Her şey o eylül sabahı başlamıştı
Bundan on sene önce ılık bir eylül sabahı..
Sadece ben değildim ne yapacağını bilmemenin verdiği heyecanla dizleri titreyen.
Benim gibi birsürü mavi üniformalı kafa vardı Medeni Berk İlköğretim Okulu’nun sevimli bahçesinde.
Herkes aynı soruyu soruyordu “ben niye buradayım yav,yatıyordum evde sıcacık yatakta”
Sanki mülteci kampına teslim edilecekmişiz gibi bizi sıra sıra dizene kadar öğretmenler,her şey yolunda gidiyordu.Ama ne zamanki benimle aynı kaderi taşıyan çocuk kabilesiyle savrularak okul kapısından “hurraaaaaa” nidalarıyla içeri sokulduk,o zaman anladım anne kanatlarından kısım kısım ayrılmaya başladığımızı..
Müthiş bir gürültüyle geçiyordu sınıfın ilk günü.Herkes konuşuyordu,saçma saçma oyunlar oynuyordu,daha öğretmen girmemişti sınıfa.Çok kalabalıktık,50 kişi vardık.Korku dolu kocaman gözlerle bir sincap gibi oradan oraya koşarak bu kalabalığı benimsemeye çalıştım,ama yemedi.
Birden ses kesildi,içeri uzun,yeşil gözlü güzel bir kadın girdi,daha tanıtmadan kendini böyle sustuğumuzdan ötürü anladık ki bu bayan bizim öğretmenimiz (vay anasını otorite).Hoşgeldin Zafer Gün Zafer öğretmenim.Tabii o zamanlar hoca yoktu..
İlk günlerde parlak kaplı defterimize çizgiler,şekiller çizdiriyorlardı.Lise zamanlarında “bu köklü sayılar,fizik kanunları ne işime yarayacak iş hayatında, hay ben …..” gibi söylemlere yerini bırakacak ilk hayıflanmalar ilkokulda “ne oldu çizdik bu çizgileri,boyum mu uzadı” şeklindeydi.
İlkokul 2. sınıfa geçtiğim zaman hayatı yavaş yavaş anlamam gerektiğini (işime yarayacağını kestirdim sonunda) ve oyun oynamaktan daha mühim meseleler olduğunu keşfettim.Öğretmeni hala umursamıyordum,gelip gelip yanağımı sıkıyor “bu yanakları yerim yerim” diyordu,büyüğüm sonuçta “elleşme kadın” diyemiyordum.
Neyse
Kopyanın o muhteşem lezzetini tattığım zamanlar,matematikle tanışma dönemime tekabül ediyor.Gözlerim Hubble teleskobu gibiydi mübarek,müthiş bir kıvraklıkla her kağıdı görüyordum(Şu yaşıma kadar da hiç yakalanmadım).
Aaaaaaah o kerrat cetveli,o tablo yüzünden doktorluk olan çok kişi gördüm.Neyseki onu da atlattık.Tabii matematik beraberinde kareli defterle,pergelle,gönyeyle tanıştırdı bizi,cellatları gibiydiler..
Hıı kopya demişken,sözlü yapıyorsa eğer renkten renge girerdim.Dersin başında konu anlatırdı sonrada kafasına göre birilerini seçip sorular sorardı.Dikkatini çekmeyeyim diye elimle gözlerimi kapatıp başımı aşağı doğru eğerdim,sanırım böyle “beni seç” demek oluyormuş ki bir işe yaramazdı