleri varken, sen susabilecek misin?Gel!
Gel, bin defa tövbeni bozmuş olsan da gel.
O’na ulaşmak için kendini yok sayabileceksen gel. Gerçekten Allah’ı istiyorsan; dünyayı, ukbayı ve bütün kevn-ü mekanı bırak öyle gel.
Mevlana seni çağırıyor…
Peki sen kimsin? Sen biliyor musun kim olduğunu, neden burada olduğunu ve burada ne kadar kalacağını? Bilmiyor musun? O zaman neden bu kadar sahipleniyorsun bu dünyayı? Neden hiç gitmeyecekmişsin gibi sarılıyorsun ve ileriye dönük planların neden hep buraya ait?
Gelmeyecek misin? Tövbe etmek ağır mı geldi gözüne, yoksa çekiniyor musun? Peki kimden çekiniyorsun? Kimsenin bilmediğini sandığın günahlarının açığa çıkması mı endişelendiriyor seni? O’da mı bilmiyor? Öyle mi sanıyorsun? Bu yalanla mı avutuyorsun kendini? Sana senden bile yakın olanın sırlarını bilmediğini mi sanıyorsun?
Gerçeklerle yüzleşmenin bu kadar ağır olabileceğini hiç düşünmemiş miydin? Bunu hiç hesaba katmamıştın değil mi? Milyonlarca insanın günahlarını düşündün, bunların yanında senin işlediğin küçücük günahın arada kaynayıp gideceğini düşündün. Sen böyle düşündükçe günaha battın, boğazına kadar. O kadar ki nefes almakta bile zorlanmaya başladın. Senin küçücük günahların birike birike kocaman bir volkan oldu. Her an patlamaya hazır bir volkan…
Bu güne kadarki hatalarını telafi etmek için, bu bataktan kurtulup O’nun yanına temiz bir şekildi çıkmak için gel.
Gel mevleviler döndükçe dökülsün günahların teker teker. Ney’in yanık sesini duydukça huzur dolsun yüreğin, ruhun temizlensin. Geçmişin buraya gelmek için engel olmasın sana. Gel ne olursan ol yine gel, bizim dergahımız umutsuzluk dergahı değildir…
Mevlana seni çağırıyor.
Mevlana hepimizi çağırıyor…

Televizyonda dinler yarışacak!

hitemall | 25 June 2009 13:37

http://www.milliyet.com.tr/Yasam/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&KategoriID=15&ArticleID=1110600&Date=25.06.2009&b=Televizyonda dinler yarisacak

Sünnet suç sayılabilir mi?

kaankisisi | 18 June 2009 14:28

Daha önceki iki yazımızda, sünnet ismi verilen operasyonun İslam dininde yerinin olup olmadığını sorgulamış, daha sonra ise sünnet operasyonunun İslam’ a nasıl yerleştiğini bulmaya çalışmıştık.

Ancak sünneti sadece dinsel / geleneksel açıdan ele almak yetersiz. Sünnetin sonuçta tıbbi bir operasyon olduğu düşünülürse, hukuki ve tıbbi boyutlarını da irdelemek gerekir kanaatindeyim.

İnternette ufak bir araştırma yaparak, sünnetin tıp açısından fayda ve zararlarını, bu konuda yapılan çalışma ve öne sürülen fikirleri, yüzeysel olarak da olsa inceleme şansımız var. Kimi uzmanlar sünnetin penis derisi altında oluşacak bakterilerin neden olduğu enfeksiyonları önlediğini, kimileri penis kanseri gibi hastalıklara engel olduğu, kimileri erken boşalmaya sebep olduğunu, kimileri ise tam tersi erken boşalmayı engellediğini öne sürerken, küçük yaşta geçirilen bu tip bir cerrahi müdahelenin psikolojiyi etkileyip etkilemediğini tartışan uzmanlar da var.

Sünnet İslam’ a nasıl girdi?

kaankisisi | 16 June 2009 22:44

Daha önceki yazımızda, sünnet ismi verilen cerrahi operasyonun İslam dini açısından yerini irdelemiş ve sünnetin İslam’ ın özü olan Kuran’ da yer almadığını, İslam’ a hadis-sünnet yoluyla girdiğini ancak hadis kitaplarının her konuda olduğu gibi bu konuda da çelişkilerle dolu olduğunu saptamıştık.

Sünnet, antik Mısır uygarlığından bu yana yapıldığı bilinen bir uygulama. Kaynaklar M.Ö. 5000 yılına kadar sünnet operasyonunun uygulandığı yönünde bulgular olduğunu söylüyor.

Azıcık Ucundan : Sünnet ve İslam

kaankisisi | 14 June 2009 11:57

Doktorsunuz… Bir anne-baba, elinden tuttukları 7-8 yaşlarındaki çocukları ile birlikte size geldiler ve sizden çocuğun kulak memesini, hiç bir tıbbi zorunluluk olmadan, “bu bizim geleneğimiz” diyerek kesmenizi istediler… Üstüne üstlük, bu operasyonun inançları açısından da gerekli olduğunu, ayrıca kulak memesinin şimdiden kesilmesi halinde, ileride bazı yaralanma ve hastalıkların önüne geçilebileceğine dair, tamamen öngörüden ve istatistiksel verilerden (Örnek : Kulak memesi olmayan insanların, kulaklarına taktıkları küpelerin bir yere takılması nedeniyle yaralanma riski % 0′ dır…) oluşan gerekçeler sıraladılar… Ne yaparsınız?

Hadis Hadisesi (3)

kaankisisi | 10 June 2009 21:12

Bundan önceki iki yazımızda (1, 2), geleneksel İslam anlayışındaki en temel dini kaynaklardan kabul edilen hadisleri ve “ehl-i sünnet ve’l cemaat” in başucu kitapları olan “kütüb-i sitte” yi incelemiştik…

Hadis kaynaklarının geneli ile ilgili şimdilik son (“şimdilik” çünkü İslam konusunda yazmaya devam ettikçe hadis meselesini ister istemez daha çok irdeleyeceğiz) tespitimizi, en önemli beş hadis kitabının baş kaynağı, hatta baş kahramanı olan Ebu Hüreyre hakkında yapalım…